
2005 yılında Çeçen ayrılıkçıların karşı istihbarat örgütünü iki Mossad ajanını tesbit etti. İki ajan da Çeçendi. Kimlikleri ortaya çıktıktan sonra ikisi de ortadan kaldırıldı. Bu bilgi, bölgedeki gizli servis faaliyetleri hakkında bilgi almak isteyen AIA’ya Çeçen asilerin üst kademelerinin verdiği resmi cevapta yer alıyor. Bu cevap, bölgedeki Rus karşıtı güçlerin en önemli sözcüsü olarak görülen Kavkaz-Center Internet haber ajansı aracılığıyla alındı. Elimize geçen belgede İsrail istihbaratı, Kuzey Kafkasya’da faaliyette bulunan en önemli yabancı gizli servis olarak anılıyor.
Çeçenistan'da İsrail İzleri
O zamanlar bağımsız olan Çeçenistan’ın resmi temsilcileri, Çeçen Cumhuriyeti’ndeki Mossad faaliyetlerinden ilk kez Haziran 1997’de haberdar olmuştu. Milli Güvenlik Teşkilatı (SNB) Başkanı Abusupian Movsaev, bunu, Rus Profi gazetesine verdiği bir demeçte açıklamıştı. Daha sonra 1991 ila 2001 yılları arasında Çeçen medyası, ülke topraklarında tutuklanan İsrail ajanları hakkında birçok rapor yayınlamıştı. Aralık 2001’de Rus Parlamentosu Güvenlik Konseyi Başkanı Viktor Iliuhin bu iddiayı üstü kapalı olarak doğrulamıştı. Bu bilginin kaynağını belirtmeyen Iliuhin, Mossad’ın Çeçenistan’da insani istihbarat faaliyetlerinde bulunduğunu açıklamıştı.
Her ne kadar ne Tel-Aviv ne de Moskova bu bilgiyi doğrulasa da,
1990’ların ikinci yarısından beri Mossad’ın Kafkasya’daki gelişmelere gittikçe artan bir ilgi gösterdiği biliniyor. Bu ilginin sebebi, Arap ülkelerinin de aralarında bulunduğu (Rus kaynaklara göre bunların arasında özellikle Ürdün ve Lübnan’dan gelen Filistinliler de vardı) çeşitli ülkelerden gelen Mücahitlerin Çeçenistan’a yaptığı “hac”. Bu durum, İsrail ve Rus gizli servislerinin arasındaki temasları hızlandırdı. Mossad’ın Çeçen konusuna etkin bir ilgi gösterdiğinin yegane kanıtı, Efraim Halevi’ ;nin 2002 sonbaharında Moskova’ya yaptığı ziyaret. Halevi Rusya’ya aralarında Başbakan Ariel Sharon’un da bulunduğu bir heyetle geldi. Halevi o zamanlar Mossad’ın ve Milli Güvenlik Konseyinin başkanıydı. İsrail gazetesi Ha-Aretz’te yayınlanan bir makaleye göre, Halevi’nin, aralarında Vladimir Rushailo’nun da bulunduğu (o sırada Güvenlik Konseyi başkanıydı) Rus meslektaşlarıyla görüştüğü toplantılarda, taraflar, Gürcistan’ın Çeçen sınırına bitişik kuzey bölgelerinde faaliyette bulunan Arap Mücahitlere ilişkin edinilen bilgilerin değiş tokuşu için bir mekanizm oluşturma konusunu tartıştılar. Ancak o zaman olduğu kadar bugün de bölgeye etkin ilgi gösteren tek gizli servis Mossad değil.
Özel Servisler Kavşağı
Çeçen ayrılıkçılarının karşı istihbaratının topladığı bilgilere dayanan bir rapor, Kuzey Kafkasya’da 2005 yılında sadece Rus ve İsrail gizli servislerinin değil, aynı zamanda başka devletlerin gizli servislerinin de faaliyette bulunduğunu gösteriyor: “öncelikle İngiliz, Amerikan ve Alman gizli servisleri. Fransa, İran, Türkiye ve Suudi Arabistan gizli servisleri de, daha az olmakla birlikte, faaliyette”. Raporu derleyenler, Kuzey Kafkasya’da ayrıca “Özbek gizli servis ajanlarının da faaliyette olduğunu” not etmiş. En ilginç nokta ise şu: “son iki veya üç yıldır, özellikle Dağıstan’da Çin gizli servisinin, herhangi bir faaliyet göstermeksizin, sadece analitik bilgiler toplamaya yönelikbirtakım faaliyetleri gözlemleniyor”.
Yukarıda bahsi geçen röportajda Abusupian Movsaev, “Çeçen Cumhuriyeti, hem batı hem doğu gizli servislerinin menfaatlerinin kesiştiği yoğun bir kavşak haline geldi”, dedi. Nisan 2000’de, yani ikinci Çeçen savaşının başlamasına daha aylar varken, Movsaev, batılı istihbarat örgütlerini, özellikle de Amerikan ve İngiliz gizli örgütlerini, yerel direniş kuvvetleriyle mücadele eden Ruslara yardım etmekle suçlamıştı. İşin daha da tuhaf yanı, Kremlin’in de benzer suçlamalarda bulunmuş olması. Tek farkla ki, Kremlin batılı servisleri Çeçenlere yardım etmekle suçlamıştı.
İlk Çeçen savaşı (Aralık 1994-Ağustos 1996) sırasında dahi Moskova, Kuzey Kafkasya’daki istikrarsızlığın temelinin yabancı istihbarat örgütlerinin olduğunu kanıtlamaya çalışmıştı. Ana delil olarak, bağımsızlık taraftarı Çeçenlerin dışarda yaşayan ırktaşlarından (özellikle Türkiye ve Arap ülkelerinde) ve batılı insani örgütlerden gördüklere desteğe ilişkin verileri kullanmışlardı. Ancak Rus liderler, “yabancı komplosu” teorisini ispatlayacak inandırıcı bir kanıt sunamamıştı. Mümkün olduğu kadar çabuk teyit elde etmek isteyen Rus Dış İstihbarat Örgütü (SVR), CIA bünyesindeki en değerli ajanlarından birini kaybetti. Kasım 1996’da FBI, Amerikan istihbaratından bir görevliyi tutukladı: Harold Nicholson. Daha önce yıllarca Uzak Doğu ve Doğu Avrupa “şebeke”lerinde çalışan Nicholson, ara ara casusluk ağlarını da yönetiyordu. 1991 yılında Nicholson, Rus istihbaratı tarafından işe alındı. Çeçen Cumhuriyeti’de çıkan ilk savaşın bitimine daha aylar kala Nicholson, Çeçenistan’daki CIA faaliyetlerini etkin biçimde “araştırdı”.
FSB Türkiye ve İran'ı Suçluyor
1999 yazında Dağıstan’da gelişen askeri harekatlar ve bunu izleyen ikinci Çeçen savaşı ortamında, yabancı istihbarat örgütlerinin Kafkasya’daki radikal İslam taraftarlarının faaliyetlerine katıldığına ilişkin raporlar
Rus medyasında tekrar yer almaya başladı. Bu yayınların bir bölümü sözde SVR ve Federal Güvenlik Örgütü (FSB) kaynaklıydı. Örneğin, bu yayınlardan biri, Rus istihbaratının gizli bir raporuna atıfta bulunarak şöyle yazıyordu: “Türkiye, Ürdün ve Suudi Arabistan özel servisleri, Kuzey Kafkasya Cumhuriyetleri Tataristan ve Başkırdistan’a (Rusya’da en yoğun Müslüman nüfusun yaşadığı iki bölge) özel ilgi gösteriyor. Geçen yıllarda özel servis ajanları ile Çeçen, Kırgız, Kabartay ve Balkar diasporaları temsilcileri adı altında faaliyet gösteren İslami merkezlerin ajanlarının BDT topraklarına sızdığı gözlemlendi”. Bununla birlikte bu savı destekleyen somut bir kanıt gösterilmedi. 1990’ların başlarından beri Moskova, gizli istihbarat örgütleri ile Rus yönetimine muhalif yerel güçler arasındaki bağlantıyı doğrulayan tartışmalı herhangi bir bilgiyi yayınlamıştı. Buna ek olarak, FSB bildirilerinden de anlaşılacağı gibi, bütün bu süre zarfında Kuzey Kafkasya’da faaliyet gösteren yabancı gizli örgütlerin hiçbir ajanı yakalanamamıştı.
2000 Şubatında FSB görevlileri bir Türk vatandaşı olan Ali Yaman’ı Çeçen Cumhuriyeti’nde tutukladı. Birçok Rus medya kuruluşu bu tutuklamayı “bir yabancı gizli örgüt çalışanının yakalanışı” olarak lanse etti. Bu bağlamda eski Sovyet Dış İstihbarat Örgütü Başkanı Leonid Shebarshin emin bir tavırla, “Çeçen milisi kademelerinde Amerikan, Türk ve İngiliz gizli servislerine bağlı kişiler var”, diye konuşmuştu. Bununla birlikte Yaman davasının Ekim 2000’de sona ermesi üzerine yayınlanan FSB bildirisinde, Yaman’ın herhangi bir yabancı gizli servisle bağlantısı belirtilmemişti. Yaman, “Çeçen Cumhuriyeti’nde federal kuvvetlere karşı yürütülen askeri harekatlara elinde silahla katılmaktan” üç yıl hapis cezasına çarptırıldı. Bu arada benzer bir olay ilk Çeçen savaşında da yaşandı. Ocak 1995’te bir Türk vatandaşı olan İshak Kasap Dağıstan’da yakalandı. FSB yetkilileri, Kasap’ın MİT için çalıştığını açıkladı. Ancak bu kesin olarak kanıtlanamadı ve kısa süre sonra Kasap yurtdışı edildi.
Resmi kanıtların bulunmaması, FSB Basın Servisi Başkanı Alexander Zdanovich’i Nisan 2001’de yabancı istihbarat örgütlerinin Kuzey Kafkasya’da faaliyette olduğunu beyan etmekten alıkoymadı. Zdanovich’e göre, bunların en önemli örneği ise yine Türk gizli servisiydi. Bundan bir yıl sonra, yabancı devletlerin istihbarat örgütleri ile Kremlin karşıtı Kafkas kuvvetleri arasındaki bağlantılara dair Rus yetkililerin yaptığı açıklamalar doruk noktasına ulaştı.
Bundan başka, listede bulunan ülkelere (ABD, İngiltere, Türkiye, Suudi Arabistan ve Pakistan) beklenmedik şekilde İran da eklenmişti.
Mayıs 2002’de Çeçen Cumhuriyeti’nin Rus yanlısı hükümeti başkan yardımcısı Beslan Gantamirov, İran gizli servisini “bölgedeki terörist faaliyetleri finanse etmekle” suçladı. Bundan bir ay sonra Volgograd bölgesindeki FSB birimi yardımcı başkanı Vladimir Svetlichni, İran istihbaratının “Güney Rusya’daki ayrılıkçı faaliyeleri desteklediğini” açıkladı. İslam cumhuriyetlerinin gizli servislerinin nasıl çalıştığını çok az bilenler için dahi bu suçlamalar gerçek bir şaşkınlık yarattı. 1990’lardan beri İran istihbaratı Güney Kafkasya’ya, özellikle Azerbaycan’a, özel bir ilgi gösteriyor. İranlılar, komşu Rus topraklarında Hazar Denizine bitişik birçok bölgeyle, özellikle Dağıstan ve Astrakhan bölgesi ile ilgileniyor. Buna paralel olarak Güney Rusya’da Tahran gizli servisleri, özellikle Azeri kökenli İranlı göçmenlerin faaliyetlerini izliyor; ayrıca geleneksel rakiplerinin, özellikle Türk istihbaratının, faaliyetlerini de takip ediyor. Bununla birlikte İran’daki resmi yönetim, pratikte, Kremlin muhalifi Kafkas kuvvetlerini desteklemiyor. Moskova ile ilişkileri bozmak istememesinin yanı sıra, bunun bir sebebi de Tahran’ın Kafkasya’daki istikrarın bozulması ile ilgilenmiyor olması. Bu bölgedeki etnik ve dini çatışmalar, İran İslam Cumhuriyeti’nin kendi milli güvenliği açısından potansiyel tehdit oluşturmakta.
Bazı Rus yetkililerin bu konudaki tutarsız açıklamalarına rağmen, son iki yılda yabancı özel servislere yönelik yeni suçlamalarda bulunmaya devam ettiler. Ağustos 2004’te İnguşetya Başkanı Murat Ziazikov bu konu hakkında beyanatta bulundu. Geçmişte Kuzey Kafkasya’daki FSB biriminde denetim görevlerinde bulunan Ziazikov, 2002 ilkbaharında Kremlin tarafından etkili biçimde desteklenerek bu bölgedeki cumhuriyetlerden birinin başkanı olmuştu. Ziazikov, Sovershenno Sekretno’nun Rusça baskısına verdiği bir röportajda, yabancı istihbarat örgütlerini Mücahitlerin 2004 Haziranında İnguşetya’da yürüttüğü faaliyetlere katılmakla suçladı.
Bu konudaki son beyanat ise üç ay önce geldi. Aralık 2005’te Stavropol bölgesi (Kuzey Kafkasya) FSB Birimi Başkanı Oleg Dukanov, yabancı özel servis ajanlarını “Güney Rusya’daki cumhuriyetlerde yaşayan halklar arasında ayrılıkçı eğilimleri kaşımak, terör faaliyetlerinde bulunmak, güvenlik güçlerinin ve silahlı kuvvetlerin üslerini imha etmekle” suçladı. Bu, birçok farklı ülkenin Kuzey Kafkasya’da geniş ölçekli askeri faaliyetler yürüttüğü anlamına geliyordu. Gerçekte bölgedeki gizli savaş, Rus özel servislerinin (FSB ve askeri istihbarat - GRU) kendi aralarında ve bunlar ile Rus karşıtı yeraltı örgütler, özellikle de karşı casusluk örgütleri arasında yürütülüyor.
Cihatın Gizli Cephesi
AIA’nın eline geçen rapor şöyle: “2005 verilerine göre Çeçen özel servisleri Çeçenlerin arasına sızmış 23 Rus gizli servis ajanını ortaya çıkardı, tutukladı ya da öldürdü. İçlerinden bazıları başka görevlere verildi. Bu dönemde 6 Rus, 6 Dağıstanlı, 3 İnguş, 2 Özbek, 2 Kabartay, 2 Tatar, 1 Karaçay, 1 Ossetyalı, 1 Başkırdistanlı ele geçirildi ya da ortadan kaldırıldı”.
Bu bağlamda geçen yıl Çeçen ayrılıkçıların karşı casusluk faaliyetleri, Rus gizli servisi ile bağlantıları olduğundan şüphe edilen toplam 45 kişinin gerçek kimliğini saptadı.
Çeçen Cumhuriyeti’ndeki Rus ajan avı, bağımsızlık yanlılarının 1991 sonbaharında iktidara gelmesi ile başladı. Avın ilk kurbanı olarak aynı yılın Kasım ayından ölen KGB’den Binbaşı Victor Tolstenev görülüyor. Bundan kısa süre sonra kurulan Çeçen Milli Güvenlik Teşkilatının (SNB) ana faaliyeti Rus gizli servislerini yok etmekti. SNB Başkanı Abusupian Movsaev daha sonra, “Rusya’nın, Çeçen toprağında özel harekatlar düzenlemek için bize ajanlarını yollayacağını çok iyi biliyorum. Biz de, bizi ilgilendiren gizli bilgileri toplayacağız”, demişti. O zamanki bağımsız Çeçenistan yönetimi, Kasım 1998’de, daha önce Rus yetkililer ve özellikle FSB ve GRU ile işbirliği yapmış Çeçenlere yönelik davalara bakacak özel bir komisyon dahi kurmuştu.
Süregelen Rus-Çeçen çatışması koşullarında ve özellikle Çeçenistan’daki askeri harekatlar ortamında, SNB’nin muhalif ajanları ortaya çıkarmada sık sık hatalar yapması kaçınılmazdı. Birçok kişi Moskova’daki gizli servislerle bağlantıları olduğu gerekçesiyle haksız yere idam edildi. Bununla birlikte Çeçen karşı casusluğunun faaliyetleri hiçbir somut sonuç elde edememiş de değil. Kural olarak Rus yetkililer bu tür raporları “dezenformasyon” ya da “kışkırtma” olarak yorumluyordu. Ancak Çeçenler tarafından tutuklanan Rus üst düzey ajanların varlığı, Kremlin yetkililerini gerçekleri kabul etmeye zorladı.
Bu tutuklamalardan ilki, Kasım 1994’te ilk Çeçen savaşına haftalar kala gerçekleşti. Çeçen ayrılıkçıların özel servisleri, Rus karşı casusluk servisinden Yarbay Stanislav Krylov’u (FSB’nin fikir babası) yakaladı. Krylov, Çeçen Cumhuriyeti’ndeki Rus yanlısı muhalef liderlerinden birinin korumalarının şefiydi. Yakalanan yarbayın ifadesi Çeçen TV’de yayınlandı. Böylece Rus gizli servislerinin, Moskova’ya başkaldıran Başkan Jokhar Dudayev’e karşı sürdürdükleri faaliyetler ilk kez doğrulanmış oldu.
Bir yıldan kısa bir zaman sonra Çeçenler, Rus askeri istihbarat örgütü GRU’nun şimdiki başkanı Valentine Korabelnikov’u pusuya düşürdüler. Korabelnikov o zaman özel servisteki ikinci adam konumundaydı ve Kuzey Kafkasya’da gizli bir görev için bulunuyordu. Saldırı sırasında Korabelnikov’a eşlik eden görevli öldürüldü. Saldırıda birçok yara alan Korabelnikov ise oradan kaçacak kadar şanslıydı.
Ekim 1999’da ikinci Çeçen savaşının hemen başlarında Çeçen ayrılıkçılar aynı anda üç üst düzey GRU görevlisini yakaladı. Bunların arasında en yüksek rütbeli, askeri istihbarat örgütünün en değerlisi ve profesyoneli olan Yarbay Zuriko Ivanov’du. Daha önce Afganistan ve Tacikistan’daki askeri çatışmalara katılmış, ilk Çeçen savaşında Çeçenistan’daki Rus yanlısı kukla hükümetin başkanı Doku Zavgaev’in korumalarının şefliğini yapmıştı. Ivanov ve yanındakilerden aylarca haber alınamadı. Ancak Mart 2000’de FSB Basın Servisi Başkanı Alexander Zdanovich, “bir grup GRU görevlisinin Çeçenler tarafından idam edildiğini” resmen açıkladı.
Yukarıda anlatılanlar bu tip olayların en çarpıcı örnekleri. Bu olaylar; Çeçen karşı casusluğunun çalışmalarının, Rus güvenlik teşkilatındaki yozlaşmaların ve Moskova’daki farklı gizli servisler arasındaki rekabetin bir sonucu. Özellikle Korabelnikov ve Ivanov olaylarında olduğu gibi, Çeçenler bu son iki durumu (Rus gizli servislerindeki yozlaşma ve rekabet) genellikle kendi amaçları için başarıyla kullandılar.
İkinci Çeçen savaşının sadece ilk yılında, Vladimir Putin’e göre, GRU toplam 400 çalışanını kaybetti. FSB yardımcı başkanı Vyacheslav Ushakov’un elindeki verilere göre, ikinci Çeçen savaşının ilk üç yılından sonra 200’den fazla FSB görevlisi Çeçen Cumhuriyeti’nden geri dönemedi. Rus gizli servisinin verdiği bu büyük kayıpların altında, Çeçen meslektaşlarının faaliyetleri yatıyor. Bu arada, 2004’ten beri, Kremlin yetkilileri Çeçenistan’daki FSB ve GRU kayıpları konusunda istatistik yayınlamıyor. Bununla birlikte Rus medyası bu kayıplara düzenli olarak yer veriyor ...
Pavel Simonov, Sami Rozen
[b] Biri Ecdadima Küfrettimi boğarim.
Boğamasamda yanımdan kovarım..
Yumuşak başlıysam kim dedi uysal koyunum..
Kesilir ama çekmeye gelmez boynum..
Mehmed Akif Ersoy [/b]