bakışlarındaki görünmez yollardan içeri
beni süzerek götürüp
hapseden kadın!
derin ruhların altında
şeytanın gölgesi kadar koyu sulara gömen
sarmaşık misali saran
nebuloz gökte beni yıkayan kadın..
sis bulutlarıyla sarıp sarmalayıp
yeleleri uçuşan vahşi atın üstünde
keskin bakışıyla avını bekleyen
kadın içinde kadın..
bakmayacağım gözlerinin derinine!
kaybolmayacağım en diplerde..
vücudunun kıvrımlarını sayarken
-bir bir oklarını sapladın göğsüme
ruhumu da teslim etmeyeceğim sana
dize gelmeyecek bu kral önünde
hükmümle tacımı da tahtımı da
çiğnemeyeceğim önünde..
ey gözleri okyanus kadar derin ve parıltılı ,
aşkı uğruna dağları deldiren,
yosunların yeşiline bürünüp
kaynar pınarların köpüklü sularında
saçlarını yol yapan kadın !
yanlızlığımı çiçek yapıp asamıyacaksın boynuna!
bilenmiş tırnakların kanatamayacak sırtımı
gömemeyeceksin beni canlı canlı
kadın kadın kokan tenini de koklamayacağım !
gül bahçelerinin saklı kapılarını kapatıp
ruhumu hapsettiğin yerde
boğulmayacağım!
kumsalda sabahları
erken olmasa da-mutlaka ama-
bir sen olurdun
eski günler
mavi gelecek
ve aldığın her
nefesin buharı
başında
yalnızlığın, kimsesizliğinle
olurdun
sessizce oturduğun
iskelenin
senin olduğunu düşünürdüm
suya uzanan aksin
kadar yanında
olmasam da
hep yanındaydım
eski günler için
ne bir göz yaşı olurdu
yanaklarında
ne de tebessüm
geleceğe dair
sana dokunmak
için döner dururdum
dört bir yana
sen uyurdun
avuçlarında bir damla kan
gördüğünde açardın gözlerini
saçlarını rüzgar
okşadığında
yeniden dalardın
ve ben hepsini görürdüm
yeni sabahları
hep sen karşılardın
uğurlayan ben
olurdum anlamazdın
arkası dönük iki dünyayı
yakmadan önceydi
günler
ışığı sesinden tanıyan
bir gülüşün vardı
ve gözlerinde yakamozlar
her sabah
senden önce
kumsalı temizlerdim
dokunduğun
yerleri öperek
yakalanmaktan da korkardım
kaçmaktan da
ve sen gelirdin
erken olmasa da
mutlaka ama
İçinden geldiği gibi yaşanmalıdır hayat
Sorgusuzca, kaygısızca, sualsiz
Bilmelisin bir kuş konuşamaz hiç
Ama göremediklerini görür
ve atar kalbi
bazen ürkek bazen hızlı
Yaşayamamaktan korkar bir tek
ve erişememekden sevdiklerine
Hayranlıkla izlemelisin onu
Timsalidir özgürlüğün, uçmanın
Dengenin ve narince yaşamanın
Ve herkes kuş olmak ister
Bir gün bile olsa
Rüzgara karşı uçmak
Dağların üstünden geçmek
Küçük insanları yukarıdan seyretmek
Ve yeni diyarlar gezmek...
Tanımsız da denebilir
Belirsizlik belki de..
İç huzuru ve varlığından hoşnutluk
Saçın kokusu gibi sıcak birşeyler..
Ağaçların esen rüzgara kendini bırakması gibi
Teslimiyetsiz ve içsel...
Aramak, hissetmek, düşünmek gibi yakıcı olanla birleşen
Tanımlar arasında
Güzel bir şey,
Ne diyeyim size belirsizlik işte....
Sonsuzluğu uzanan bir dalın parçasında hayat...
Emsalsize yaklaşacağını, tutacağını düşünerek,
Mavi sonsuzluğun içinde aralanmış kapılar arasında
Rastlarsın ümit denilen yoldaşa
Ardından bakarak geçirilen zamanın içinde
Bilinmeyen yol çizgisinde mücadele edilip içsel düşünceyle,
Az da olsa karambol sanırsın etrafındaki çemberi
Layık olunan yaşamın pençesinde
Ararsın farklı olmanın yollarında kendini
Beklemenin ateşi düşer içine ümidin
Aklar kendini yıllar belki diye
Nafile bir ömür böyle geçse de
Nafile dersin artık ümide de...
Ress; icinin güzelligi siirlerinde.. Senin de yüregine saglik..
Basilacakti, bazi seyler ayarlanmisti; lakin yurtdisina cikis zamanim yine gelmisti. Tabiatim itibariyla da bu isi kimseye birakmak istemedim. Olmadi, ama arkadaslarimin su sözüne gülümserim hep; Olsun, dursunlar. Kitabin yillanmisi iyidir
Dördünü, 12 senemi belki de bir kitap da toplarim.. Aciksa söyleyeyim, pek tasvip etmesem de.. Görecegiz güzelim.
Ama su var; katildigim son yarismadan olusturulacak, icinde benim de oldugum, bir sairler antolojisi kitabi halen calisma asamasinda.