Hikayeler ve Denemeler

Paylaşmak istediğiniz aklınıza gelen konular, olaylar..
Cevapla
IcEman

Hikayeler ve Denemeler

Mesaj gönderen IcEman »

Papatya ve Kelebek....
Günlerden bir gün, evrenin bir noktasında, küçük bir tırtıl gözlerini
hayata açmış. Doğal içgüdüleri ile hemen beslenmeye başlamış.
Ne bulursa yemiş. Bir süre sonra, yeterince büyüdüğünde,
kendine güvenli bir yer bulup, bir koza örmeye başlamış.
Bu kozanın içinde geçirdiği uzunca bir sürenin sonunda da,
rengarenk kanatlı bir kelebek olup çıkmış.

Minik kelebek, uçabiliyor olmanın da verdiği mutlulukla uçmaya
başlamış. Dağlar tepeler aşmış, ormanın her yerini dolaşmış.
Derken bir vadiye gelmiş. Rengarenk çiçeklerin bulunduğu bir vadiye.
Etrafına şaşkın şaşkın bakarken, vadinin öbür ucunda bir papatya
görmüş. Bir anda afallamış. Ne düşüneceğini, ne yapacağını
bilememiş. içinden "Ne muhteşem bir çiçek" diye geçirmiş.
Ve vakit kaybetmeden yüzlerce renkli, hoş kokulu çiçeğin
üzerinden geçip doğruca onun yanında almış soluğu.

"Merhaba" demiş papatyaya, "sizi uzaktan gördüm ve yanınıza
gelmek istedim.". Nazlı papatya şöyle bir bakmış konuğuna ve
"Merhaba" demiş, "ben de yalnızlıktan sıkılmıştım zaten."
Ve konuşmaya başlamışlar. Kelebek ona hayat hikayesini,
nerede dünyaya geldiğini, geçtiği ormanı, tepeleri anlatmış.

Papatya da ona kendinden bahsetmiş. Birbirlerinden gerçekten
hoşlanmışlar. Kelebek bütün zamanını papatyayla geçirmiş.
Gece olunca beraber yıldızları ve ateş böceklerinin danslarını
seyretmişler. Gündüz olunca kelebek, kanatlarıyla papatyayı
güneşin yakıcı ışınlarından korumuş. Minik kelebek papatyayı çok
sevmiş. O kadar çok sevmiş ki, bir türlü onun yanından ayrılamamış.
Papatyanın da onu sevip sevmediğini merak ediyormuş. Ama cesaret
edip de bunu papatyaya söyleyememiş bir türlü. Onu kırmaktan,
incitmekten, bu yüzden kaybetmekten korkmuş. Papatya da
kelebeği çok sevmiş ama o da bir türlü söyleyememiş sevgisini.
Duygularının karşılığının olmayacağından, bu yüzden kelebeği
kaybedeceğinden korkmuş. Böylece iki sevgili yan yana
ama sevgilerini paylaşmadan sürekli sohbet etmişler.

Böylece saatler saatleri kovalamış. Günler geçip de, kelebek
artık zamanı kalmadığını, gücünün tükendiğini anlayınca, papatyaya
dönmüş ve; "Üzgünüm ama senden ayrılmam gerekecek" demiş.
Papatya buna bir anlam verememiş. "Neden" demiş. "Yoksa
benim yanımda mutsuz musun?". "Hayır" demiş kelebek. "Bilakis,
sen benim hayatıma anlam kattın. Fakat biz kelebeklerin ömrü
sadece üç gündür. Ve ben de ömrümü tamamladım. Artık
kelebeklerin hiç ölmediği bir yere gitmeliyim."

Papatya bu duruma çok üzülmüş ama yapacak bir şey yokmuş zaten.
Kelebek artık hiç gücünün kalmadığını, daha fazla tutunamayacağını
fark ettiğinde, son bir gayretle papatyaya "Sevi seviyorum"
diyebilmiş ancak. Papatya donakalmış. Sadece "Bende..."
diyebilmiş kelebeğin arkasından. Ardından da gözyaşlarına boğulmuş.

İçinden "Keşke onun da beni sevdiğini bilseydim.
Keşke onu sevdiğimi söyleyebilseydim." diye geçirmiş.
Papatya, sevdiğinin onu sevdiğini bilmeden geçirdiği günlerin
acısına dayanamamış. Bir süre sonra yaprakları önce solmuş,
sonra da dökülmeye başlamış.
Her düşen yaprakta papatya, "seviyormuş" diye geçirmiş içinden.

İşte o günden beri, bunu bilen aşıklar,
sevgililerine soramadıklarını hep papatyalara sormuş:
"Seviyor mu, sevmiyor mu?"...
IcEman

Mesaj gönderen IcEman »


Rüya...



Adamın biri, bir gece rüya görmüş.

Upuzun bir kumsal boyunca yanında tanrı ile yürüyormuş. Onlar yürürken tam karşılarındaki gökyüzünde de bir film şeridi gibi, adamın hayatından sahneler geçiyormuş. Kumsal adamın hayat yolu imiş sanki...

Adam, kumda iki çift ayak izi kaldığına dikkat etmiş..Bir çift kendisinin bir çift tanrının... Hayatının son sahnesi gökyüzünden geçtikten sonra, adam kumdaki ayak izlerine boydan boya bir daha bakmış ve birden bir şey dikkatini çekmiş.

Hayat yolunun pek çok bölümünde kumda sadece bir çift ayak izi görülüyormuş ve adam dehşet içinde farketmiş ki, ayak izleri, teke, hayatının en kötü, en acı anlarında iniyor..

Bu keşfi onu fena halde rahatsız etmiş ve Tanrıya sormaya karar vermiş.

Tanrım..
Eğer inanırsam senin yolunda gidersem her zaman yanımda olacağını söylemiştin.. Oysa hayat yoluma bakıyorum. En zorlu, en kötü, en acılı anlarımda sadece bir çift ayak izi görüyorum kumda... Anlayamıyorum tanrım... Anlayamıyorum.. Hayatın kolay günlerinde yanımda yürüyorsun, sana en muhtaç olduğum anlarda beni niye terk ediyorsun?

Tanrı, gülümseyerek cevap vermiş:
Sevgili, çok sevgili evladım.. Ben seni çok sevdim ve hiç terketmedim. Hayat yolundaki o zorlu sınav günlerinde, yani en acılı, en kötü anlarında kumda hep bir çift ayak izi gördün. Dikkat et! Ayak izleri teke indiğinde derinleşiyor.

Çünkü o sıralar ben seni kucağımda taşıyordum....
IcEman

Mesaj gönderen IcEman »

Bulutla Yıldız

Bir zamanlar gökyüzünde birbirlerini
gerçekten çok seven bir bulutla yıldız vardı...
Bulut gökyüzünün en şeker, en pembe bulutu
yıldızsa; en parlak, umudu en çok yansıtan yıldızıydı...

Gökyüzündeki her varlık onların sevgisini kıskanırdı...
Tatlı bir kıskançlıktı onlarınkisi... Ama biri vardı ki;
bulut ve yıldızın ayrılmalarını yürekten istiyordu...
Hem de yıldızın en yakın arkadaşı olmasına rağmen...

Bulut biraz saftı, kimseyi kıramazdı...
Yıldızsa bulutu için elinden gelen her şeyi yapabilir,
herkese meydan okuyabilirdi... Zaten onun için
bir bulutu bir de çok sevdiği dostu peri vardı...
Bir derdi olduğunda gider periye anlatırdı...
Nereden bilebilirdi ki, perinin bir gün bunların hepsini
yıldızla bulutun ayrılmalari için kullanacağını?

Bir gün nazar değdi bulutla yıldıza...
Hiç yoktan bir sebepten tartıştılar.
Bulut, çekti gitti, hatalı olmasına rağmen.
Yıldızsa "Nasılsa bulutum beni seviyor,
dönecektir." diye düşündü... Fakat hiç bir şey
beklendiği gibi gitmedi... Bulut dönmedi.
Kim bilir, belki de cesaret edemedi dönmeye.
Tek bir gerçek vardı ki:
O da; ikisinin de çok üzgün olduklarıydı...

Gökyüzündeki iyilik melekleri bile ağladılar
onların durumlarına ama ne fayda...

Ertesi gün yıldız olanları en yakın dostu periye anlattı...
Periyse göstermelik bir hüzne büründü...
Eline büyük bir fırsat geçmişti. Artık hayatı boyunca
kıskandığı kişiye karşı kozları vardı elinde.
O kişi, en yakın dostu yıldız olmasına rağmen
kullanacaktı kozlarını... Hem de büyük bir zevkle...

Bulutun yanına gitti ve yıldızın artık onu sevmediğini
söyledi. Bulutsa üzüldü, boynunu büktü ama elinden
hiç bir şey gelmeyeceğini düşündü...
Çünkü yıldız inatçıydı..
Bir kere olmaz dediyse, bir daha olur demezdi.
Peri de bulutun bu üzgün durumundan yararlanıp
ona olan sevgisini itiraf etti...
Bulut da kimseyi kıramadığı için perinin,
yıldızının yerine geçmesine izin verdi...

Yıldız, günlerce bulutunun dönmesini,
ondan af dilemesini bekledi... Ama bulut gelmedi.
Bir gün yıldız, bulutun yanına gidip,
konuşmaya karar verdi. Gece yola çıktı.

Bulut, dostu sandığı periyle birlikte ayda eleleydi...
Melekler dayanamayıp, tüm olan biteni anlattılar yıldıza...
Çok üzüldü ve çaresiz, döndü arkasını gitti...
Yavaş yavaş sönmeye başladı...

O günden sonra yıldız söndü, ışık veremez oldu..
Bulutsa artık ne o kadar pembe, ne de o kadar kadifeydi.

Yıldız, ilk zamanlar her şeyden vazgeçti, hayata küstü...
Ama kolay pes etmezdi.
Kısa bir süre sonra hayatıyla ilgili o önemli kararı verdi.

O güne kadar hiç görmediği güneşin yanına gidecekti
ve biraz daha ışık isteyecekti ondan. Çok geçmeden
daha önce hiç görmediği güneşin yanına gitti...
Ondan yansıtması için biraz daha ışık istedi...
Güneş ışık yerine sevgisini verdi yıldıza...

O gün bu gündür yıldız,
dünyaya güneşin sevgisini yansıtır....
Bulutsa; hep gözyaşlarını akıtır dünyaya...
Bir de yüreğinde kopan fırtınaları..
Cevapla
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

Kimler çevrimiçi

Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 0 misafir