Kayıp gitmek… Yaşamınızdaki sevdanın bir anda kayıverip gitmesi yüreğinizden. Sonrasında da unutamamak. Anımsadıkça azap çekmek.
Yeryüzünün sıradan bir gezegen haline gelmesi bizim için; yaşamımızın ise
anlamını yitirmesi git gide… Bütün duyguların, yaşananların ve yaşanacak
olanların, masum olmayan "ayrıntı"ların, yani yedi harflik bu hiç de
akıllı uslu olmayan bu kelimenin içinde saklı olması…
Ayrıntılar… Gerçekten içi yüklü, derinliği olan bir kelime.
Sancılar,coşkular, arzular, gizi çözülmemiş soru işaretleri hep bu kelimenin
içinde. Biz istesek de istemesek de bu kelime yazgımızın bir parçası. Bütün
mesele bilinçli ya da bilinçsiz bu kelimeyle ne kadar içli dışlı ya da
ne kadar umursamaz yaşadığımız.
Sanırım en zoru; iki insanın birlikte bir uyum yakalayabilmesinden
ziyade, iki insanın birbirlerinin ayrıntılarıyla boğuşurken harcadığı çaba.
Her bir kişinin kendine özgü, sürekli üreyen, artan, farkında olduğu ya
da olmadığı ayrıntıları mevcut. Her davranışımızın kökeninde,verdiğimiz
her kararın dibinde bizi yönlendiren ayrıntıların parmağı var. İşte
bu anlamda, kendimin de içinde olduğu, biz "ayrıntıcıların" durumu
gerçekten içler acısı…
Ayrıntılarımla, ve paylaştığım insanların ayrıntılarıyla mücadele
etmek, bana dünyanın en zor işiymiş gibi geliyor. Ne yalan
söyleyeyim, bana ait veya olmayan ayrıntıların beni mutlu ettiği zamanlar da olmuyor değil. Paylaştığım insanla aynı renge hayran olmamız; aynı çiçeğin bizim için önem taşıması; aynı şairin aynı şiirine duyduğumuz özel ilgi,beni mutlu etmeyi başarabilen ayrıntılara örnektir. Ama… Ama bir de beni yok eden, kemiren, solgunlaştıran ve hiç yakamı bırakmayan ayrıntılara ne demeli? Duygularımı bulanıklaştıran, yaşamımı zehir eden
takıntılarımın, canavar şeklinde potansiyel bir ayrıntı haline gelmeleri, benim için hiç de sevimli olmayan başlı başına geniş, yaşamımın önemli bir
kısmını kaplayan sevimsiz bir ayrıntıdır…
Bu kötü huylu virüs ayrıntılarından bahsetmeden önce, ayrıntıların
kolaylıkla gebe kalmaya müsait, doğurgan ve sürekli üreyen bir
yapıları olduğunu da söylemeliyim. Bir ayrıntı kısa bir sürede onlarca
ayrıntıya hamile kalabiliyor. Gerçekten inanılmaz bir hızla çoğalıyorlar.
Bazen kendi aralarında kurdukları plan neticesinde dört bir koldan
saldırabiliyorlar. Bir tarafla mücadele edip de yok olduklarını
zannederken, bir bakıyorsunuz arka taraftan saldıran ayrıntılar, hunharca
sinirlerinizi alt üst etmiş; adına moral denilen şeyi enkaza çevirmiş.
Zararlı ayrıntılara en son ilişkimden çarpıcı bir örnek verebilirim.
Zaten ayrılmamıza sebep olan en önemli unsurlardan biri de,
tarafımdan ilişkimize sızmış ayrıntılarla mücadelemde başarısız olmamdı.
Örneğimize dönelim : Doğal olarak sevgilim olan insana "seni seviyorum ve özlüyorum" diyorum. Sevgilim olan insan da aynı duygulara sahip
olduğunu ifade ediyor. Oysa arayan taraf çoğunlukla ben oluyorum. Şöyle bir düşünce mekanizması gelişiyor bende: karşı taraf da beni özlediğini iddia ediyorsa aramalı, sormalı, bir şekilde sevgisini göstermeli. Bu
durumu kendisine iletiyorum; lakin karşı taraf beni gerçekten sevdiğini ve
özlediğini, aramanın bir kıstas olmadığını söylüyor. Bu davranış
silsilesi yinelenince bu durum bende önce bir takıntı, sonra baş edemediğim bir ayrıntıya dönüşüyor. Sonra büyüyor, büyüyor, büyüyor, baş edemediğim, çok güçlü, inatçı bir ayrıntıya dönüşüyor. Sonrası ise malumunuz hüsran…
Aralarda meydana gelen tartışmaları, küçük ve orta ölçekli kaprislerimi
saymaya lüzum bile yok tabii…
Tamam ortada gezinen niyeti ciddi bir çelişki olduğunu itiraf
ediyorum. Yani bir yandan karşı tarafın beni sevdiğine inanıyorum, bir yandan da neden aramıyor diye yakınıp duruyorum. Sanırım bu ve bu türdeki çelişkiler de ayrıntılarımın başta gelen besin kaynakları…
Öyle ya da böyle 25 yaşındayım. Yaşamın önemli bir kısmını geride
bıraktığımın farkındayım. Ayrıntılarım olmasaydı geride kalan
senelerin bu kadar dolu dolu yaşanmayacağının da bilincindeyim. Her ne kadar size ayrıntılarımı şikayet etsem de, ayrıntısız bir yaşam benim için pek çekici olmayacaktır biliyorum. Sanırım en çok şikayet ettiğim husus,
takıntılarımı körpeyken yok edememek ve takıntılarımın beni yenecek
kadar gürbüz birer ayrıntılara dönüşmesi. Bunu da çözebilirsem yaşamım bir nebze daha aydınlanacak…
Biz ayrıntıcılara kuşbakışı, ya da panoramik bakışım böyle. Her ne
olursa olsun, bulutlardan şekil çıkartabiliyorsak; yıldızlarla tek
başımıza konuşabiliyorsak; yürürken bir anda durup, toprakta gezinen
karıncaya dakikalarca bakabiliyorsak; okuduğumuz bir kitapta olmadık bir yere takılıp ayrı bambaşka düşlere dalabiliyorsak; bir rüyanın içine
cüceleri,eski evleri koyup, rüyamızda sevgilimizi arayabiliyorsak; ve o
rüyadan bir öykü yaratabiliyorsak; "seni seviyorum" cümlesinin içini,
ağzının alabildiği kadar doldurabiliyorsak : Yaşasın biz ayrıntıcılar!
Yazarını bilmiyorum