Bir zamanlar bir öykü yazmaya başlamıştım. Konusu birbirini deli gibi seven iki kişi üzerineydi. Bölüme uyan bir öyküydü...hayatın içindendi. Çoğumuzun hayatında (belki) bir kere yaşadığı, yaşama şansını yakalayabildiği bir şekilde başlıyordu öykü.Ama bir türlü sonunu getirememiştim. İstedim ki sizler bir son bulabilesiniz.
Öykünün tamamını yazmak yerine nelerin anlatıldığını aktarmaya çalışayım.
Bir kasaba düşünün. Küçük şeylerin büyük mutluluklarla karşılandığı bir kasaba. Hoş görü ve yardımlaşmanın üstün tutulduğu bu yerde iki genç varmış. Birlikte oynayıp, birlikte büyümüşler. Sevmişler de birbirlerini. Önceleri gizlemişler. Derken bir şekilde yüreklerindeki çıkıvermiş ortaya.Çıkmasıyla da dillere destan aşklarının büyüsü sarmış her yeri.Toz pembeymiş herşey. Aşk kokarmış adım attıkları her yer.
Bir gün memleketten savaş haberleri gelmiş kasabaya. Erkekler çağrılıyormuş. Savaşla ayrılmak zorunda kalmış aşıklar. "Bekle beni sevgilim", "Koşa koşa geleceğim sana" demiş erkek sevdiğine. "Bekleyeceğim" demiş kız her şeyine.
Zaman geçmiş... geçmiş...geçmiş... geçen zamanla talihsiz haberler de gelmeye başlamış. Duyulmuş ki O ölmüş.
Yıkım...hayata küsüş...kayboluş da gelmiş haberin yanında. Kız eksik kalmış.Onsuz kalmış. Onsuzken yaşamayı da becerememiş.Seneler seneleri kovalamış ama kız değişememiş.O'nun yasını tutmak yaşamın kendisi olmuş.
Onunla birlikte ailesi de perişan olmuş. Baba yüreği dayanamamış. Bir ümit, kızını hastaneye götürmek istemiş.Tepkisiz kalmış kız.Değişen bir şey olmayacağını bilirmiş. Sessiz bir kabullenişle kırmamış babasını gitmiş.
İlk zamanlar hiç bir değişiklik görülmemiş kızda.Bir doktor onunla ilgilenirmiş. Kızın hali içini burkarmış. Konuşturmak için her şeyi denemiş. Eski yaşadıklarını ona unutturmak, eskiye perde çekmek için kızın konuşması gerektiğini bilirmiş.Aylar geçmiş.İlk defa konuşmaya başlamış kız.Sevdasını anlatmış.Ona nasıl baktığını, nasıl sürpriz dolu olduğunu, her gece yatmadan önce tanrıya "iyi ki var" diye nasıl dua ettiğini,bir söz bir gülüşle nasıl heyecanlandığını anlatmış anlatmış anlatmış...
Anlattıkça, duygularını anlayabilen ve"nolur, sus artık, unut onu" demeyen doktora yüreği ısınmaya başlamış kızın.Yüreğinin yıllar sonra yine usul usul eridiğini hissetmiş. Aynı hislerle dolu olan doktor topladığı tüm cesaretiyle duygularını açmış kıza.Gülümsemiş kız.
O gülümseme hayata dönüş olmuş kız için. Doktorla yeniden doğmuş.Zaman yeniden çanlarını çalmaya başlamış.
İlk adımlar atılmış ilişkiye. Evlilikten bahsedilir olmuş. Evlerde güzel heyecanlar yaşanmaya başlamış. Hazırlıklar yapılmış.
Kız bir gün düğün alış verişi yapmak için sevdiğinin yanına gitmiş. Ama hastası varmış. Beklemesi gerekiyormuş. Hastanenin bahçesinde beklemeye karar vermiş.Gidip bir banka oturmuş.
Bir zamanlar onda olduğu gibi donuk bakışlı, tepkisiz, sessiz hastaları izlemiş. Her birinin yüzüne bakmış.....ve.....ve yıkılmış.......orda o hastaların içinde, hasta kıyafeti içinde bir zamanlar ona öldü dedikleri sevdiceği duruyormuş.Ne yapacağını bilememiş kız o anda. Tökezleyerek yerinden kalkmış......
İşte arkadaşlar burda kaldım. Siz olsanız bu öyküyü nasıl bitirirdiniz?
...Tökezleyerek yerinden kalkmış ve koşar adım yanına yaklaşmış. Tam yüzyüze gelip konuşacağı sırada arkasından doktor ona seslenmiş. Bir an için ne yapacağını şaşıran kız, iki adam arasında öylece kalakalmış. Doktor kızın yanına gelip neden aval aval baktığını sormuş. Kızda söylesemmi söylemesemmi diye düşünürken eski sevgilisi 3 kere hapşurmuş. Hemen ardından kızda 3 kere hapşurmuş. Doktor ilk baş hasta mı diye düşünürken ikisinin de arka arkaya 3 kere hapşurmasını düşünmeye başlamış. Birden aklına kurtlar vadisinde ki sahne gelmiş ve kıza dönüp "Sen ve Şu öndeki adam kardeşsiniz çünkü siz Baron'un çocuklarısınız!!" demiş. Bu sırada öndeki adam bu konuşmaları duyup hemen ikisine dönmüş. Kız bir an için heyecanlanmış ama adamın kendisini tanımıyormuş gibi yapmasına anlam verememiş. Tam o sırada gözleri kıyafetine gitmiş. Tabi ya üstünde deli gömleği varmış. Demekki yıllar önce savaşta aklını kaybetmiş. Daha sonra kız arkasında eski sevgilisini bırakıp yoldan geçerken kamyon altında kalmış. Eski sevgiliside hastanenin bahçesindeki havuza düşüp bir avuç suda boğulmuş. Doktora ne olduğu bilinmiyor.
Salına salına yürürken aniden durdu çünkü ne duyguları ne de mantığı o an ne yapması gerektiğini o'na fısıldayamadılar. Bir yanda sevgiyi, sevmenin ne olduğunu öğrendiği eski sevdiceği bir yanda ise hayata karşı tüm bağlarını yitirmişken o'na kol, kanat gerip, tekrar hayata döndüren doktor sevgilisi. Bir an gözlerinden bir damla yaşın süzüldüğünü farketti ve elinin tersiyle siliverdi. Ağlıyordu ama ne için, kimin için ? bir türlü buna karar verememişti. Ya peki "gerçekten istediğim ve sevdiğim kim" sorusunu defalarca kendisine sordu. Yanıt yoktu, evet bulamadı sorusunun cevabını ve tekrar bir köşeye usulca oturup kendi hayatını izlemeye koyuldu.
Film şeridi gibi geçen sahneler bazen gülümsetti bazen de bir hançer gibi yüreğine saplandı adeta. Öylesine güçlü bir fırtınaya tutulmuştu ki her iki elleride açık ve iki yanda bekleyen dallardan birini seçmek zorundaydı sanki. Peki ya diğeri ne olacaktı ? Bunu kendisine hiç sormamıştı. Belki bencilce bir tavırla sırf mutlu olmak için bir tanesini seçmeyi düşünmüştü önceden, fakat geride kalan kişide nasıl derin yaralar bırakabileceğini hiç aklına getirmemişti. Bu soruyu defalarca kendisine sordu ve sanki net bir yanıt almaya yaklaşmıştı. Hangisine koşarsa koşsun, diğerini yıkacağını biliyordu. Ve hayatında belki de en cesur kararı almaya yaklaşmıştı. Evet, gözyaşları artık durmuş ve şöyle bir silkinip, kendine gelmişti.
Mutlu olurken üzmek, üzeceğini bilirkken de mutlu olmak istemiyordu. Kendini bir kenara bırakıp, hayatına girmiş ve güzellikler yaşatmış o iki adamı düşündü sadece ve iki sözcüğü sadece kendi duyabileceği şekilde yüreğine ve kendisine fısıldadı "ben olmamalıyım".
Yaşanmış ve yaşanacak olan tüm güzel ve zorlu anıları bir kenara atıp, hayatına yepyeni ve böylesi karmaşık duygular içerisine düşmeksizin adım atarak başlayacağı yeni bir yola düşme kararı almıştı. O yol; hastanenin sararmış fakat yeni bir baharla birlikte yeşerecek olan yapraklarla dolu olan çıkış kapısına ilerleyiş olmuştu..
Atmış olduğu her adım, bu iki özel insanın hayatından çıkış adımları olmakla beraber, yeni ve güzel olmasını dilediği, umut dolu bakışlarla ve bir o kadar cesurca yaklaştığı yeni bir yola giden adımlardı.. Geriye dönüp bakmamıştı bile..
Teşekkürler yorumun için sevgili Eternity. Yazdıkların bir sözü hatırlattı bana; "dünyada herşey yıkılsa bile gelecek ayakta kalır..."
Acı da olsa acıtsa da cesur kararlarla yeni adımlar atmasını bilmeli.