Dün gece yine ölümle burun buruna geldim. Kendime bir
zarar geleceğinden değil ama karım Cemile ne yapar
sonra. Biz akşam yemeğimizi genelde saat 11-12 gibi
yerdik, ama ev sahiplerimizin misafiri geldiğinden geç
vakitlere kadar oturup yatmadılar. Neyse ki konukların
gitmesiyle birlikte uykuya daldılar. Bir süre
ortalığın sakinleşmesini bekleyip, yiyecek toplamaya
başladım. Bugün misafirler geldiği için menü çok
zengindi. Pasta ve börek kırıntılarına bayılırız. Her
neyse ben nevaleyi toplarken birden mutfağın ışığı
yandı ve "Aaaaaa! Karafatma" diye bir ses duydum.
Salak adam, ben bir erkeğim Fatma da nereden çıktı.
Benim adım İsmail. Böyle şeyler delikanlıyı bozar.
Hadi beni karımla karıştırdın diyelim. Sen ne kadar
korkak bir adamsın. Benim kaç katım büyüklüğünde
olmana rağmen bu bağırış da ne böyle? O korkunç sesin
kesilmesiyle birlikte, sanki ben ona bir bok yapmışım
gibi beni kovalamaya başladı. İnanın o kadar da dikkat
ediyorum, tabak, çanak bardak üzerinde dolaşmamaya
çünkü bu dingilin karısı çok titiz. Bazen diyorum ki
bu gıcıkların misafiri geldiğinde git ortalarda dolaş
böylelikle utanılacak duruma düşsünler. Ama
yapamıyorum işte. Ne olursa olsun, ekmek yediğin
tekneye kötü gözle bakmamak gerekir.. Ben eve geldiğim
ilk yılları hatırlıyorum da ne güzeldi o günler.
Rahmetli kayınbabam ve kayınvalidem beni evlerine
kabul etmişlerdi. O zamanlar rahattık, çünkü ev
sahibimiz Rıza amca kördü. Bu sebeple evin her yerinde
serbestçe dolaşabiliyorduk. Hatta Rıza amcayla aynı
sofrada yemek yediğimiz günlerde oldu. Gerçi bizleri
görebilseydi nasıl davranırdı bilmem ama o hep
yüreğimizde yaşayacak. Rıza amcanın durumu pek iyi
sayılmazdı, memur emeklisiydi. Bu evde rahmetli
karısınınmış, bu yüzden yiyecek konusunda bu kadar
fazla seçeneğimiz yoktu. Ama daha mutlu ve
huzurluyduk. Rıza amca bir gün görünmez kazaya kurban
gitti. Gerçi onun için bütün kazalar görünmezdi. Rıza
amcanın toprağa verildiği gün biz de oradaydık. Karşı
komşusu Osman Zeki Bey bize geldiğinde ceketini
asmıştı. Biz de bunu fırsat bilip ceketin cebine
girdik. Ardından Osman, Zeki Beyle birlikte mezarlığa
doğru yola koyulduk. Rıza amcanın üç tane oğlu vardı
ama bugüne kadar sadece nüfusta gözüküyorlardı.
Hayırsızlar daha ilk günden evi satışa çıkardılar. Evi
şu anda oturan adam ve karısı satın aldı. Eve ayak
basmalarıyla kayınbabam ve kayınvalidemi öldürmeleri
bir oldu. Adam sonra iğrenerek cansız bedenleri kağıda
sararak çöpe attı. Sanki kendisi çok temizmiş gibi.
Halbuki tuvaletten çıktıktan sonra ellerini
yıkamadığına defalarca şahit oldum. Şimdilerde kendine
üzerinde rahmetli kayınvalidemin resmi olan bir ilaç
almış, durmadan üzerimize sıkıp duruyor. Kayınvalidem
Sultan Hanım gençliğinde fotomodel olduğu için bu tür
ilaçların üzerinde resmi bulunuyor. Hatta bir iki
reklam filminde de oynamıştı. Ama evlenince mecburen
bıraktı. Çünkü kayınbabam tam bir Osmanlı erkeğiydi.
Bugüne kadar rahmetli Rıza amcanın anısına bu evde
oturduk, artık daha fazla dayanacak halimiz kalmadı.
Eşe dosta haber saldık. Kendimize göre bir ev bulur
bulmaz taşınacağız buradan. Belki de sizin evinize
yerleşiriz hayat bu belli mi olur?