Neden ağlıyorsun Anne

Paylaşmak istediğiniz aklınıza gelen konular, olaylar..
Cevapla
Kullanıcı avatarı
barbar
Best of TurkiyeForum
Best of TurkiyeForum
Mesajlar: 2770
Kayıt: 05-11-2006 21:23
Konum: Ordan Burdan

Neden ağlıyorsun Anne

Mesaj gönderen barbar »

arkadaşlar birazcık uzun kesinlikle okunması lazım olan bir şey ilk okuduğumda tüylerim diken diken oldu.

Henüz 17’sindeydi ve çok güzel bir kızdı Melek. Delikanlı ise 5 yaşında göç ettikleri toprakları 20 yıl sonra görmeye gelmiş, birkaç gün kalıp İstanbul’a dönecekti.

Delikanlı kızı gördüğünde vuruldu, “işte o” dedi. Orada yaşayan akrabalarına sordu, “kim bu kız?” “Deli Mehmet’in büyük kızı Melek” dediler. Mehmet’ti kızın babasının ismi. “Deli Mehmet“ diyorlardı kasabada. Deliliği; yüreğinin büyüklüğündendi, akli sorunu olduğundan değil..

Kız da görmüştü bu yakışıklı delikanlıyı o gün, beğenmişti. Genç adam kızı istetti çok geçmeden. Güzel kızın tek bir şartı vardı evet cevabının önünde, “burada kalırsak evliliği kabul ederim, İstanbul’a gitmem”

Delikanlı “tamam, dönmem İstanbul’a” der ve köy düğünüyle evlenirler. Bir oğlu olur mutlu çiftin, sarışın mavi gözlü. Mutlulukları 2. çocukları Hüseyin ve 3. çocukları Fatoş’un bir yaşına gelmeden ölümüyle dayanılmaz acıya dönüşür..

Onların acısını unutmak için mi bilinmez 2 çocuk daha getirmiş Dünya’ya, genç sayılacak yaşında Melek. Azize ile Fatma, ölen Hüseyin ve Fatoş olarak koklanıp sevilmişler hiç haberleri olmadan.

Yılın belirli ayları İstanbul’a giden eşi, işlerin uzaktan yürümediğini ve taşınmaları gerektiğini söyler bir gün. İstemeyerek kabul eder eşinin isteğini ve Büyükşehir’e taşınırlar.

Her şey çok güzel başlamış kocaman şehirde. Demirden sıcaklık geldiğini ilk kez görüp, adının kalorifer olduğunu öğrenmiş Melek. Boğaz’da çay içmiş, Sultanahmet Camii’ni, Ayasofya’yı gezmiş, Sarıyer’e börek yemeğe götürmüş çok sevdiği kocası.

1980’li yıllarda özellikle İstanbul’da yaşanan terör olayları ve işlerini büyütmek için aldıkları ortağın kötü niyetli davranması sonucu işleri bozulur kocasının, iflas eder.

Çok geçmeden sahip oldukları her şeyi kaybederler. Tuvaleti, suyu olmayan tek göz bir odaya taşınırlar. Tuvalet için en yakın camiye gitmektedir artık. Anne bu duruma değil, büyük oğlunu fakirlik yüzünden okutamamasına üzülmektedir.

Fabrika sahibi eşi, bir semt kahvesinde garson olmuştur. Bir kale gibi durur kendini suçlu hisseden erkeğinin arkasında, hiç umutsuzluğa düşmeden, “düzeleceğiz, biraz daha sabredelim” diyerek..

Sandığını açar bir gün, tüm çeyizini, aileden yadigâr yüzüğünü nişanlı genç bir kıza satar. İçi acır annesinin parmağından çıkarıp ona taktığı yüzüğü verirken.

Ama yapacağını düşünür, üzüntüsü sevince dönüşür kimselere belli etmeden.

Büyük oğlunu alıp Ahmet Emin Yalman Ortaokulunun kayıt salonuna gider. “1B, İngilizce” der müdür yardımcısı.

Sonra koşarak o okulun üniformalarını satan mağazaya. Tezgâhtar bir poşete koymak ister satın aldıkları lacivert ceketi, gri pantolonu, mavi gömleği ve okul armalı kravatı ama kabul etmez, “giyecek, sen eski elbiselerini torbaya koy” der.

Oğlunun ortaokul kıyafetli haline bakarak ağlamaya başlar Melek. “Neden ağlıyorsun Anne” diye sorar oğlu ama genzi dolu anneden sadece, “hiç” sesi çıkar. Mutluluktan tek göz oda evlerine kadar ağlamaya devam eder anne, sokakta ona bakanlara aldırmadan.

Adı Melek, kendi Melek.
O benim Annem
Never let me alone !!
Cevapla
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

Kimler çevrimiçi

Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Bing [Bot] ve 2 misafir