Papa 16. Benedikt, İslâm ve Hz. Muhammed (a.s.m.) hakkındaki olumsuz açıklamalarıyla asıl darbeyi Hıristiyan dünyaya ve dar dairede Hıristiyanlığa vurdu. Özür dilememe noktasında ısrarcı olması, bu darbeye yenilerini ekliyor. Bir başka açıdan Papa, inatla bindiği dalı kesiyor.
Bu tehlikeyi ve ileriye yönelik ortaya çıkaracağı dikkate alan, akl-ı selîm sahibi Hıristiyan otoritelerince sergilenen tepkiler de zaten bu yöndeki düşünce ve kanaatlere destek verir mahiyette.
Diğer yandan, günlük dilimizde çokça kullandığımız “taassup” ve “irtica” kavramlarının uluslararası, hattâ din ve inanışlar düzeyinde verilebilecek örneklerin arasına Papa’nın son çıkışını rahatlıkla koyabiliriz.
Hadiseye önce, 40 yıl öncesi yaşanan bir gelişmeyi dikkate alarak yaklaşalım.
Ekim 1962-Kasım 1965 tarihleri arasında Vatikan’da gerçekleştirilen İkinci Vatikan Konsülü, neticeleri itibariyle tarihî bir dönüm noktası olarak görülmüştü.
Konsül’e, dünyanın hemen her ülkesinden gelmiş bulunan Katolik Kilisesi’nin en yetkili şahsiyetlerinden iki bine yakın delege katılmış, Hıristiyanlık ve Hıristiyanlarla ilgili bazı temel meseleler görüşülürken, belki tarihinin en mühim değişikliklerinden birisi gerçekleştirilmişti. Diğer din mensuplarıyla diyalog kurulması ve kurtuluşun Hıristiyanlık dışında da olabileceği yaklaşımı belirlenmiş ve ilan edilmişti.
Hıristiyan dünyasını bu noktaya getiren gelişme veya gelişmeler ne olmuştu?
Cevabı bir cümleyle ifade etmek mümkün:
Haçlı Seferleriyle başlayıp misyonerlikle doruk noktasına ulaşan Hırıstiyan dünyanın aleyhinde seyreden menfi gelişmeleri müsbete çevirebilmek.
Müslümanlar arasında uzun yıllar boyunca faaliyet gösteren misyonerler ve oryantalistlerin raporlarında yer alan bu yaklaşım, Katolik Kilisesince değerlendirilmiş ve “Müslüman-Hıristiyan Diyaloğu” başlığı altında adım atılmasına ihtiyaç duyulmuş ve karar verilmişti.[1]
Ancak Katolik kilisesi tarafından yapılan diyalog çağrısı Müslümanlar arasında fazla makes bulmamıştı. Bu olumsuz yaklaşım ve tavrın ardında gayet önemli gerekçeler vardı.
En önemli gerekçe de, İslâm tarihi boyunca tüm Müslüman toplumların böyle bir girişime ihtiyaç duymamalarıydı. Çünkü niza ve çatışmanın olmadığı, olduğu takdirde de hak ve adalet çerçevesinde çözümlerin uygulamaya konulduğu bir ortam zaten diyalogla varılması istenen noktaydı.
İşte böylesi hassas ve azamî dikkat sarf edilerek sürdürülen çabalara vurulabilecek belki en ağır darbe Papa 16. Benedikt’ten geldi.
Papa’nın bu yıkıcı yaklaşımı her iki dünya ve her iki dinin mensupları açısından bir dönüm noktası teşkil edeceği açıkça görülüyor.
Çünkü Papa, yaptığı çıkışla çok gerilere, eskilere gitti. Hıristiyan dünyanın sürekli saldırma, yıkma ve tahrip etme konumunda bulunduğu Orta Çağ karanlığının bakış açısını bu güne taşıdı.
Hakikaten orta çağ Avrupasında İslâm aleyhinde yazılan pek çok yazı ve kitapta çok ağır iftira ve ithamlara yer veriliyordu. Hz. Muhammed’in (a.s.m.) peygamberliğinin gerçek olmadığı, yalancı bir peygamber olduğu; Kur’an’ın vahiy ürünü olmadığı ve Hz. Muhammed’in kendisi tarafından kaleme alındığı, Kur’an’daki bilgilerin hatalarla dolu olduğu[2] gibi sayısız iftiralar aktarılıyordu.
Papa 16. Benedikt’in ilham kaynağının orta çağda kaleme alınan eserler olduğu açıkça görülüyor. Yine alenen görülen bir diğer nokta da, o eski anlayışı çok katı bir taassupla 21. yüzyıla aktarma ve aynı şablonu canlandırma çabası.
İşte tam bu noktada Papa nezdinde tüm Hıristiyanlık dünyasının çok hayatî bir yol ayrımında bulunuyor. Hıristiyanlık dinini ve bu din müntesiplerini bir “tasaffî” (fazlalıklardan ve hurafelerden arınma) süreci bekliyor. Aksi takdirde, Bediüzzaman Said Nursî’nin tespitiyle Hıristiyanlığı “intifâ”[3] (sönüp yok olma) gibi bir akibete düçar olacak.
--------------------------------------------------------------------------------
[1] Küçük, Abdurrahman, Müslüman-Hıristiyan Diyaloğuna Genel Bir Bakış, Asrımızda Hıristiyan-Müslüman Münesebetleri, sh. 54, İstanbul-1993
[2] Harman, Hıristiyanların İslama Bakışı, Asrımızda Hıristiyan-Müslüman Münasebetleri, sh. 99-101, İstanbul-1997.
[3] Risâle-i Nur Külliyatı, Kaynaklı-İndeksli, Sözler, C. 1, s. 332, İstanbul-1996
[b] Biri Ecdadima Küfrettimi boğarim.
Boğamasamda yanımdan kovarım..
Yumuşak başlıysam kim dedi uysal koyunum..
Kesilir ama çekmeye gelmez boynum..
Mehmed Akif Ersoy [/b]