Eski zamanlarda bir kral, saraya gelen yolun üzerine kocaman bir kaya koydurmuş, kendisi de pencereye oturmuştu. bakalım neler olacaktı?. ülkenin en zengin tüccarları, en güçlü kervancıları, saray görevlileri birer birer geldiler, sabahtan öğlene kadar. hepsi kayanın etrafından dolaşıp saraya girdiler. pek çoğu kralı yüksek sesle eleştirdi. halkından bu kadar vergi alıyor, ama yolları temiz tutamıyordu. sonunda bir köylü çıkageldi. saraya meyve ve sebze getiriyordu.sırtındaki küfeyi yere indirdi, iki eli ile kayaya sarıldı ve ıkına sıkına itmeye başladı. sonunda kan ter içinde kaldı ama, kayayı da yolun kenarına çekti. tam küfesini yeniden sırtına almak üzereydi ki, kayanın Eski yerinde bir kesenin durduğunu gördü. açtı.. kese altın doluydu. bir de kralın notu vardı içinde.. "bu altınlar kayayı yoldan çeken kişiye aittir" diyordu kral. köylü, bu gün dahi pek çoğumuzun farkında olmadığı bir ders almıştı. "her engel, yasam koşullarınızı daha iyileştirecek bir fırsattır.
Bu baslıgına cevap yazmıstım ben ama tasınırken silinenlere karıstı demekki açıkcası ne yazdıgımı unuttum..
Enayi yerine konmak da olsa işin ucunda birileri mutlaka cıkar ama.. Kim en cok bu gibi durumlarla antreman yaparsa hayatın zorluklarına karsı hazırlıklı olur..
[b] Biri Ecdadima Küfrettimi boğarim.
Boğamasamda yanımdan kovarım..
Yumuşak başlıysam kim dedi uysal koyunum..
Kesilir ama çekmeye gelmez boynum..
Mehmed Akif Ersoy [/b]