Tanıştıklarında Çiğdem Talu, 36 yaşında bir İngilizce öğretmeniymiş.
Melih Kibar ise 24 yaşında bir kimya mühendisi...
Çevreye ilişkilerini hiç belli etmemişler; ama bu 12 yaşlık fark, kemirmiş içlerini...
Dilden dile gezen şarkıların ilhamı olmuş bir aşkın alenen yaşanamamasında,
hatta muhatabına açıklanamamasında ne tuhaf bir hüzün var.
Hiç ortalıkta el ele dolaşmadılar 8 yıl 3 gün boyunca. Bu konuyu konuşmadılar. Ama baştan sona adabıyla yaşadılar
Peki bu 8 yıl 3 günün ne kadarında aşk var, ne kadarında iş ortaklığıyla karışık bir dostluk?..
Anlaşılan o ki, en fazla bir yıl yoğun yaşanmış bir aşk bu...
O bir yılı da ayrı ülkelerde tüketmişler; her fırsatta buluşup bir araya gelmişler, özlem günlerini notalara, sözlere dökmüşler.
Sonrası?
Sonrası yine "yüzyılın aşkları"na özgü bir muamma...
Yeni sevgilisini ilk getirip Çiğdem'le tanıştırmış Melih Kibar... Evlilik konusunda görüşünü sormuş. Muvafakat alınca da nikah masasına oturmuş. Masanın şahit sandalyesinde ise Çiğdem Talu oturuyormuş. Düğünde birlikte göbek atmışlar.
Peki hiç iz kalmamış mı onca yaşanandan?
Bunun cevabını bilmiyoruz. Bu noktada susuyor ve sözü, Çiğdem Talu'nun 1981 bestesi "Koca Çınar" için yazdığı dizelere bırakıyoruz:
"Serde gençlik var koca çınar / sevda var / sen sevdanı çiğneyip geçer misin / öte yanda gurur var / ölesiye gurur var / seni unutanları, sen olsan sever misin? / Bir yol eğ de başını, dinle arkadaşını / kulun kölen olayım, sil gözümün yaşını..."
Alıntıdır...