Saatler seni çaldığında, yorgundum ben. çsel gezinmelerimin yalnızlında ne çok işim vardı yapacak bir bilsen.
Saımı taramak için baıma kalkan elim nasıl da zorlanıyordu. Her sabah, hatta tatil günlerinde bile ve eninde sonunda; hiç istemesem de yataktan kalkmam gerekiyordu. Tıka basa dolmuş idrar torbamı, işim bittiğinde sifonunu çekmek zorunda olduğum, karanlık bir deliğe boşaltmak bana hiç eğlenceli gelmiyordu oysa. Bir süredir diş fırçamdan da nefret ediyordum bıkmştım artık morumsu renginden. O da anlamştı sanırım nefretimi ki, diş etlerimi kanatmaya başlamştı haftalar önce.
Defalarca değiştirmeye niyet ettim. Ama bu maksatla markete ilk gidişimde; görevliyle dalaşmak geldi içimden. Diş fırçalarını; benim gibi, tek bir dans için dahi kavalye bulmakta zorluk çekecek kadar uzun boylu bir kadının bile rahat alamayacaı bir rafa koymak zorunda mıydılar? Ama sonra, yutkundum ve sormadım bu soruyu tabii. O ilk gün 'neden soracaksın ki?' dedi içimden bir ses. Bırak yüksekte dursunlar. Senden daha kısa boylu olan ama kavalye bulmakta zorlanmayan kadınlar diş fırçasız kalsınlar. Kalsınlar ki kıtlıını çekmedikleri kavalyeleri aız kokularından yüzünü ekşitsin. Oraya sonraki her gidişimde anımsadım bu buluşumdan gizli bir zevk aldım ve her seferinde art niyetli sırrımın anlaılmaması için, hızla uzaklaırken diş fırçalarından; yüzümde hep sinsi bir gülümseme oldu. Sonuçta ben diş fırçamı yenileyemedim ama eminim aız kokusuyla yüz buruşturan bir dolu kısa boylu erkek oluştu dans pistlerinde. Varlı inkar edilemez zekam sayesinde dans pistlerine de el atmştım işte en sonunda. Ayak basamamş olsam da ne gam mutluydum usuldan usuldan.
Yıllar birbirinin ardı sıra geçe dursunlar uygun adım. Ben buna benzer ne çok oyun oynadım. Sen kşeyi döndünde bilyelerim sokağa daılmştı biliyor musun? Farkındaydım aslında çevremdekilerin kısa eteklerimin altından ıkan uzun bacaklarıma nasıl baktıklarının. İnce bileklerimin yüksek ökçeler üzerinde nasıl burkulmadını dündüklerini de biliyordum. İnsanların kalçalarıma tempo tutuklarını da. Hafta sonlarında saatlerce mağaza mağaza dolaşarak seçilmiş tayyörlerim -ki onları da yakıp kesme tutkusuyla mest olduğum günlerim oldu, neyse o hikayeyi sonra anlatırım- yerlerini koşu eşofmanlarıma bıraktında inip kalkan güslerimin ölüsü üzerinde yorum yapıldını da fark ettim hep. Dedim ya ben her konuda kavga etmeyi dünürüm önce. Sonradan vazgeçerim. ünkü kafamın içindeki örümcek; hızla ağlarını örmeye başlar ve oyun sahnelenir. Kalbe giden yol mideden geçer fikrini evdeki kaık dşmanlarına empoze etmeyi ilk vazifeleri sayan bir dolu aptal erkeğin; koca göbekli, iri kalçalı, sarkmş memeli karılarıyla yaşamak zorunda kalmalarından ben sorumlu değilim ya. Sayemde bir kaç kadın diyete heveslenerek mutfaklarından ıktıysa fena mı oldu yani. Böylece; o sıcak yuvaların mutfaklarında, ekonomik tedbirler alınmasına dolaylı olarak sebebiyet vermemde, ne kötülük var ki?.. Sen kşeyi döndünde bilyelerim sokağa daılmştı dedim ya, yalan söyledim. Aslında ben atmştım onları.
Herkes o kadar büyümştü ki; mahallede oynayabileceğim hiç kimse kalmamştı artık. Eski oyundaşlarımın neredeyse oyun çaı geçecek olan çocukları, toplayıp sevinsin diye avuç avuç serpmiştim sokağa bilyelerimi. şte sen tam o sırada geldin.
Kısacası sen geldiğinde sokak kızı oluşum can çekişiyordu. Ve ben hiç bir şey yapmıyordum. Ne bir bardak su veriyordum ne elini tutuyordum o sokak tızının. Dedim ya sen geldiğinde yorgundum aslında.
Gizemini çoktan yitirmiş, kendine fazlasıyla yeten, çok bilmiş ve feminen bir yaşamın paylaılamayan yorgunluğunu taımak zor iş aslında. Zor sanat inan bana. Hep akıllı, hep bilen, hep kazanan olmak. Ve erkeklerin durmadan bıyık burgaladıkları, iğrenç göbeklerini kaıdıkları kurtlar sofrasına meze olmadan kadeh tokuşturabilmek, bilek ister yürek ister kabul et. Şişmişti yüreğim manda yüreği gibi. Her gün süpürsen yine de her süpürülşte faraş dolusu topladın samimiyetsizlik ve riya, ğ gibi büyüyordu kaldırımlarda. Seksek oynayabileceği temiz bir kaldırım bulamıyordum sokak kızına. O örgülü saçlarını çoktan kesmişti. Ağlıyordu sen geldiğinde. Yemeden içmeden bile kesilmişti nicedir. Tommiks ve teksas bile okumuyordu inan. Yürümüyordu, koşamıyordu artık. Bana yaslanmştı tüm aırlıyla. Ve ben onu taıyamaz olmuştum artık Bakma bana ğle suçluymuşum gibi. Yorgundum dedim ya geldiğinde.
Deli bir türkü tutturmuştum içten içe. Ankara' ya gideceğim diye. Sevmem aslında o kenti. Ben denizden uzak kalamam bilirsin. Kurur içimdeki can suyum. Kısalır külürüm. Elbiselerime dar gelirim. Büyük masraf gardırobun yenilenmesi. Buna rağmen dilimdeydi Ankara türküsü. Kitap kitap okuduklarım, ilmik ilmik dokuduklarım, faraş faraş topladıklarım, yürek yürek taıdıklarım vardı meclis koridorlarına serpiştirilecek. ğrenç hegomonyasını delmek için dinozorlaşmşların ve salya akıtmadan da söz söylenebileceğini gösterebilmek için tıraş olmamş kıllılara, gitmeliyim diyordum Ankara'ya. Denizden uzak olsa bile o kent suyundan içmeliyim diyordum. Denmesi gerekenleri demek uğruna, yapılması ertelenenleri yapmak uğruna can suyum çekilse de gidecektim gelmeseydin. Bu türkü dilime dolanalı çok olmuştu aslında ama ilk kez seslendiriyordum mikrofonlarda. Bir panayır dönüydü yorgun argın adına toplantı dedikleri. Beyin yıkanan türden hani. Elimde mikrofon demirinin yalancı soğukluğu,elimde düzenin kiri, dilimde çaresizliğin pası, eve dönmştüm. Yorgundum.
şte tam o sırada sen geldin...
Seni çalıyordu saatler...
Can çekişiyordu sokak kızı ve ben hiç bir şey yapmadan ona bakıyordum... ünkü Yorgundum.
Ankara türküsü dudaklarımda pasına bulanmştı düzenin. Bense yorgundum.
Sen kşeyi döndünde.ben yorgundum
Elinde tahta kılıcın, maç ayakkabılarınla geldiğinde tommiks okur musun diye sormak, nereden aklına geldiyse soruverdin işte. Suzy olduğumu nasıl anlamştın bilmiyorum? Örgülü saçlarımı keseli yıllar olmuştu oysa. Çillerim ise çok eski dünlerde kalmştı. Sen Islak ve kirli kaldırımlara, cebinden ıkardın okul kokulu tebeşirle seksek çizgilerini çizerken; nasılda kurudu kaldırımlar birden. Güneş nasıl da açtı. Sen çok yaramazsın sokak tocuğu. Ama biliyor musun çok da tatlısın. İçimi ısıtıyorsun. Haydi durma. Kaldır sokak kızını can çekiştiği yerden. Tut elinden ıkar bahçeye. Bütün oyunlar sizin olsun. Sonsuza kadar. Ve hiç büyümeyin olur mu?
Sen geldiğinde yorgundum sokak çocuğu.
Ama artık yorgun değilim. Sadece terliyim. Çok koşturdun beni.. Ama yakaladım SOBE.
En son Nefret tarafından 07-05-2004 19:30 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
Emek verildikçe,özlemi çekildikçe ve de hasreti çekildikçe büyüyen birşeydir aşk.