
Sempo bende musiki aşığıyım..
yıllarca çeşitli derneklerde ney sesiyle, keman sesiyle, ud sesiyle bütünleşip musiki icra ederek bu işe gönül verdim..musikin yeri apayrı benim için..yüreğimin derinlerine iner ve bana derinnn bir offff çektirtebilir.Musiki ustadlarımız bu ülkede ölmez ve ölmeyecek..ancak şu anda takip bile edemediğimiz hızda hazırlanan müzik türlerinin ne kadar kalıcı olduğu aşikar..sanırım ben eskilerde yaşamalıymışım..Ha bu arada new age muzigi de dinlemeyi severim..
bu arada
musiki alanında güzel bir kitap önermek isterim.

işin ilginç yanı bizim musiki kültürümüzü bir yabancının kitap haline getirmesi. işte kitap ve bir yazarın yorumu:
TÜRK MUSIKİ KÜLTÜRÜNÜN ANLAMLARI
Eugenia Popescu-Judetz
Çeviren: Bülent Aksoy
Birinci Basım: Ekim 1996
Kapak: Fatih Durmuş
Baskı Hazırlık: Sevgi Özdemir
Montaj: Neşet Mut
Fiyatı: 5.000.000 TL

Murat Bardakçı'nın kitap ve yazarı hakkındaki yorumu;
Popescu-Judetz'in kitabında, üç uzun makale var: Türk Müziği'nde nota yazım türleri, müziği konu alan elyazmalarındaki metinlerarası ilişki ve mehterin geçmişteki siyasi rolü... Geçen gün okumayı bitirdiğimde birçok yeni bahis öğrendiğim için memnundum ama biraz da buruklaşmıştım doğrusu... Zira bizim çoktan yapmış olmamız gereken araştırmaları Amerika'da yaşayan bir Romen bizim için ve hatta zevkine yapıyor, üstelik bu çabalarından beş kuruş kazanmıyor, aksine cebinden harcıyordu. Üniversitelerimizde hâlâ bir "müzik tarihi" kürsüsü kuramadık, "müzik bilimi" demek olan "müzikoloji"de emeklemenin bile gerisindeyiz ve daha da acısı, doğduğumuzda kulağımıza okunan ezanın yahut işittiğimiz ilk ninninin sırrını bile başkalarından öğreniyoruz...
(Murat Bardakçı, Hürriyet, 17 Kasım 1996)
musiki kültürümüze sahip çıkmamız gerektiğini düşünüyorum.
Zülfündedir benim baht-ı siyahım
Sende kaldı gece gündüz nigâhım
incitirmiş seni meğer ki ahım
Seni sevdim, budur benim günahım.
(Dede efendi)

bu arada müzikle tedavi
Eski Türk hekimlerinden Şuuri'nin 'Tadil-i Emzice' adlı eserinde müzik ile tedavi hakkında geniş bilgi vardır. Şuuri, 'Tadil-i Emzice'de belirli makamların günün belirli zamanlarında etkili olduğunu belirtmektedir. Ona göre:
Rast ve Rehavi makamları: Seher zamanları etkilidir.
Hüseyni makamı: Sabahleyin etkilidir.
Irak makamı: Kuşlukta etkilidir.
Nihavend makamı: Öğleyin etkilidir.
Hicaz makamı: İki ezan arası etkilidir.
Buselik makamı: İkindi zamanı etkilidir.
Uşşak makamı: Gün batarken etkilidir.
Zengüle makamı: Gurubdan sonra etkilidir.
Muhalif makamları: Yatsıdan sonra etkilidir.
Rast makamı: Gece yarısı etkilidir.
Zirefkend makamı: Gece yarısından sonra etkilidir.

Günümüzden 900 sene önce Selçuklu Sultanı Nureddin Zengi tarafından Şam'da yaptırılan Nureddin Hastanesi'nde musiki makamları tedavi amacıyla kullanılmıştır.
Sonraki dönemlerde Amasya, Sivas, Kayseri, Manisa, Bursa, İstanbul (Fatih Külliyesi) ve Edirne şifahanelerinde musiki ile tedavi uygulanmıştır. Evliya Çelebi seyahatnamesinde şöyle yazılıdır: " Merhum ve mağfur Bayezid Veli ... Vakıfnamesinde hastalara deva, dertlilere şifa, divanelerin ruhuna gıda ve def'i sevda olmak üzere on adet hanende ve sazende gulam tahsis etmiştir ki, üçü hanende biri neyzen, biri kemani, biri musikari, biri santuri, biri udi olup, haftada üç kere gelerek hastalara ve delilere musiki faslı verirler..."

[color=green]papatyaların narince savrulduğu...
kelebeklerin özgürce uçtuğu...
rüzgarın hafifce ıslık çaldığı günde...
gözlerimde çiğ tanesi ıslaklığı...[/color]