Mesut Sert den inciler: Uluslararası yayın yapmak tercihi

Paylaşmak istediğiniz aklınıza gelen konular, olaylar..
Cevapla
m4ng0
Slow Friend
Slow Friend
Mesajlar: 30
Kayıt: 15-03-2009 22:32

Mesut Sert den inciler: Uluslararası yayın yapmak tercihi

Mesaj gönderen m4ng0 »

Nette gezerken bir gazetede okuduğum yazıyı sizlerle de paylaşmak istiyorum. Üzerinde konuşulacak çok cümle var .Şimdilik sadece yazıyı gönderiyorum...

Mesut SERT;
Uluslararası yayın ''saçmalığı''

''Bir varmış bir yokmuş, zamanın birinde bir yerde bir adam yaşarmış. Bol bol düşünüp bol bol yazan bu adamın aklına bir gün bir 'hınzırlık' yapmak gelmiş ve baştan sona uydurma olan bir yazı kaleme alıp yayımlanmak üzere 'ünlü' bir dergiye göndermiş. Gel zaman git zaman, bir de görmüş ki, yazısı o 'ünlü' dergide yayımlanmış. Buna 'şaşıran' adam, ertesi gün hemen kağıda kaleme sarılıp yazdıklarının aslında uydurma şeyler olduğunu, doğrularını da belirterek, yazıp söz konusu dergiye göndermiş. .."
Yukarıda anlatılan hikâye ne Tolkien'in "Orta Dünya"sında ne de M. Uyurkulak'ın "Netamiye"sinde geçmiştir. Hikâye "gerçek yaşamdan alınmıştır" ve bahsedilen yer ABD ve kişi de Alan Sokal'dır. (Bahsi geçen "ünlü dergi" ve hikâyenin devamı için: Alan Sokal ve Jean Bricmont, 'Son Moda Saçmalar', İletişim Yayınları, İstanbul 2002'ye bakılabilir.) Sokal'ın bu 'hınzırca' çabasının gerisindeki nedenler bir yana, bu örnek bile tek başına biz asistanlara getirilen uluslararası yayın kriterini yeniden düşünmenin gerekli olduğunu göstermeye yeter de artar bile. Bu "kısa yazının" sınırlarını zorlamamak adına aşağıda sadece yeniden düşünmede dikkate alınması gereken bazı noktalar belirtildi.
Bu yeniden düşünmede dikkate alınması gereken ilk nokta kriterin kendisinin tartışılmasının gerekliliğidir. Yukarıdaki örnekte olduğu gibi, dergilerin yazıları kabul koşulları ve işlemesi gereken hakemlik sürecinin "sağlıklı" işleyip işlemediği meselenin sadece bir yönüdür. Bunun yanı sıra bilimde hakim olan "ana akım" yaklaşımların varlığı da bu konuyla ilgili görünüyor. Araştırma konuları, araştırma yöntemleri ve kendi dergileriyle bir bütün halinde hakimiyet kuran ana akımın, "kendisi" dışında yapılacak çalışmalara pek bir yaşam hakkı tanıdığı söylenemez. Bu açıdan bakıldığında uluslararası yayın kriterinin, çelişkili bir şekilde, yapılacak çalışmaların "tek tipleşmesine" doğru bir eğilimi de beraberinde getirdiği söylenebilir. Bunun "bilimsel ilerleme" açısından taşıdığı anlam ise tartışılması gereken bir diğer konudur.
Bir "Türk"ün dünyaya bedel olduğu günlerin artık çok uzağında olduğumuzu gösterircesine, yapılan uluslararası yayınların "çoğunlukla" birden fazla yazarlı olduğu görülüyor. Çok yazarlı çalışmaların potansiyel olarak "kötü" oldukları gibi bir anlamdan ziyade burada kastedilen, bunun bir zorunluluk olarak kendini dayatmasıdır. Mensubu olduğum iktisat disiplini açısından bu zorlama kendini çalışmalarda bir ekonometrisyenin yer alması şeklinde gösterirken, siz rahatlıkla buna bir de anadil dışında bir dilde yayın yapmanın beraberinde getirdiği bir diğer zorunluluk olarak bir "mütercim tercümanı" da ekleyebilirsiniz. Bilimde kollektif çaba ve teknik anlamıyla "kuyrukluk" arasında var olan ince çizgide hareket, oldukça fazla dikkati gerektirmekte ve çoğu zaman tespiti güç bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bir diğer nokta ise çalışmaların içeriğinin belirlenmesine ilişkindir. Çoğu yabancı dergide var olan oryantalist bakışın bir yansıması olarak olay incelemelerine dayalı çalışmaların kabul ediliyor olması biz araştırmacıları ülkenin farklı sektörlerini yabancılara tanıtan birer kültür ve turizm elçisi konumuna itmektedir. Diğer taraftan sömürgecilik dönemi İngiltere'sinde yaygın olan "Doğu için iyidir" söyleminin bir benzerinin "Batıda" hâlâ devam ediyor olduğunu ve yayımlanacak yazıların seçiminde etkili olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Yazarından bağımsız olarak ileri sürülen fikirlerin çeşitli şekillerde kullanılmasının mümkün olduğu gerçeğinden hareketle burada ileri sürülen fikirler kimilerince rahatlıkla uluslararası yayın yapamama/yapmamanın meşru bir mazereti olarak kullanılabilir. Ancak benim çözüm önerim biraz farklı ve uzunca bir zaman önce kaybettiğimiz birbirimize "güven" duygusuna dayalı. Özellikle akademik yaşamın gerçeklikleri dikkate alındığında, bütün engellemelere karşın "ısrarla" bu alanda var olmayı sürdüren asistanların, iyi niyetlerine güvenmekten başka bir seçeneğimiz yok gibi görünüyor. Güven temeline dayalı bir ilişki, uluslararası yayın yapmayı bir zorunluluk olmaktan çıkarıp tercihlere bırakmayı gerektirir. Ancak bu sayede yukarıda sayılan "sorunların" üstesinden bir ölçüde gelinmiş olunur. Muhatabının kim olduğu bilinmez ama bir son söz olarak "güzelliğin on para etmez şu bendeki aşk olmasa" türküsünü hatırlatmadan geçemeyeceğim.
KAYNAK: www.exisehir.com
[url=http://www.exisehir.com][img]http://www.exisehir.com/userbar/2.jpg[/img][/url]
Cevapla

Kimler çevrimiçi

Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 1 misafir