Kainat zannettiğimiz gibi olmayabilir !

Paylaşmak istediğiniz aklınıza gelen konular, olaylar..
Cevapla
Kullanıcı avatarı
Sonsuz_Nur
Fast Friend
Fast Friend
Mesajlar: 414
Kayıt: 22-08-2005 12:03

Kainat zannettiğimiz gibi olmayabilir !

Mesaj gönderen Sonsuz_Nur »

KAİNAT ZANNETTİĞİMİZ GİBİ OLMAYABİLİR!



Görünenin-Duyulanın Arkası
“Adam 3 yaşındaki kızını, gayet pahalı bir hediyelik kaplama kağıdını ziyan ettiği için azarlamıştı. Küçük kız koskoca bir altın yaldızlı kağıdı bir kutuyu eğri büğrü sarmak için kullanmıştı. Küçük kız hediyeyi getirip ‘bu senin babacığım’ dediğinde üzüldü. Yaptığından utandı. Ne var ki paketi açınca yeniden öfkelendi. Kutunun içi boştu!

Kızına gene bağırdı:
- Birisine bir hediye verdiğinde kutunun içinde bir şey olması lazım. Bunu da mı bilmiyorsun küçük hanım? Küçük kız gözlerinde yaşlarla babasına baktı:
- O kutu boş değil ki baba, dedi.
- İçini öpücüklerimle doldurmuştum!... Adam öyle fena oldu ki. Koştu kızına sarıldı. Beraberce ağladılar. Adam o kutuyu ömrünün sonuna kadar yatağının başucunda sakladı. Ne zaman keyfi kaçsa, ne zaman morali bozulsa, ne zaman kendini kötü hissetse kutuyu açar, içinden minik kızının sevgiyle doldurduğu hayali öpücüklerden birini çıkarırdı…”

“Prof. Covey’in konuşmasını dinlemeye gelen annesi, arka
sırada oturan iki kişinin toplantı boyunca sürekli konuştuklarını görerek çok öfkelenmiş ve oğlumu küçümsüyorlar diyerek de çok üzülmüş. Yemek molasında oğluna, şunların kafasına çantamı indiresim geliyor, demiş. Oğlu, anne o adam Finlandiyalı, burada simultane (aynı zamanda olan) tercüme yok, mecburen tercümanı yanına oturttuk demiş.”

Tirende giderken bir babanın sürekli ağlayan üç çocuğuna hiç ‘susun’ demeden yolculuğa devam ettiğini görsek, bu baba için ne gamsız adam diye düşünebiliriz Fakat belki de çocuklar bir saat önce hastanede ölen anneleri için ağlıyorlar.

Prof. Cowey ‘aynı enformasyona farklı bakış bizim davranışlarımızı belirler’ demektedir. Başkalarının düşünce yada davranışları hakkında hüküm verirken, elimizdeki veriler çoğu zaman yeterli olmuyor. Davranışların nedenini bilmeden çok yanlış yargılara varabiliyoruz.

Bilemediğimiz çok şey var. Hüküm verirken acele etmemek lazım.

Karşılıklı iletişimde de kurulan cümlelerin görünmeyen arka planı, yani kasdedilmek istenen manalar tam ve doğru anlaşılmayınca zanlar oluşabilir.

Konuşanın ne söylemek istediği, konuşanın gerçekte ne söylediği, konuşanın söylediğinden ne anlaşıldığı, dinleyenin ne duymak istediği, dinleyenin gerçekte ne duyduğu, konuşmacının gönderdiği sözsüz mesajların (jest ve mimik) ne anlama geldiği kişiden kişiye farklılık arzeder. İşte bu noktalarda zanlarımız devreye girer. Birbirimizi yanlış anlamamak için önyargıdan uzaklaşmak, dikkatli ve sabırlı olmak gerekir.

Bilmek ya da Zannetmek

Zan özellikle bilgi noksanlığından kaynaklanır.

Mevlana hazretlerinin güzel hikayelerinden biri: “Bir bakkalın çok güzel konuşan bir tuti kuşu vardır. Dükkana öylesine alışmıştır ki bakkal gittiğinde artık dükkanı o beklemektedir. Bir gün bakkal dükkandan ayrılınca içeriye bir kedi girer. Tuti ondan kurtulayım derken dükkandaki bütün gül yağlarını yere döker. Bir müddet sonra gelen bakkal, dükkanı dağılmış, gül yağlarını yerlere dökülmüş bulur. Bakkal kuşa kızıp döver.

Tuti o günden sonra hiç konuşmaz ve tüyleri dökülmeye başlar. Bakkal çok üzgündür, fakat hangi çareye başvursa tutiyi konuşturamamakta gönlünü alamamaktadır. Aradan uzun zaman geçer. Tuti bir gün kapıdan geçen bir kel adam görür. Birden konuşmaya başlar: ‘Sende mi gül yağı döktün?” *

En önemli şey Rabbin doğru tanınmasıdır. Bu husustaki yanlış zanlar insan için çok tehlikelidir. Müslümanlar, ‘Kur’an Allah’ı nasıl tanıtıyorsa’ onu öyle bilirler.

Kur’an’ın bize tanıttığı Allah (c.c.) tüm güzel esmaların sahibidir. “Selam” yani esenlik veren ve her türlü kusurdan beri olandır.

Yaratıcının noksansızlığını sezinlediğini düşündüğüm Epiktetos şöyle der: ‘Başıma gelenleri benimsiyorum, seviyorum. Zira Allah’ın benim için istediği şey benim kendim için istediğimden daha iyidir.’

Bir hocamız bilmek ya da zannetmek hususunun Kur’ani boyutuna şöyle değinmektedir: “Kur’an’ın her bir ayetine ‘necm’ denir. Yani Kur’an’ın her bir ayeti kendi başına bir yıldız gibidir. Ancak bu yıldızlar arasında öyle kopmaz bağlar vardır ki, Kur’an onlarla adeta bölünmez bir bütün haline gelir. ‘Elhamdü li’llahi Rabbilâlemin’ dediğiniz zaman, onu tam manasıyla anlamak için, Kur’an bütünüyle zihinlerde hazır olmalıdır.

Ebu Hanife, İmam Şafii gibi Kur’an’ı ve Sünnet-i Seniyye’yi bütünüyle bir arada düşünemez ve zihninizde tutamadığınız takdirde, hakkında hüküm vereceğiniz meselede çoğu defa yanılırsınız. Evet verilen hükümler Hüda kaynaklı da olabilir, heva kaynaklı da. Hükmün hevai olmayıp Hüdai olması için Kur’an ve Sünnet’in çok iyi bilinmesi gerekir.”

Allah’ı hoşnut etmek de bilgiyle olur. Allah (c.c.) cahili kendisine dost edinmez. Bilgisi yeterli olmayanlar başkalarının ışığından faydalanır. Alim kişiler toplumun nurudur.


Zan Perdesi

Zanlı anlayış yeri gelir kişi için mutlak gerçeklere bile perde olur.

“Bir sinek merkeb idrarı üzerinde duran saman çöpüne konmuştu. ’Ben deniz ve gemiyi kitapta okumuş ve bir müddet onları düşünmüş durmuştum. İşte deniz bu. Ben de ehliyet ve rey sahibi bir gemiciyim.’ diyerek deniz üstünde yelken kürek gidiyor, o idrar birikintisi onun gözüne hadsiz, payansız görünüyordu.” (Mevlana 2 / 602-603)

Vahiy Güneşi

İnsan hayatın gerçekleriyle yüzleşemeden, kendince kurduğu bir ‘zan dünyasında’ yaşayıp ölmekten korkmalıdır.

Karanlık bir odada bulunan fili tarif etmeleri istenen kişiler, o karanlıkta filin neresine dokunmuşlarsa, odadan çıktıklarında fili bu deneyimleri çerçevesinde anlatmışlardır. (Mesnavi’de geçen hikaye)

Kainatın sırlarına da kısım kısım vakıf olanlar, bütünü idrak edemeyip çok farklı kurgulara kapılabilirler, filozoflar gibi. Mevlana hazretleri fili idrak için bir mum yeterliydi demiş ve vahiy güneşinin kainatın sırlarını tıpkı bunun gibi insana açtığını anlatmaya çalışmıştır.

O güneşe gözlerini kapayanlar, evrende en büyük değerin kendi akılları olduğunu düşünüp, akıllarının idrak edemediği yerlerde takılıp kalacaklardır. Zira insanın bilgisi çok sınırlıdır ve aklın yakıtı bilgidir. Bilgisiz, akıl yol alamaz. Vahiy aklın elinden tutar. İnsanı zanların dünyasından çıkarır hakikat dünyasıyla tanıştırır.

Gölgeyi Avlamak

Kur’an-ı Kerim’de: “Onlar dünya hayatından bir zahir bilirler” (Rum 7) ayeti insanların takıldıkları bazı perdelere değinir. Dış görünüş bu perdelerden biridir. Mevlana’nın ifadesiyle “Bir kuş yüksekten uçar. Gölgesi de toprak üstünde kuş gibi uçar. Budalanın biri o gölgeyi avlamak ister. Koşar, koşar, takati kesilir. Gölgeye ok ata ata ok torbasını boşaltır” (Mevlana 1 / 274)

Bazı insanların hayatı gölgelerin peşinde koşmakla geçer. Gölge lezzetler için, gölge hazineler için, gölge makamlar için koşturmakla tükenir ömür. Buna sebep olan hayal ve zanlardan Allah’a sığınırız…

* Mevlana hazretleri bu hakikati şöyle bağlar:
Olmaz asla evliya insanla bir.
Yaz da bir bak sütte ‘şir’ aslan da ‘şir’
(Farsçada ‘şir’ hem süt hem aslan demektir. Mevlana der ki: “Allah’ın veli kulu bir arslandır. Gönüller ise onun ormanıdır.” (Mevlana 8 / 954)

(Allah’ın bildirdiği kadarıyla) gaypları bilen Allah’ın has kulları, can aleminde kalplerin casuslarıdır. (Mevlana 7 / 954)

“Sen çolak, topal, kör ve sağır isen yüksek ve büyük ruhları da kendine kıyas ederek senin gibi sanma! Doktorlar idrarından, nabzının renginden ve nefes alışından sendeki her nevi hastalığı teşhis ederler. O halde Allah’ın doktorları olan evliyaullah sendeki hastalığı, sen söylemeden nasıl olurda anlamazlar. (Mevlana 12 / 475-476)

“Felekler üstüne çadır kurmuş olan ruhlar, insan kalbine vakıf olmak hususunda şeytandan aşağımı olurlar.” (Mevlana 12 / 471)
A. BAHADDİN BİRİNCİ
ACIDA OLSA DOGRUYU SÖYLEYİNİZ HZ.MUHAMMED (SAV)
لا إله إلا الله محمد رسول الله
Kullanıcı avatarı
Gürz
Best of TurkiyeForum
Best of TurkiyeForum
Mesajlar: 2063
Kayıt: 01-04-2006 17:11

Mesaj gönderen Gürz »

sadece kainat değil, zan ettiğimiz ne varsa hepis sandığımızdan çok farklı... :)
Çağların bilgeliğini ara , ancak dünyaya bir çocuğun gözleriyle bak.
Kullanıcı avatarı
dJ4
Co-Admin
Co-Admin
Mesajlar: 4055
Kayıt: 24-06-2003 01:15
Konum: Real World

Mesaj gönderen dJ4 »

Bence zaten felsefe insanın açıklayamadığı şeylere inanmak istediği şekilde işine geldiği şekilde bir sebep uydurup kendini kandırma sanatından başka birşey değildir hiçbir felsefenin müsbet ilmi bir dayanağı yoktur ...
Cevapla
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

Kimler çevrimiçi

Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 2 misafir