Ahmet Taner Kışlalı'nın Orhan Pamuk Hakkında Yazısı

Paylaşmak istediğiniz aklınıza gelen konular, olaylar..
Cevapla
Kullanıcı avatarı
eniyikameraman
Best of TurkiyeForum
Best of TurkiyeForum
Mesajlar: 2525
Kayıt: 01-11-2005 17:01
Konum: gök yüzünden

Ahmet Taner Kışlalı'nın Orhan Pamuk Hakkında Yazısı

Mesaj gönderen eniyikameraman »

FATİH ALTAYLI BOMBALI SALDIRIDA ÖLEN YAZAR AHMET TANER KIŞLALI'NIN YILLAR ÖNCE ORHAN PAMUK HAKKINDA YAZDIĞI YAZIYI GÖZLER ÖNÜNE SÜRDÜ!

Orhan Pamuk'un bugününü yıllar öncesinden gören şehit gazeteci Ahmet Taner Kışlalı, ünlü yazar için hangi cümleleri kurmuştu?
Sabah yazarı Fatih Altaylı bu yazıyı satırlarına taşıdı:
Kışlalı'nın kaleminden Pamuk
Orhan Pamuk'un "ne mal" olduğunu teröristler tarafından katledilen Ahmet Taner Kışlalı'nın 1999'da bütün netliğiyle ortaya koyduğu yazıyı sizlere aktarmayı bir görev bildim:

"Önce, bir romancımızın son kitabının 50 bin adet basıldığı yazıldı.
Arkasından kısa sürede 100 binlik bir satışın gerçekleştiği açıklandı.
Derken, çıktığı günden beri ikinci cumhuriyetçi çizgisini korumaya özen gösteren Aktüel dergisi, romancıyı Türkiye'nin "bir numaralı aydını" ilan etti.
Bu romancımızın adı Orhan Pamuk'tu! Ben bu "büyük" (!) yazarımızın bir romanını okumayı denemiştim.
Başladığım şeyi bitirme konusundaki tüm inatçılığıma karşın, bitirememiştim.
Ama "Kara Kitap" basında öylesine övüldü ki, ikinci bir deneye girişmekten kendimi alamadım. Ve o çabamda da, daha yarıya gelmeden havlu atmak durumunda kaldım.
Tahsin Yücel ve Emin Özdemir gibi, çok saydığım isimlerin bu yazarla ilgili oldukça ağır eleştirilerini anımsadım.
Ama beğenenlerin de "beğenme hakkı"na saygı duydum.
Ta ki... Bir okurum "Kara Kitap"ta gizlenmiş bir bölüme dikkatimi çekinceye kadar...
"Çocukluğunda kız kardeşi ile tarlada karga kovalayan sapık bir padişah" gibi bir anlatım vardı bu bölümde!
Prof. Çetin Yetkin yönetiminde, "Müdafaa-i Hukuk" adlı çok değerli aylık bir dergi çıkıyor. İlginç bir rastlantı olarak, derginin Aralık 1998 sayısında, Prof. Fahir İz'in bir incelemesi yayımlandı:

"O. Pamuk'taki Atatürk Anlayışı..."
Meğer benim artık okumayı denemediğim kitaplarında daha neler varmış!
İşte birkaç örnek: "Sonra kasaba alanına dolanır. Atatürk heykellerine sıçan güvercinleri ayıplar..."
"Atatürk kendini içkiye vermiş meyhane kalabalığına, cumhuriyeti emanet etmiş olmanın güveniyle gülümsüyordu..."
"Atatürk'ün leblebi zevkinin ülkemiz için ne büyük felaket olduğunu..."
"Sonra bir cumhuriyet, Atatürk, damga pulu havasına girdiğimizi hatırlıyoruz..."
Sayın İz, 275 sayfalık bir kitapta, tam sekiz yerde ve "hiç gerekmediği halde" Atatürk'e sataşıldığını saptamış.
Söyle diyor: "Bunlar kitaptan çıkarılsa hiçbir şey değişmez. Yalnız yazarın kimi ruhsal gereksinimleri tatmin edilmemiş olur!"
Kim bilir, belki de Orhan Pamuk'un "en birinci aydın" ilan edilmesinde, bu incelemenin de büyük katkısı olmuştur!
Ben, inandıklarını açıkça savunanlara hep saygı duymuşumdur. O düşüncelere karsı olsam bile!
Ama o yürekliliği gösteremeyip de bunu sinsice yapmaya çalışanlara, oraya buraya "bityeniği" sokuşturanlara, hep tiksinerek bakmışımdır.
Bunu hep zayıf bir kişiliğin, zavallı bir ruh halinin yansıması olarak görmüşümdür.
Oyun maskesiz oynanmalıdır! Çirkinlikleri gizleyen maskelerin indirilmesini de tüm "gerçek aydınlar" görev saymalıdır!
Ve de Pamuk adlı yazarı, isteyen okumalı, isteyen sevmelidir...
Ama ne olduğunu, kim olduğunu bilerek! Maskenin arkasındaki gerçek yüzü görerek!..
A. Taner KIŞLALI
[img]http://img148.imageshack.us/img148/3443/28rl1.jpg[/img]
Ninni

Mesaj gönderen Ninni »

maile gelen bir yazı konuyla alakalı olduğu için paylaşmak istedim..

Sevgili dostlar edebiyata olan ilgimden dolayı aslına bakarsanız
yazı insanlarının ufak tefek hatalarını maruz görür ve onları çok
gündeme getirmemeye çalışırım. Çünkü yazar dünyayla sıkıntısı olan
insandır ve temel olarak yaptığı sıkıntısını yazıya dökmektir. Bunu
en iyi kendimden bildiğim için yazı insanlarının bazı çıkışlarını
çok önemsemem. Orhan Pamuk'un son yaptığı açıklamalarla
beni "yazara dokunma" prensibimi bozmak zorunda bıraktırdığı için
üzgünüm. Nedense edebiyatçılarımız siyaset yapmadan duramıyorlar ve
bu siyasetlerde ne hikmetse hep vatanımız aleyhine oluyor.

İstihbarat dünyasında "kuş yumurtası üretmek" diye bir değim vardır.
Diyelim ki X ülkesinde bundan 20 sene sonra yapmak istediğiniz uzun
vadeli bir operasyon var. Bu operasyon için size çeşitli
provakatörler lazım ve en güvenilir provakatör kendi
yetiştirdiğinizdir. Bu iş için yetenekli ama geleceği parlak olmayan
zayıf karakterli bir "yumurta" bulunur. Mesela bu genç üniversitede
devşirilir ve aşama aşama önce öğretim görevlisi daha sonrada medya
parlatmaları ve şirket sponsorluklarıyla ülkede sözü dinlenen bir
Profesör haline getirilir. Gerekirse tüm araştırma ve kitapları da
eline hazır olarak verilir. Ülkedeki insanlar bu kişinin yazdığını
sandıkları muhteşem eserleri okur ve ona olan saygıları artar.
Böylece yumurta kuluçka aşamasını bitirmiş ve çatlayıp güzel bir kuş
olma zamanı gelmiştir. Belirlenen zamanda bu profesör medya yoluyla
müthiş radikal açıklamalar yapmaya başlar ve tüm ülkeyi karıştırır.
Aynı anda kendisi gibi yetiştirilen diğer yumurtalarda farklı
faaliyetlere girişirler. Neyse konu uzun benim yerim dar ama
ilgilenenler için Doğu Bloğunun çöküş dönemine bakmalarını salık
veririm.

Bu alakasız konudan sonra gelelim Orhan beye. Ferit Orhan Pamuk
Beyin (kimsenin bilmesini istemediği göbek adı Ferit'tir) ülkesine
bu kadar muhalif olmasını hiç anlayamamışımdır. Hani fakir ve
hayatını zorluklar içinde geçirmiş birisi olsa belki anlayacağım ama
Orhan Pamuk sülalece aristokrat tabakasına mensuptur ve bugün
eleştirdiği devletin çok ekmeğini yemiştir. Mesela dedesi
Cumhuriyetin ilk mühendislerindendir ve özellikle Atatürk, İnönü
dönemlerinde yapılan demiryolu hamlesinde büyük ihaleler alıp kısa
zamanda zengin olmuştur. Oğulları bu koca servetin büyük kısmını
sefahatle tüketseler de Orhan Pamuk'un zengin bir hayat sürmesine
yetecek kadar servet kalmıştır. Babası deseniz Türk özel sektörünün
duayenlerinden Gündüz Pamuk. Amerikanın IBM şirketinin Türkiye'ye
atadığı ilk genel müdürlerden. 1959-1964 yılları arasında IBM
firmasının tüm devlet birimlerine ve silahlı kuvvetlere sattığı
cihazları pazarlayan kişi. 1964 yılından sonra Koç Holding'de Aygaz
Genel Müdürlüğü, Koç Holding Plan Grubu Başkanlığı, Arçelik
müdürlüğü yapmış ayrıldıktan sonra iki senede PETKİM'in başında
bulunmuştur. Yani Orhan Pamuk'un babası Türkiye'nin başarılı özel
sektör yöneticilerinden biri. Bu kadarda değil Gündüz Pamuk İsmet
Paşa'nın yakın dostudur ve SODEP'in kurucularındandır. Kısacası
Pamuk ailesi dönemlerinde zengin oldukları Halk Partisine büyük bir
sadakatle bağlı.

Anne tarafı deseniz o da aristokrat. Anne tarafından büyük dedesi
1700'lü yıllarda Girit Valiliği yapmış İbrahim Paşa. İbrahim paşa
geniş torun yelpazesine sahip ve bu kanaldan Orhan Pamuk'un ilginç
akrabaları var. Mesela Hürriyet Gazetesinde edebiyat yazıları yazan
papyonlu Doğan Hızlan ve eski İş bankası genel müdürü Ferit Basmacı
Orhan Pamuk'la uzaktan akraba. Karısı Aylin Pamuk bile aristokrat.
Aylin hanımın anne tarafı Beyaz Rusya'dan göç etmiş ve daha sonra
Osmanlı hizmetine girmiş bir Rus soylusuna dayanmakta. Babası ise
Osmanlı Adliye Nazırı Kazım Beyin oğlu. Kısacası sevgili dostlar
bugün Türkiye'deki sisteme binlerce eleştiri yağdıran Orhan Pamuk bu
eleştirileri yapacak en son kişidir çünkü Osmanlıdan beri bu ülkeyi
yöneten aristokrasinin tam bir üyesi kendileri. Peki Orhan Pamuk'ta
oluşan bu sistem düşmanlığı nereden kaynaklanıyor ve acaba "yapay"
bir düşmanlık mı sorularına cevap arayalım.

Orhan Pamuk'un hayatının ilk evrelerine baktığımız zaman koca bir
başarısızlık olduğunu görüyoruz. 30 yaşına kadar iki okul
değiştirmiş ve sırf askerliğini kısa dönem yapmak için Gazetecilik
okumuş bir insan. İlk başlarda ressam olmak isterken sonra yazarlığa
sarıyor. Yıllarca evinin odasına kapanarak ödüller alan ama kimsenin
para vermek istemediği romanlar yazıyor. Tam artık buraya kadarmış
aşamasına geldiği anda sihirli bir değnek değmiş gibi Orhan Pamuk'un
kitapları satmaya ve yurtdışında tanınmaya başlıyor. Peki bu sihirli
değnek acaba nerede değmiş olabilir. Benim kanaatimce bu değneğin
izini Amerika'da sürmek lazımdır.

Amerika'ya gitmeden önce Orhan Pamuk üzerinde derin etkileri olduğu
anlaşılan birisinden bahsetmek lazım. Bu kişi Orhan Pamuk'un erkek
kardeşi Şevket Pamuk. Şevket Pamuk Orhan Pamuğun ilk dönemlerinin
aksine oldukça başarılı bir insan. Amerika'da Yale,Berkeley gibi
sağlam üniversitelerde ekonomi okuduktan sonra Türkiye'de bir çok
üniversitede ders veren Şevket Pamuk Osmanlı ekonomisi üzerinde
tanınmış bir uzman. Kendisi pek çok yabancı üniversitede Osmanlı ve
Türkiye ekonomisi üzerine dersler vermiş. Bu üniversitelerden en
ilginci İsrail'de bulunan Negev Ben Gurion üniversitesi. İsmini
İsrail'in ilk başbakanı,İsrail'in kurucularından ve hatta anarşik
faaliyetleri yüzünden Osmanlı tarafından Filistin'den kovulacak
kadar fanatik siyonist olan David Ben Guriondan almıştır.
Üniversitenin derslerini MOSSAD'ında ilgiyle takip edip raporlar
hazırlattığı bir "Ortadoğu Çalışmaları" bölümü bulunmakta. İşte
sayın Şevket Pamuk böylesine kaliteli bir bölümde ders verebilecek
kadar yetenekli bir ekonomi uzmanımız. Ben Gurion üniversitesinin
başında 14 sene Dünya Bankasında çalışmış ve daha sonra bu
başarılarından ötürü Rotary ve Lions klüplerinin 2000 yılının adamı
olarak seçtikleri Prof.Avishay Braverman bulunmakta. Böylesine
başarılı bir ekonomistin yönettiği üniversitede ekonomi dersi
vermenin önemini anlamışsınızdır. İşte Orhan Pamuk'un kardeşi Şevket
Pamuk bu kadar değerli bir hocamız.

Evet biz Orhan Pamuk'un Amerika yolculuğuna dönelim gene. 1985-1988
arasında tam üç sene Amerika'da kaldı Orhan Pamuk. Bu dönemde
Amerika'da harıl harıl kitap yazmanın dışında çok önemli bir kursuda
başarıyla bitirdi. Bu kurs Iowa üniversitesi bünyesinde verilen
International Writing Program (IWP) isimli çok ilginç bir kurs.
Kursun amacı dünyanın değişik bölgelerinden gelen ve kendilerinde
potansiyel görülen yazarların Amerikan hayatını tanımaları ve
kitaplarını yazabilecek güzel bir ortama kavuşmaları.
Bu "iyiliksever"programın bünyesinde her sene 20 kadar yazar
ağırlanıyor. İşte Orhan Pamuk'un bu kurstan sonra hayatı değişti.
Yani onun deyimiyle "Bir kursa gitti hayatı değişti".Bu arada
kurstan 2004 senesinde mezun olan bir başka Türkün ismi de Mahir
Öztaş aklınızda bulunsun çünkü geleceği parlak. İnsan düşünmeden
edemiyor bu üniversite bu kadar insanı çağırıp onları aylarca
yedirip içirecek ve ağırlayacak parayı nereden buluyor diye. Cevabı
basit. Bu yazar eğitim kursu programının baş sponsoru Amerikan
Dışişleri Bakanlığı.

Orhan Pamuk'un şansı Amerika'da bundan sonra oldukça açılıyor.
Baktığımız zaman Orhan Pamuk'un Amerika'da basılan kitaplarının
tamamına yakını aynı yayınevinden çıkmış. Bu yayınevi Random House.
Yayınevinin sahipleriyse dünyaca ünlü Alman Bertelsmann yayıncılık.
Bertelsmanın kurucusu ve şu anda emekli hayatı süren dünyanın en
zenginlerinden Reinhard Mohnda sihirli değnek örneklerinden. Bay
Mohn İkinci Dünya Savaşında general Rommelin Afrikakorps birliğinde
asteğmen olarak savaşıyor. Burada Amerikalılara esir düşerek
Kansasda bir esir kampına tıkılıyor. O zamana kadar kitaplara ilgi
duymayan Mohn biranda kitap sever oluveriyor. Savaştan sonra
komünizm tehdidi altındaki ülkesine dönen Mohn aniden bir yayınevi
açarak ilahi kitapları ve dini kitaplar basmaya başlıyor. İşte
Bertelsmanın kuruluşu böylesine mütevazi. 1991 senesinde emekli
olduğu zaman Bertelsmann dünyanın en büyük yayıncılarından ve
kendiside karun kadar zengin. Bu Amerikalılar asteğmen Mohna esir
kampında ne yedirdilerse adam başarının sırrını buluveriyor bir
anda. Bertelsmanın bir diğer ilginç özelliği Doğan Holdingle 2001
senesinde Müzik piyasasına yönelik bir ortaklığa gitmeleri. Bu
ortaklığın tüm görüşmeleri bizzat Aydın Doğan'ın kızı Hanzade
tarafından yapıldı. Buna göre şu an Türkiye'de yayınlanan pek çok
yabancı müzik albümü hep bu ortaklığın sayesinde Türkiye'ye
ulaşıyor. İşte bu büyük grup Orhan Pamuk'u çok sevmiş olacak ki tüm
kitaplarını satsa da satmasa da ısrarla onlar basıyorlar.

Orhan Pamuk'un en büyük başarılarından biride dünyaca ünlü IMPAC
Dublin ödülünü almış olması. Bu ödül öylesine basit bir plaket değil
tabii ki çünkü ödül jürisi "Benim adım Kırmızı" kitabını öylesine
beğenmiş ki birde hediyesi olarak 115 bin dolar vermişler. Peki bir
Türk yazarına kendisiyle aynı mesleği yapan çoğu meslektaşının
hayatları boyunca bir arada göremeyeceği meblağı veren kurumun
arkasındaki güç kim. Bu şirket ödüle ismini veren IMPAC şirketi.

IMPAC tüm dünyada yaygın yönetim danışmanlığı hizmetleri veren bir
Amerikan şirketi. Yönetim danışmanlığı adı altında güzel istihbarat
hizmetleri verdiği de bilinir. Şirketin başındaki Dr James Irwin
İrlanda'yı ve kitapları çok sevdiği için böylesine güzel bir ödül
ortaya çıkarmış ve her sene başarılı bir yazara bu ödül veriliyor.
Edebiyatsever dostumuz bay Irwin çok da aktif birisi. Kendisi
Amerikanın önde gelen Cumhuriyetçilerinden ve Amerikan ordusuyla
arası harika. O kadar harika ki Amerikan Askeri akademisi West
Pointden üstün hizmet ödülü almış.

Orhan Pamuk'a verilen ödülün sponsoru bay James Irwin "International
Democratic Union" derneğinin de baş üyesi ve muhasebecisi. Bu dernek
dünya çapındaki merkez sağ partileri bir araya getirmek için
kurulmuş. Kurucuları arasında Ronald Reagan,Margaret Thatcher,Baba
George Bush, Helmut Kohl ve Jack Chirac gibi önemli isimlerde
bulunmakta. Derneğin Türkiye'den de iki üyesi var. Bunlar Anavatan
Partisi ve Doğru Yol Partisi. Derneğin şu anki başkanı
Avustralya'nın Amerikan yanlısı başbakanı John Howard.

James Irwin bunun dışında Washintonda bulunan "Center for Democracy"
derneğinin de üyesi. Tüm dünyaya Amerikan demokrasisi getirme
amacındaki bu derneğin en ilginç siması artık hepimizin tanıdığı
Henry Kissinger. Kissinger dendi mi o demokrasinin nasıl geleceğini
hepiniz tahmin edersiniz herhalde.

Orhan Pamuk'un otuz yaşlarına kadar odasından çıkmayan biri olarak
çok büyük aşamalar kaydettiği büyük bir gerçek. Şu anda kazandığı
ünün ve paranın keyfini çıkarmakla meşgul. Taksim meydanına yakın ve
muhteşem boğaz manzaralı teras katında yeni eserleriyle uğraşıyor.
Duvarlarında Japon edebiyatına kadar tasnif edilmiş yüzlerce kitap
bulunan lüks dairesini sadece çalışma amaçlı kullanıyor ve bazen de
yakın dostlarıyla yemek yiyor. Bu eve sık sık gelen yakın dostlardan
biride Yahudi asıllı Amerikan gazetecisi Jeri Liberdi. Bu şahsiyeti
hafızası güçlü okurlar hatırlayacaklardır. Kurucusu olduğu insan
hakları izleme komitesini temsilen Türkiye'deki insan hakları
ihlallerini konu alan bir rapor yazmıştı. Sonra bu rapor kitap
haline de dönüştürüldü. Bu raporda Türk ordusunun Kürtlere katliam
yaptığını iddia edilmiş ve Türk ordusuna açıkça "serseriler" diye
hitapta bulunulmuştu Bu kitabın çevirisini yapan Ertuğrul Kürkçü ve
Ayşe Nur Zarakoğlu hakkında dava açılınca Jeri Liber onlara destek
vermek için hemen Türkiye'ye gelerek mahkemelere katılmıştı.
Herhalde Sayın Orhan Pamuğun fikirlerinin oluşmasında Jeri Liberle
özel teras katında yaptığı yemekli sohbetlerin büyük etkisi
olmuştur.

Evet sevgili dostlar uzun bir yazının sonuna geldik. Keşke Orhan
Pamuk gibi yazarlarımız bu şekilde açıklamalar yapmasa da bizde
edebiyatçılarımızla ilgili böyle uzun yazılar yazmasak. Bu arada
yazıyı yazarken sabahı etmişiz gene ve dışarıdan kuş sesleri
geliyor. "Kuş sesleri" çok güzel ama her "kuşun" sesi değil tabii
ki[/align]
Kullanıcı avatarı
TuzluKahve
Fast Friend
Fast Friend
Mesajlar: 470
Kayıt: 03-08-2005 11:47
Konum: İzmir
İletişim:

Mesaj gönderen TuzluKahve »

Her iki yazıda çok ilginçti. Paylaşımınız için teşekkür ederim.
Man Loved Birds And Created Cages
God Loved Birds And Created Trees
Kullanıcı avatarı
commando
R.Ö.Y. 1. Etap Şampiyonu
R.Ö.Y. 1. Etap Şampiyonu
Mesajlar: 2119
Kayıt: 14-04-2005 13:18

Mesaj gönderen commando »

Kendisi de Sabetaist olan Prof. Yalçın Küçük ün röportaj dizisinden küçük bir alıntı..

Yalcın Kücük'ün soyledigi cok ilginc bir sey var. Diyor ki "Türkiye'de bir insanin bir yere gelebilmesi icin Sabetayci olmasi gerekiyor." Ben de buna katılıyorum.
- Orhan Pamuk'un "büyük romanci" olmasinin yaninda AB vb. Konularda beyanatlar vermesi sizce, Sabetayci olusuyla mi alakali?
Sabetaycıları bilmeden, güçlerini ve tesirlerini hesaba katmadan, Türkiye'nin siyasi yapısını, resmi ideolojisini anlamak, zihinlere takılan sırların içyüzünü fehm etmek mümkün değildir. Bu konuya, ciddi ve ilmi araştırmalar seviyesinde yaklaşmadan, yakın tarihimizi çözmek mümkün olamaz.
Orhan Pamuk'u yazdım, Tel-Aviv ve Londra'da çok beğeniliyor ve Türkiye'de beğenen tek bir insan çıkmıyor, bunu, değerler sistemimize bir suikast saymak zorundayız. Adını, Abdi İpekçi'nin Milliyet'inden aldığı bir ödülle duyurdu, bunun perde arkası çok dedikoduludur; Mehmet Eroğlu kazanmıştı, sonradan ortak yaptılar, belleğim beni yanıltmıyorsa, jüride A. İlhan vardı, biliyordur.
[b] Biri Ecdadima Küfrettimi boğarim.
Boğamasamda yanımdan kovarım..
Yumuşak başlıysam kim dedi uysal koyunum..
Kesilir ama çekmeye gelmez boynum..
Mehmed Akif Ersoy [/b]
Kullanıcı avatarı
eniyikameraman
Best of TurkiyeForum
Best of TurkiyeForum
Mesajlar: 2525
Kayıt: 01-11-2005 17:01
Konum: gök yüzünden

Mesaj gönderen eniyikameraman »

commando arkadaşım birde bu konu hakkında aktuele bir yazı yazdım dikkatinizi cektiyse eger birde o yazıyı okursanız durumun acı yonunun nerelere vara bilecegi hakkında bir nebze olsada faydamız olur sanıyorum
aktuelde pamuk hakkında hassasiyet icin teşekurler
[img]http://img148.imageshack.us/img148/3443/28rl1.jpg[/img]
Cevapla
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

Kimler çevrimiçi

Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 1 misafir