kadınlar; kadınlar vardır yürekleri ile erkek bilekli..
kadınlar vardır ağlamaz gözleri bıçak misali.. kan damlar.. mordur renkleri inci gibi...
kadınlar vardır minnacık omuzlarında taşırlar.. sorumluluklarını.. sırtlarında bebek gibi..
kadınlar vardır bükemezsin bileklerini.. gülümserler... kar kıyamette ısıtırlar güneş gibi.. acısa da tenleri ruhlarına dokunamazsın yakar seni kor gibi..
kadınlar vardır.. sır gibi.. bin ömür yetmez çözmeye... akıllara zarar sanki..
kadınlar vardır susarken konuşurlar... derya gibi....
Eğer biz pandora'nın kutusuna benzetiliyorsak, öncelikle pandora'nın kutusunu açalım
Bir gün Tanrı duyguları yaratmış ama bakmış ki bunlar çok yoğun ve güçlü şeyler ve insanlar henüz bunlara hazır görünmüyorlar, bunları bir kutuya koymuş ve bir meleğine emanet etmiş. Bu kutuyu ona söyleyinceye kadar hiç açmamasını hatta aralayıp bakmamasını tembihlemiş..
Bir zaman bu meleğin dünyaya inmesi gerekiyormuş. Kutuyu yanında götürmemek için bir başka meleğe teslim etmiş ve ona kesinlikle açmamasını yoksa Tanrı'nın onlara kızacağını söylemiş. Ancak bu ikinci melek kutunun içindekileri çok merak etmiş ve biraz aralayıp baksa hiçbir zarar gelmeyeceğini düşünmüş. Kutuyu aralamış; o kutuyu aralar aralamaz duygular birden kutudan fırlamış ve birer birer dünyaya dökülmeye başlamış. Dünyada insanların değiştiğini, birbirlerini sevmeye, nefret etmeye, öldürmeye, yüceltmeye başladığını gören birinci melek apar topar yukarı fırlamış ve duyguların neredeyse tamamının kutudan dökülmüş olduğunu görünce bir hışımla ikinci meleğin elinden kutuyu aldığı gibi kapatmış. Ancak kutuda tek bir duygu sıkışmış kalmış. Yarısı içerde yarısı dünyada.. O da "UMUT"muş. Bütün duygular vaktinden önce de olsa dünyaya inmiş ama sadece umudun yarısı inebilmiş.
İşte o yüzden, bir aceleci, meraklı melek yüzünden "umut" hep bir varmış bir yokmuş..
eKiN yazdı:Eğer biz pandora'nın kutusuna benzetiliyorsak, öncelikle pandora'nın kutusunu açalım
Bir gün Tanrı duyguları yaratmış ama bakmış ki bunlar çok yoğun ve güçlü şeyler ve insanlar henüz bunlara hazır görünmüyorlar, bunları bir kutuya koymuş ve bir meleğine emanet etmiş. Bu kutuyu ona söyleyinceye kadar hiç açmamasını hatta aralayıp bakmamasını tembihlemiş..
Bir zaman bu meleğin dünyaya inmesi gerekiyormuş. Kutuyu yanında götürmemek için bir başka meleğe teslim etmiş ve ona kesinlikle açmamasını yoksa Tanrı'nın onlara kızacağını söylemiş. Ancak bu ikinci melek kutunun içindekileri çok merak etmiş ve biraz aralayıp baksa hiçbir zarar gelmeyeceğini düşünmüş. Kutuyu aralamış; o kutuyu aralar aralamaz duygular birden kutudan fırlamış ve birer birer dünyaya dökülmeye başlamış. Dünyada insanların değiştiğini, birbirlerini sevmeye, nefret etmeye, öldürmeye, yüceltmeye başladığını gören birinci melek apar topar yukarı fırlamış ve duyguların neredeyse tamamının kutudan dökülmüş olduğunu görünce bir hışımla ikinci meleğin elinden kutuyu aldığı gibi kapatmış. Ancak kutuda tek bir duygu sıkışmış kalmış. Yarısı içerde yarısı dünyada.. O da "UMUT"muş. Bütün duygular vaktinden önce de olsa dünyaya inmiş ama sadece umudun yarısı inebilmiş.
İşte o yüzden, bir aceleci, meraklı melek yüzünden "umut" hep bir varmış bir yokmuş..
Bu durumda eternity biz "umudun" rengiyiz
hep merak etmi$imdir pandora nın hiyakesini... öğrenmiş oldum eKin cok guzelmi$
Pandora
Hesiodus'un hem "Theogonia" hem de "İşler ve Günler" adlı eserlerinde uzun uzadıya anlattığı Pandora Efsanesi ortadoğu ve özellikle Sami kaynaklı olsa gerek. Çünkü ilk kadının yaratılışı, yani Adem ve Havva efsanesinin Yunan mythos'una aktarılmış bir kopyasına benzer. Kadını her kötülüğün, her dert ve belanın başlangıcında görmek Yunan görüşlerine pek uymaz. Nitekim Hesiodos'tan sonra bu efsaneyi işleyen pek olmamıştır. Yunan yazınında Homeros şiiri ve onun dile getirdği iyimser, gülümser dünya görüşü ağır basmış, karamsarlığı olduğu kadar kadın düşmanlığını da silip süpürmüştür. Hesiodos'un yansattığı akım, başka çağ ve ülkelerin sanatını etkilemiştir.
Aşağıdaki anlatım, "İşler ve Günler"den alınmıştır ve Pandora ile Prometheus efsanelerinin bir karışımıdır.
Tanrılar yeraltına gizlemiş besinleri.
Yoksa insan bir gün çalışıp rızkını sağlar,
sonra bir yıl sırtüstü yatardı,
asar bırakırdı sabanını ocak başında,
çözerdi çiftini çubuğunu, öküzlerini.
Zeus kızınca Prometheus'a
kendini aldatan o sivri akıllıya,
sakladı varını yoğunu insanlardan,
o gün bugündür dertlere boğdu insanoğlunu,
Zeus gizledi besini insandan.
Ama İapetos'un güçlüo ğlu Prometheus
çaldı Zeus'un ateşini insanlar için,
sakladı onu narthex kamışının içinde.
Kızdı bulut devşiren Zeus, dedi ki ona;
"İapetos oğlu, sivri akıllı kişi,
seviniyorsun ateşi çaldın, beni aldattın
diye, ama bil ki dert açtın kendi başına da:
aldığın ateşe karşılık, öyle bir salacağım ki insanlara,
sevmeye, okşamaya doyamayacaklar bu belayı" Böyle dedi ve güldü insanların ve tanrılrın babası.
Namlı şanlı Hephaistos'u çağırdı hemen:
"Bir parça toprak al, suyla karıştır"dedi,
içine insan sesi koy, insan gücü koy,
bir varlık yap ki yüzü
ölümsüz tanrıçalara benzesin,
Bedeni güzelim genç kızlara.
Athena, sen de ona el işlerini öğret dedi,
renk renk kumaşlar dokumasını öğret.
Nur topu Aphrodite, sen de büyülerinle
kuşat onu,
istekler, arzularla tutuştur gönlünü.
Yüz gözlü devi öldüren Hermeias, sen de
bir köpek yüreği, bir tilki huyu koy içine"
Böyle dedi Zeus, onlar da yaptılar
dediğini:
Koca Hephaistos, hemen bir kız biçimine soktu toprağı
Gök gözlü Athena, süslü kuşağını sarverdi beline.
O canım Kharitler ve güzelim Peitho altın gerdanlıklar taktılar boynuna,
Horalar bahar çiçekleriyle donattılar saçlarını
Heramias doldurdu göğsüne yalanı dolanı, uzaktan gürleyen Zeus'un oluyordu isteği.
Ses koydu içine o tanrılar kılavuzu ve Pandora adını taktı.
Pandora demek, bütün tanrıların armağanı demekti,
çünkü bütün Olymposlular insanların başına bela etmişti onu.
Tanrıların babası kurunca bu düzeni
Epimetheus'a gönderdi Pandora'yı
kılavuz tanrı Hermeia'la.
Epimetheus unuttu Prometheus'un dediğini:
Zeus'tan armağan alma demişti ona
Alırsan, ölümlüleri derde sokarsın demişti.
Armağanı aldı ve alınca anladı
başına bela aldığını.
Eskiden insanoğulları bu dünyada
dertlerden, kaygılardan uzak yaşarlardı,
bilmezlerdi ölüm getiren hastalıkları. Pandora açınca kutunun kapağını,
dağıttı insanlara acıları dertleri.
Bir tek umut kaldı dışarı çıkmadık
kapağı açılan dert kutusundan.
Umut tam çıkacakken,
Pandora kapatmıştı kapağı,
böyle istemişti bulutlar devşiren Zeus.
O gün bugündür insanların başı dertte,
toprak bela doludur, deniz bela dolu,
geceler dert doludur, gündüzler dert dolu,
belalar başıboş dolaşır sessizce
ölümlülerin çevresinde...
Kadının yaratılışı...
Pandoranın yaratılışı...
Pandora ve onun kutusu...
Mitolojilere göre içindeki dertler belalar, topyekün bütün kötülükler...
İçeride sıkışıp kalan umut...
Kutunun kapalı hali bile patlamaya hazır bir bomba, nitekim patlamış.
Kutunun açılması masalsı anlatımlara göre, ÇOK KÖTÜ olmuş.
Kadının yaratılışı belki 'big bang' le kıyaslanabilir ama Pandora'nın Kutusu ile karşılaştırmak belki de biraz zalimce olur
Kötülüklerin olmadığı bir dünya, utopik de olsa güzel bir hayal.
Kadının olmadığı bir dünya?