O'nu Sevmenin Alâmetleri

İslam dinimiz hakkında sormak istedikleriniz, merak ettikleriniz, paylaşmak istediklerinizi bu foruma yazabilirsiniz.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
commando
R.Ö.Y. 1. Etap Şampiyonu
R.Ö.Y. 1. Etap Şampiyonu
Mesajlar: 2119
Kayıt: 14-04-2005 13:18

O'nu Sevmenin Alâmetleri

Mesaj gönderen commando »

Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem'i Sevmenin Alâmetleri
Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem'i sevmenin birtakım alâmetleri vardır. Bu ümmetin ilim adamları bunları sözkonusu etmişlerdir. Mesela Kadı Iyad şunları söylemektedir: "Onun sünnetine destek olmak, şeriatini koruyup kollamak, o hayattayken huzurunda bulunmayı ve uğrunda canını ve malını vermeyi temenni etmek de onu sevmekten ileri gelir."[1]
Hafız İbn Hacer diyor ki: "Sözü geçen sevginin belirtilerinden birisi de kişiye şunun teklif edilmesidir: Eğer maksatlarından herhangi birisini elden kaçırmak yahutta Nebi Sallallahu aleyhi vesellem'i -eğer mümkün olsaydı- görmekten mahrum edilmek arasında birisini seçmesi istenir de o da mümkün olduğu takdirde onu görmekten mahrum kalmayı, maksatlarından herhangi birisinden mahrum kalmaktan daha ağır buluyorsa, sözü geçen onu daha çok seviyor demektir, değilse hayır. Bu hiç şüphesiz varlık ve yokluğa münhasır bir şey değildir. Bunun bir benzeri onun sünnetine destek vermek, şeriatini koruyup kollamak, ona muhalif olanların kökünü kazımak için de sözkonusudur. Bunun kapsamına iyiliği emredip, kötülükten alıkoymak da girer."[2]
Büyük ilim adamı Aynî diyor ki: "Şunu bil ki, Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem'i sevmek, ona itaat etmeyi istemek ve ona muhalefeti terketmektir. Esasen bu da İslâmın farzlarındandır."[3]
İlim adamlarının sözünü ettikleri hususlardan şu sonuca varıyoruz: Aşağıdaki hususlar Rasûl-i Ekrem'i sevmenin alâmetleri arasındadır:
1. Onu görmeyi, onun sohbetinde bulunmayı çokça arzu etmek ve bunlardan mahrum olmayı, dünya hayatında bunların dışında her ne olursa olsun herhangi bir şeyi kaybetmekten daha ağır bir musibet görmek.
2. Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem uğrunda canı ve malı feda etmek için tam hazırlıklı olmak.
3. Emirlerine uymak, yasaklarından sakınmak.
4. Sünnetine yardımcı olmak, şeriati koruyup kollamak.
Her kimde bu alâmetler bulunursa, o Rasûl-i Ekrem'i sevmekten ötürü yüce Allah'a hamdetsin ve bu hususta kendisine sebat vermesini dilesin. Bunu büsbütün ya da kısmen kaybetmiş olan bir kimse ise yüce Allah'ın huzuruna selim kalp ile giden müstesnâ, hiçbir malın ve evladın fayda vermeyeceği günden önce kendisini hesaba çeksin. O günde insanların hiçbir şeyi Allah'a gizli kalmayacaktır. Sakın Allah'ı ve mü'minleri aldatabileceğini düşünmesin, öyle bir işe de kalkışmasın. Çünkü yüce Allah'ı aldatmaya çalışan bir kimse ancak kendisini aldatır.
"Allah'ı ve mü'minleri aldatmaya çalışırlar ama kendilerinden başkasını aldatamazlar da yine farkına varmazlar." (el-Bakara, 2/9)
Yüce Allah'ın yardımı ile ashab-ı kiramın Rasûl-i Ekrem Muhammed Mustafa'ya duydukları sevgiyi sözkonusu etmekle birlikte, bizim mevcut halimize de işaret ederek bu hususu sözkonusu edeceğim. Olur ki, yüce Allah bizim halimizi ıslah eder ve bizi doğru yola iletir. Herbir alâmeti yüce Allah'ın izniyle ayrı bir başlık altında ele alacağım:

[1] Nevevî şerhi, II, 16.
[2] Fethu’l-Bârî, I, 59.
[3] Umdetu’l-Kârî, I, 144.
[b] Biri Ecdadima Küfrettimi boğarim.
Boğamasamda yanımdan kovarım..
Yumuşak başlıysam kim dedi uysal koyunum..
Kesilir ama çekmeye gelmez boynum..
Mehmed Akif Ersoy [/b]
Kullanıcı avatarı
commando
R.Ö.Y. 1. Etap Şampiyonu
R.Ö.Y. 1. Etap Şampiyonu
Mesajlar: 2119
Kayıt: 14-04-2005 13:18

Mesaj gönderen commando »

Rasûlullah Sallallahu Aleyhi Vesellem'i Görmeyi, Onun Sohbetinde Bulunmayı Çok Arzulamak Ve Bunlardan Mahrum Kalmayı Dünyada Her Ne Olursa Olsun Herhangi Bir Şeyi Kaybetmekten Daha Ağır Bilmek
Bilindiği gibi kişinin temenni edip, sevebileceği en ileri şey, sevdiği kimseyi görmek ve onun sohbetinde bulunmak saadetine erişmektir. Rasûl-i Ekrem Muhammed Mustafa'yı (Allah'ın salât ve selâmları ona) seven bir kimse, hiç şüphesiz onu görmek için iştiyak duyar, onun sohbetinde bulunmayı arzu eder. Dünya ve âhirette onunla birlikte olmayı çok ister. Böyle bir mutluluğa erişmeyi büyük bir şevk ve ihtimam ile bekler. Eğer böyle bir mutluluk ile bütün dünya nimetleri arasında tercih yapması istenecek olsa, bu mutluluğa başka hiçbir şeyi tercih etmez. Onun onurlu yüzüne bakmakla şerefleneceği vakit sevinir, onun sohbetinde bulunmak saadeti ile sürur duyar. Onu görmekten ve arkadaşlığından mahrum edilmek korkusu onu üzer, ondan ayrılık onu ağlatır.
Aşağıda, dediğimiz hususların açıkça görüleceği şekilde, Allah Rasûlünü samimi olarak sevenlerin gözkamaştırıcı bazı tutumlarını kaydedeceğiz:
1. Ebu Bekir Es-Sıddîk'in Allah Rasûlü İle Hicrette Arkadaşlık Yapacağını Öğrenince Sevincinden Ağlaması
İmam Buhârî'nin rivayetine göre Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem’in eşi Âişe Radıyallahu anha dedi ki: Bir gün biz Ebu Bekir Radıyallahu anh'ın odasında öğle sıcağının başladığı bir sırada oturmakta iken birisi Ebu Bekir'e: İşte Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem başını sarmalamış olarak geliyor, dedi. O saat Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem'in bize geldiği bir vakit değildi.
Bunun üzerine Ebu Bekir dedi ki: Anam, babam ona feda olsun! Allah'a yemin ederim, bu saatte mutlaka önemli bir iş için gelmiş olmalıdır.
(Âişe Radıyallahu anha devamla) dedi ki: Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem geldi, izin istedi, Ebu Bekir ona izin verdi, o da içeri girdi. Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem, Ebu Bekir'e: "Yanında kim varsa dışarı çıkar" diye buyurdu. Ebu Bekir: Yanımda olanlar -babam sana feda olsun- senin aile halkındır, ey Allah'ın Rasûlü, dedi.
Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem: "Hicret için bana izin verildi" diye buyurdu. Bunun üzerine Ebu Bekir sordu: Babam sana feda olsun! Ben de seninle birlikte olacak mıyım? Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem Evet dedi.[1]
Ebu Bekir es-Sıddîk bu yolculuğu kuşatacak korku ve tehlikeleri bilmeyen birisi değildi. Fakat bu durum onun sevgili dostu Rasûl-i Ekrem ile birlikte arkadaşlık arzusunu etkilemedi ya da azaltmadı. Allah Rasûlü kendisine isteğinin olumlu karşılandığını bildirince, böyle bir mutluluğa nâil olmanın sevinciyle ağlamaya başladı.
Hafız İbn Hacer dedi ki: "İbn İshak rivayetinde şunu da ilave etmektedir: Âişe Radıyallahu anhâ dedi ki: Ebu Bekir'in ağladığını gördüm. Ben ise kimsenin sevinçten ağlayacağını o zamana kadar bilmiyordum."[2]

[1] Buhârî, Hadis no: 3905, VII, 231
[2] Fethu'l-Bârî, VII, 235; Ayrıca bk. İbn Hişam, es-Siyretu'n-Nebeviyye, II, 93
[b] Biri Ecdadima Küfrettimi boğarim.
Boğamasamda yanımdan kovarım..
Yumuşak başlıysam kim dedi uysal koyunum..
Kesilir ama çekmeye gelmez boynum..
Mehmed Akif Ersoy [/b]
Kullanıcı avatarı
commando
R.Ö.Y. 1. Etap Şampiyonu
R.Ö.Y. 1. Etap Şampiyonu
Mesajlar: 2119
Kayıt: 14-04-2005 13:18

Mesaj gönderen commando »

Allah Rasûlü Uğruna Canı Ve Malı Feda Etmek
Samimi bir seven sevdiği uğrunda rahatını, canını ve sahip olduğu şeyleri, feda etme imkânını bulacağı fırsatı elbette ki pek büyük bir şevk ve istekle arzular. Nebi Sallallahu aleyhi vesellem'i samimiyetle seven ashab-ı kiram onun uğrunda fedakârlık örneklerinin en göz kamaştırıcılarını vermişlerdir. Onlardan sonra gelenler arasından onu sevenler de kalplerinde o pek büyük mutluluğu ve çok değerli arzuyu ele geçiremediklerinden ötürü anlatılamayacak çapta bir hasret hissederler.
Aşağıda fedakârlığın, sevgi ve bağlılığın, iman ve ihlâsın gerçekten insanı şereflendiren bazı tavır ve tutumlarını sözkonusu edeceğim. Âlemlerinin Rabbinin habibi kendi habiblerine duydukları sevgide samimi olan o hayırlılara ait tavırlardır, bunlar.
1. Ebu Bekir Es-Sıddîk'in Rasûl-i Ekrem Adına Korkarak Ağlaması
Sürâka b. Mâlik Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem ile Ebu Bekir es-Sıddîk'a hicret yolculuğu sırasında yetişiyor. Onlara yaklaştığında Ebu Bekir es-Sıddik ızdırapla ağlıyor fakat kendi adına korktuğu için değil, Allah’ın Rasûlü Muhammed Mustafa için korktuğundan ötürü ağlıyordu. İmam Ahmed bu olaydan bize el-Berâ b. Âzib Radıyallahu anh'dan naklen şöylece sözetmektedir: Ebu Bekr Radıyallahu anh dedi ki:
"Biz yola koyulduk. Kavmimiz ise bizi arayıp duruyorlardı. Bize sadece atı üzerindeki Sürâka b. Malik b. Cu’şum yetişebildi. Ben:
“Ey Allah'ın Rasûlü! İşte bizi takip eden bu adam bize yetişti yetişecek” dedim.
O: "Üzülme şüphesiz Allah bizimle beraberdir" diye buyurdu.
Nihayet bize yaklaştı, bizimle onun arasında bir yahut iki ya da üç mızrak boyu bir uzaklık kaldı. Ben: Ey Allah'ın Rasûlü! İşte bizi takip eden bu adam bize yetişti, dedim ve ağladım.
Peygamber: Niye ağlıyorsun? diye sordu. Ben şöyle dedim: Allah'a yemin ederim kendim için ağlamıyorum, senin için ağlıyorum, dedim.
Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem Suraka'ya beddua ederek: "Allah'ım, dilediğin şekilde onun şerrini bizden uzaklaştır" diye yalvardı.
Atının ayakları sert bir arazide karnına kadar gömüldü... deyip, hadisin geri kalan bölümlerini zikretti.[1]
2. Mikdad b. El-Esved Radıyallahu Anh'ın Çarpışma Alanında Rasûlullah Sallallahu Aleyhi Vesellem'in Yanında Durmaya Hazırlanması
Sevgisinde samimi bir diğer kişiyi görüyoruz. Bu da çarpışma alanında Allah Rasûlü ile birlikte yanyana durmak için tam anlamıyla hazır olduğunu ortaya koymaktadır. İmam Buhârî bize onun başından geçen bu olaydan Abdullah b. Mesud Radıyallahu anh'ın rivayeti ile sözetmektedir. Abdullah Radıyallahu anh diyor ki:
"Ben Mikdad b. el-Esved Radıyallahu anh'ın bir konumuna tanık oldum. Böyle bir konumda olmak için herşeyi fedâ etmek isterdim:[2] Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem müşriklere beddua ederken geldi ve şöyle dedi: Bizler Musa Aleyhisselam'ın kavminin dediği gibi: Sen ve Rabbin gidin ve savaşın, demiyoruz. Fakat bizler senin sağında, solunda, önünde, arkanda savaşıyoruz.
Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem'in yüzünün aydınlandığını ve bundan dolayı sevindiğini gördüm. Abdullah onun söylediği sözleri kastetmektedir.[3]
Bu rivayette Mikdad'ın Allah Rasûlü uğrunda fedakârlıklarda bulunmaya hazır olmasının yanında Abdullah b. Mesud Radıyallahu anh'ın böyle şerefli bir konumda olma arzu ve isteğini de görüyoruz. Bu da onun şu ifadelerinde ortaya çıkmaktadır: "Ben el-Mikdad b. el-Esved Radıyallahu anh'ın bir konumuna tanık oldum. Böyle bir konumda olmak karşılığında herşeyi vermeyi arzu ederdim."
Hafız İbn Hacer bunu açıklarken şunları söylemektedir: "Yani eğer bu sözü söyleyen kimse böyle bir konum ile bunun karşılığında ne olursa olsun birtakım şeyler elde etmek arasında tercihte serbest bırakılırsa elbetteki böyle bir konumda olmayı daha çok severdi."[4]
3. Ensardan Onbir Kişinin Ve Talha Radıyallahu Anh'ın Allah Rasûlü Uğrunda Kendilerini Feda Etmeleri
Uhud savaşında bazı okçuların yanlışlık yaptığı görülür. Bunun üzerine yerlerini bırakırlar. Mekkeli Kureyş ordusundan bir birlik Halid b. el-Velid'in komutası altında müslümanların arkasından dolanıp gelirler. Bunun sonucunda müslüman saflarda gedikler ve çalkantılar ortaya çıkar. Öyle bir an gelir ki, Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem ile birlikte sadece oniki kişi kalır. Müşrikler de Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem'e ve bu oniki kişiye yaklaşırlar.
Peki, Peygamberi samimiyetle seven bu hayırlı insanlar, sevdikleri o yüce zatı savunmak için neler yaptılar? Bunun için İmam Nesâî'nin, Câbir b. Abdullah Radıyallahu anhuma'dan naklettiği şu rivayeti okuyalım:
"Uhud gününde insanlar gerisin geriye kaçınca Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem bir kenarda ensardan oniki kişi ile birlikte bulunuyordu. Aralarında Talha b. Ubeydullah Radıyallahu anh da vardı. Müşrikler onlara yetiştiler. Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem onlara doğru dönüp: "Bunlara karşı kim bizi savunacak?" diye sordu.
Talha: Ben, diye cevap verdi. Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem: "Olduğun yerde kal" diye buyurdu.
Bu sefer ensardan bir adam: Ben, ey Allah'ın Rasûlü, dedi. Peygamber: "Sen (çık)" diye buyurdu.
Öldürülünceye kadar çarpıştı. Sonra yine müşriklerin yaklaştıklarını gördü ve: "Bunlara karşı kim bizi savunacak?" diye sordu. Talha yine: Ben dedi. Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem: "Yerinde kal" diye buyurdu. Bu sefer ensardan bir başka adam: Ben dedi. Peygamber: "Sen (çık)" diye buyurdu. O da öldürülünceye kadar çarpıştı.
Peygamber bu sözleri söyleyip durdu, yine onların karşısına ensardan bir adam çıkıyor ve öldürülünceye kadar kendisinden öncekinin savaşması gibi savaşıyordu. Nihayet Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem ile Talha b. Ubeydullah Radıyallahu anh başbaşa kaldılar. Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem: "Bunlara karşı kim çıkar?" diye sordu. Talha: Ben dedi. Talha onbir kişinin çarpıştığı şekilde çarpıştı. Nihayet eli isabet aldı, parmakları kesildi ve: Ah dedi. Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu: "Eğer bismillah demiş olsaydın, insanlar sana bakıp dururken melekler seni yukarı doğru yükselteceklerdi" diye buyurdu. Daha sonra yüce Allah müşrikleri geri püskürttü."[5]
Allahu ekber! Peygamberi seven onbir kişi, âlemlerin Rabbinin de, kendilerinin de habibi uğrunda canlarını feda ediyorlar. Onikinci kişi de Talha b. Ubeydullah -Allah ondan da, diğerlerinden de hep birlikte razı olsun- Peygamberi savunması pek kolay olmuyor. Onbir kişinin çarpışması gibi çarpıştı. Bunun neticesinde eli çolak kaldı. Çünkü o eliyle Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem'i koruyordu. İmam Buhârî'nin rivayetine göre Kays şöyle demiştir: Ben Talha'nın Uhud günü Peygamberimizi kendisiyle koruduğu çolak elini[6] gördüm."[7]
Muhammed'in Rabbine yemin ederim ki, yüce Allah'ın en sevdiği ve yaratılmışların en yücesi uğrunda savunma yaparken çolak kalan bu el, ne kadar mutlu, ne kadar temizdir! Bu elin sahibi ne kadar bahtiyardır!
Yüce Peygamberi savunurken etkilenen ve çolak kalan sadece eli değildi. Vücudunun hertarafı yara almıştı. Çünkü bedeninde yaklaşık yetmiş yara vardı. İmam Ebu Davud Tayalisî, Âişe'den o Ebu Bekir es-Sıddîk Radıyallahu anhuma'dan şöyle dediğini rivayet etmektedir: "Daha sonra yerdeki çukurlardan birisinde bulunan Talha'nın yanına gittik. Mızrak, ok ve kılıç darbelerinin açtığı yetmiş küsur yahut biraz az veya biraz daha fazla yara aldığını gördük."[8]
Ebu Bekir es-Sıddîk Radıyallahu anh Uhud gününü hatırladı mı ağlar, sonra da şöyle derdi: "O gün bütünüyle Talha'nın günü idi."[9] Allah ondan da, Ebu Bekir es-Sıddîk'dan da, Nebi Sallallahu aleyhi vesellem'i samimi olarak seven herkesten de razı olsun.


[1] Müsned, Hadis no: 3, I, 155; Ahmed Muhammed Şakir senedinin sahih olduğunu belirtmektedir. (Bk. Müsned, I, 154'deki dipnot)
[2] Yani dünyevi şeylerden buna karşılık olacak herbir şey demektir. (Fethu'l-Bârî, VII, 287)
[3] Buhârî, Hadis no: 3952, VII, 287
[4] Fethu'l-Bârî, VII, 287
[5] Sahihu Süneni’n-Nesâî, Hadis no: 2951, II, 661. Şeyh el-Albani der ki: Hadis: "Parmakları kesildi" ifadesinden dolayı hasendir. Ondan önceki rivayetin ise hasen olma ihtimali vardır. Hadis Muslim'in şartına göre uygundur. (Aynı eser, II, 661) Hafız Zehebi de hadis hakkında şunları söylemektedir: "Ravileri sikadırlar." (Siyeru A’lâmi'n-Nubelâ, I, 27)
[6] Çolak: Parmakların ya da bazılarının çalışma kabiliyetlerini ortadan kalkmış kimse demektir. (Fethu'l-Bârî, VII, 361)
[7] Buhârî, Hadis no: 4063, VII, 359
[8] Minhatu'l-Ma'bud fi Tertibi Müsnedi't-Tayalisi Ebi Davud, rivayet no: 2346, II, 99. Ayrıca bk. Fethu'l-Bârî, VII, 82-83
[9] Bk. Minhatu'l-Ma'bud, II, 99
[b] Biri Ecdadima Küfrettimi boğarim.
Boğamasamda yanımdan kovarım..
Yumuşak başlıysam kim dedi uysal koyunum..
Kesilir ama çekmeye gelmez boynum..
Mehmed Akif Ersoy [/b]
Kullanıcı avatarı
commando
R.Ö.Y. 1. Etap Şampiyonu
R.Ö.Y. 1. Etap Şampiyonu
Mesajlar: 2119
Kayıt: 14-04-2005 13:18

Mesaj gönderen commando »

Nebi Sallallahu Aleyhi Vesellem'in Emirlerine Uymak, Yasaklarından Kaçınmak
Sevenin sevdiğine itaatkâr olduğu hususunda iki kişinin dahi görüş ayrılığı yoktur. Seven sevdiğini, yapmaya, onun sevmediklerinden uzak kalmaya gayret eder. Bunu yaparken de anlatılamayacak kadar bir lezzet, büyük bir tat alır. Aynı şekilde Allah Rasûlü Muhammed Mustafa Sallallahu aleyhi vesellem'i seven bir kimse de bütün gayretiyle ona uymaya çalışır, emirlerini hemen yerine getirmeye koşar, yasaklarından uzaklaşmak için elini çabuk tutar. Nebi Sallallahu aleyhi vesellem'i samimi bir şekilde seven o hayırlı ashabının bu alanda nice göz kamaştırıcı tutumları vardır. Aşağıda yüce Allah'ın lütfuyla bunların bazısını sözkonusu edeceğiz:
1. Ensardan Bir Kesimin, Rükû Halinde İken Ka’be'ye Doğru Dönmekte Ellerini Çabuk Tutmaları
İmam Buhârî'nin rivayetine göre el-Berâ b. Âzib Radıyallahu anh şöyle demiştir: Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem Medine'ye gelince, onaltı ya da onyedi ay boyunca Beytu'l-Makdis'e doğru namaz kıldı. Bununla birlikte Ka’be'ye yönlendirilmeyi arzu ediyordu. Bunun üzerine yüce Allah: "Biz yüzünü göğe doğru evirip çevirmeni elbette görüyoruz. Onun için andolsun, seni hoşnud olacağın kıbleye döndüreceğiz." (el-Bakara, 2/144) buyruğunu indirdi ve Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem böylece Ka’be'ye döndürüldü. Bir adam onunla birlikte ikindi namazını kıldı, sonra gitti. Yolu ensardan (namaz kılmakta olan) bir topluluğun yanından geçti ve şöyle dedi: Bu kişi şahitlik eder ki, Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem ile birlikte namaz kıldı ve onun (kıblesi) Ka’be'ye döndürüldü."
Onlar da ikindi namazında rükûda iken Ka’be'ye yöneldiler."[1]
Allah Rasûlüne -Rabbimin salât ve selâmı ona- uymak için ellerini ne kadar da çabuk tuttular! Ondan gelen bir haberi duyar duymaz ona sımsıkı sarılmakta tereddüt etmediler. Hatta başlarını rükûden kaldırmayı dahi beklemediler. Onlar rükûda iken Allah Rasûlünün döndüğü yere -yüce Ka’be'ye- dönüverdiler.
2- Ashab-ı Kiram'ın Yolculukta Konakladıkları Vakit, Birbirlerinin Yanında Konaklama Emrini Yerine Getirmekte Acele Etmeleri
Nebi Sallallahu aleyhi vesellem'in emrine uymakta eli çabuk tutmak sadece namazda değildi. Aksine onu samimiyetle sevenler (Allah onlardan razı olsun) ona tabi olmakta diğer bütün alanlarda da böyle davranıyorlardı. İmam Ebu Davud, onun yolculukta konaklama adabı ile ilgili verdiği emri uygulamakta ellerini ne kadar çabuk tuttuklarını bize Ebu Seleme el-Huşeni Radıyallahu anh'dan rivayetle şöylece anlatmaktadır:
"İnsanlar bir yerde konakladıkları vakit vadilere ve yollara dağılırlardı. Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu:
"Sizin bu şekilde yollara ve vadilere dağılmanız ancak şeytandandır."
Bundan sonra Peygamber (ashabıyla) bir yerde konaklayacak olurlarsa, mutlaka biri diğerinine sokulur, öyle ki: Üzerlerine bir yaygı serilecek olursa hepsini de örter, denilecek şekilde konaklarlardı."[2]
3- Ashab-ı Kiram'ın Evcil Eşeklerin Etlerinin Haram Kılındığını Bildiren Nidâyı İşitmeleri Üzerine Kazanlarda Kaynayan Etleri Dökmeleri
Ashab-ı Kiram'ın sevdikleri ve beğendikleri bazı şeyler kendilerine yasaklandı. Nebi Sallallahu aleyhi vesellem'in yasağından sonra onlar bu yasaklanan şeylerden hemen uzaklaşmaktan başka bir tepki göstermediler. Bunlardan birisini İmam Buhârî, Enes b. Malik Radıyallahu anh'dan rivayet etmektedir. Buna göre Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem birisi gelerek: Eşekler yenilerek bitirildi, dedi.
Nebi Sallallahu aleyhi vesellem sesini çıkarmadı. Daha sonra ikinci bir defa ona gelerek: Eşekler yenildi, bitirildi, dedi.
Nebi Sallallahu aleyhi vesellem yine sustu. Arkasından ona üçüncü bir defa daha gelerek: Eşekler telef edildi, yok edildi, dedi.
Bunun üzerine Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem bir münâdiye emir vererek insanlar arasında şöyle seslendi: "Şüphesiz Allah ve Rasûlü sizlere evcil eşeklerin etlerini yemeyi yasaklıyor."
Bunun üzerine kazanlar içlerinde etler kaynadığı halde döküldü.[3]
Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem'i içten seven bu hayırlı insanlar bir çare aramayı, bir fırsat bulmayı ya da bir istisnâ yapmayı düşünmediler. Onlar sevgide aranan temel şartlardan birisinin, sevenin arzusunun sevdiğinin emrine uymak olduğunu tam anlamıyla idrâk ediyorlarken, böyle bir şey düşünmeleri nasıl mümkün olabilirdi ki?

[1] Buhârî, Hadis no: 7252, XIII, 232
[2] Sahihu Sünen-i Ebi Davud, Hadis no: 2288, II, 498; Rasûl-i Ekrem bir yolculukta bile, konaklandığı vakit müslümanların dağılmalarına tahammül göstermemişti. Bugün -yüce Allah'ın rahmetiyle esirgedikleri müstesnâ- herkes ne diye darmadağınıktır? Şekvamız Allah'adır. Ondan yardım dileriz.
[3] Buhârî, Hadis no: 4199, VII, 467-468
[b] Biri Ecdadima Küfrettimi boğarim.
Boğamasamda yanımdan kovarım..
Yumuşak başlıysam kim dedi uysal koyunum..
Kesilir ama çekmeye gelmez boynum..
Mehmed Akif Ersoy [/b]
Kullanıcı avatarı
commando
R.Ö.Y. 1. Etap Şampiyonu
R.Ö.Y. 1. Etap Şampiyonu
Mesajlar: 2119
Kayıt: 14-04-2005 13:18

Mesaj gönderen commando »

Allah Rasûlünün Sünnetini Desteklemek Ve Şeriatini Korumak
Bilindiği gibi seven zamanını, gücünü, sahip olduğu herşeyi ve hatta canını sevdiği kimsenin canını, malını feda ettiği şey için feda eder. Allah Rasûlü Muhammed Mustafa (salât ve selâm ona) yüce Allah'ın kendisine bağışladığı bütün gücünü, imkânlarını, malını, canını insanları karanlıklardan aydınlığa, kullara kulluktan, kulların Rabbine ibadete çıkarmak için feda etti. Allah yolunda Allah'ın adı en yüce, kafirlerin sözü ise en aşağılarda olsun diye hakkıyla cihad etti. Yeryüzünde fitne yani şirk kalmasın ve din bütünüyle Allah'ın olsun diye savaştı.
Onu sevenler bütün bu hususlarda onun gösterdiği hidayet yolundan gider, onun yaşayışına uymaya çalışırlar. Yüce Allah'a hamdolsun ki eskiden olduğu gibi hala ellerinde bulunan her türlü gücü, imkânı o yüce Rasûlün uğrunda zamanını, malını, canını feda ettiği amaç için feda edegeldiler ve bu uğurda mallarını, canlarını ortaya koydular. Aşağıda bunu ortaya koyan o hayırlı kimselerin bazı konumlarını sözkonusu edeceğiz.
1. Enes b. en-Nadr Radıyallahu Anh'ın Allah Yolunda Canları Feda Etmeye Çağırması Ve Bizzat Kendisinin Canını Feda Etmesi
Daha önce de sözkonusu edildiği gibi Uhud gazvesinde müslüman saflarda bir bozulma yaşanmış ve Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem'in öldürüldüğü şayiası yayılmıştı. Bazı sahabiler bu facia haberinden etkilenerek çaresiz bir şekilde oturmuşlardı. Enes b. en-Nadr Radıyallahu anh bunların yanına gelerek onlara: Ne diye oturuyorsunuz, diye seslendi. Onlar: Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem öldürüldü, dediler. Bunun üzerine Enes b. en-Nadr şöyle dedi:
"Ondan sonra hayatı neyleyeceksiniz? Kalkın Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem ne uğrunda öldüyse siz de onun uğrunda ölünüz."[1]
Dini savunmak, yüce Allah'ın adını yüceltmek için bizzat kendisi ne yaptı? İmam Buhârî, Enes Radıyallahu anh' dan bize şöyle dediğini anlatmaktadır:
"Uhud gününde müslümanlar geri çekildi. Enes b. en-Nadr Radıyallahu anh dedi ki: "Allah'ım, ben bunların -arkadaşlarını kastediyor- yaptıklarından ötürü sana mazeret beyan ediyorum. Şunların da -müşrikleri kastediyor- yaptıklarından uzak olduğumu bildiriyorum."
Daha sonra ileri atıldı. Sa’d b. Muaz Radıyallahu anh önüne çıktı. Enes: Ey Sad b. Muaz, Nadr'ın Rabbine yemin ederim ki, işte cennet. Gerçekten ben onun kokusunu Uhud'un berisinden alıyorum.
Sa’d Radıyallahu anh dedi ki: Ey Allah'ın Rasûlü, ben onun yaptığını yapamadım.
Enes Radıyallahu anh dedi ki: Vücudunda kılıç darbesi, mızrak dürtmesi yahut isabet eden oklardan seksen küsur yara tespit etti, Onun öldürülmüş olduğunu, müşrikler tarafından azalarının kesildiğini gördü, Onu ancak kızkardeşi parmak uçlarını görünce tanıyabildi.
Enes Radıyallahu anh dedi ki: "Mü'minler arasında Allah'a verdikleri sözde içtenlikle sebat gösteren nice yiğitler vardır." (el-Ahzab, 33/23) -sonuna kadar- âyetinin onun ve benzerleri hakkında indiğini kabul ediyorduk.[2] -Allah ondan razı olsun ve mükafatıyla onu hoşnud etsin-
2. Haram b. Milhân Radıyallahu Anh'ın Rasûlullah Sallallahu Aleyhi Vesellem'in Davetini Tebliğ Etmesi Sebebiyle Öldürülmekten Mutluluk Duyması
Sevgisinde sadık bir diğeri, Rasûl-i Ekrem'in risaletini tebliğ edince öldürülüyor. Fakat o âhiret yurduna intikal etmeden önce bu büyük mutluluğa kavuşmanın sevinç ve neşesi ile içinde, duyduklarını açıklayabilme fırsatını buluyor. Bu sadık sevenin haykırışı nedir? Şimdi onun başından geçen olayı İmam Buhârî'nin, Enes Radıyallahu anh'dan rivayet ettiği şekliyle okuyalım:
"Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem -Um Suleym'in bir kardeşi olan- dayısını yetmiş suvari ile birlikte gönderdi. Um Suleym'in kardeşi Haram -ki o topal bir adamdı[3]- ve filanoğullarından bir adam gitti.
Haram dedi ki: Siz yakında durunuz, ben de onların yanına gideyim. Eğer onlar bana eman verirlerse (siz... olursunuz)[4] eğer beni öldürürlerse arkadaşınızın yanına gidersiniz.
Haram: Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem'in risaletini (mesajını) tebliğ etmek üzere bana eman verir misiniz? dedi.
Onlarla konuşmaya koyuldu.[5] Onlar bir adama işaret edince o da arkasından dolanıp, ona mızrağını sapladı.
-Hadisin ravilerinden birisi olan- Hemmab dedi ki: Zannederim mızrağı ona iyice sapladı, dedi.
(Haram): Allahuekber! Ka’be'nin Rabbine yemin olsun ki boşardım, dedi.[6]
İşte sevdiği Rasûl-i Ekrem'in risaletini tebliğ ederken canını feda etmeyi başarı kabul eden, sevgisinde sadık birisi.
Ka’be'nin Rabbine yemin ederim ki gerçek başarı odur. Allah'ım, böyle bir başarıdan bizi mahrum eyleme! Âmin ya Rabbe'l-Alemin.

[1] Bk. İbn Hişam, Sîre, III, 30; Ayrıca bk. İbn Hibban, es-Sîretu'n-Nebeviyye, s. 225; İbn Hazm, Cevamiu’s-Sîre, s. 162
[2] Buhârî, Hadis no: 2805, VI, 21
[3] "Ki o topal bir adamdı" ibaresi ile ilgili olarak İbn Hacer şunları söylemektedir: Göründüğü kadarıyla hadisteki "ki o" ifadesi müstensih tarafından sehven öne alınmıştır. Doğrusu ise sonraya alınmasıdır. İfadenin doğru şekli de şöyledir: Haram kendisi ve topal bir adam gittiler..." (Fethu'l-Bârî, VII, 387)
[4] "Eğer bana eman verirlerse" ifadesi bir başka rivayette: "Eğer bana eman verirlerse siz de benim yakınımda olursunuz" şeklindedir. (Bk. Aynı yer)
[5] "Onlarla konuşmaya koyuldu" ifadesi Taberî'nin rivayetinde şu şekildedir: "Haram çıktı: Ey Bi'ri'l-Meûne ahalisi, dedi. Ben Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem'in size elçisiyim. Bu sebeple Allah'a ve Rasûlüne iman ediniz." Evin içinden bir adam bir mızrakla çıktı ve o mızrağı böğrüne sapladı, öbür böğründen çıktı. (Bk. Aynı yer)
[6] Buhârî, Hadis no: 4091, VII, 385-386
[b] Biri Ecdadima Küfrettimi boğarim.
Boğamasamda yanımdan kovarım..
Yumuşak başlıysam kim dedi uysal koyunum..
Kesilir ama çekmeye gelmez boynum..
Mehmed Akif Ersoy [/b]
Cevapla
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

Kimler çevrimiçi

Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 0 misafir