Sadece Kuran-ı Kerim ile Konuştu..

İslam dinimiz hakkında sormak istedikleriniz, merak ettikleriniz, paylaşmak istediklerinizi bu foruma yazabilirsiniz.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
commando
R.Ö.Y. 1. Etap Şampiyonu
R.Ö.Y. 1. Etap Şampiyonu
Mesajlar: 2119
Kayıt: 14-04-2005 13:18

Sadece Kuran-ı Kerim ile Konuştu..

Mesaj gönderen commando »

KUR'AN'DAN BASKA
SOZ SOYLEMEYEN KADIN


Büyük veli, ilim ve irfan bahcesinin serveri, mana yolunun yuce
kahramani Abdullah bin Mubarek Hazretlerinin bizzat basindan gecen
bir hadise

Abdullah bin Mubarek hac yapmak icin yola
cikmistir. Hac yaptiktan sonra Medine–i Munevvere'de
Kainatin Efendisi'nin kabrini ziyaret edecektir. Yolculuklari
sirasinda, tenha ve issiz bir mahalden gecerken ihtiyar
bir kadinla karsilasir. Ihtiyar bir kadinin bu
tenha yerde tek basina bulunması Abdullah bin Mubarek'in
merakini celbeder. Ihtiyar kadinin üzerinde yunden
bir hirka, basinda da yunden buyukce bir basortusu
bulunmaktadir. Abdullah bin Mubarek:
"Esselamu aleykum ve rahmetullahi ve berekatuh!" diyerek selam verir.
Ihtiyar kadin bu selama:
"Onlara merhametli Rabb'in soyledigi selam vardir." Mealindeki
Yasin suresinin (36/58 ) ayet–i kerimesi ile cevap verir.
"Allah iyiligini versin nine, bu issiz yerde tek basina
ne isin var?" Nine:
"Allah kimi sasirtirsa, artik onun icin yol gosteren yoktur.
Ve onlari azginliklari icinde saskin olarak
birakir."
der.
Abdullah bin Mubarek, ninenin bu soruya da A'raf suresi (7/186) ile
verdigi cevaptan anladi ki, bu ihtiyar kadin yolunu
kaybetmis, ne yöne gidecegini bilmemektedir. Abdullah bin Mubarek
sorar:
"Ey nine! Nereye gitmek istiyorsun?"
"Bir gece, kendisine ayetlerimizden bir kismini gosterelim
diye, kulunu Mescid–i Haram'dan, cevresini mubarek
kildigimiz Mescid–i Aksa'ya goturen Allah noksan
sifatlardan munezzehtir. O, gercekten isitendir, gorendir."
Abdullah bin Mubarek der ki: Isra suresinin bu ayetini (17/1)
okuyunca anladim ki, nine haccini yapmis, Kudus'e gitmek
için yola cikmis; ama yolunu kaybetmistir. Nineye sordum:
"Yolunu kaybedeli kac gun oldu?"
"O, Rabbim! dedi, bana bir isaret ver. Allah: Sana isaret, sapasaglam
oldugun halde uc gun insanlarla konusamamandir, buyurdu."
(Meryem,
19/10)
Bu ayet–i kerimeden de anladim ki, nine uc gundur yolunu kaybetmistir.
Baktim, yaninda ne yiyecek, ne de icecek bir sey var. Ona sordum:
"Yaninda yiyecek, icecek bir sey goremiyorum, ne yapiyorsun?"
"Beni yediren de iciren de O'dur." (Suara, 26/79)
"Nasil abdest aliyorsun?" diye sordugumda bana Nisa
suresi ile cevap verdi:
"…su bulamamissanız o zaman temiz bir toprakla teyemmum edin.
Yuzlerinize ve ellerinize surun. Süphesiz Allah cok affedici ve
bagislayicidir."
(Nisa, 4/43)
Nine sordugum her soruya bir Kur'an ayet–i ile cevap veriyordu.
Saskinlik ve hayranligi birlikte yasiyordum.
Nineye dedim ki:
"Sen acikmissindir. Yanimda yiyecek var, sana
vereyim de karnini doyur." Nine yine ayet–i kerime ile cevap
verdi:
"…sonra aksama kadar orucu tamamlayin…" (Bakara, 2/187)
"Ey nine! Bu ay ramazan ayi degil ki!" dedim. Bana:
"Süphe yok ki, Safa ile Merve Allah'in koydugu
nisanlardandir. Her kim Beytullah'i ziyaret eder veya umre
yaparsa, onlari tavaf etmesinde kendisine bir gunah yoktur. Her kim
gonullu olarak bir iyilik yaparsa, süphesiz Allah kabul eder ve
(yapilani) hakkiyla bilir."
(Bakara, 2/158 )
"Seferde mu'minlere oruc tutmama ruhsati verilmistir." dedim.
"Sayili gunlerde olmak uzere… Sizden her kim hasta yahut yolcu
olursa, (tutamadigi gunler kadar) diger gunlerde kaza
eder. (Ihtiyarlik veya sifa umudu kalmamis hastalik gibi
devamli mazereti olup da) oruc tutmaya gucleri yetmeyenlere bir fakir
doyumu kadar fidye gerekir. Bununla beraber kim gönüllü olarak hayir
yaparsa, bu kendisi icin daha iyidir. Eger bilirseniz (guclugune
ragmen) oruc tutmaniz sizin icin daha hayirlidir."

(Bakara, 2/184)
Nine ile karsilastigim andan itibaren her ne sorduysam
bir Kur'an ayeti ile cevap verdi. Ona bunun sebebini sordum:
"Insan hicbir soz soylemez ki, yaninda gozetleyen, yazmaya
hazir bir melek bulunmasin."
(Kaf, 50/18 ) Nine beni hayretlere
dusurmustu:
"Ey nine! Sen kimlerdensin?"
"Hakkinda bilgin bulunmayan seyin ardina dusme. Cunku kulak, göz
ve gonul, bunlarin hepsi ondan sorumludur."
(Isra, 17/36)
Nine bu ayet–i kerime ile beni ikaz ediyordu, seni ilgilendirmeyen seyi
nicin merak ediyorsun, diyordu. Ben de yaptigim
yanlisi anlayarak ondan özür diledim:
"Hata yaptim, beni bagisla, hakkini helal et."
"Dedi ki: Bugun sizi kinamak yok, Allah sizi affetsin! O,
merhametlilerin en merhametlisidir."
(Yusuf, 12/92)
"Ey nine! Seni deveme bindirip, kafilene yetistireyim."
"…Ne hayır islerseniz Allah onu bilir. (Ey mu'minler ahiret icin)
azik edinin. Bilin ki azigin en hayirlisi
takvadir. Ey akil sahipleri! Benden sakinin."
(Bakara,
2/197) Anladim ki, nine bu teklifimi kabul etmisti. Hemen devemi
ihtirdim, nine deveye binerken su ayet–i kerimeyi okudu:
"Mu'min erkeklere, gozlerini (harama) dikmemelerini,
irzlarini da korumalarini söyle. Cunku bu,
kendileri için daha temiz bir davranistir. Suphesiz Allah,
onlarin yapmakta olduklarindan haberdardir."
(Nur, 24/30)
Ninenin uyarisi ile devenin yanindan uzaklastim. Ben
uzaklastim, nine tam deveye binecekken deve ondan kacmis, nine
yere düsmüstü. Bu sebeple elbisesi yirtilmisti. Nine bu
duruma da Sura suresinden okuyarak aciklama getirdi:
"Basiniza gelen herhangi bir musibet, kendi ellerinizle
isledikleriniz yuzundendir. (Bununla beraber) Allah cogunu affeder."
(Sura, 42/30) Deveyi yakalamak icin harekete gecince:
"Simdi deveyi yakalarim, az sabret." dedim. Nine:
"Boylece bunu (bu fetvayi) Suleyman'a biz anlatmistik. Biz,
onlarin her birine hukum (hukumdarlık, peygamberlik) ve ilim
verdik. Kusları ve tesbih eden dagları da Davud'a boyun
egdik. (Bunlari) biz yapmaktayiz."
(Enbiya, 21/79) Nine
ayet–i kerimeyi okuyup bittirdiginde ben de deveyi tutup
bagladim ve:
"Hadi deveye bin." dedim. Nine deveye bindi ve su ayet–i kerimeyi okudu:
"Boylece onlarin sirtina binip üzerlerine yerlesince,
Rabbinizin nimetini anarak: Bunu bizim hizmetimize vereni tesbih ve takdis
ederiz, yoksa biz bunlara guc yetiremezdik, diyesiniz."
(Zuhruf, 43/13)
Devenin yularını elime aldim ve yola koyulduk.
Bagirdim ve yuruyusumuzu hizlandirdim. O zaman
ninenin sesi duyuldu:
"Yuruyusunde tabii ol, sesini alcalt. Unutma ki, seslerin en cirkini
merkeplerin sesidir."
(Lokman, 31/19) Ikaz ve uyariyi
almistim, bagirmayi biraktim
yavasladim, alcak sesle siir okumaya basladim. Yine ninenin
ikazi geldi:
"…Artik Kur'an'dan kolayiniza geleni okuyun…" (Muzzemmil,
73/20) Bu nine, ne mubarek bir kadin diye dusundum. Kur'an'i öyle
bir hifzetmisti ki, ne ile karsilassa, hemen ona Kur'an'dan bir
cevap veriyordu. Nineye dedim ki:
"Ey nine! Sana cok hayir verilmistir." Nine yine cevap vermekte
gecikmedi:
"Allah hikmeti diledigine verir. Kime hikmet verirse, ona pek cok
hayir verilmis demektir. Ancak akil sahipleri dusunup ibret
alirlar."
(Bakara, 2/269)
Yolumuza devam ediyorduk ki, ninenin ailesi hakkinda birtakim
bilgiler ogrenmek istedim:
"Ey nine! Efendin var mı?" dedim:
"Ey iman edenler! Aciklanirsa hosunuza gitmeyecek olan seyleri
sormayin…"
(Maide, 5/101) Bundan sonra nineye bir sey sormadim,
konusmadim da. Yolumuza devam ettik ve nihayet ninenin kafilesine
yetistik.
"Ey nine! Iste kafileye yetistik. Bu kafilede yakinin olarak
kimin var?"
"Servet ve ogullar, dunya hayatinin susudur; olumsuz olan iyi
isler ise, Rabbinin nezdinde hem sevapca daha hayirli, hem de umit
baglamaya daha layiktir."
(Kehf, 18/46)
Anladim ki bu kafilede ninenin ogulları vardir. Nineye
sordum:
"Ogullarinin kafilede gorevleri var mi?"
"Daha nice alametler (yaratti). Onlar, yildizlarla da
yollarini dogrulturlar."
(Nahl, 16/16) Ninenin bu
cevabindan anladim ki, onun ogullari bu kafilede
kilavuzluk yapiyorlar.
Kafile konaklamis cadirlarini kurmustu.
Cadirlari gostererek dedim ki:
"Senin ogullarin çadirlarin icinde midir?"
"Işlerinde dogru olarak kendini Allah'a veren ve Ibrahim'in,
Allah'i bir taniyan dinine tabi olan kimseden dince daha guzel kim
vardir? Allah Ibrahim'i dost edinmistir."
(Nisa, 4/125)
Anladim ki, ninenin oglunun adı Ibrahim'dir. Nine yine
devam etti:
"Bir kisim peygamberleri sana daha once anlattik, bir
kismini ise sana anlatmadik. Ve Allah Musa ile gercekten
konustu."
(Nisa, 4/164)
Ninenin ikinci oglunun da adinin Musa oldugu
anlasildi. Nine okumaya devam ediyordu:
"Ey Yahya! Kitab'a var gucunle saril! Ve henuz sabi iken ona (ilim ve)
hikmet verdik.
" (Meryem, 19/12)
Ninenin okudugu ayetlerden anladim ki, bu kafilede ihtiyar
kadinin uc tane evladi bulunmaktadir. Ben de
onlarin adlari ile cadirlara dogru seslendim:
"Ey Ibrahim! Ey Musa! Ey Yahya!" Seslenmemden kisa zaman sonra
cadirlardan uc genc cikarak bize dogru geldi. Gencler
yanimiza geldikten sonra nine yine okumaya devam etti:
"…Simdi siz, icinizden birini su gümüs paranizla şehre gonderin de,
baksin, hangi yiyecegi daha temiz ise, size ondan erzak getirsin…"

(Kehf, 18/19)
Genclerden bir tanesi yanimizdan ayrildi, cadirlara
dogru gitti. Kisa sure sonra eli kolu dolu olarak dondu.
Getirdigi yiyecekleri annesinin onune koydu. Ihtiyar kadin
devam etti:
"Gecmis gunlerde işlediklerinize (iyi amellerinize) karsilik,
afiyetle yeyin, icin."
(Hakka, 69/24) Ben yemege yanasmadim.
Kadinin ogullarina donerek dedim ki:
"Siz annenizin hal ve durumunu bana haber vermezseniz, su onumdeki yemek
bana haram olsun." Bunun üzerine ihtiyar kadinin
ogullari dediler ki:
"Bu kadin, bizim anamizdir, Rahman olan Allahu Teala'ya
karsi bir hataya dusme korkusu sebebiyle uzun zamandan beri
agzindan Kur'an ayetlerinden baska bir soz
cikmamistir." Kadinin ogullarindan bunu
duyduktan sonra bende bir ayet–i kerime ile onlara cevap verdim:
"Bu, Allah'in lutfudur. Onu diledigine verir. Allah buyuk lutuf
sahibidir."
(Cuma, 62/4).
[b] Biri Ecdadima Küfrettimi boğarim.
Boğamasamda yanımdan kovarım..
Yumuşak başlıysam kim dedi uysal koyunum..
Kesilir ama çekmeye gelmez boynum..
Mehmed Akif Ersoy [/b]
Cevapla
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

Kimler çevrimiçi

Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 4 misafir