Şemdinli yi Bilen Var mı?

Paylaşmak istediğiniz aklınıza gelen konular, olaylar..
Cevapla
Kullanıcı avatarı
commando
R.Ö.Y. 1. Etap Şampiyonu
R.Ö.Y. 1. Etap Şampiyonu
Mesajlar: 2119
Kayıt: 14-04-2005 13:18

Şemdinli yi Bilen Var mı?

Mesaj gönderen commando »

Bu yazıyı kaleme alan Oktay Yıldırım, Astsubay rütbesiyle Orduya
katılmış, Güneydoğu'da yıllarca çarpışmış yiğit ve kahraman bir Türk
oğludur. Kendisi de güneydoğu gazilerinden olan ve üsteğmen rütbesinde
iken ordudan ayrılan Hakan Evrensel'in "Yer Eksi İki" adlı romanında
anlattığı gerçek kahramanlardan biridir.Görevi gereği yerinden
ayrılmadan saatlerce buzlu suda kaldığından ayaklarından sakatlanmış
ve zorunlu olarak malulen emekli edilmiştir. Kendisiyle ilgili bu
bilgiyi de Hakan Evrensel vermiştir; çünkü övünmeyi ve yaptıklarını
anlatmayı sevmeyen yüksek bir karaktere sahiptir.
Halen yürüme güçlüğü çekmektedir.Yazıları Yeni Hayat dergisinde yayımlanmaktadır. Aşağıdaki yazısı Yeni Hayat Dergisinde yer alan bir yazıdır.



ŞEMDİNLİ'Yİ BİLEN VAR MI? / Oktay YILDIRIM

Şemdinli'yi bileniniz var mı? Hiç gitmişliğiniz, Otuz iki virajları
aşıp, Kaymakam çeşmenin soğuk suyunu hiç içmişliğiniz var mı? Her
sabah uyandığınızda size merhaba diyen Efkâr tepeyi, Gomane tepeyi
gezdiniz mi karış, karış?

Mayına basan aracın içinden, tam on dört metre uzağa fırlayan bir
arkadaşınız oldu mu sizin? "Yenge vallahi az önce yanımda oturuyordu,
şimdi dışarı çıktı" diye yalan söylediniz mi karısına? Dükkânına girip
alışveriş yaptınız mı bir esnafın?

Gomane tepenin zirvesinden, içinde eşinizin, çocuğunuzun bulunduğu
lojmana doğru yanarak gidip
evinizin duvarında patlayan RPG-7'leri
izlediniz mi siz?

Ama yine de bulunduğunuz görev yerini terk etmeden, acaba öldüler mi,
yaralandılar mı, diye sabaha kadar hiçbir haber alamadan beklediniz
mi?

"Ben bu insanlar rahat uyusun diye buradayım, ama neden benim aileme
saldırıyorlar" diye düşündünüz mü hiç.

Evinizin roketlendiği mahalleden ve hatta roketin atıldığı, makineli
tüfeğin yanı başında çalıştığı evin sakinlerinden, "vallahi biz bir
şey görmedik" dediklerini duydunuz mu kulaklarınızla?

Her şeye rağmen deyip görevinize devam ettiniz mi? O patlamalardan
dolayı yıllardır psikolojik tedavi gören bir çocuğunuz veya çocuğu bu
yüzden tedavi gören bir tanıdığınız oldu mu? Hiç böyle bir baba'nın
veya Anne'nin yüz ifadesini gördünüz mü?


Tabancanızı evinizde bırakıp " bir şey olursa, eve girmeye
çalışırlarsa gerekeni yap, son iki mermiyi de kendinize ayır, ellerine
sağ geçme"
diyerek her defasında eşinizle helalleşip çıktınız mı
evden, ya da böyle bir tanıdığınız oldu mu?

Sürekli telsiz anonslarını dinlediği için, ilk kurduğu cümle " atışlar
normal" olan bir çocuğunuz oldu mu sizin?

Lojman'ın emniyetini sağlayan silahlı nöbetçilerin yanında mı oynadı
çocuklarınız ve uzaktan dahi gelse, her silah sesinde o çocukların
evlere, mevzilere nasıl koşturduğunu, koşarken düşenlerin nasıl
yerlerde sürüklendiğini, nasıl hıçkırarak ağladıklarını gördünüz mü
hiç?

Bu gün yaşanan olayların, ilk olduğunu mu sanıyorsunuz?

Bunları yapmadı ve yaşamadıysanız eğer, orası hakkında bildiklerinizin hiç bir
kıymeti harbiyesi yoktur efendiler. Affedersiniz bu kadar net
konuşmak istemezdim ama ne yazık ki sabrım tükendi artık.

Siz oturduğunuz ceylan derisi koltuklarda belki farkında değilsiniz,
belki de umurunuzda değil ama orada görev yapan insanların öncelik
sıralarında, ailelerinden önce vatanları geliyor, yeminleri geliyor.
İşte bu yüzden mevzilerini terk edip ailelerinin yanına koşmuyorlar.
Biz de onun için koşmadık zamanında görevimizi bırakarak. Yüreğimiz
titreyerek bekledik ama görevimizin başında, dağda, hudutta bekledik
efendiler, görevimiz bitene kadar bekledik.

Bu insanlar tüm bunlara vatanları için, üstüne el koyup yemin
ettikleri bayrakları için katlanıyorlar, sizin başınızın üzerindeki,
ama nasıl sağlandığını bile bilmediğiniz "egemenlik örtüsü"'nün bekası
için katlanıyorlar.

Peki, onlar bu şartlar altında görev yaparken siz veya sizden
öncekiler bu fedakârlıklara liyakat gösterebilmek için, geçmişte ne
yaptınız, Şimdi ne yapıyorsunuz?

Anıtlaştırılan terörist mezarlarının hesabını mı soruyorsunuz?

O cenaze araçlarının görevlendirme emrinde kimlerin imzasının olduğunu
mu araştırdınız?

Başbakana güç gösterisi yaparak "uçaklardan ve validen hoşlanmadık,
ayrıca dağdakilerden vazgeçmeyiz" diyenlere mi hesap sordunuz yoksa?

Ya bütün kutsal değerlerimize söverek ayaklanan kalabalıklar, onlara
devlet'in varlığını mı hissettirdiniz?

Baldırı çıplak peşmergelerden tutun da, Danimarkalısından,
Hollandalısından, Rum'undan duyduğunuz her türlü hakaret ve
aşağılamaya cevap mı verdiniz?

Roj TV muhabirlerinin nasıl olup ta olaylardan 3 dakika sonra canlı
yayın yaptığını mı buldunuz?


Bir el bombasının nasıl olup ta o kadar hasar meydana getirdiğini mi,
Almanya ile yapılan telefon konuşmasını mı, o kalabalığın nasıl bir
anda örgütlendiğini mi, araştırdınız?

Arabası parçalanarak yakıldıktan sonra, şerefsizce ve insafsızca
dövülerek komaya sokulan uzman çavuşu mu, evi kurşunlanan polisi mi,
okulunda tartaklanıp kovalanan asker çocuklarını mı, araştırdınız?

Bütün bu eylemleri kimin planladığını ya da organizasyonu kimin veya
kimlerin yaptığını mı, o gün halkı sürüsünü idare eden bir çoban
maharetiyle kimlerin idare ettiğini mi araştırdınız?

Hayır, bunların hiçbirisini yapmadınız. Siz ne yaptınız peki?

Sizin farkında bile olmadığınız değerler için orada görev yapan bir
astsubay ve bir uzman çavuş bulup, sonra bütün aydıncıklar,
sağduyucular, mozaikçiler, üst kimliği, yan kimliği, alt kimliği
olanlar ve hatta kimliksizler, sonra dalkavuklar, sendikacılar,
susurluk paranoidleri, Soroscular, hülasa ne idüğü belirsiz, ne kadar
adam varsa etrafınızda, bila istisna topunuz bir koro nizamında
toplanıp, koroyu kimin yönettiğine bile bakmadan-ki ben bundan emin
değilim- " Vurun Kahpeye" konseri verdiniz.

Yanlış şarkıyı çalıyordunuz ama çaldınız, sesler, akortlar, notalar
hep bozuktu ama yinede çaldınız, orkestra şefi, "müzik" demişti
nasılsa.

Şimdi yapılan araştırmalar neticesinde şu anda bile kuvvetle muhtemel
olan sonuç çıkarsa ki bu sonuç, olayların altından terör örgütü ve
onunla beraber bazı gizli servislerin
çıkmasından doğacak sonuçtur,
o
vakit ne yapacaksınız?

Allanıp pullanıp önüne çıkarak tek, tek arzı endam ettiğiniz o
basına(!) bu defa ne söyleyeceksiniz?
Acaba yapacağınız hangi açıklama
ile durumu kurtarmaya çalışacaksınız?

Bir açıklamanız var mı efendiler? Daha doğrusu bir "B" planınız var mı?

Ama bana sorarsanız, sizin minik kafalarınızı böyle şeylerle yormanıza
gerek de yok zaten. Zira sizin adınıza orkestra şefi düşünür,
besteler, önünüze koyar ve size de yine icra-i sanat etmek kalır ki
bu, yani başkalarının bestelerini okumak zaten sizin en iyi yaptığınız
şey değil midir? Ne demişler "gözlerimi kaparım, vazifemi yaparım".

Yapın efendiler; vazifenizi yapın, hem de gözünüz kapalı yapın.
Açarsanız gözünüzü belki Türk Bayrağına sarılı tabutları
görürsünüz, ağlayan ailelerini, yetim çocuklarını görürsünüz de vicdanınız
depreşir, vazifeniz yarım kalır. Sonra ne der Avrupalı, değil mi?

Hatta bakın ne diyeceğim, asın gitsin o astsubayla uzman çavuş'u,
Şemdinli'yi, Yüksekova'yı, Hakkâri'yi de belediye başkanlarına teslim
edin, seçilmiştir nihayet atanmış değil. Öyle Vali'ye filan da gerek
yok canım, boşa zahmet. Tayin et, beğenmediler değiştir, ne lüzum var
efendim. Siz de bu arada sanatsal sergiler açın, fotoğraf çekin, resim
yapın, medeniyetleri buluşturun, dinlere diyalog kurdurun.

Değil mi ki ateş düştüğü yeri yakar. Ateş sizin yüreğinize mi düştü
sanki? Bölen bölsün, satan satsın, Avşar'ı da ayırsınlar, Yörüğü de
ayırsınlar, dadaşı da, sarışını da, esmeri de.

Şehirleri, köyleri, mahalleleri hatta ev ev ayırsınlar Türk Milletini,
size ne gam efendiler.

Siz fotoğraf çekmeye devam edin. Fakat unutmayın ki bir gün sizin de
bir fotoğrafınızı çeken çıkar elbet. Ama o fotoğraf hangi salonlarda,
nasıl teşhir edilir bilemem. Malum ya yaşlı tarih fotoğrafları
çekilip, tozlu sayfalarında bir yerlere asılmış liderlerin,
fotoğrafları ile doludur.

"VARLIĞIM TÜRK VARLIĞINA ARMAĞAN OLSUN"

OKTAY YILDIRIM
27 Kasım 2005
[b] Biri Ecdadima Küfrettimi boğarim.
Boğamasamda yanımdan kovarım..
Yumuşak başlıysam kim dedi uysal koyunum..
Kesilir ama çekmeye gelmez boynum..
Mehmed Akif Ersoy [/b]
Kullanıcı avatarı
cotyora
Quick Friend
Quick Friend
Mesajlar: 96
Kayıt: 22-10-2005 20:04
İletişim:

Mesaj gönderen cotyora »

ben şemdinlide 1991-1993 yılları arasında aynen bu duyguları yaşamış birisi olarak yazılanları ağlayarak ve o günleri tekrar yaşayarak okurken tekrar kahroldum.
Kullanıcı avatarı
Sonsuz_Nur
Fast Friend
Fast Friend
Mesajlar: 414
Kayıt: 22-08-2005 12:03

Mesaj gönderen Sonsuz_Nur »

Elbette gün gelecek bu vatanı bölmeye çalışanlar cezalarını göreceklerdir.Geçmiştede gördüler.Gelecektede görecekler İnşAllah.

commando ayrıca yazıyı paylaştığın için teşekkur.
ACIDA OLSA DOGRUYU SÖYLEYİNİZ HZ.MUHAMMED (SAV)
لا إله إلا الله محمد رسول الله
Kullanıcı avatarı
commando
R.Ö.Y. 1. Etap Şampiyonu
R.Ö.Y. 1. Etap Şampiyonu
Mesajlar: 2119
Kayıt: 14-04-2005 13:18

Mesaj gönderen commando »

mail yoluyla bir arkadaş gönderdi sağolsun...
Sizde sağolun..
[b] Biri Ecdadima Küfrettimi boğarim.
Boğamasamda yanımdan kovarım..
Yumuşak başlıysam kim dedi uysal koyunum..
Kesilir ama çekmeye gelmez boynum..
Mehmed Akif Ersoy [/b]
Cevapla
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

Kimler çevrimiçi

Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 0 misafir