Özgürlüğün Sınırı..

Şiir, roman, öykü, deneme, eleştiri, inceleme.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
haYabuSa
Fast Friend
Fast Friend
Mesajlar: 103
Kayıt: 22-06-2004 12:37
Konum: Pakistan

Özgürlüğün Sınırı..

Mesaj gönderen haYabuSa »

Liberalizm, tüm diğer İZM'ler den farklı olarak, insanı şekillendirmeye, biçimlendirmeye ve yönetmeye çalışmak gibi; İdeal İnsan tasarımcılarına, biçim senaryocularına göre belirlenen sınırlar, içine sıkıştırılması mümkün olmayan, aksine insanın doğasında zaten var olanın, keşfedilmesi olduğuna göre; Gidilen yol sınırsızdır.

O halde, kim ne derse, desin "özgürlük" kayıtsız, şartsız sınırsızdır.

Böyle bir tanımlamanın anlaşılamayacağının, büyük tepkilere yol açacağının farkındayım, ancak bunun tersi de, bu gün Dünya'nın içine düştüğü karanlığın sebebi değil midir? Yani özgürlüğün sınırlarını çizenler, başkaları için sınırlar koyarken, kendileri için sınır koyarlar mı?

Özgürlükten bahsederken, yanlış anlaşılmaktan çekindiğim için "özgürlükler kendi alanı içinde sınırsızdır" cümlesini kullanmak zorunda kalıyorum. Aslında bu cümle "özgürlükler sınırsızdır" demekle, eş anlamlıdır.

Burada önemli olan şey, neyin özgürlük olup, neyin olmadığıdır. Örneğin: Düşünce; insanlık tarihi boyunca sınırsızca kullanılmış, olup açıklanmadığı sürece engellenememiş yegâne özgürlüktür. Düşünceyi açıklama ise bunun tam aksine, daima engellerle karşılaşmış bir özgürlük alanıdır. Her düşünceyi uygulamak ise, özgürlük alanı değildir.

Bir anne çocuğuna kızdığı zaman "Sakın yaramazlık yapma yoksa kafanı kırarım, seni öldürürüm." diyerek azarladığını çoğumuz duymuşuzdur. Ancak böyle bir ifade yüzünden hiç bir anne tutuklanıp, yargılanmamıştır...

İnsanlar doğdukları anda kendileri adına herhangi bir seçim yapma şansına sahip değillerdir. Başkaları onların adına bazı değerleri seçerler ve az, veya çok bu değerlere bağlı kalmaları için baskı yapar, çaba harcarlar. Bunlar bilinçsizce yapılan seçimlerdir.

İnsanların içinde doğdukları veya onlara aktarılan bu değerlerin mutlaka önemli olduğu söylenemez. Asıl önemli olan olgunlaşıp, kemale erdikten sonra yapacakları bilinçli seçimlerdir. Bazı insanlar gelişip, olgunlaşamadıkları için kendilerine aktarılan bu değerleri olduğu gibi kabullenip, önemli sayıp ömür boyu sürdürürler, Kimileri ise gelişip, kendilerine aktarılan bu değerleri yargılamaya başladıktan sonra kendi bilinçli seçimlerini yaparlar. Bu insanlar dönek değil gerçek Aydınlardır.

Bireyin gelişip, bilinçlenip kendi değerlerini seçmesi de mutlaka önemli veya doğru seçim anlamına gelmeyebilir, ancak burada bireyin iyi niyetinden de şüphe edilmemelidir. Sonuçta her ne olursa, olsun yapılan seçim, bireyin kendi bilinçli ve özgür iradesinin eseridir.

Bir insanın kendine aktarılmış olan bilinci dışı değerlerden arınıp, kendi bilinciyle sahip çıkacağı değerleri seçerken hataya düşmesi de mümkün ve çok doğaldır. Çünkü yaşamımızda karşılaştığımız ve önemli gibi görünen değerlerin birçoğu tuzaklarla doludur. Ve bu tuzaklar bazen karşımıza son derece gösterişli ve çok iyi kamufle edilmiş bir şekilde çıkarlar.

Bireyin, bilinçli seçimini yapma aşamasına geldiğinde, bildiği tüm değer sistemlerini yargılarken karşılaşacağı en büyük zorluk; doğuştan itibaren kendine yüklenen bilinçsiz değer yargılarından sıyrılıp, geçmişte kendisine aktarılan değerleri kendi bilinciyle yeniden seçip, seçmeme kararıdır ki; bu seçim tamamıyla kendi aydınlanmış bilinciyle olsa dahi, şöyle bir ikilemin içine düşebilir. Eğer kendi bilinciyle yapacağı seçim, geçmişte kabul etmek zorunda kaldığı, kendisine aktarılan değerlerin aynısı olursa, bu seçim gerçekten de yeniden değerlendirilmiş bilinçli bir seçim midir? Yoksa, bilinçaltında kalan geçmişin izlerinin etkisinin bir sonucumudur?

İşte böyle bir ikilemin içine düşmemek hiçte kolay değildir. Burada, ben de bu sonuca varırken oldukça zorlandığımı itiraf etmeliyim.

Kanımca anlaşılması en güç olan şey "SINIR". Sınır diye bir şey yoktur, engelleme vardır. Mesela insanın uçma özgürlüğünü engelleyen yer çekimi gibi, ekonomik özgürlüğünü de engelleyen güçler maalesef vardır ve hep var olacaktır. Bunlardan sürekli şikâyet etmemiz de hiç bir şeyi değiştirmeyecektir. Ömür de ayni. 1000 yıl sonra insan ömrü ne kadar olacak bunu bilemeyiz, ama muhtemelen şimdikinden uzun olacaktır...

Bence "sınır" yerine "engel" sözcüğünü kullanmakta fayda vardır. Zira "sınır" dediğimizde aşılması imkânsız olan son nokta akla gelir ki, orada artık yapılacak bir şey yoktur.

Fizikçilerin yer çekimi engelini aşmada gösterdikleri mücadeleler, Doktorların insan ömrünü uzatma çabaları ve diğer Bilim adamlarının kendi alanlarındaki engelleri aşmada yüklendikleri misyonlar gibi; Liberallerin de görevi özgürlüklerin önüne koyulan engelleri aşmak değil midir.

Şunu unutmamalıyız ki, Engeller kendilerini yok etmezler. Ama bizler yeterince çaba gösterebilirsek onları ortadan kaldırabiliriz.
[b]His eyes are like angels but his heart is cold[/b]
Cevapla
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

Kimler çevrimiçi

Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 0 misafir