İslâm'ı Yaşama

İslam dinimiz hakkında sormak istedikleriniz, merak ettikleriniz, paylaşmak istediklerinizi bu foruma yazabilirsiniz.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
Enchanting
Best of TurkiyeForum
Best of TurkiyeForum
Mesajlar: 7916
Kayıt: 09-06-2005 14:13
Konum: Ankara

İslâm'ı Yaşama

Mesaj gönderen Enchanting »

İslâm'a Giriş başlığında (Bknz:http://www.turkiyeforum.com/viewtopic.php?t=8023) kısaca İslâm'a Giriş'ten söz ettik.İslâm’ı öğrenmenin amacı onu hayata geçirmektir. Çünkü hayata geçirilmeyen bir bilginin değeri yoktur. Elde edilen bilgiler hayata geçirilirse bir anlam kazanır.


İslâmî bilgileri elde ettiği halde bunları hayata geçirmeyen bir müslümanın hali, hastalığıyla ilgili reçetedeki ilaçları çok iyi bilen fakat bu ilaçları alıp kullanmayan kimsenin haline benzer.


İmanı bir tohuma benzetirsek; gerek ibadet gerek ahlak ve muamelat sahasındaki İslâmî esasların hayata geçirilmesi, bu tohumun filizlenip yeşermesine, yaprak açmasına ve meyve vermesine benzer. İnandığı halde bu inancını hayata geçirmeyen kimse, aklında güzel şeyler tasarlayıp bunları uygulamaya koymayan kimse gibidir.


İmanı sağlıklı bir şekilde koruyabilmek edebilmek, dünya ve ahiret mutluluğunu elde etmek ve neticede huzurlu olabilmek için mü’min, Yüce Allah’la manen bağlantı kurmak ve bu bağlantıyı devam ettirmek ihtiyacındadır. Çünkü insan, Allah’ı bilmek ve ona ibadet etmekle tam bir huzura kavuşabilir. Yoksa ruhunda daima bir boşluk daima bir sıkıntı duyar. Çünkü yukarıda da belirttiğimiz gibi, fiziki varlığımızı sağlıklı bir şekilde sürdürebilmek için nasıl yeme, içme, uyuma gibi bir takım biyolojik ihtiyaçları gidermek zorundaysak ruhumuzun canlılığını ve diriliğini muhafaza edebilmek ve rûhi melekelerimizi geliştirebilmek için de ibadete ihtiyacımız vardır.


İman ettikten sonra bu imanın gereklerini yerine getirmemek, bir çelişki olur. Huzurlu olabilmek için çelişkilerden kurtulmak gerekir. Çünkü çelişkiler içinde bocalayan bir kimsenin huzurlu olması düşünülemez.


Müslümanlık bir giyim kuşam ve sekil değişikliğinden veya mücerred bazı sözler söyle mekten ibaret değildir. O bir zihniyettir. İste bu sebeple mü’min, Allah’ın son peygamberi Hz. Muhammed’le kemale erdirdiği dini gönülden ve içten benimseyerek onu hayata geçirme gayreti içinde olur.


İbadet, müslüman olduğunu söyleyen kimsenin, bu iddiasında sadık olup olmadığını ortaya koyan en önemli göstergelerden biridir. Çünkü iman ettikten sonra ibadet ihtiyacı kendiliğinden ortaya çıkacaktır. Bizi yoktan var eden, binbir çeşit nimete garkeden, rahmeti, bilgisi, gücü her zerreyi kuşatan, sonsuz kudretin varlığını kabul edip de O’na karsı sonsuz bir hayranlık ve minnet duymamak mümkün müdür? İste ibadet, kulun bu hayranlığını ve minnetini ifade eden bir vasıtadır. İbadet, yalnız birtakım şekillere, diş görünüşlere bağlı hareketlerden ibaret değildir. İbadette esas olan özdür. Huşu olmadan yapılacak bir ibadetin içi bostur.


Samimi bir mü’min, her hareketinin ve davranışının Allah’ın rızasına uygun olup olma dığını göz önünde bulundurur. Böyle hareket ettiği takdirde yaptığı her meşru fiil bir ibadet hükmünü almaya baslar.


İslâm’a göre, İslâm’a girerken, ibadet ederken, dua yaparken her hangi bir aracıya ihtiyaç yoktur. Her insan doğrudan doğruya Allah’a el açıp yakarabilir. İbadet yapabilir. Günahları af yetkisi de sadece Yüce Allah’a aittir. Allah’tan başka hiç kimse günah affedemez. İlerdeki sahifelerde İslâm’ daki ibadetlerle ilgili kısaca bilgi verilecektir.


İslâm ahlakıyla ahlaklanma da İslâm'ı yasamanın en önemli bölümlerinden birini oluşturur. Denilebilirki; hiç bir dinde ve hiç bir düşünce sisteminde İslâm’da güzel ahlaka verilen önem kadar önem verilmemiştir. Hatta Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed "Ben ancak ahlaki faziletleri tamamlamak için gönderildim" buyurmuştur. Bu yüzden müslümanın ahlakini güzelleştirmesi en temel hedeflerden biri olmalıdır. Bu amaçla mü’min, İslâm'ın kendinden istediği kişisel ve toplumsal görevlerini öğrenmek ve bunun sonucunda güzel hareketlerle bezenmek, çirkin alışkanlıklardan kaçınmak zorundadır.
bir gün ve gerçekten, her şey çok güzel ölecek!
Kullanıcı avatarı
commando
R.Ö.Y. 1. Etap Şampiyonu
R.Ö.Y. 1. Etap Şampiyonu
Mesajlar: 2119
Kayıt: 14-04-2005 13:18

Mesaj gönderen commando »

İslam Ahlakı ile ilgili İctimaî (Toplumsal) Görevler

Bilindiği üzere, insanlar yaratılış bakımından medenîdirler. Toplu bir halde yaşamak ihtiyacındadırlar. Bu yönden aralarında karşılıklı bir takım görevler bulunur. Bunlar gözetilmedikçe, toplum hayatı devam edemez, hiç bir işte düzen bulunamaz. Bu görevlerin başlıcaları şunlardır:

1) Cemiyet ferdlerinin hayatını gözetmek: Her insan yaşamak hakkına sahibdir. Hiç bir kimsenin hayatına haksız yere tecavüz edilemez. İslâm gözünde bir insanı haksız yere öldüren, bütün insanları öldürmüş gibi olur. Aksine bir insanın yaşamasına sebeb olan bütün insanları hayata kavuşturmuş gibi olur.

2) Ferdlerin hürriyetini gözetmek: Yüce Allah aslında bütün insanları hür olarak yaratmıştır. Hiç bir kimse meşru bir sebep olmaksızın esir edilemez. Ancak hürriyetlerin çerçevesi belirlidir. Her insan her istediğini yapmak yetkisine sahib değildir. Öyle olsa, cemiyetin hürriyeti kaybolur gider. Herhangi bir sebeble esir olmuş kimseleri hürriyetlerine kavuşturmak, İslâmda büyük bir hayır sayılmaktadır.

3) Ferdlerin vicdanlarını gözetmek: Vicdan İlahî bir kuvvettir, ruhun bir özelliğidir. İnsan, bozulmayan bir vicdanla, iyi şeylerle kötü şeylerin arasını ayırabilir. Vicdanın kıymeti dışardaki eserlerinden anlaşılır. Fena harekette bulunan insanın, iyi bir vicdana sahib olduğu söylenemez. İslâm, bütün insanların hidayet ve mutluluğunu isteyen vicdanlara büyük önem verir. Kirli vicdan sahiblerinin de hallerine acır, kendilerini doğru yola getirmeye çalışır. Fakat hiç bir kimsenin vicdanına başkalarının musallat olmasına cevaz vermez. İnsanlar birbirlerini iyilikle uyandırmaya ve hallerini düzeltmeye çalışırlar. Birbirlerinin vicdanına hakim olmaya çalışamazlar. Vicdanlara bakan ancak Yüce Allah'dır. Herkesi vicdanındaki duygularından dolayı mükâfatlandırır veya azab eder. Yalnız şunu da söyleyelim ki, kötü vicdanları düzeltmek için yapılacak olan bilinçli uyarıları ve öğütleri, vicdanlara karışma şeklinde anlamak doğru değildir.

4) Ferdlerin ilmî görüşlerini gözetmek: İslâmda onun bunun fikrine, ilmî, görüşüne tecavüz edilmesi caiz değildir. Şu kadar ki, herhangi bir fikrin ve kanaatın doğru olup olmadığına, yine ilmî bir şekilde müdahale etmelidir. Çünkü bir hakkın meydana çıkması, ancak bu sayede mümkün olur. Bir batılın kötülüğünden cemiyetin kurtulabilmesi de ancak böyle yapmakla mümkündür.

5) Ferdlerin namus ve şereflerini gözetmek: İslâm dininde herkesin namus ve şerefi saldırıdan korunmuştur. Böyle bir saldırı ağır bir cezayı gerektirir. Bunun içindir ki, İslâmda gıybet, iftira, alay etme, sövme ve kötü söyleme kesinlikle haramdır. Başkalarının namus ve şerefine saygı göstermeyen kimse, namus ve şeref duygusundan yoksundur. Cemiyetin kutsal duygularına saldıran bir canavar gibidir.

6) Ferdlerin mülkiyet haklarını gözetmek: İslâmda herhangi kimsenin mülkiyet hakkına, mülküne ve tasarruf hakkına tecavüz etmek haramdır. Herkesin kazancı kendine aittir. Herkesin meşru surette kazandığı malları tecavüzden korunmuştur. Cemiyetin ilerlemesi ve medenî bir halde yaşayabilmesi, ancak bu korunma ile mümkün olur. Bir cemiyeti meydana getiren ferdlerin servet ve meslek bakımından değişik derecelerde olmaları, hikmet ve ihtiyaç gereğidir. Herkes Allah'ın taksimine razı olmalıdır. Herkes meşru şekilde çalışıp servet kazanmalıdır. Temiz ve huzurlu bir cemiyet hayatının başka şekilde devamına imkân yoktur.
[b] Biri Ecdadima Küfrettimi boğarim.
Boğamasamda yanımdan kovarım..
Yumuşak başlıysam kim dedi uysal koyunum..
Kesilir ama çekmeye gelmez boynum..
Mehmed Akif Ersoy [/b]
Kullanıcı avatarı
commando
R.Ö.Y. 1. Etap Şampiyonu
R.Ö.Y. 1. Etap Şampiyonu
Mesajlar: 2119
Kayıt: 14-04-2005 13:18

Mesaj gönderen commando »

Ailevi Görevler


Aile hayatı, toplumsal varlığın başlangıcıdır. İslâmda aile teşkilâtı pek önemlidir. Aile ferdleri, başta zevc ile zevceden ve bunların çocuklarından ibarettir. Bunların karşılıklı görevleri vardır.

1) Kocasının başlıca görevleri: Zevcesi ile güzel geçinmek, onu korumak, onun nafakasını (geçim ihtiyaçlarını) karşılamak, kendisine doğruluktan ayrılmamaktır. Bir hadis-i şerifde buyurulmuştur:

"Sizin hayırlılarınız, kadınları için hayırlı olanlarınızdır."

Diğer bir hadis-i şerif de, şöyle:

­"Kadınlara ancak kerim olanlar ikram eder, kötü olanlar da ihanet eder."

2) Kadınların başlıca görevleri: Kocasının dine uygun olan emirlerini tutmak, onun namus ve şerefini korumak, bulunduğu hale kanaat etmek, israftan kaçınmak, ev hanımı olacak bir şekilde bulunmaktır. Mutlu bir şekilde yaşamanın yolu budur.

3) Çocukların ana-babalarına karşı başlıca görevleri: Onlara saygı gösterip itaat etmektir. Kendilerinin hayatına sebeb olan, kendilerini yıllarca sevgi ve şefkatla kucaklarında beslemiş bulunan ana-babalarına karşı "öf bile demeleri caiz değildir. Ana-babasına bakmayan, onların dine uygun emirlerini dinlemeyen, onların ihtiyaç zamanlarında yardımlarına koşmayan bir çocuk, hayırlı evlâd olma şerefınden yoksun kalır, toplum içinde yararlı olmaktan çıkar, hem de Yüce Allah'ın azabını hak etmiş olur.

Babalar saygı bakımından, analar da yardım bakımından önde gelirler. Bununla beraber ananın hakkı babadan iki kat fazladır. Bir hadis-i şerifde buyurulmuştur:

"Cennet anaların ayakları altındadır."

Hayırlı çocuklar, yalnız babalarına ve analarına değil, onların ölümünden sonra onların dostlarına da saygı gösterir ve mezarlarını ziyaret ederler. Çünkü bu saygı da, ana-babaya hürmet kısmındandır.

4) Ana-babanın çocuklarına karşı görevleri: Dünyaya gelmelerine sebeb oldukları bu yavrularını güçleri yettiği kadar beslemek, terbiye etmek ve okutup bir kazanç yoluna koymaktır.

Baba ile ana, çocuklarına karşı eşit hareket etmeli, onları okşamak ve gözetmek hususunda eşit tutmalıdır İki, bir kırgınlık ve bir çekememezlik duygusu meydana gelmesin.

Ana ile baba, çocuklarına yumuşak davranmalı, kendilerini isyana götürmeyecek şekilde onları terbiye etmeye çalışmalı ve onlara karşı güzel bir fazilet örneği olmalıdır. Dokuz yaşına giren çocuklarını yataklarından ayırmalı, on üç yaşına girdikleri zaman namaz kılmayan çocuklarını hafifçe döğmeli, on altı yaşına giren çocuklarını da bir engel yoksa evlendirmeye çalışmalıdır. İyi çocuklar, Allah'ın birer kıymetli ihsanı demektir.

5) Kardeşlerin başlıca görevleri: Birbirini sevmek, birbirine yardım edip saygı ve merhamet göstermektir. Kardeşler arasında pek kuvvetli bir bağ vardır; bunu daima korumalıdır. Hele büyük kardeşler, baba ve ana yerindedirler. Bunlara karşı büyük bir saygı göstermelidir.

Maddî bir yarar yüzünden birbirine düşman kesilen kardeşler, iyi ruhlu kimseler sayılamazlar. Birbirine tutkun olan kardeşler, hayatta daima başarı sağlarlar.

Şunu da ekleyelim ki, hizmetçiler de aile ferdlerinden sayılırlar. Bunlara karşı da, iyilik ve tatlılıkla hareket edip okşamalı, güçleri yetmeyecek olan işleri onlara yüklememelidir.

Hizmetçiler de, insanlık bakımından efendilerine eşittirler. Bunlarında mümkün olduğu kadar terbiyelerine ve güzelce yaşamalarına bakmalıdır. Kusurlarını bağışlayarak onların hallerini güzellikle düzeltmeye çalışmalıdır.
[b] Biri Ecdadima Küfrettimi boğarim.
Boğamasamda yanımdan kovarım..
Yumuşak başlıysam kim dedi uysal koyunum..
Kesilir ama çekmeye gelmez boynum..
Mehmed Akif Ersoy [/b]
Kullanıcı avatarı
commando
R.Ö.Y. 1. Etap Şampiyonu
R.Ö.Y. 1. Etap Şampiyonu
Mesajlar: 2119
Kayıt: 14-04-2005 13:18

Mesaj gönderen commando »

Yaşantımızda ihlâs sahibi olmak nasıl mümkün olur?

Önce; ‘ihlâs’ ile ne anladığımızı belirtelim. İhlâs, kelime itibarıyla, doğru, arı, çok temiz sevgi, içten gelen bağlılık anlamına gelir.
İslâm dininde ihlâs, her türlü iş ve harekette yalnız Allah’ın ulvî rızasını gözeterek, her türlü gösterişten uzak kalmaktır.
İhlâs, ibadetlerin cevher kaynağı, amellerin ve yaşantının ruhu olup kalpleri temizleyendir. Gerçek saadete ve selâmete ancak ihlâs sahibi mü’minler erişir. Onların hedefi; cennete kavuşmak değildir. Cehennemden de uzak olmak değildir. Dünyevî birtakım çıkarlar sağlamak ise hiç değildir. Onlar sadece Yüce Allah’ın rızasına kavuşmayı ve Yaratan’ın kendilerini sevmesini isterler.
İşte o Müslümanların yanında Allah’ın ismi anıldığı zaman; kalpleri sevgi elektriğine tutulmuş gibi titrer, gönülleri Allah’ın nuru ile dolar ve aydınlanır. Bunun için onlar namazlarını başkaları görsün, kendilerini övsün veya yediklerini hazmetsin diye kılmazlar. Zekâtlarını ‘bak ne güzel insan, nasıl da insanları seviyor, malını dağıtıyor’ desinler diye de vermezler.
Onlar servet basan dükkânlara, fabrikalara, hazine misâli para dolu kasalara sahip olsalar veya yüksek makamlara gelseler, ilmî sahalarda söz sahibi olsalar, hiçbir zaman kendilerini kaybedip şaşkınlığa ve sarhoşluğa düşmezler. Aksine bilinçleri ve ciddiyetleri daha çoğalmış bir şekilde sorumluluklarını yerine getirirler. Bu arada kalplerindeki sevgilerin sevgisi olan ‘Allah sevgisi’ ve ‘çekincesi’ (mahcubiyeti) de coşkuyla artar.
Yüca Allah, ihlâs konusuna Kur’ân-ı Kerîm’in birçok âyetinde yer vererek ihlâs ile ibadet edilmesini emretmiştir.
Örneğin Mü’min Sûresi’nin 14. âyetinde; “Haydi, kâfirlerin hoşuna gitmese de Allah’a, Allah için dindar ve ihlâslı olarak dua edin!” buyurularak inananlar; inanmayanları memnun etmese de Yüce Allah’ın hoşuna gidecek şekilde, inancına sıkı sıkıya ve içten gelen bir sevgiyle bağlı olarak ibadet etmeye çağrılıyor. Dindar Müslümanların Allah (cc)’ın istediği şekilde, itaat ederek yaşam kurmaları; dünya hayatı açısından birtakım değerleri ve dengeleri değiştirebileceğinden bu durum inanç sahibi olmayanların işine gelmeyecektir. Onları kızdıracaktır belki de!…

Müslüman’ın dindar ve ihlâs sahibi olmasını isteyen âyetlerden olan Zümer Sûresi’nin 2. ve 3. âyetlerinde de şöyle buyurulmuştur; “(Resûlüm!) Şüphesiz ki Kitab’ı sana hak olarak indirdik. O halde sen de dini Allah’a has kılarak (ihlâs ile) kulluk et.” “Dikkat et, hâlis din yalnız Allah’ındır.”
Âyetten anlaşıldığı gibi Allah (cc)’ın razılığına olmayan ibadet ve ameller boşuna gitmiş olacağından, samimi Müslüman için ihlâsı öğrenmek ve yaşatmak gereği vardır. Böylece kendisi kurtuluşa, toplum da rahata erecektir. Çünkü ihlâslı memur, rüşvet almadan, maaşını hak ederek çalışacaktır. İhlâslı öğretmen, bildiklerini öğrencisine aktarmak için gayretli olacak, ihlâslı doktor, hastasının iyileşmesi için elinden gelenin fazlasını yapacaktır. İhlâslı mühendis, yaptığı binaların uzun yıllar ayakta kalması için imkânlarını zorlayacaktır. İhlâslı tüccar, kârında aç gözlü olmayacak, başkalarına sıra tanıyacaktır… Bu örnekleri çoğaltmak çok mümkün. Kısacası ihlâs, başta aile olmak üzere her ferdimizin birbirlerine daima saygı ve sevgide kusur etmeden mutluluk içinde yaşamasını sağlayacaktır (inşâallah).

Sözün Özü
1. İhlas, her işimizi Allah’ın rızasını kazanmak için yapmaktır.
2. Allah’ın rızasını kazanacağız derken kimseyi kırmamaktır.
3. İhlas, samimi, içten ve her türlü gösterişten uzak durmaktır.

Dr. Jale Şimşek
[b] Biri Ecdadima Küfrettimi boğarim.
Boğamasamda yanımdan kovarım..
Yumuşak başlıysam kim dedi uysal koyunum..
Kesilir ama çekmeye gelmez boynum..
Mehmed Akif Ersoy [/b]
Cevapla
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

Kimler çevrimiçi

Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 8 misafir