Her semavî dinin aslı İslam dır
Allah’ın gönderdiği bütün semavi dinlerin adı İslamiyet’tir. İnsanlar sonradan ‘İsevi, Musevi’ gibi isimler bulmuşlar. Biz kendi dinimize ‘Muhammedîlik’ demeyiz.
Amerika’da, arayışlar içinde bulunan bir gayrimüslim şöyle bir soru sordu: “İslamiyet güzel; fakat benim aileden gelen şöyle bir anlayışım var. ‘Biz zaten doğuştan bir günah taşıyoruz. Kirliyiz, Allah’a ulaşamayız. Bizim günahlarımız için kurban olan Tanrı’nın oğlundan başka bizi hiç kimse kurtaramaz.’ Bu konuda siz ne diyorsunuz?” Bir kere Allah’ın gönderdiği bütün semavi dinlerin adı İslamiyet’tir. İnsanlar sonradan ‘İsevi, Musevi’ gibi isimler bulmuşlar. Biz bu dine ‘Muhammedi’ demeyiz. Çünkü Allah katında din İslamiyet’tir. (Al-i İmran, 3/19) Hz. İbrahim ‘hanif ve müslim’dir. (3/67) Yakup aleyhisselam, evlatlarından ‘ancak Müslüman olarak vefat etmelerini’ istemiştir. (Bakara Suresi, 2/132) Her çocuk da anadan tertemiz olarak, hiç yazılmamış bembeyaz kağıt gibi tertemiz bir İslam fıtratında doğar. Hiçbir kimse de bir başkasının günahını yüklenmez. (Fatır Suresi, 35/18) Sizin dininiz de semavi olduğuna göre aslında onda böyle bir anlayışın olmaması gerekir. Allah hem adildir, hem de şefkatlidir. Yeni doğmuş ve aklı günaha bile ermeyen bir çocuğu işlemediği bir fiilden dolayı günahkâr saymaz. Ama bazı şeyler ya tercüme hatasından veya daha sonra insanlar tarafından ilave edilmiş olabilir. Mesela Michael Angelo tarafından yapılan meşhur Musa heykelinde iki boynuz vardır.
Tevrat’taki ifadeye göre, Sina dağından inerek Allah’tan aldığı ‘On emri’ İsrailoğullarına getirirken başında iki Corn görünmüştü. Corn önce boynuz olarak anlaşılmıştı. 1956’larda Kumran’da bulunan İbranice metinlerin incelenmesinden ‘Corn’un boynuz olmayıp, hale manasına geldiği ortaya kondu. Hz. Meryem’e tanrıçalık vasıfları 4. Efes Konsülü’nde, tanrıça Kıbela’dan alınıp verilmişti. Prof. Dr. Eva de Vitray-Meyerovitch diyor ki: ‘Hangi hakla -sanırım 1943’te- Assomption (Hz. Meryem’in göğe kaldırılması) dogması ilan edilebiliyor? (...) Alın şu Tanrı’nın Oğlu ifadesini. Grekçede Uios Theou denilir. Tam olarak ne demek bu? Arapça gibi İbranicede de oğul kelimesi için iki kelime vardır: Bedene göre oğul, ruha göre oğul. Küçük bir çocuğa -‘Oğlum, git bana sigara al’, dediğinizde bu o çocuğun sizin oğlunuz olduğu manasına gelmez. Halbuki Grekçede oğul için sadece bir tek kelime vardır.’ (İslam’ın Güleryüzü) Büyük ihtimal İncil’in Aramca aslında o kelime ‘Allah’ın kulu’ yani ‘abdullah’ manasına idi. Zaten Kur’an-ı Kerim’de abdullah kelimesi iki yerde geçer. Meryem Suresi’nin 30. ayetinde geçen Hz. İsa aleyhisselam hakkındadır. Cin Suresi’nin 19. ayetinde geçen ise Hz. Muhammed aleyhisselam hakkındadır. Mart 1997’de Avusturya’nın Almanya sınırında bir kayak merkezi olan Badfuş’ta görüştüğümüz Melekler Hareketi’nin kurucusu yaşlı papaza, Hz. İsa aleyhisselamın doğumu ile ilgili olarak: ‘Kur’an-ı Kerim’de ‘Derken doğum sancısı onu (Meryem’i) bir hurma ağacına dayanmaya zorladı. ‘Ay dedi, n’olaydım, keşke bu iş başıma gelmeden öleydim, adı sanı unutulup gitmiş biri olaydım.’ derken, ona alt taraftan şöyle seslendi: ‘Sakın üzülme! dedi, Rabbin senin alt yanında bir su arkı meydana getirdi. Haydi, hurma dalını kendine doğru silkele, üzerine taze hurmalar dökülsün. Artık ye, iç, gözün aydın olsun eğer herhangi bir insana rastlarsan: -Ben Rahman’a oruç adamıştım de, o sebeple bugün hiç kimseyle konuşmayacağım.’ (Meryem Suresi, 19/23-26) buyuruluyor. Bugün artık, hurmanın doğumu kolaylaştırma ve süt artırma özelliği, suyun ve su sesinin de doğumu kolaylaştırma ve anneyi rahatlatma vasfı ilmi ve tıbbi araştırmalarla tespit edilmiştir. Halbuki, bugün Amerika’da ve Avrupa ülkelerinde Hz. İsa’nın doğumunun bir ****** ağılında veya koyunların kuzuların bulunduğu bir mağarada gerçekleştiğini ifade eden temsili maketlerle karşılaşıyoruz. Bu meselelerin aslı nedir?’ dediğimde şöyle bir cevap vermişti: ‘Kur’an’ın dediği doğrudur. Çünkü Hıristiyanlığın ilk yayıldığı bölgelerde insanlar, mağaradan çıkmış yarı ilah kabul edilen bir şeye inanıyorlardı. Bizimkiler, herhalde, İsa’nın doğuşunu da, eğer ona benzetirsek, insanlar daha kolay iman ederler diye böyle bir şey uydurmuş olabilirler.’ demişti. Ayrıca Hıristiyanlıktan önce de bazı Avrupalılar, ‘İnsanlar eğer günah işlemezlerse, ilahlaşırlar. Onun için günah işlemeleri lazımdır.’ diye bir anlayışa sahiplerdi. Bu bakımdan doğuştan günahkar olma anlayışı da bu felsefeden Hıristiyanlığa karışmış olabilir. Çünkü gerçek Hıristiyanlık, Allah’tan geldiğinde İslamiyet’ti. Her çocuk da İslam fıtratı üzere doğar: Bu cevap onu düşündürmeye sevk etmişti.