Bir yerleriniz yaralanmıştır mutlaka, ya düşmüşsünüzdür çocukken, ya da
incinmişsinizdir aşıkken
Kapanmaz sandığınız ne yaralar kapanmıştır
Durmaz sandığınız ne kanlar pıhtılaşmıştır kabuk bağlayıp
Hani efkar bir sis gibi çöktüğünde başınıza
Bir yüz ararsınız
Tüm yüzlerle yerdeğiştiren gözlerinizde
Yaranızı kanatan
Hep ağrıyan yerinize değmek istercesine
Mazoist bir duygu çöreklenir beyninize
İşte o zaman
Yalnızlığın atlıları
Boşanıp dizginlerinden
Karanlıkları getirirler doludizgin
Bir dönülmez sefere çıkar düşünceler
Tozduman içinde göz gözü görmez
Ve anlaşılmaz sesler
Çıkararak
Bağırarak
Haykırarak
Duyulmak istersiniz
Duyulmazsınız
Kanayan yerleriniz görünmez karanlıkta
Yalnızsınızdır yalnızlıkla
Yüzler silinir
Acılar diner
Gün ışır
Yorgun bir gecenin sabahına
Yaşananlar zamana karışır
Ve insan yeni acılar için
Geçmiş acılara alışır.
Başkaları gitmiş olur, gidince;
Bir sen yakınsın, uzakta kalınca..
Gözlerine sağlık
yitik bir ülkenin son şarkısıdır çalınan
bir marşa dönüşür gidişine adanan tüm sözler
kelimeler anlamını yitirir
göndere çekilen yalnızlığıdır
öykülerimin
rüzgarla savrulurken tutar ya bedeni ipler
yaralanır gidemeyişine gökyüzü
sımsıkı sarar seni direkler ve halatlar
kalıverirsin orada gecelere katılarak
kimi zaman üşüyerek
kimi zaman ıslanarak
kaybolan gidişlere dair ya herşey
sen yine de sımsıkı sarılan iplerden ve direklerden kurtul
gittiğin adreslerde
seni bekleyenler olduğunu göreceksin...
bir İstanbul/Hasret şarkısıdır çalınır
denizden bir rüzgar gelir
ve sen dalga dalga sahiller vurursun...
Başkaları gitmiş olur, gidince;
Bir sen yakınsın, uzakta kalınca..
Nasıl geçti habersiz o güzelim yıllarım
Bâzan gözyaşı oldu, bâzan içli bir şarkı
Her ânını eksiksiz, dün gibi hatırlarım
Dudaklarımda tuzu, içimde durur aşkı
Hani o saçlarına taç yaptığım çiçekler
Hani o güzel gözlü ceylânların pınarı
Hani kuşlar, ağaçlar, binbir renkli çiçekler?
Nasıl yakalamıştım saçlarından bahârı?
Ben hâlâ o günleri anarsam yaşıyorum
Sanki mutluluğumuz geri gelecek gibi
Hâlâ güzelliğini kalbimde taşıyorum
Dalından koparılmış beyaz bir çiçek gibi
(Teoman Alpay)
Çağların bilgeliğini ara , ancak dünyaya bir çocuğun gözleriyle bak.
yitik bir ülkenin son şarkısıdır çalınan
bir marşa dönüşür gidişine adanan tüm sözler
kelimeler anlamını yitirir
göndere çekilen yalnızlığıdır
öykülerimin
rüzgarla savrulurken tutar ya bedeni ipler
yaralanır gidemeyişine gökyüzü
sımsıkı sarar seni direkler ve halatlar
kalıverirsin orada gecelere katılarak
kimi zaman üşüyerek
kimi zaman ıslanarak
kaybolan gidişlere dair ya herşey
sen yine de sımsıkı sarılan iplerden ve direklerden kurtul
gittiğin adreslerde
seni bekleyenler olduğunu göreceksin...
bir İstanbul/Hasret şarkısıdır çalınır
denizden bir rüzgar gelir
ve sen dalga dalga sahiller vurursun...