Can Dündar' dan

Yaşanmış düşündürücü ve duygulandığımız yazılar.
Kullanıcı avatarı
commando
R.Ö.Y. 1. Etap Şampiyonu
R.Ö.Y. 1. Etap Şampiyonu
Mesajlar: 2119
Kayıt: 14-04-2005 13:18

Mesaj gönderen commando »

Can Dündar dan

Ben üniversitedeyken bıyıklıydım.Bıyık sevdiğimden mi?
Hayır!
Yakıştığından?
Hayır!
Bıyıklıydım, çünkü bıyık yasaktı.

12 Eylül, YÖK aracılığıyla hem öğretim üyelerine, hem öğrencilere bıyığı yasaklamıştı.Bize tıraş dersi verenlere öyle kolay lokma olmadığımızı göstermek, kesmemekte direnen hocalarımızı sahiplenmek için hemen hepimiz bıyıklıydık.
Bıyık bir simge miydi?
Evet!
Possa solcuyduk, sarkıksa sağcı, imam bıyığıysa İslamcı...
Ne zaman kestik?
Yasak kalktığı zaman...

* * *

Evet, türban da bir siyasal simgedir.
Demirel'in fötr'ü, Ecevit'in kasketi kadar "temsili bir simgedir."
Toplumsal iletişimin zayıf olduğu baskıcı toplumlarda herkes, simgeleri aracılığıyla konuşur birbiriyle...Cem Uzan yolsuzlukla suçlandığı dönemde saflığı simgeleyen bembeyaz bir gömlekle çıkıyordu kitlelerin karşısına...Baykal, Ecevit'e karşı gençliğini kanıtlamak için kot giyiyordu.Meclis'te bir milletvekili "laiklik simgesi" kravatını beline bağlıyordu.Çiller askerle dağa çıkarken oğlunun botunu giyiyordu.
Simgeler konuşuyordu.

* * *
Bu anlamda türbanın siyasal bir simge olduğunu tekrarlayıp durmanın bir yararı yok.Onu simge olmaktan çıkaracak şey, ardındaki soruna çözüm bulmaktır.
"Arabistan'a gitsinler" demek çare değil.
Aynı ses 40 yıl önce de "Komünistler Moskova'ya" demişti. Bu, solcuları Moskova'ya göndermeye değil, gençleri kamplaştırıp sokaklara dökmeye yaradı.
"Türbanlılar Arabistan'a" çağrısı da aynı işe yarar.
Nitekim Erdoğan'ın "Sen git Arabistan'a" cevabıyla amaç hasıl olmuş, kamplar yerlerine kurulmuş, tribüne oynayanların gösterisi başlamıştır.
"Komünistler Moskova'ya gitsin", "Türbanlılar Arabistan'a",
"Kürtler Barzani'nin yanına..."
Sadece sürgün müdür, siyasetçinin üretebildiği çözüm?

* * *

Beni asıl şaşırtan, doğrudan kadınların canını yakan bir konunun sürekli erkekler arasında tartışılıp durması...Baba baskısıyla örtünmeye zorlanan onlar...
Gönüllü örtündüyse de okul kapısında düşman gibi görünen onlar...
Türbanı çıkarıp peruk takmaya zorlanarak ikiyüzlülüğe itilen onlar...
Okuldan atılıp bu kez de koca baskısının koynuna atılan onlar...
"Örtün" ya da "Açıl" diye itilip horlanan, üzerlerinden siyaset yapılan onlar...
"Siz ne hissediyorsunuz?" diye hiç sorulmayan o kızlar, kadınlar, kendileri adına ya da kendilerine karşı konuşarak prim yapmaya çalışan erkeklerin malzemesi, pasif izleyicisi konumundalar.

* * *

Çözüm için ne Demirel'e ne Erdoğan'a ihtiyacımız var.
70 model kamplaşmalara, laf cambazlıklarına, ucuz polemiklere karnımız tok artık...Kimsenin sürülmesine de razı değil gönlümüz...
Asıl ihtiyacımız olan şey "empati"...
Karşımızdakinin derdini, mesajını, kaygısını anlayabilmek...
Hayata bir de onun penceresinden bakabilmek...
Herkesin birbirine saygı içinde, özgürce var olabileceği ortak bir yaşam için çözümler üretebilmek....
Siyasetin işidir bu...
Yapabilen büyür, yapamayan gider: Suudi Arabistan'a değil; tarihin çöplüğüne...
[b] Biri Ecdadima Küfrettimi boğarim.
Boğamasamda yanımdan kovarım..
Yumuşak başlıysam kim dedi uysal koyunum..
Kesilir ama çekmeye gelmez boynum..
Mehmed Akif Ersoy [/b]
ciyus
Slow Friend
Slow Friend
Mesajlar: 18
Kayıt: 18-05-2006 11:19
Konum: İzmir

Mesaj gönderen ciyus »

Bavulları hep toplu durmalı insanin...
Bir gün telefonların hiç çalmayabileceği hesaplanmalı...
Tül perde arkasından misafir yolu gözlemekten vazgeçmeli...
İhanetlere, terk edilmelere, bir başına bırakılmalara hazırlıklı olmalı...
Yalnızlığa alışmalı...
Çünkü "omuz omuza" günlerin vakti geçti.
Dayanışma, günümüzün borsasının değer kaybeden hisse senetlerinden biri artık...
Bireyin kesif çağı, geride kırık dökük yalnızlıklar bıraktı.
Terörün bile bireyselleştiği çağdayız.
Zaman, birlikten kuvvet doğurma zamanı değil;
Zaman, tek başına dimdik ayakta kalabilmeyi becerme zamanıdır...

İşte o yüzden alışmalı yalnızlıklara...
Sokaklar dolusu ıssızlıkla baş başa yaşamayı göze almalı insan...
Güvendiği dağlardaki karlara bakıp ders çıkarmalı...
Hüzünlü bir şarkıyla paylaşılan gecelerde başını dayayacak bir omuz arama huylarından vazgeçmeli...
Sofrada tek tabağa, tabakta az yemeğe alışmalı...
Romanlardan, yalnızlığı yücelten paragraflar asmalı evin en görünür duvarlarına...
"Yalnızlık paylaşılmaz/Paylaşılsa yalnızlık olmaz" Dizeleriyle başlamalı güne...
Telesekretere "Su anda size cevap verebilecek kimse yok! " denmeli, "Belkide hiç olmayacak..." cevapsızlığa, sessizliğe ısınmalı...
Oysa sessizlik haksızlığa alkıştır. Haklılığın onuru yaşatır insani...
Susmanın utancı öldürür... O yüzden en sessiz gecelerde "Doğruydu, yaptım" la teselli bulmalı insan.

Feryada komşuların yetişmemesine,
Soğuk duvar diplerinde sessizce ağlaşmaya alışmalı...
Kendiyle hesaplaşmaya çalışmalı...
Gece yastıkla ağlaşmaya, sabah aynayla gülüşmeye,
Kendiyle hüzünlenip, kendiyle keyiflenmeye hazır olmalı...
Hep başını alıp gidebilecek kadar cesur,
Ama hep kalıp savaşacak kadar gözü pek olabilmeli...
Sessizliği, sese dönüştürebilmeli...
Ve sırt çantasını her daim hazır tutmalı insan...
Yollarla barışmalı...
Yalnızlığa alışmalı...




Can Dündar
[url=http://imageshack.us][img]http://img129.imageshack.us/img129/6683/d370a949e03id.jpg[/img][/url]
Kullanıcı avatarı
basim_belada
Quick Friend
Quick Friend
Mesajlar: 56
Kayıt: 03-09-2006 22:45

Mesaj gönderen basim_belada »

can dündar yine taşı gediğine oturtmuş :)
Cevapla
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

Kimler çevrimiçi

Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 1 misafir