Uy fıkra gibi da...

[vişne]

"Karadenizliler öyle olaylara imza atıyor ki bunlar zaman zaman kendilerini konu alan fıkraların çok ilerisine geçiyor. Bu da aynı bölgenin insanı olarak bana büyük bir keyif veriyor. Çünkü, övünmek gibi olmasın şu üç günlük dünyaya renk kattığımız gün gibi ortada.

"Baş kahramanları hemşerilerim olan bu haberleri bir kenara koymaya başladım. Fıkra ötesi haberler birikti ve sonunda bu kitap ortaya çıktı. İçlerinde neler yok ki… Ahşap yangın merdiveni, çatıdan diğer eşyalar gibi buzdolabını da kardeşine atan kişi, çay ocağı yerine tarihi kaleyi mühürleyen polisler, yetiştirmek istedikleri hastayı almadan Rize'den Trabzon'a tam gaz gidenler, “cansız manken”i bıçakla kontrole kalkışan 70'lik dede, cami ile 50 metre uzağındaki minaresi arasında koşup duran imam, “cep telefonlarınızı bırakın” diyen Bakan'a numaraları yerine aygıtları bırakanlar, beslediği boğa şişmanlayınca ahırdan çıkaramayan adam, ona inat yaptığı çerçeveyi çıkarabilmek için işyerinin duvarını yıkmak zorunda kalan marangoz...

Ve daha neler neler..." demiş kitabı için Nurettin İğci.

Kitabından bir kaç alıntı ise;

- Trabzonspor-Fenerbahçe maçında hoparlörlerden anons yapılır: “İşitme engelli Ali Kahraman, Ali Kahraman stad kapısından bekleniyorsunuz!”

- Rize Müftü Mahallesi imamı Ramazan’da akşam ezanını okuması için bir öğrenciyi görevlendirir. Öğrenci kapalı sandığı mikrofona, pratik yapmak için ezan okur. İmam durumu fark edip minareye çıkar ve ezan vaktinin gelmediğini duyurur. Ama geç kalmıştır ve mahalleli orucunu çoktan açmıştır.

- İki arkadaş Devlet Bakanı’na bir şikayet için giderler. Bakanı binadan çıkarken yakalarlar. İşinin acele olduğunu söyleyen Bakan “Cep telefonlarınızı bırakın ben sizi ararım” der. İki arkadaş da, cep telefonlarını bakanın sekreterinin masasına bırakarak, çıkıp gider...

- Rizeliler Trabzon’a doğru gelirken elektrik direğinde birini görür. Adam ayakkabısını çıkarmış sallamaktadır. Elektiriğe kapıldığını düşünerek kurtarmak için kalasla adama vurmaya başlarlar. Adam düşer. Olayı gören Trabzonlular arkadaşlarının dövüldüğünü zannedip Rizeliler’e saldırır. Kavgayı polis zor yatıştırır!

- İşi bilmeyen ortak aranıyor
Trabzon Maraş Caddesi’ndeki boş bir iş yerinin camına “Rıfat Güney Rusya’da işlerinin bozulduğu için parası çok, işi bilmeyen ortak aranıyor” tabelası asılır. Görenleri hayrete düşüren bu tabela ilanına karşılık 8 kişinin başvuruda bulunması daha da ilginç...

- Hastamız nerede?
Trabzon Farabi Tıp Fakültesi’ne gelen iki araçtan birinden inen Karadenizli bağırır: “Çabuk sedye getirin.” Arkadaki diğer otomobile de dönerek: “Acele edin hastayı yavaş çıkarın” der. Seslendiği otomobilden şu cevabı alır: “Hasta sizin arabada değil mi?” Rize’den gelen iki araç da acil hastayı evde unutmuştur.

[vişne]

Karadenizlilerin hoş görüsü ve hayata çoğumuzdan fazla mizahi bakmaları hepimizce bilinir.
Sunay Akın'ın bizzat kendisinin başından geçen ve anlattığında çok güldüğüm bir hadise geldi aklıma.
Üstat Rize'den İstanbul'a döneceği gün bir taksiye biner. Yol boyunca şöförle hoşbeş ederken kırmızı ışık yanar ve dururlar. Yeşil yandığında ise oldukça tonton ve iş bilir taksi şöförü amcamız gaza basar ama araba hareket etmez. Bir daha dener. Bir daha. Bir daha. Ama yok. Çalışmaz. Bu sırada arkalarında bekleyen arabanın şöförü elini çekmeksizin kornaya basar. Birden amca bey alır anahtarı ve hızla iner arabadan. Şairimiz bu anda bir kavga çıkacağını düşünür. İzlemeye koyulur.
Amca bey arkadaki arabanın yanına gelir ve :
- Ne basaysun da?
* Seni mi bekleyeceğiz????
- (Uzatır anahtarı) Haçan sen çalıştırabiliyorsan çalıştır arabayı. Ben o sırada senin yerine kornaya basmaya devam ederim.....
!!!!!