ORUÇ tutmamanın mazereti olabilir mi?
Kimi insanlar basit mazeretler öne sürerek oruç tutmuyorlar. Kendilerine neden oruç tutmadıkları sorulduğunda ise çeşitli mazeretler uyduruyorlar. Sizden ricamız, oruç tutmamayı mubah kılan mazeretleri bizlere açıklar mısınız?
CEVAP: Oruç tutmamayı mubah kılan özürleri birkaç kısımda özetleyebiliriz:
1.Hasta Olmak:
Oruç tutmamayı mubah kılan özürlerin başında hastalık gelir. Hasta, nefsinin telef olmasından veya bir azâsını kaybetmekten korkarsa, icma ile oruç tutmaz 1 İmam Merginanî "Hastalığın artması veya uzaması bazen ölüme götürebilir. Bu durumda ondan sakınmak (artmasından veya uzamasından kaçınmak) vacip olur." 2 hükmünü zikretmiştir. Peki, bunun tespiti nasıl olacaktır? Hanefî fukahası, "hastalık tecrübeli veya fıskı zâhir olmayan Müslüman bir doktorun haber vermesi ile sabit olur." 3 hükmünde ittifak etmiştir. Sonuç olarak, mü'min, adil ve mütehassıs bir doktorun, mükellefin sıhhî durumu ile ilgili hükmü esastır.
2.Sefere Çıkmak (Yolculuk):
Ramazan�ı Şerif ayında sefere çıkacak olan bir mükellef, geceden oruca niyet etmeyebilir. Bu mubahtır. Ancak oruca başladıktan sonra yolculuğa çıkan kimse için o günün orucunu bozmak mubah olmaz. Şayet devam etmeyip, yolculuğa çıktıktan sonra iftar etmiş olursa, bu kimseye sadece kaza gerekir, kefâret gerekmez. Ancak önce orucunu bozup, sonra yolculuğa çıkan kimsenin durumu böyle değildir. Bu durumda olan kimseye hem kaza hem kefâret gerekir. 4
3. ihtiyarlık:
Oruç tutmaya gücü yetmeyen ihtiyar kimse iftar eder ve her gün için bir yoksula fidye verir. Şayet oruç tutmaya gücü yeterse yani kâdir olabilirse, fidye bâtıl olur. Çünkü fidyenin oruca halef olabilmesinin şartı, acziyetin devam etmesidir. İhtiyarlığın hangi yaşta başladığında ihtilaf edilmiştir. Fetavayi Hindiye'de "Şeyh�i fânî; ölümüne kadar her gün kuvveti noksanlaşan kimsedir ki, bunlar tekrar kuvvet bulamadan vefat ederler." Bu durumda olan kimseler dilerlerse fidyelerini ramazan ayının başında bir defada verirler. İsterlerse bunu ayın sonuna bırakırlar. Şayet fidye verdikten sonra oruç tutmaya güç yetirirlerse, vermiş oldukları fidye batıl olur. Önceden tutamadıkları oruçları da kaza etmesi gerekir. 5
4.Hamilelik ve Çocuk
Emzirmek:
Zann�ı galip ile kendi hayatından veya çocuğunun hayatından korkan hamile veya anne olsun, sütanne olsun, emzikli kadın oruç tutmayabilir.6 Veya oruçlu olduğu hâlde orucunu açabilir. Bu durumda kendilerine kefâret de gerekmez. Daha sonra oruçlarını kaza ederler.
5. Hayız ve Nifâs Hâli:
Bilindiği gibi hayız ve nifâs hâlinde olan kadınların oruç tutmaları haramdır. 7 Hz. Aişe validemizden, "Bizlerden birisi Resûl�i Ekrem zamanında hayızdan temizlendikten sonra orucunu kaza eder, namazını ise kaza etmezdi." sözü rivayet olunmuştur. Dolayısıyla hayız ve nifâs halinde iken geçen ramazan�ı şerif orucunu bilahire kaza etmek esastır.
Fidyenin Hükmü ve
Miktarı:
"Hidaye" adlı eserde "Oruç tutmaya gücü yetmeyen yaşlılar iftar ederler ve her günün orucuna bedel olmak üzere bir fakiri sabahlı akşamlı doyuracak şekilde fidye verirler."8 hükmü zikredilmektedir. Malûm olduğu üzere fidye; buğday, arpa, üzüm ve hurma gibi yiyecek maddeleri esas alınarak hesaplanır. Asgarî miktar buğdaydan yarım sa' (1667 kg.), arpa, hurma ve üzümden bir sa' (3334 kg.)'dır. Bunların bizzat kendileri verilebileceği gibi bedelleri de verilebilir.
Beyan Dergisi