17 Agustos 1999 unutma unutturma

Paylaşmak istediğiniz aklınıza gelen konular, olaylar..
Cevapla
Kullanıcı avatarı
Nefret
Best of TurkiyeForum
Best of TurkiyeForum
Mesajlar: 1301
Kayıt: 25-06-2003 04:25
Konum: At izi it izine karıştı mı bende anında araziye karışırım
İletişim:

17 Agustos 1999 unutma unutturma

Mesaj gönderen Nefret »

Download



* Lütfen yazının üzerindeyken sağ tuş yapıp "Hedefi Farklı Kaydet.." yazısını seçerek klibi bilgisayarınıza indiriniz..
En son Nefret tarafından 17-08-2005 03:01 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
Emek verildikçe,özlemi çekildikçe ve de hasreti çekildikçe büyüyen birşeydir aşk.
Kullanıcı avatarı
Nefret
Best of TurkiyeForum
Best of TurkiyeForum
Mesajlar: 1301
Kayıt: 25-06-2003 04:25
Konum: At izi it izine karıştı mı bende anında araziye karışırım
İletişim:

Mesaj gönderen Nefret »

Üzerinden 6 yıl geçti..

Kaybettiklerimizin acısı hala kalbimizde.. Hepsini rahmet ve dua ile anıyoruz..


[ resmi görüntülemek için tıklayın ]


18 Ağustos 1999

Alıntı:

[ resmi görüntülemek için tıklayın ]

Türkiye'nin batısı yıkıldı. Yetkililer hayat kurtarmada aciz kaldı. Başbakan Ecevit: Elektrik yok, su yok, ekmek yok

[ resmi görüntülemek için tıklayın ]
Acımız çok büyük

Türkiye'nin kuzeybatasını dün sabaha karşı uykuda yakalayan 6.7 şiddetineki deprem sonucu bine yakın kişi ölürken, beş bini aşan kişi de yaralandı


Türkiye'nin kuzeybatı ve batısı dün sabaha karşı saat 03.02'de meydana gelen depremle yıkıldı. Merkez üssü İzmit - Adapazarı olan 6.7 şiddetindeki depremde yaklaşık bin kişi yaşamını yitirirken, beş bini aşkın kişi de yaralandı. Başta Kocaeli, Sakarya, Yalova ve İstanbul olmak üzere, Marmara ve Trakya'yı beşik gibi sallayan, güneyde Marmaris'ten bile hissedilen deprem 45 saniye boyunca sürdü. Türkiye'yi uykuda yakalayarak binlerce binayı harabeye çeviren depremin derinliği, dipten yukarı doğru 16 kilometre 850 metre olarak belirlendi. Afet, mevzuata aykırı biçimde eksik malzemeyle yapılan binaların insanlara mezar olduğu gerçeğini bir kez daha gözler önüne serdi.
Akşam saatlerine kadar süren kurtarma ve enkaz temizleme çalışmaları sonunda resmi kayıtlara göre ölü sayısı 721'i bulurken, yaralı sayısı beş bini aştı. Yetkililer, depremin yıkıcı etkisini hisseden kentlerde enkaz altında çok sayıda insan olduğunu ve bu nedenle can kaybı sayısının artabileceğini belirttiler. Depremden en çok İzmit, Adapazarı, Gölcük, Yalova, Bolu'nun Düzce, Çilimli, Gölyaka, Gümüşova ilçeleri, İstanbul, Bursa, Zonguldak ve Eskişehir etkilendi.
Deprem sonucu İzmit Tüpraş tesislerinde yangın çıktı, başta İstanbul - Ankara TEM otoyolu olmak üzere bazı karayolları kapandı, yollarda kayma, asfalt kırılmaları oldu, çok sayıda köprü de kullanılamayacak kadar hasar gördü.

Sakarya'da gözyaşı

Adapazarı'ndaki çok sayıda bina çökerken komşu binaları da biblo gibi yere savurdu. Eksik malzemeyle bitişik nizam inşa edilen binaların enkazı tüyler ürperten bir manzara oluşturdu. Kentin en işlek caddesi Çarka'da depremin faturası ağır oldu. Şeker ve Hacıoğlu mahalleleri ile Sedat Çiftetepe Caddesi'nde binaların yarısı ağır hasar gördü.

Milliyet

19 Ağustos 1999

[ resmi görüntülemek için tıklayın ]

Yabancı ülkelerden koşup gelen kurtarma ekiplerine tercüman bile verilemiyor.

Ekmek sıkıntısı görülüyor. Elektrik ve su hala kesik. Haberleşme düzelmedi.

Milli gelirde Türkiye'nin en zengin ili olan Kocaeli, hastane yoksulu çıktı.

Depremin şiddeti bile tam ölçülemedi. Kandilli 6.7 dedi, sonra düzeltti: 7.4.

Devletin personeli depremde çalışmadı


Büyük bir yıkım yaşanan Adapazarı'nda kurtarma çalışmaları, resmi personelin görev başına getirilememesi ve araç yokluğu yüzünden yapılamıyor


Nazım Alpman Adapazarı


Adapazarı'na doğru yola çıktığımızda dünkü Milliyet'in son kalıpları için de kısa notlar geçmeyi planlıyorduk. Normal olarak bir buçuk saatte almamız gereken yolu, depremin olağanüstü koşullarını da dikkate alırsak üç saatte rahat rahat katedebilirdik.
Ancak gazetedeki hesap E - 5'e pek uymadı. Gebze'ye kadar gevşek ve akıcı karayolu trafiği, Hereke'de sıkışmaya başladı. Karşı yönden gelen araçların neredeyse tamamı 41 plakalı araçlar... Tüpraş'taki yangının paniği yollara vurmuş, İzmit, İstanbul'a akıyordu.
Eski adı Tütünçiftlik olan Körfez ilçesine geldiğimizde kent tamamen boşalmış gibiydi. İzmit yönüne doğru ilerledikçe yol kenarında yalvaran bakışlarla otostop yapan ailelerle karşılaştık. Tüpraş gerçek bir cehennem olmuştu.
Otomobili olanlar şanslıydı. Olmayanlar eş dost ve akrabalarının veya komşularının kamyonlarıyla kaçıyorlardı.
"Nereye gidiyorsunuz?"
"Bilmiyoruz, 'kaçın' dediler kaçıyoruz."
İçi tıklım tıkış dolmuş otomobil fotoğrafları çektik. Tam yanımızda bir Toros'un içi insan dolu, yatanlar bile var. Bağaj kapağı açık. Arkada oturmuş iki kardeşin arasından bir tabut uzanıyor! Ağabeylerinin cesedini İstanbul'dan almışlar memlekete götürüyorlar.
Körfez çıkışı yol, tam anlamıya kilitlendi. Araçlar ters yönden iki şerit halinde gelmekteydi. Bu koşullarda Adapazarı'na yedi saat sonra girebildik. İstanbul - Ankara trafiği, E - 5 üzerinden şehiriçi formunda ilerliyordu.
Adapazarı'na giren Adnan Menderes Bulvarı ürperti verdi. Ama bu daha bir şey değil. Kentin merkezine yaklaştıkça karşılıklı olarak caddeye doğru eğilmiş dev mezar taşları gibi duran apartmanlardan korkmamak mümkün değil.
Bir kurtarma çalışması yapılmakta. Otomobillerin farlarının o yöne doğru çevrilmesini istiyorlar. Kurtuluş için sabahı beklemek gerekiyor.
Adapazarı'nın merkezi, vilayet binası çevresindeki jeneratör sayesinde etrafa aydınlık saçıyordu. Bu soluk sarı ışık, enkaz altında yakınları olanların da umut ışığı... Meydanın ortasına kurulan "Kriz Masası", yeni krizlere neden oluyordu.
"Ben Almanya'dan geliyorum, sizde yaralı ve kayıpların listesi var mı?"
"Öyle bir listemiz yok!"
"Akrabalarımı arıyorum, evleri yıkılmış..."
"Hastaneye bakın."
Kriz Masası'nın bu bölümünde sadece yıkıntı altında kalmış olanların kayıtları yapılıyor. Önceki gece yarısına kadar 350 ev için enkaz altında kalmış 2 bin 457 kişinin kayıtları yaptırılmıştı.
Masanın önüne yaşlı bir adam geldi. Niyazi Özçelik, eşi, kızı ve iki torunu için yardım istiyordu.
"Enkaz altından ses geliyor mu?"
"Hayır gelmiyor... Ama benim de sesimi duymamışlardı."
"Sen de mi içerdeydin?"
"23 saat kaldım, şimdi çıkarttılar."
Özçelik, kızıyla bir kere işaretleşmişler. Ona "baba" diye seslenmiş. Sonra bir daha duyamamış. Kriz Masası'ndan vinç, dozer istedi. Ama onların elinde de yok ki! Adapazarı Belediyesi'nin hizmet ve itfaiye binaları çökmüş. İtfaiye araçları enkaz altında...
İsmi bizde saklı bir yetkili Adapazarı'nın gerçek hizmet dramını açıklıyor:
"Devlet adamlarını toplayamıyor ki..."
"Nasıl?"
"Adamın evi yıkılmış, karşıda çimenlerde eşi ve çocuklarıyla oturuyor, 'gel çalış' diyorsun gelmiyor."
Bu durumu daha sonra Vali Yardımcısı Celal Dinçer daha somutluyor:
"Kendi personelimizle iş yapamıyoruz. Şube müdürlerimiz içinde enkaz altında bulunanlar var. 20'den fazla polisimiz öldü. Kendisinde bir şey yoksa evi yıkılmış, annesini ya da babasını kaybetmiş."
"Neye ihtiyacınız var?"
"Su tankeri, arazöz, battaniye, yiyecek, çadır ve nitelikli eleman istiyoruz."
Biz vali yardımcısıyla konuşurken ağlayarak gelen kadın yalvarıyor:
"Bakın ben doktorum, insanların hayatlarını kurtardım. Ama şimdi çaresizim. Çark Mahallesi'nde enkaz altında sağ insanlar duruyor. Ev iki gündür yanıyor, n'olur bir şeyler yapın!"
Vali yardımcısı "evet" diyemiyor, çünkü elinde araç gereç yok. Tam bu sırada Ankara'dan vinç, dozer ve kepçe getirmiş bir sorumlu geliyor. Celal Dinçer, sevinçle direktif veriyor:
"Hemen Çark Mahallesi'ndeki yangına gidin!"
"Sayın Valim ben yabancıyım, orasını bilmiyorum."
Vali sağa sola bakınıp birini buluyor ve yolluyor. Bu sefer de bir başkası karşısına geliyor. Yapacağı çok şey yok.


Ölüm tarlasında doğan umut...


Depremden en fazla etkilenen yerlerin başında gelen Adapazarı, sessiz bir "ölüm tarlası"nı andırıyor. Bu talihsiz kentte ölüm nereden ve nasıl geleceğini belli etmiyor. 15 gün önce büyük bir sel felaleti yaşayan Adapazarı'nda bu kez de depremin acı çığlıkları duyuluyor.
Bu çığlıklar arasında dün umut dolu bir başka çığlık yükseldi. Genç anne Zehra, kızını ölüm acıları arasında açıkhavada sezaryenle dünyaya getirdi. Bir yanda ölüm diğer yanda doğum... Nazım Hikmet sanki 50 yıl öncesinden onu karşılamıştı: Hoşgeldin bebek / Yaşama sırası sende / Senin yolunu gözlüyor / Tren kazası, uçak kazası, iş kazası / Yer depremi falan..."


Milliyet

20 Ağustos 1999


Almanya'dan gönderilen 2 bin 500 çadır, işlemler için gümrükte bekliyor.

83 kişinin öldüğü Hicret Apartmanı faciasında müteahhit 1.5 yılla kurtuldu

Deprem Fonu'nda sadece bir milyon lira var. Depremzedeye iki paket sigara.

Deprem bölgelerinde salgın hastalık tehdidi büyüdü. Devlet, buna da seyirci.




[ resmi görüntülemek için tıklayın ]


Yabancı ülkelerden koşup gelen kurtarma ekiplerine tercüman bile verilemiyor.

Ekmek sıkıntısı görülüyor. Elektrik ve su hala kesik. Haberleşme düzelmedi.

Milli gelirde Türkiye'nin en zengin ili olan Kocaeli, hastane yoksulu çıktı.

Depremin şiddeti bile tam ölçülemedi. Kandilli 6.7 dedi, sonra düzeltti: 7.4.


Devletin personeli depremde çalışmadı


Büyük bir yıkım yaşanan Adapazarı'nda kurtarma çalışmaları, resmi personelin görev başına getirilememesi ve araç yokluğu yüzünden yapılamıyor


Nazım Alpman Adapazarı



Toplu mezar
Kamyon mısır tarlasına yanaşıyor. Arka kapağı açılıyor. Çarşafa, battaniyeye sarılı cesetler indiriliyor. Yere yayılıyor. Dozer faaliyete başlıyor. Kepçe toprağı yarıyor, upuzun bir çukur açılıyor. Ölüm çukuru bu. Toplu mezar...

Ne kefen ne tören
Çocuk, genç, yaşlı cesetler dizi dizi aynı çukura atılıyor. Dozer, çukuru kapatıyor. Ne yıkama, ne kefen, ne tören. Yer, Adapazarı Serdivan tepesi. Depremin üçüncü günü. Çürümüş sahipsiz cesetler salgın tehdidine karşı böyle gömülüyor. Deprem, insanlığı öldürüyor...

Milliyet
Emek verildikçe,özlemi çekildikçe ve de hasreti çekildikçe büyüyen birşeydir aşk.
Kullanıcı avatarı
vega
Fast Friend
Fast Friend
Mesajlar: 213
Kayıt: 07-12-2004 12:48

Mesaj gönderen vega »

Söz konusu olan deprem, hele ki açıklanan ve açıklanmayan rakamlarıyla binlerce kişinin öldüğü, daha fazlasının ölmekten beter olduğu Marmara Depremi olunca, nutkum tutuluyor. Kelimeler yerine oturmuyor. Gidenler için rahmet ve dua...
Bundan sonrası için de sadece dua, işimiz ona kalmış çünkü...
Somewhere under the sun...
Kullanıcı avatarı
Enchanting
Best of TurkiyeForum
Best of TurkiyeForum
Mesajlar: 7916
Kayıt: 09-06-2005 14:13
Konum: Ankara

Mesaj gönderen Enchanting »

Ölenlere rahmet, ailelerine bas sagligi diliyoruz..
bir gün ve gerçekten, her şey çok güzel ölecek!
Kullanıcı avatarı
IWAS
Best of TurkiyeForum
Best of TurkiyeForum
Mesajlar: 1961
Kayıt: 27-07-2004 15:27
Konum: Tekirdağ

Mesaj gönderen IWAS »

az da olsa hissettiğim bir deprem o geceyi bir daha yaşamak istemiyorum. ve aradan 6 yıl geçmesine rağmen alınan önlemlerin yetersiz oluşu beni son derece üzüyor.
Eşit olmasın diyorsanız, kadınla erkek...
Kara çarşafa girsin diyorsanız,
Yobazın gazabından ürkerek...
Diyorsanız ki, okumasın
Kadınımız, kızımız;
Budur bizim alın yazımız...
Unutun tüm dediklerimi.
Yıkın, diktiğiniz heykellerimi...
Cevapla
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

Kimler çevrimiçi

Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 5 misafir