Ben hiçbir oyundan korkmam mı diyorsunuz demek ki hala SILENT HILL 4: THE ROOM oynamamışsınız
Mutlaka her insanın bir korkulu rüyası vardır. Kimi için soyulmak, kimi için ölmek, kimi için ise kendine değil sevdiklerine zarar gelmesidir bu kabus. Hiçbir düşmanımız olmasa bile illaki bir şeylerden korkarız. Belki tedbirli olmak için, belki de sırf korkmak insanoğlunun ihtiyacı olduğu için. Burada dikkatinizi çekmek istediğim asıl nokta herkesin farklı korkulara sahip olması. Kimisi karanlıktan korkarken mezarlıktan korkmaz, kimisi de mezarlıktan korkar; ama karanlıktan korkmaz. Kısacası herkesi aynı anda korkutmak bence dünyanın en zor işidir. Ama takvim yaprakları 1999 yılını gösterdiğinde Silent Hill adında muhteşem ötesi bir şaheser çıkageldi. Bu oyunu alıp oynayanlar, nasıl bir şeyle karşı karşıya olduklarını anlayamadan yüksek dozajda korku öğelerine maruz kaldılar. Silent Hill, esrarengiz atmosferi ve dramatik sahneleriyle oyuncuyu sarmalayıp korku dolu anlar yaşamaya zorladı. Sonra da oyunu bitirenleri kendi korkularıyla baş başa bıraktı. İşin en ilginç yanı da Silent Hill’i oynayan hemen hemen herkesin aynı korkuları ve aynı duyguları hissetmesiydi.
Birçok insanın Silent Hill’i ekranın arkasına saklanarak veya sesleri tamamen kapatarak oynadığına da şahit oldum yani. Herkesi farklı yönlerden korkutmayı başaran ve zamanla tüm oyuncuların ortak korkusu haline gelen Silent Hill, kabusları süslemek için geri döndü