Takvim Yaprakları & İndependent de Mika

Bildiğiniz fıkralar, komik yazılar, gülmekten yerlere yatacağınız olayları paylaşalım :)
Kullanıcı avatarı
rikimikipiki
Slow Friend
Slow Friend
Mesajlar: 25
Kayıt: 27-02-2009 20:43
Konum: Bursa-İstanbul
İletişim:

Takvim Yaprakları & İndependent de Mika

Mesaj gönderen rikimikipiki »

Karika-turist bir arkadaşınız olarak yazıvermiş bulunduğum kimi düşsel ya da ritüelleri sizlerle paylaşmanın hiç de sakıncası olmadığına kanaat getirdim.

Yaklaşık olarak haftanın 5 günü, belirli saatlerde başlığı güncellemeyi düşünüyorum. Moderatör arkadaşların sayfaya "blog" ya da "günlük" muamelesi yapmayacağı öngörüsünde umarım yanılmayız.

6 Nisan 2008 Pazar

hayatımızı anlamlı kılan şeyler: herhangi bi toplu taşıma aracında, yanımıza oturan ya da oturmak zorunda kalan veyahut tarafımızdan şereflendirilen hanım hanımcık kızlarımıza ETİ Puf ikram etme patavatsızlığımız var ya; işte bu, kesinlikle hayatımızı anlamlı kılar.

günün kelimesi:

cura: mızrap ile çalınan iki veya üç teli bulunan halk sazı/ TDK.

***

Şarapçı dayı: dergaha gidiyoruz, camiye gidiyoruz yine de göremiyoruz abicim, yine de göremiyoruz; zifiri karanlık..

Kalifiye tonton abi: ...

Şarapçı dayı: (trafiği işaret ederekten) her gün böyle mi oluyor bu saatler, hocam?

Kalifiye tonton abi: ...

Şarapçı dayı: sabahları ayıldığımda ne görüyorum biliyor musun?

Kalifiye tonton abi: !

Şarapçı dayı: kazara tasavvufun içine düşmüş bir ben görüyorum..

Kalifiye tonton abi: ?

Şarapçı dayı: dergah penceresinden bakıyorum da aydınlık yok, kapı kapalı. yine de bu kapının eşiğinden ayrılamam..

Kalifiye tonton abi: ...

Şarapçı dayı: iyi kazandığımız dönemler vardı, ben modacıyım hocam, şu gördüğün defileleri ben yapıyordum o zamanlar..

Kalifiye tonton abi: ...


***

rivayetlere göre bir zamanlar matematik dehası olarak kabul edilen bir ablamız fahişe oluvermiş. "Akıl Oyunları"na atıfta bulunarak, böylesi feci bir durumun matematiksel bir açıklaması mutlaka olmalı, diyorum..

üzülemeyesi haberler: damızlık koyun yetiştiricileri de Aysun Kayacı düşmanı kesilmişler, bir dava da Malatya'dan açılmış. şimdi bu genç kızımız depresyona girer mi girmez mi hiç düşünürler mi ki damızlık koyun yetiştiricileri? düşünmeli midirler, sonuçta işleri güçleri var, kendileri bilirler.

içimizde ukde olarak kalan şeyler: sevgiliye alınan özel hediyeler vardır ya; benim de aklıma gelen ilk şey; şöyle kalitesiz bi kemanın kalitesiz bi teliydi, bi gün mutlaka böyle bi hediyem olacak, umarım karşımdaki de en az benim kadar mükemmel bi hediye alır ya da benim gibi davranmayı öğrenir/ mübalağa sanatına başvurulmuştur.

günün sloganı: they will never make me cry/ Cranberries-Animal İnstinct.
Kullanıcı avatarı
rikimikipiki
Slow Friend
Slow Friend
Mesajlar: 25
Kayıt: 27-02-2009 20:43
Konum: Bursa-İstanbul
İletişim:

Mesaj gönderen rikimikipiki »

7 Nisan 2008 Pazartesi

içimizde ukde olarak kalan şeyler:
boyumun pek de uzun olmadığı zamanları hatırlarım da fiziksel olarak hakikaten çok güçsüzdüm, bir nevi üzerine basılası otlar gibi.. dayak yeme potansiyelimin bu denli yüksek olduğu dönemleri ibretle anar, hüzünlenirim..

günün kelimesi:

haşin: sert, kırıcı, gönül kırıcı/ TDK.

***

bi defasında, okuldan dönüyorum; keyfim yerinde. şarkılar söyleyip börtü böcekle selamlaşırken ara sokaklardan birinde garip bir vaka ile karşılaşıyorum. Ken (Street Fighter) tipinde bi çocuk, benden de ufak bi başka çocuğun topuna el koyuyor. olaya müdahil olmalı mıyım diye kara kara düşünmeye başlıyorum. "boşver şimdi, ya abisiyse?" diyor iç seslerimden biri. ve bir diğeri; "evet evet, kesinlikle abisidir." diyerek onaylıyor bir öncekini.

tam uzlaşı sağlanmak üzereyken çocuğun gözlerinden inci tanesi gibi dökülen yaşları farkediyorum ve akabinde vicdanım yerinden oynuyor.. şiddetini hiçbir cihazın ölçemediği depremler vardır. böyle garip depremlere biz "iç burkan depremler" diyoruz. haliyle diğer iç sesler susmak zorunda kalıyor. vicdan tamamiyle sazı eline alınca "kimi kandırıyorsunuz len, basbaya topu hacıladı." diyerek tehlikeli bi mecraya yol almaya başlıyor ve sürüklüyor bendenizi ve şahsımda tüm veletleri.

süper karakterimiz Çakma Ken, bu sırada hızla uzaklaşıyor olay mahallinden, Rıza kardeşiniz -yani ben- arkasından koştukça koşuyorum, adımlarım kısa olduğundan biraz zaman alıyor haliyle. yetişiyorum sonunda. bir elimle omzundan kavrayıp çeviriyorum. göz göze gelince "bi saniye" işareti yapmak zorunda kalıyorum nefes alabilmek için. karizmanın tavan yapması gereken yer ve zaman dahilinde yapılmaması gerekeni yaptığımın farkında mıyım, bilemiyorum.. neyse ki kalbim ritmine kavuşuyor ve hiç vakit kaybetmeden elindeki topu kaşla göz arasında alıveriyorum, sihirbaz mıyım nedir?.. çocuk buz gibi bakıyor, anlam veremiyor. sağ elimi hafifçe havaya kaldıraraktan "uzaklaş" işareti yapıyorum. her hareketimi delice süzüyor; açık vermiyorum. cesaret edemiyor hamle yapmaya ve uzaklaşıyor, uzaklaşırken de "seninle görüşücez, merak etme." diye bağırıyor. cevap vermiyorum, tiz bir ses çıkar da rezalet çıkar diye.

onurlu ve de gururlu bi şekilde, ufak çocuğu bıraktığım yerde buluyorum. veriyorum eline topu, hemen oynamaya başlıyor:

-bi şey unutmadın mı kardeş?
-nasıl yani abi ?
-...

bi aslanın avını elinden bir kere alırsanız sorun olmayabilir ama sürekli bunu tekrar ederseniz sizi yememesi için bahanesi kalmayabilir.

Çakma Ken'le maceralarımız devam edecek..

***

rivayetlere göre '301' sonunda Meclis'te; satranç kıvamında Türkiye siyaseti. bi de '657'ye el atsalar nasıl olur acaba?..

üzülemeyesi haberler: Kayseri'de polis kardeşlerimizin, halkın arasına karışıp sucuk-ekmek dağıtması alkışı hakediyor. İstanbul'a uğramadı neyse ki o sucukların kokusu.

hayatımızı anlamlı kılan şeyler: üniversite yıllarımda -ki hala devam eden süreç- soğuk ve de ıslak İstanbul macerama başlamadan önce petek üzerinde yeterince kıvama gelmiş çoraplarımı elime aldığımdaki o duru, o sıcacık, o tiken tiken halleri, inanın benim çok hoşuma gidiyor ve hayatımı anlamlı kılıyor.

günün sloganı: suddenly something has happened to me/ Cranberries-Animal İnstinct.
Kullanıcı avatarı
rikimikipiki
Slow Friend
Slow Friend
Mesajlar: 25
Kayıt: 27-02-2009 20:43
Konum: Bursa-İstanbul
İletişim:

Mesaj gönderen rikimikipiki »

8 Nisan 2008 Salı

içimizde ukde olarak kalan şeyler: ders arası içilen hazır kahveler vardır ya; okuduklarımın da etkisiyle uyku sorunuma iyi gelir diyerekten denemeye karar verdim. çaydanlığın ocakla bütünleşen paranoyak kısmının feci bir şekilde deforme olması hasebiyle suyumuzu orta boy bir tencerede ısıtıverdim. Kahve, krema, şeker bileşimini, sıcacık suyumuzla haşr-ı neşr eylerken bir adet ev arkadaşım da yanı başımda yemek yapmaktaydı; "çok güzel koktu abi." diyerek tüm dikkatleri bir anda üzerine çekti.

"bardağını uzat, paylaşalım." desem daha önce yaptığı gibi tamamını isteyebilirdi. katmerlenmiş açgözlülüğüne fırsat veremezdim; konuyu değiştirerek bardağımla odamın yolunu tuttum sevgili okurlar.

işte ne zaman aklıma gelse bu hatıra, hüzünleniyorum kardeşlerim, ne bileyim o bardağı ve içindekileri feda ederekten kendime yeni bi karışım yapamaz mıydım yani ve o arkadaş tekrar ortak olamaz mıydı kahve keyfime, olabilirdi elbet.

günün kelimesi:

andıç: uyarı veya hatırlatmak için yazılan not/ TDK.

***

Hisar'a yeni taşınmışız, ev arkadaşlarım memleketlerinin yolunu tutmuş. bense evle alakalı iyileştirmelerin yanı sıra iş hayatıma da hiç duraksamadan devam ediyorum. kimi zaman da Spor Akademisi'nin nimetlerinden yararlanıyorum. böyle garip bir emeklilik psikolojisi de alttan alttan ayacıklarımı ısıtıyor.

yine böyle günlerden birinde, basket oynamak için gelmişim Spor Akademisi'nin stadına. önce ısınıyorum haliyle. koşu, esneme hareketleri ve panyayla hoşbeş derken ısınma bitiyor ve topumu çıkarıyorum çantamdan. sektirmeye başlıyorum. seken topun sesi, bir amcayla bir çocuğun koşuşturmasına karışıyor. sonracıma etrafta bir kaç öğretim görevlisi, ilgili takım oyuncularını kapalı salona götürmekte. biraz daha ötelere bakınca banklardan birinde köylü güzeli bir adet hanım kızımız kitap okuyor/ tüm ambiyansı aktarıyorum, odaklanıverin.

çocuk ile amca da basketbol şölenime katılınca kadro tamam oluyor ve maç başlıyor. maç devam ederkene stadın çevresindeki pistte koşu için katılımlar başlıyor. gerçekten çılgınca koşan insanlar var. bu çılgın insan yavrularından biri de finans işleriyle iştigal amcamızın koşu arkadaşlarındanmış. 'kaç yaşında?' diye soruyorum; "47 olmalı." diyor. ve bizden izin istiyor amcamız, maçı bırakıyor. yaşına göre hayli kilolu ve saftirik çocukla tam iletişim kuruyorum derken çocuk istikrarlı bir şekilde her atış sonrasında bankta oturan hanım kızımıza sesleniyor "nasılım?" gibisinden. meğer ablası imiş.

oyundan sıkılınca azıcık da olsa merak ediyorum köylü güzeli hanım kızımızın hangi kitabı okuduğunu. çocuğa rica ediyorum: "bi seslen bakalım, ablan hangi kitabı okuyormuş?"

çocuk farklı bişiy mi algılıyor nedir, bilemiyorum. ablasına sesleniyor önce, sonrasında yanına doğru koşmaya başlıyor. bir bakıyorum ikisi birlikte geliyor. "hay aksi!" sözcükleri fırlıyor dişlerimin arasından, takmıyormuş gibi davranıyorum. çünkü çocuktan da ablasından da hoşlanmıyorum. neyse ki karşılıklı tebessümlerden sonra "Allah kolaylık versin, gerçekten çok hareketli bi kardeşiniz var." diyerek sohbeti noktalıyorum.

şimdi bu anlamsız hikayenin satır aralarında da gördüğünüz üzere Rıza kardeşiniz belki de hayatı boyunca hiçbir zaman, bir köylü güzeli hanım kızının hangi kitabı okuduğunu öğrenemeyecek; ne kadar acı ve de gerçek.

***

rivayetlere göre maliye müfettişleri, hesap uzmanları ve gelirler kontrolörleri "vergi denetçisi" adı altında işlerine devam edeceklermiş; hayırlı olsun.

üzülemeyesi haberler: Carla Bruni, 'First Lady' olmasının yanı sıra sesiyle daha bi güzel; özellikle "Quelqu'un m'a dit" şarkısındaki yorumu sevilesi.

hayatımızı anlamlı kılan şeyler: kirada kalınılan bir evin balkonunda -ki zemin kat olduğu için bahçe olarak kullanıyorduk ya da bahçe olmasına rağmen biz balkon edasıyla kendimizi kandırıyorduk- yavru ördek baktığım günler vardı ya; özel günlerdi onlar. barınaklarının sağlamlığını günde 224 kez kontrol edivermek yorardı beni ki barınak dediğim çekyattan bozma bişiydi. kediler meclisi her sabah bahsettiğimiz barınağın yanı başında ayin düzenlemekteydi; ördekçikler belki hidayete erer de dışarıya, aydınlığa doğru, midelerine doğru yola çıkarlar diye. hayatı anlamlı kılan özel ve de şeker şeylerdi şu ördekçikler.

günün sloganı: bana mutluluğun resmini yapabilir misin, işin kolayına kaçmadan/ Nazım Hikmet.
Kullanıcı avatarı
melike89
Slow Friend
Slow Friend
Mesajlar: 32
Kayıt: 29-01-2009 20:31

Mesaj gönderen melike89 »

hergün gelir umarım:) ii günler...
Kullanıcı avatarı
rikimikipiki
Slow Friend
Slow Friend
Mesajlar: 25
Kayıt: 27-02-2009 20:43
Konum: Bursa-İstanbul
İletişim:

Mesaj gönderen rikimikipiki »

29 Nisan 2008 Salı

içimizde ukde olarak kalan şeyler:

bir insan yavrusu iş çıkışı yorgun argın

evin yolunu tutar da ulaşır ya nihayetinde iç kapı girişine

anahtarlardan biriyle kapıyı şöyle bir yoklar ya

açılmaz da duraksar ya birden

tüm aksilikler yetmez, bir de ışıklar söner ya

işte öyle bir şey.

günün kelimesi:

diyagonal: köşegen/ TDK.

***

bazen bizlere çok sıradan gelen şeyler de bizleri utandırabiliyor sevgili okurlar.

hatırlarım da Türkçe dersimize giren Kamile örtmenimiz -ki Fransızca örtmeniydi NŞA'da- defter kontrolü yapılacağını söylemişti de önümde sadece 2 gün vardı temize geçmek için. baktım olmayacak. servis arkadaşım, can komşum Selvi'ye, defterini ödünç almam gerektiğini söyledim. neyse her şey normal, kız da 'ne demek' falan didi haliyle/ NŞA imgelemi.

son gün> servis yolculuğunun sona ermesiyle birlikte hanım kızımızın kapısına doğru yol almaya başladık sivil olaraktan. defter sankim altın kafeste; niye yanında değil ki?.. hedefe iyiden iyiye yaklaşmışken bir de ne göreyim; Selvi'nin yanakları doğrusal bir ivmeyle kızarmakta. 'ne oldu ki?..' diyerekten etrafa bakındım. annesi öyle ciddi, öyle ciddi bakıyordu ki bize pencereden, sankim suç işlemiştik. utandım fazlasıyla.

çocuktuk daha; lise dönemine yeni adım atmış, boy atmaya müsait saftirik çocuklardık. ayıp ettin be ablacım. neyse ki çok da bozuntuya vermeyen çocuklardık; icabında defterimizi alır, gideriz.

ne zaman şöyle bi bu nostaljik sokaktan geçsem; içim şöyle bi ürperir, eski günleri yad ederim. insan düşünüyor da kızarmış yanakların orjinalliği de pek latifmiş..

beraber kızarmak güzeldir sevgili okurlar.

duyduğuma göre 'Selvi'ler de taşınmış; kim taşınmıyor ki?..

***

rivayetlere göre Ufuk Uras abimiz, 19 adet cesur milletvekili arıyormuş; kolay gelsin şimdiden.

üzülemeyesi haberler: Müjde Ar ablamız, Bedri'nin çakma bir karakter olduğunu açıkladı ya; darısı çakma 'Müjde Ar'ların başına.

hayatımızı anlamlı kılan şeyler: bıyık niyetinlen uzattığımız tüylerin hafiften dudaklarımızı okşaması var ya; işte bu, işte bu merhale, 'hayatımızın anlam tarihi'ni yeniden yazmaz da ne yazar, siz söyleyin sevgili okurlar?..

günün sloganı: I play every game like as my last game/ Allen Iverson.

meali> her maçımı son maçımmış gibi oynarım ya da son maçım bile sıradanlaşır gözümde veyahut başkaları yerime oynarsa çok kızarım.
Kullanıcı avatarı
rikimikipiki
Slow Friend
Slow Friend
Mesajlar: 25
Kayıt: 27-02-2009 20:43
Konum: Bursa-İstanbul
İletişim:

Mesaj gönderen rikimikipiki »

30 Nisan 2008 Çarşamba

içimizde ukde olarak kalan şeyler: hani çok değer verdiğimiz elektronik ya da nostaljik eşyalarımızı bi arkadaşımıza emanet eder de geri aldığımızda çizik ya da türevi lekelerle karşılaşırız ya; işte bu, çocukluğumuzda yaptığımız bir yaramazlığın kelebek etkisi değildir de nedir sevgili okurlar?..

günün kelimesi:

tecrit: soyutlama, ayırma/ TDK.

***

hatırlarım da bir bayram günüydü.

annem ellerimden tutmuş teyzeciğime sürüklerken,

öylesine şen, öylesine görkemliydim ki ne yapsam koymaz, diyordum.

babamın sigarası göz bebeklerime dek işlemiş nasılsa, adeta çıldırmak üzereydim.

öylesine şen, öylesine görkemliydim ki ne yapsam koymaz, diyordum.

birden bi amcanın tüm bıkkınlığıyla sigarasını havaya fırlattığını gördüm.

yere düşer düşmez bi izmaritti artık o tütün parçası.

hoplaya zıplaya nasıl da koştum bilemezsiniz.

tereddütsüz dokundum, okşadım, tekrar okşadım.

şöyle bi içmeye yeltendim, heyecanlıydım, heyecanlıydı.

bi izmarit parçası da olsa ellerimdeydi, benimdi.

dünyam değişmiş adeta boyut atlamış gibiydim.

çevremde olan biten ne varsa benim dışımdaydı,

dışındaydım.

birden şaftım kaydı.

ellerimdeki tütün parçası düşüyordu,

düşüyordum.

meğer annem nasıl da izlemiş beni?..

içmek bi yana, tek bi fırık bile alamamıştım.

aziz tütün, dudaklarıma kavuşamamıştı.

tek darbede izmaritin işini bitirmişti annem.

ki o güne kadar her sözüne isyan eden ben,

gülümsemiştim.

nedenini bilmesem de gülümsemiştim..

***

tespit: 1 Mayıs iyice strateji oyununa döndü; Vali savunmada takılıyor. barikatlar da neyin nesi, kimin fesi; hangi yüzyıldayız Sayın Vali?.. lütfen.

rivayetlere göre Adnan Polat demiş ki: "öyle büyük bir yıldız transfer edeceğiz ki, Fenerbahçe'nin alacağı isim gölgede kalacak. hatta Fenerbahçeliler bile bizim alacağımız futbolcuyu izlemeye gelecekler." başkan hedefi küçültmüş ne diyebiliriz ki?.. Fenerbahçeli kardeşler, en azından yılda bir kez Ali Sami Yen'e geliyorlar zati. İzleyelim, görelim.

hayatımızı anlamlı kılan şeyler: merdivenleri üçer beşer iner de son merdivenlerde sabırsızlanıp kendimize ait yüksek atlama rekorunu geliştirmek isteriz ya; güzergaha yakın olup da bizi göremeyen bir hanım kardeşimizin dibinde belirmemizle "ay" sesi kulaklarımızda çınlar ya; işte o an, işte o büyülü an, hayatımıza anlam katar, farkedersek güzel olur..

günün sloganı: kalpler açıksa her şey açıktır.
Kullanıcı avatarı
rikimikipiki
Slow Friend
Slow Friend
Mesajlar: 25
Kayıt: 27-02-2009 20:43
Konum: Bursa-İstanbul
İletişim:

Mesaj gönderen rikimikipiki »

1 Mayıs 2008 Perşembe

İçimizde ukde olarak kalan şeyler: Bir kamu kuruluşunda 'kaynana dili' hiyerarşisini bilmiyorsanız; zımbayı koltuk altı yaparaktan gitme vaktiniz gelmiş demektir.

Günün kelimesi:

Ferda: Yarın/ TDK.

***

Yarınıma açık mektuplar:


Mektubik-1

Ben var ya ben,

sen ve senin gibilerinden

öyle hoşlanıyor, öyle hoşlanıyorum ki;

hoş olan tüm kehanetlerim olasılık dışı kalıyor.

Farkında mısın bilmiyorum ama

boş bir başı ezmek ve sana sunmak istiyorum,

anlıyor musun beni,

soğan kokmanı istiyorum sevgilim, en naifinden.

***

Tespit: Kızlar güzeldir, köylü kızları dâhil.

Rivayetlere göre Malatyaspor'a gelen icra hasebiyle el konulan döner sermayenin döner sandalyeleri, gelen itiraz neticesinde sahibine, yani Valiliğe teslim edilmiş; şaka olması tercih edilir...

Hayatımızı anlamlı kılan şeyler: Hani "Temiz bir çorap bile kalmamış!" feryatları arasında, sadece üç saatçik giyilmiş, kokmaya meyilli, patinajı keyifli bir çift çorap görür de gözlerimiz sevinçten yaşarır ya; işte bu, hayatımıza hayat katmaz da ne katar sevgili okurlar?..

Günün sloganı: Ben sana 'gülüm' derim; yaz saati uygulaması başlar.
[url=http://rizabozkurt.blogspot.com]Rıza Bozkurt[/url]
Kullanıcı avatarı
rikimikipiki
Slow Friend
Slow Friend
Mesajlar: 25
Kayıt: 27-02-2009 20:43
Konum: Bursa-İstanbul
İletişim:

Mesaj gönderen rikimikipiki »

14 Haziran 2008 Cumartesi

İçimizde ukde olarak kalan şeyler:
Söz vermemiş olmama rağmen "Vicdanım sızladı bak." gibi bir cümle ağzımdan çıktığı için bir arkadaşa tam olarak 45 dakika laf sokmak zorunda kalışım, inanın beni çok yormuştur ve de hüzünlendirmiştir. Karşı tarafın tahriklerine gelmişimdir ama gelin görün ki adam o denli inanmıştır ki söz vermiş olduğuma, hayret etmişimdir. Tabiî yapılan her şey, bu çakma kişiliğin 'Süper Kız' hakkındaki istihbarî bilgilerine ihtiyacım olduğu için, yani tamamen çıkar üzerine bir arkadaşlığımız olduğu için ya da aldığım istihbarî bilgiyi diğer çakma kişiliklerle paylaşarak tüm çakma kişiliklerin çakma istihbarî bilgilerinde hasar oluşturmak içindir. Sakın yanlış anlaşılmaya. Hani kimileri, dinlediği şarkının adını sanını bilmez de 'Başı Güzel' şeklinde bir isim koyar ya şarkıya; aynen öyle de bir durumdur böylesi çakma kişiliklere katlanışım.

Rivayetlere göre Kocaeli'nin Gebze ilçesinde genç bir kız evladına laf atan libidosu yüksek işçilerin evi basılmış, içerideki eşyalarına zarar verilmiş, yakalananlar asfalt kıvamına getirilmiş. Diplomasi son seçenek nedense bizde arkadaş. Konuşarak anlaşmak yok, vuruşarak anlaşmak var.

Tespit: İki günde saçları ağaran Paksüt abinin o kadar da pak süt olmadığı anlaşıldı. Siyah süt mübarek. Elif Şafak'ı anmadan da olmaz, hürmetler.

Hayatımızı anlamlı kılan şeyler: 'Tiki Tiki Tak Tak Hanım Evlat'larının ansızın karınlarının guruldaması. Öyle neşelenirim, öyle neşelenirim ki böyle anlarda, onlar da insanmış, diyesim gelir. Severim yani.

Günün sloganı: Uzun uzun anlatılmaz, tek bildiğim; sen aşksın/ Hakan Yeşilyurt-Sen Aşksın.
[url=http://rizabozkurt.blogspot.com]Rıza Bozkurt[/url]
Kullanıcı avatarı
rikimikipiki
Slow Friend
Slow Friend
Mesajlar: 25
Kayıt: 27-02-2009 20:43
Konum: Bursa-İstanbul
İletişim:

Mesaj gönderen rikimikipiki »

1 Ağustos 2008 Cuma

Yazma disiplini sanıldığı kadar kolay kazanılmıyor sevgili okurlar. Şöyle en azından bir ay ciddi bir şekilde yazmalıyım. Kim bu kadar kolay yazılabilir, derseniz; tabiî ki ben. Kendimle çelişerek konuyu dağıtıyorum. Dağılsın konular, açılsın sandıklar.

İçimizde ukde olarak kalan şeyler: Üniversite hayatım boyunca, dersliklere şöyle elimde bir adet Dost ya da Pınar sütle giremedim ya; içimde bir yerlere oturdu bu düşünce. Lıkır lıkır bakışları üzerimde görmek isterdim. Son dikişteki o son lıkırtıdan sonraki ağız siliş ve tişörtün doğallıkla burun buruna gelmesi; işte o an, işte o büyülü an, inanılmaz olmalıydı. Kayserili ev arkadaşımın projesiydi bahsettiklerim. Sportif takılamadığından, daha doğrusu; bünye müsait olmadığından anlatmıştı kimi hayallerini. Bir nevi vasiyetname sayılabilir...

Tespit: Parti kurmak kadar, partizan bulmak da zorlaştı artık. Çünkü piyasalar tüm partizanları satın aldı.

Hayatımızı anlamlı kılan şeyler: Size emanet edilen çocuklar vardır. Böyle zamanlarda, 'emanet' kelimesinin içeriği; statik olmayan bir otopark hizmeti beklentisidir. Bu beklentinin icabı gereği, birlikte oyunlar oynar ya da oynayamadığınız oyunlar üzerinde uzun uzun tartışırsınız. Sonrasında zil çalar ve emanetin asıl sahipleri karşınızdadır. İşte o an, çocuklaşabilip hatta çocuklaşabilmekle kalmayıp bir de çocuk dostlarımızın rollerinden çaldığınızda, fark edersiniz ki; güya asıl çocuk sizmişsiniz de kimsenin haberi olmamış/mış. İşte bu, hayatımızı anlamlı kılar.

Günün sloganı: Ekşimeden eskimeli; eskimeden keskinleşmeli; keskinleşmeden ekşimeli.
[url=http://rizabozkurt.blogspot.com]Rıza Bozkurt[/url]
Kullanıcı avatarı
rikimikipiki
Slow Friend
Slow Friend
Mesajlar: 25
Kayıt: 27-02-2009 20:43
Konum: Bursa-İstanbul
İletişim:

Mesaj gönderen rikimikipiki »

2 Ağustos 2008 Cumartesi

İçimizde ukde olarak kalan şeyler: Şöyle böyle ilgili sınavınızın çok iyi geçtiğini düşünür de sonuçlar açıklanırken sıranın size gelmesi gecikir ya; sonrasında arkadaşlarınızın bir bir çakıldığını görür de bir efsane olabilme salatasına daha fazla inanırsınız ya; işte o an, işte o büyülü an, sizin de çakılmanızla neticelenmişse, insanlardan uzaklaşmaz da ne yaparsınız sevgili okurlar?..

Rivayetlere göre İstanbul-Sağmalcılar bölgesi Hal-Otogar yolunda inşaat çalışması nedeniyle çökmeler meydana gelmiş. Nasıl çalışma lan bu, yer-altı suları çekiliyor? Kuraklığın asıl nedeni, yoksa bu çalışmalar mı; düşündürücü...

Tespit: Haber sitelerinde ya da gazetelerde 'Doğalgazda Tasarrufun Yolları' şeklinde haberler çıkar da kıl olursunuz ya; zamları dolaylı yoldan savunmak ne kadar gerçeği yazmak ve yansıtmaktır sorarım size?..

Hayatımızı anlamlı kılan şeyler: Derslik kapısınının dibinde sap gibi bekleyip de derslere girmemek; evet evet, böyle şeyler insana can üstü can katar/ Mario. Hayır neyi beklediğinizi de bilirsiniz de, başkaları da bilsin istersiniz. Manyak mısınız siz?!.

Günün sloganı: Will you try me, I'm so different than before/ Rosey-Love.

Meâli: Aslında çok değişmedim. Ama yine de sen bilirsin. Beni bir çift ayakkabı gibi her zaman deneyebilirsin.
[url=http://rizabozkurt.blogspot.com]Rıza Bozkurt[/url]
Cevapla
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

Kimler çevrimiçi

Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 6 misafir