Fransa'da Yaratılış Atlası, Türkiye'de Fosil Sergisi Paniği

Güncel haberler ve olaylar
Cevapla
ahmetsecer
Fast Friend
Fast Friend
Mesajlar: 130
Kayıt: 04-11-2008 17:58

Fransa'da Yaratılış Atlası, Türkiye'de Fosil Sergisi Paniği

Mesaj gönderen ahmetsecer »

Tüm hızıyla Türkiye çapında devam eden fosil sergilerinin bazı medya çevrelerinde şiddetli korku ve paniğe neden olduğu görülmektedir. İlmi deliller ortaya koyamayan ve bu gelişmeler karşısında paniğe kapılan çevreler, yasaklama ve engelleme yoluna başvurmaktadır. Fosil sergilerini kaldırmaya, Yaratılış Atlası kitabını yasaklatmaya çalışmak için haberler yapmak, Darwinizm'in çöküşünü engelleyemez.

Darwinist medyanın yapması gereken, bilimsel bulguları baskıyla gizlemeye çalışmak değil, evrimin delili olabilecek ara geçiş fosillerini sergilemek olmalıdır. Ancak bugüne kadar bir tane bile ara geçiş fosili bulunamamıştır, bundan sonra da bulunması mümkün değildir. Nitekim evrimcilere ellerindeki ara geçiş fosillerini sergilemeleri için yaptığımız tüm çağrılar cevapsız kalmış, Yaratılış'ın delili olan fosil bulguları karşısında Darwinistler sessizliğe gömülmüştür.

Fosil sergilerinin kaldırılmasına çalışanlar, bu fosillerin sergilendiği binaların temellerinin, konuyla ilgili haber yapmak için gittikleri yolların altında da milyonlarca fosil bulunduğunu ve bu fosillerin her birinin Yaratılış'ı gösterdiğini düşünmemektedir.^ Anadolu'nun hangi bölgesinde, Marmara'nın hangi şehrinde, İstanbul'un hangi semtinde kazı yapılsa, hangi caddenin, sokağın altı kazılsa, varlığından şiddetli korku duyulan fosillerin milyonlarcası daha ortaya çıkacaktır. Adana'nın Feke ilçesinin Akoluk köyünde su kuyusu açmak için yapılan kazıda ortaya çıkan 15 milyon yıllık balık fosili, Nevşehir'de bulunan 10 - 8 milyon yıllık fil, keçi ve su aygırı fosilleri, Mersin Silifke'de taş ocağında bulunan 15 milyon yıllık sazan balığı fosili, Sivas Köklüce'de ortaya çıkarılan fil, geyik, gergedan, zürafa, keçi ve ayı fosilleri gibi birkaç örnek bile, yerin altının Yaratılış'ın ispatı olan fosillerle dolu olduğunun delilidir.

Bastıkları yerin altı bile Yaratılış delili olan fosillerin milyonlarcası ile doluyken, fosillerin sergilenmesinden korkup "Bu sergileri kapatın", "Bu kitapları yasaklayın" diye haber yapmak, kamuoyunu bu yolla yönlendirmeye çalışmak, Darwinizm'in içinde bulunduğu perişanlığın göstergesidir.

Bu sergilerde sadece gerçek taşlaşmış fosiller sergilenmektedir ve altlarına "bu fosiller yüz milyonlarca yıldır değişmemiştir" yazılıdır. Fosiller günümüz örnekleriyle tıpatıp aynıdır ve halkımız da baktığında bu gerçeği derinlemesine bir açıklamaya gerek kalmadan görmektedir. 125 milyon yıllık örümcek, 100 milyon yıllık timsah, 95 milyon yıllık ıstakoz, 45 milyon yıllık karınca, 300 milyon yıllık eğrelti otu, 50 milyon yıllık kavak ağacı yaprağı, 80 milyon yıllık sırtlan kafatası gibi milyonlarca fosil, "Biz evrim geçirmedik, yaratıldık" demektedir. Bu fosiller, herhangi bir yoruma gerek bıraktırmadan, evrim teorisinin bir masaldan ibaret olduğunu göstermektedir. Sağlıklı düşünen, muhakeme yeteneği olan herkes bu gerçeği kolaylıkla kavramaktadır. Son derece açık ve net olan bu delilleri gören halkımız, elbette, bundan böyle Darwinizm'in aldatmacalarına kanmayacaktır.

Darwinizm adeta kitlevi bir hipnoz etkisi yaparak insanları aldatmış, yıllardır büyük bir yalanın peşinden sürüklemiştir. Evrimci medyanın halen, acınacak bir halde bu yalanı sürdürmeye çalışmasının bir manası yoktur. Gerçeği gören ve kabullenen yüz binlerce insan gibi, onlar da "aldatıldıklarını" kabul etmeli, zararın neresinden dönülürse kar olduğunu göz önünde bulundurmalıdırlar.

Yapılan araştırmalar, Darwinizm'in Türkiye'de her geçen gün etkisinin kırıldığını göstermektedir. 1980'lerin başında, Türkiye'de evrime inanmayanların oranı %30-40'lar civarındayken, 2006'da yapılan uluslararası bir anket, halkımızın %75'inin evrim teorisine aldanmadığını ortaya koymuştur. En son olarak Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı (TESEV)'nın yaptırdığı kamuoyu araştırmasına göre, halkımızın % 87.4'ü "İnsanı Allah'ın yarattığına" inanmaktadır.

Benzer gelişmeler, Yaratılış Atlası'nda gördükleri bilimsel gerçekler karşısında şoka uğrayan Fransızlar'da da yaşanacaktır. Gelecek yıl bir araştırma yapılırsa Fransa'da geçtiğimiz yıl evrime inananlarla, gelecek yıl evrime inananların sayısı arasında büyük fark görülecektir. Önümüzdeki yıl Fransız halkına sorulduğunda, halkın daha büyük bir çoğunluğu Darwinizm'e inanmadığını söyleyecektir. Yalnız Fransa'da değil, İtalya'da, İngiltere'de, Almanya'da, İsviçre'de, Danimarka'da, Belçika'da kısaca tüm dünyada insanlar gerçekleri görecek, Darwinist büyünün etkisinden hızla kurtulacaktır. Tüm dünyayı aydınlatacak olan güneş doğmuştur ve Güneş'in balçıkla sıvanması mümkün değildir.

Darwinizm'in Akıl, Mantık ve Bilim Dışı Formülü

Darwinizm'in temel iddiası tamamen bilim dışıdır ve bu iddiadaki mantık sefaleti, ilkokul çağındaki çocukların dahi anlayabileceği kadar açıktır. Sözde ilkel dünya ortamında, çamurlu bir su birikintisinin içinde, nasıl olduğu asla açıklanamayan bir şekilde ilk hücre meydana gelmiş, daha sonra tesadüfler bu hücreden hayvanları, bitkileri, insanları ve medeniyetleri meydana getirmiştir. Yani tüm insanlık ve medeniyet, bütün bitki ve hayvan alemi, sözde, bol miktarda çamur, uzun zaman ve bol bol tesadüfün eseridir.

Açıkça bir mantık çöküntüsü içinde olan Darwinistlere göre, her biri şuursuz olan bu maddeler, akıl ve vicdan sahibi, düşünen, seven, merhamet eden, muhakeme yeteneğine sahip, tablolar ve heykeller yapan, senfoniler besteleyen, romanlar yazan, gökdelenler inşa eden, atom reaktörleri kuran, hastalıkların sebebini bulan ve şifaya vesile olacak ilaçlar üreten, siyaseti yönlendiren insanları meydana getirmiştir. Yeterince zaman geçince, çamurlu suyun içinden tesadüfler sonucunda, aslanlar, kaplanlar, tavşanlar, geyikler, filler, kediler, köpekler, kelebekler, sinekler, timsahlar, balıklar, kuşlar çıkmıştır. Yine aynı çamurdan, birbirinden farklı koku ve lezzetleriyle çeşit çeşit meyveler ve sebzeler, portakallar, çilekler, muzlar, elmalar, üzümler, domatesler, biberler; eşsiz görünümleriyle çiçekler ve diğer bitkiler çıkmıştır.

Kısaca, Charles Darwin'den bugüne sayısız evrimci makalede, kitapta, filmde, gazete haberlerinde, dergi yazılarında, televizyon programlarında anlatılan masal, bataklığın içinden tesadüfen ortaya çıkan canlılığın senaryosundan ibarettir. Yani, siz bir Darwinist'e "Bu medeniyet nasıl oluştu?", "Bu kadar farklı canlı türü nasıl meydana geldi?", "İnsan nasıl var oldu?" gibi sorular yönelttiğinizde, size vereceği cevabın özü şudur: Tesadüfler, bir bataklığın içinden tüm bu sayılanları, zaman içinde meydana getirdi.

Kuşkusuz böyle bir hikayeye inanabilmek için ya akıl zayıflığı içinde olmak ya da kavrama ve düşünme yeteneğinden tamamen yoksun olmak gerekir. Ama asıl şaşırtıcı olan, böylesine akıl ve mantık dışı bir teorinin yıllar boyunca destek görmesi, bilimsellik kılıfı altına gizlenerek sürekli telkin edilmesidir.

Fransa`da Deprem Etkisi Meydana Getiren Dev Eser

Toplam 5600 sayfa ve yaklaşık 11.000 resimden meydana gelen 7 ciltlik Yaratılış Atlası`nın birinci cildi Fransa`da şok oluşturdu.

Evrim teorisini yalanlayan yüzlerce fosile yer verilen ve 28x38 cm.lik dev ebadı, baskı kalitesi ve tekniği ile dünyada tek olan 764 sayfalık bu kitapta, teorinin çöküşü hakkında en doyurucu bilgileri bulabilirsiniz. Eser, kapağındaki orijinal hologram görüntülerle, parlak kuşe kağıdıyla, toplam 1500`ü aşkın renkli resim, fotoğraf ve belgeyle benzersiz bir görünüme sahip. Ayrıca ``Evrimin Fosillere Yenilişi`` isimli VCD belgesel bu dev eser ile birlikte... Kitabı Global Yayıncılık`tan satın alabilir veya internetten ücretsiz okuyabilirsiniz.

Darwin de Ara Geçiş Fosillerinin Olmadığını Söylüyordu


1.Darwin kitabının "Teorinin Zorlukları" (Difficulties on Theory) adlı bölümünde şöyle yazmıştı:

``Eğer gerçekten türler öbür türlerden yavaş gelişmelerle türemişse, neden sayısız ara geçiş formuna rastlamıyoruz? Neden bütün doğa bir karmaşa halinde değil de, tam olarak tanımlanmış ve yerli yerinde? Sayısız ara geçiş formu olmalı, fakat niçin yeryüzünün sayılamayacak kadar çok katmanında gömülü olarak bulamıyoruz... Niçin her jeolojik yapı ve her tabaka böyle bağlantılarla dolu değil? Jeoloji iyi derecelendirilmiş bir süreç ortaya çıkarmamaktadır ve belki de bu benim teorime karşı ileri sürülecek en büyük itiraz olacaktır.`` (Charles Darwin, The Origin of Species, 1. baskı, s.172)


2.John Hopkins Üniversitesi'nden profesör S. M. Stanley bir evrimci olmasına rağmen fosiller konusundaki gerçekleri şöyle itiraf eder:

``Bilinen fosil kayıtları kademeli evrim ile uyumlu değildir ve hiçbir zaman olmamıştır... Paleontologların çoğunluğu, delillerinin Darwin'in bir türün değişimine götüren çok küçük, yavaş ve giderek biriken değişiklikler üzerine yaptığı vurguyla çelişir durumda olduğunu hissetmiştir... Onların hikayeleri de örtbas edilmiştir.``(S. M. Stanley, The New Evolutionary Timetable: Fossils, Genes, and the Origin of Species, Basic Books Inc. Publishers, N.Y., 1981, s.71)


3.Amerikan Doğa Tarihi Müzesi'nden paleontolog Niles Eldredge ve antropolog Ian Tattersall ise fosil kayıtlarının canlılık tarihini anlamak için yeterli olduğunu ve bu kayıtların evrim teorisini hiçbir şekilde desteklemediğini şöyle açıklarlar:

``Ayrı türlere ait fosillerin, fosil kayıtlarında bulundukları süre boyunca değişim göstermedikleri, Darwin'in Türlerin Kökeni'ni yayınlamasından önce bile paleontologlar tarafından bilinen bir gerçektir. Darwin ise gelecek nesillerin bu boşlukları dolduracak yeni fosil bulguları elde edecekleri kehanetinde bulunmuştur... Aradan geçen 120 yılı aşkın süre boyunca yürütülen tüm paleontolojik araştırmalar sonucunda, fosil kayıtlarının Darwin'in bu kehanetini doğrulamayacağı açıkça görülür hale gelmiştir. Bu, fosil kayıtlarının yetersizliğinden kaynaklanan bir sorun değildir. Fosil kayıtları açıkça söz konusu kehanetin yanlış olduğunu göstermektedir.`` (N. Eldredge, and I. Tattersall, The Myths of Human Evolution, Columbia University Press, 1982, s. 45-46)


4.Glasgow Üniversitesi paleontoloji profesörü T. Neville George, bu gerçeği yıllar önce şu şekilde kabul etmiştir:

``Fosil kayıtlarının (evrimsel) zayıflığını ortadan kaldıracak bir açıklama yapmak artık mümkün değildir. Çünkü elimizdeki fosil kayıtları son derece zengindir ve yeni keşiflerle yeni türlerin bulunması imkansız gözükmektedir... Her türlü keşfe rağmen fosil kayıtları hala (türler arası) boşluklardan oluşmaya devam etmektedir.`` (T. N. George, "Fossils in Evolutionary Perspective", Science Progress, vol. 48, January 1960, s.1)


5.Çoğu insan, fosil kayıtlarından söz edildiğinde, bu kayıtlarla Darwin'in teorisi arasında olumlu bir bağlantı olduğu izlenimine kapılmaktadır. Fakat bu yanılgıdan Science dergisindeki bir makalede şöyle bahsedilir:

``Evrimsel biyoloji ve paleontoloji alanlarının dışında kalan çok sayıda iyi eğitimli bilim adamı, ne yazık ki, fosil kayıtlarının Darwinizm'e çok uygun olduğu gibi bir yanlış fikre kapılmıştır... Darwin'den sonraki yıllarda, onun taraftarları bu yönde (fosiller alanında) gelişmeler elde etmeyi ummuşlardır. Bu gelişmeler elde edilememiş, ama yine de iyimser bir bekleyiş devam etmiş ve bir kısım hayal ürünü fanteziler de ders kitaplarına kadar girmiştir.`` (Science, July 17, 1981, s.289)

6.Londra Üniversitesi'nde hücre biyolojisi profesörü olan Edmund J. Ambrose, bu duruma şu sözleriyle dikkat çekmektedir:

"Jeolojik araştırmaların bugün gelinen safhasında, jeolojik kayıtlarda, Yaratılışçıların, Allah'ın her bir türü ayrı olarak yarattığı düşüncesine ters düşecek hiçbir bulgu yoktur..." (Dr. Edmund J. Ambrose, The Nature and Origin of the Biological World, John Wiley & Sons, 1982, p. 164)
Cevapla
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

Kimler çevrimiçi

Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 1 misafir