ACE: Anjiyotensin dönüştürücü enzim için kullanılan kısaltma
Açık dolaşım: Kanın damarlardan dokular arasındaki özel boşluklara yayılıp, madde alış-verişi olduktan sonra toplayıcı damarlarla kalbe dönmesine denir
Adaptasyon: Canlının yaşama ve üreme şansını artıran çevreye uyumunu sağlayan ve kalıtsal olan özellikleri
Addis sayımı: 24 saatlik toplam idrardaki alyuvar ve akyuvarların sayısını ölçme işlemi
Addüksiyon: Kol ya da bacağın tamamının ya da bir bölümünün vücudun dikey eksenine doğru hareketi
Adenin: Pürin grubundan azotlu bir organik bileşik (Adenintimin protein çiftinin bir azotlu bir bileşeni)
Adenit: Salgı bezlerinin akut ya da kronik iltihabı
Adenohipofiz: Hipofizin salgıbezi yapısı gösteren ön lobu
Adenokarsinom: Mikroskobik yapısı salgıbezi özellikleri gösteren kötü huylu tümör
Adenom: Salgıbezi dokularından kaynaklanan iyi huylu bir tümör
Adenopati: Salgıbezleriyle ilgili hastalık süreci
Adenosarkom: Yapısında mikroskobik incelemeyle saptanabilen iki tür hücrenin bulunduğu kötü huylu tümör
Adenovirüs: Adenoviridae familyasından DNA içeren virüs
Adenozin trifosfat (ATP): Canlıların doğrudan kullandığı hücresel enerji molekülü, biyolojik enerji
Adinami: Kuvvetin azalması ya da kaybı
Adipoz doku: Hücrelerinde yağ kabarcıkları içeren bağ doku
Adipozite: Derialtı dokusunda aşırı yağ birikimi
Adiyadokokinezi: Elleri açıp kapama gibi birbirine karşıt hareketleri art arda hızla yapma yeteneğinin kaybı
Adjüvan: Organizmanın bağışıklık yanıtlarını güçlendirmek için kullanılan değişik yapılardaki maddelere verilen ad
Adneks: Belirli bir sistemin ana organıyla hem anatomik, hem işlevsel bağları olan yapıların genel adı
Adneksit: Dölyatağı ekleri olan yumurtalıklar ve tüplerin akut ya da kronik iltihabı
Adrenalin: Böbreküstü bezlerinin iç kısımları tarafından salgılanan bir hormondur Tabiatta bu hormonun görevi, organizmayı acil harekete hazırlamaktır ve etkisini, nabzın atışı, kanın iç organlar ve deriden kaslara sevk edilmesi, karaciğerdeki glikojenin glikoza değişmesi ve böylelikle acil bir enerji kaynağı sağlanması şeklinde gösterir
Adventisya: Kan damarları duvarının dış katmanı
Aeorafaji: Yemek yerken ya da yutarken sindirim sistemine aşırı hava girmesi
Aerobik solunum: Hücrede yalnız moleküler oksijenin kullanıldığı bir solunum şeklidir
Afaki: Gözde merceğinin bulunmaması
Afazi: Beyindeki ilgili alanların tahribi sonucu, konuşma veya konuşulanı anlama yeteneğinin kaybı Disfazi, aynı durumun daha hafif bir formudur
Afrodizyak: Cinsi arzuyu artırıcı maddeler, ilaçlara verilen isim
Afoni: Ses kaybı Kısmi veya tam olabilir Afoni sebepleri, genellikle konuşma kaslarını kontrol eden sinirlerin hastalığı veya zedelenmesi, boğaz, gırtlak hastalıkları veya nörozdur Histerik afoninin nedeni, şuuraltı, hiç konuşamamak veya özel bir durumda konuşmamamk arzusudur
Aft: Ağız ya da yutak mukozasında genellikle çok sayıda yüzeysel ülserleşme
Agalaksi: Doğumdan sonra süt salgısının bulunmaması
Agenezi(aplazi): Organizmanın doku, organ ya da organ gurubu gibi bir bölümünün bulunmaması
Agenitalizm: Üreme organlarının bulunmaması
Aglütinasyon: Sıvı bir süspansiyonda, ufak cisimciklerin bir araya gelip birbirlerine yapışmasıdır
Agnozi: Duyular aracılığıyla algılanan uyarılara anlam verme yeteneğinin yok olması
Agoni: Solunum ve kalp atımlarının düzensizleşmesi, el ve ayakların soğuması gibi yaşam belirtilerinin giderek zayıfladığı ölümden önceki durum
Agorafobi: Geniş, açık bir sahada yalnız kalınca hissedilen, kontrol edilemeyen bir korkudur
Agrafi: Yazı yazma becerisinin kaybolması
Agramatizm: Sözdizimi açısından doğru cümleler kurarak konuşabilme yeteneğinin olmaması
Agranülositoz: Kanda ve kemik iliğinde akyuvarların iyice azaldığı ya da tümüyle yok olduğu ağır hastalık
Aguzi: Tat alma duyusunun kaybolması
Ajitasyon: Kişinin etrafa saldırganlığı, aşırı aktivitesi ile karakterize durum
Akalazya: Bir büzgen kasın yetersiz gevşemesiyle ortaya çıkan bozukluk
Akalküli: Düzenli düşünme yeteneğinde sayısal simgelerle işlem yapma güçlüğü biçiminde ortaya çıkan bozukluk
Ajite: Rahatsız, huzursuz, taşkınlık yapan
Akinezi: Normal bir insanda kendiliğinden oluşan otomatik hareketlerin bir bütün olarak azalması ya da kaybı
Akne: Yüz, omuzlar, sırt ve göğüsteki yağ bezleriyle ilgili kronik bir deri hastalığıdır En çok 14-20 yaşlar arasında görülür ve bu hastalığın tipik belirtileri olan siyah noktalar, sivilceler, gençlerin bu en hassas devirlerinde genellikle psikolojik rahatsızlıklara yol açar Yağ bezlerinin kanalında bir tıkaç oluşur ve bu tıkacın başı sertleşip siyahlaşır Bazen, kanal tıkalı olduğu halde, bez yağ salgılamaya devam eder ve böylece içi yağ dolu bir kist oluşur Siyah noktalara tıpta komedon adı verilir
Akoli: Bağırsaklarda safranın bulunmadığı patolojik durum
Akomodasyon: Gözün farklı uzaklıklarda bulunan cisimleri net olarak görmek için yaptığı uyum
Akondroplazi:Tedavisi olmayan, sebebi bilinmeyen kalıtsal bir cücelik tipidir Gövde normal büyüklüte olup, kol ve bacaklar anormal derecede kısa ve baş normalden büyüktür
Akrofobi: Yüksek yerlerde ya da uçak gibi hızla yükselen araçlarda bulunma korkusu
Akromatopsi: Renk algılamasının bulunmadığı görme bozukluğu
Akromegali: Beyin tabanında bulunan hipofiz bezinin ön bölümünün aşırı çalışmasına bağlı bir durumdur Büyüme tamamlanmadan, kemiklerin uzaması sona ermeden erken çağlarda baş gösterirse jigantism adı verilen dev görünüm oluşur Bozukluk büyüme çağının bitiminden sonra baş gösterirse, el ve ayakların genişlemesi, çene ve burnun büyümesi ve sesin kalınlaştığı görülür
Akson: Sinir hücrelerinin uzun uzantısısinaptik bağlantıların sağlantığı uzantılardır
Aktif taşıma: Yarı geçirgen bir zarda maddelerin az yoğun ortamdan çok yoğun ortama enerji harcayarak geçmesi olayıdır
Aktin: Kaslarda kasılmayı sağlayan protein yapıdaki ince iplikler
Akustik Sinir: İşitme siniri
Alel: Bir karakter üzerinde aynı yada farklı yönde etkili olan iki veya daha fazla genden herbiri
Alg: Sulu ortamda yaşayan tek hücreli organizmalardırFotosentez yada fagosite yaparak beslenir
Ambliyopi: Gözde belirli bir bozukluk olmaksızın oluşan görme tembelliği
Allantoyis kesesi: Yumurta içindeki metabolik artıkların depolandığı embriyonik kese
Alveol: Akciğerlerde genişlemiş küçük kesecik
Amino asit: Proteinlerin yapı taşıdır Bir amino asit, amino grubu (NH2) ile bir karboksil grubu (COOH) taşıyan bileşiklerdir Çok sayıda amino asit peptid bağları ile bağlanarak proteinleri oluşturur
Amnezi: Hafızanın kısmen veya tamamen kaybolması
Amonyak (NH3): Protein metabolizması sonucu oluşan azot ve hidrojen bileşimi olan keskin kokulu bileşik
Anaerobik solunum: Hücrede moleküler oksijenin kullanılmadığı bir solunum şeklidir
Analjezik: Ağrı kesici
Anemi: Kısaca, halk arasında kansızlık olarak bilinen anemi, alyuvarların sayı olarak az olması ve alyuvarların içerisinde bulunan hemoglobin adı verilen maddenin miktarının azlığıdır
Anemik: Kan değerleri düşük olan, yani kan sayımında eritrosit sayıları ve hemoglobin miktarı düşük olan kişi
Anerji: Özel bir antijene cevap verilmemesi hali Organizmanın savunma yeteneğinin kaybolması
Anestezi: Doktorlar, ameliyat sırasında ağrı duymaması için, ameliyattan önce hastaya bir iğne yapar ya da solunum yoluyla bir gaz verirler Hastanın bilincini yitirerek uykuya geçmesine narkoz, böylece vücudundaki ağrıları duyamayacak duruma gelmesine anestezi, bu duyu yitimine yol açan maddelere de anestezik denir
Anizogami: Farklı şekil, büyüklük ve yapıdaki gametlerin birleşimiyle yapılan eşeyli üreme şekli
Anksiete: İç sıkıntısı, iç daralması
Anosmi: Koku alamama, nezle grip gibi enfeksiyonlarda olabildiği gibi koku siniri ile ilgili beyin bölgesindeki patolojilerde de görülebilir
Anoreksi: Anorexia Nervosa, özellikle genç kadınlarda görülebilen, yemek yememek, çok az uyumak, buna rağmen çok aktif olmakla beliren psikolojik bir bozukluktur Bu durum genellikle kişinin çok şişmanladığı kanısı ile mübalağalı bir şekilde rejim uygulaması ile başlar, önceleri kontrol edilebilen iştah bir süre sonra hakikaten yok olur ve zayıflama normal ölçüleri aşar
Ansefalit: Beyin iltihabı
Antiasit: Asit giderici
Antidiüretik hormon: Böbreklerden suyun geri emilmesini sağlayan ve hipofizin arka lobundan salgılanan hormon
Antienflamatuar: İltihabi reaksiyonu önleyen madde, ilaç
Antijen: Canlı vücuduna dışarıdan giren ve antikor oluşmasını sağlayan yabancı madde
Antikodon: tRNA'daki üçlü baz dizilişi
Antikor: Vucuda giren yabancı maddeleri(antijen) yok etmek için vücudun ürettiği savunma maddesi
Antiseptik: Mikropları, yani insan, hayvan ve bitkilerin dokularına yerleşerek hastalığa yol açan bakteri, virüs, mantar gibi tek hücreli asalak canlıları yok etmek sağlıklı yaşamın temel koşullarından biridir Antiseptik, antibiyotik ve dezenfektan gibi değişik adlarla anılan birçok madde bu amaçla geliştirilmiştir Ama genel olarak "mikrop" öldürücüler denen bütün bu maddelerin bazı özellikleri ve kullanımları farklıdır
Antiseptiklerin Tarihi
İnsanlar, "mikrop kuramının" bulunmasından yüzyıllarca önce neden ve nasıl etki yaptığını bilmeksizin antiseptikleri kullanıyorlardı Örneğin çiğ etin bol tuz ve baharatla yoğrularak sucuk biçiminde saklanması, sebzelerin yoğun bir tuz ve limon ya da sirke çözeltisi içinde bekletilerek turşu yapılması, bakterileri büyük ölçüde yok ederek bu besinlerin bozulmasını önlüyordu Bugünkü antiseptikler ise Louis Pasteur'ün değerli çalışmalarının ürünüdür
Antiseptikler Nasıl Etki Eder?
Kimyasal antiseptiklerin mikroplar üzerinde nasıl etkili oldukları tam olarak açıklanamamıştır Bu maddeler doğrudan doğruya mikrop hücresine girerek yaşamsal işlevlerini engelleyebileceği gibi, mikrop hücresinin dış zarını eriterek de yıkıcı etki gösterebilir Ne var ki birçok antiseptik normal hücreler üzerinde de ayn etkiyi yapar Bu yüzden bu maddelerin dikkatli kullanılması gerekir Bazı antiseptikler ağızdan alındığında ya da vücuda şırınga edildiğinde ağır sonuçlara, hatta ölüme yol açabilir
Antispazmodik: Spazm çözücü, daha çok iç organlardaki düz kasların kasılmalarını çözen ilaç grubuna verilen isim
Antistatik: Statik elektrik birikimini önleyen madde
Aorta: Kalpten çıkan, vücudun en büyük damarı, kalpten çıktıktan sonraki kavisli bölümüne arcus aorta, göğüs kafesi içersinde seyreden kısmına torasik aorta ve karın içersinde seyreden bölümüne de abdominal aorta denir
Aortik Anevrizma: Aort damarının her hangi bir bölümünde görülen genişleme
Apandis: İnce bağırsak ile kalın bağırsağın birleştiği yerde parmak şeklinde bir çıkıntı
Apandisit: Kör barsak (apendiks) iltihabı
Apati: Çevre ile anormal derecede ilgisizlik, duygusuzluk, kayıtsızlık
Apeks: Uç, tepe, zirve
Apirojen: Ateş yükselmesine neden olan herhangi bir madde taşımayan
Apne: Solunumun geçici bir zaman içinde durması
Apoenzim: Enzimin koenzim olmadan etkinlik gösteremeyen protein kısmıdır
Apopleksi: Felç, inme
Araknoit: Beynin üzerinin örten ince zar
Asetabulum: Uyluk kemiğinin başının, kalça kemiği ile eklem yaptığı çukurluk
Asetilsalisik Asit: Yaygın olarak kullanılan ve bilinen aspirinin kimyasal adı
Asidoz: Organizmanın asit baz dengesinde asit istikametinde bozulma sonucu ortaya çıkan entoksikasyon tablosu
Aso: "Antistreptolizin O" için kullanılan kısaltma Streptolizin, "Hemolitik Streptokok" adı verilen bakterilerin salgıladığı toksinin adıdır Bu toksinin varlığını tespit için yapılan tetkike de kısaca ASO adı verilir ASO, romatizma gibi bazı Hemolitik Streptokok enfeksiyonlarında yükselir bu açıdan teşhis te ASO değerleri önem taşır
Asthma: Astım Bkz Detaylı Bilgi
Aşil Tendonu: Baldır arka kısmındaki kas grubunun, topuk kemiğine birleşmesini ve ayağın aşağı yukarı hareketini sağlayan yapı (kiriş)
Atropin: Belladonna (Güzel Avrat Otu) adlı bitkiden elde edilen bir alkaloiddir Tıpta çok değişik kullanım alanları vardır Örneğin, göz dibinin muayenesinde, göz bebeğinin genişletilmesi için, ayrıca anesteziden önce üst solunum yollarında salgıların azaltılması için kullanılır
Atmosfer basıncı: Atmosferin yer yüzünde bulunan her cisim üzerine yaptığı basınç Deniz seviyesinde, 760 mm'lik civa sütununun 1 cm2 alana yaptığı basınç "1 atmosfer" basıncıdır
Babinski bulgusu: Nörolojide çok önemli olan bir muayene testi Ayak tabanıın dış keranı boyunca, ucu sivri bir cismin sürtülmesiyle ortaya çıkan normal refleks, Babinski bulgusunda ters yönde gerçekleşir
BAC (bakteriyel yapay kromozom) NA parçacıklarını kopyalamakta kullanılan ve bir cins bakteride bulunan bir madde
Bağışıklık: Belirli bir mikroorganizmaya karşı vücudun direncidir Aktif ve pasif olmak üzere iki tip bağışıklık (immünite) vardır Aktif immünite, hastalığın, çok hafif de olsa, bizzat geçirilmesiyle oluşur Hastalığa neden olan organizmalar, vücutta antikor reaksiyonları uyandırırlar ve bu reaksiyonlar, bazı vakalarda, hayat boyu devam eder Pasif immünite ise, antikor reaksiyonu uyandırıcak nitelikte, fakat kuvveti azaltılmış veya değiştirilmiş olan mikropların vücuda aşılanmasıyla oluşur
Bakteri: Tek hücreli mikroorganizmalardır Bunlar, mantarlardan küçük, fakat virüslerden büyüktürler Bazıları hastalık yapıcı, bazıları zararsızdır; bazı bakteriler ise, faydalıdırlar: Örneğin, toprağın nitrojen yapıcı bakterileri Bakteriler, şekillerine göre sınıflandırılabilirler: Coccus'lar yuvarlak, bacillus'lar çubuksu, vibrio'lar virgül şeklinde, spirillum'lar dalgalıdır
Bakteriemi: Bakterilerin veya bakteri toksinlerinin kana geçmesiyle oluşan ateş, titreme ile seyreden klinik tablonun adıdır Eş anlamlı olarak septisemi de kullanılır
Ballismus: Kol ve bacakların, istemsiz, şiddetli, atıcı hareketleridir Bu durum, gövdenin yarısında görüldüğü takdirde, "hemiballismus" adını alır
Bal özü:Çiçekler tarafından salgılanan tatlı ve genellikle kokulu bir sıvı
Bandaj: Yara sarmaya veya yaraları kapatan gazları ve tespit edici tahtaları yerinde tutmaya yarayan kumaş parçasıdır
Barbitüratlar: Sinir sistemini uyuşturucu etkileri olan maddelerdir
Basil: Çomak şeklindeki mikroorganizmalardır Örneğin Tüberküloz'un etkeni Koch adı verilen basildir
Başkalaşım: Bazı böcek ve kurbağa gibi canlıların, yumurtadan çıktıktan sonraki gelişme evrelerinde yapısal değişikliğe uğrayarak atalarına benzer hale gelmeleri
Batın: Gövdenin, göğüs ve pelvis bölgeleri arasındaki kısmıdır Göğüsten, bir kas bölme teşkil eden diafragma ile ayrılmış olan batının, alt kısmında pelvis boşluğu ile devamlılığı vardır
Bazal Metabolizma: Vücut yüzeyi birimine göre hesap edilen, istirahat anında sarf edilen enerji miktarıdırVücut yüzeyi şahsın, boyu ve kilosundan hesap edilirTroid bezinin fazla çalışmasında, bazal metabolizma yükselir
Bazal metabolizma hızı: Besin alınması ve hareketsiz durumda vücudu canlı tutmak için gerekli enerji tüketimi
Bell Paralizi: Yüz siniri felcidir
Bence-Jones Proteini: Myelomatosis gibi kemik iliğini ilgilendiren hastalıklarda, idrarla çıkartılan bir cins protein
Beriberi: B vitamini noksanlığında meydana gelen ağır bir polinevrit
Beyin: Omurgalılarda kafatası içindeki merkezi sinir sisteminin bir bölümü
Bikonkav: Her iki yüzeyide konkav, iç bükey veya oyuk olan
Bifid: İki bölüme ayrılmış durumda olan, çatallı, yarık
Bifurkasyon: İki dala ayrılma yeri
Bilateral: Her iki tarafa ait olan, iki taraflı
Billurubin: Hemoglobinin yıkılmasından açığa çıkan kırmızı boya
Billüribinemi: Kanda billüribinin artması
Biopsi: Canlı bir dokudan muayene edilmek üzere küçük bir parça alınması
Bilefarit: Göz kapaklarının, özellikle kenar bölümlerinin iltihabı
Bistüri: Laboratuarda kullanılan keskin bıçak
Biyogenez: Canlıların kendilerine benzeyen canlılardan oluştuğunu açıklayan görüş
Biyokütle: Belirli bir alan ve hacimde bulunan canlı ağırlığa biyokütle denir
Biyosfer: Dünyadaki bütün canlıların yaşadığı 16-20 km kalınlığında tabaka Biyosferin deniz seviyesinden 8-10 km'si atmofere, 8-10 km'si okyanusların dibine doğru uzanır
Biyoteknoloji: Özellikle DNA ve hücreyle ilgili konularda kullanılan biyolojik tekniklere verilen ad
Blastula: Döllenmiş yumurtanın bölünmeler sonucu, ortası sıvıyla dolu olan bir hücre tabakasından oluşan yapı
Bone: Kemik
Botilismus: Basillus Botulismus toksinleri ile meydana gelen zehirlenme
Brakiyalji: Kol ağrısı
Bradikardi: Kalbin dakikadaki atım sayısının azalması
Bronchiolitis: Solunum sisteminin en küçük fonksiyonel üniteleri olan bronşiollerin iltihabına denir
Bronş: Soluk borusundan ayrılan akciğerlere giden iki boru
C
Caduceus: Mitolojide Tanrı'nın habercisi olan Merkür'ün asasıdır ABD ordusu tıp mensuplarının sembolü olup, tıp biliminin sembolü olan Eskülap asaından farklıdır Merkür asaının çevresinde iki yılan vardır, Eskülap'ta ise, bir yılan bulunur
Caisson Hastalığı: Vurgun Dalgıçlarda ve çok yükselen havacılarda atmosfer basıncının ani değişimlerine bağlı olarak meydana gelir
Calcaneus: Topuk kemiği
Candida: Bir mantar çeşidi
Cenin: Gelişmenin erken dönemindeki embriyoya verilen ad
Cerahat: Alyuvarlar, bakteri ve yıkılmış doku kalıntıları gibi iltihap ürünlerini kapsayan doku sıvısıdır
Cerrahi: Tıbbın en eski dallarından biridir İlaçla ya da başka tedavi yöntemleriyle iyileştirilemeyen hastalıkların, yaralanmaların, vücuttaki yapı bozukluklarının ameliyatla onarılmasına ya da hastalıklı organı kesip çıkararak iyileştirilmesine dayanır
Cerumen: Kulak kiri İnsan kulağında normal olarak bulunan balmumu kıvamındaki salgıdır Bu salgının fazlalığı, kulak tıkanması ve geçici sağırlığa yol açar
Cestodiasis: Yassı solucan enfeksiyonudur
Clavicula: Köprücük kemiği
Cor: Kalp
Covper bezi: Seminal sıvının oluşturduğu bezlerden biri
Crossing-over: Eşey ana hücrelerinde gerçekleşen mayoz bölünmenin profaz I safhasında oluşan tetratların kromatitleri arasındaki parça değişimi
Çekum (Caecum): İncebarsakla kalınbarsağın birleştiği yerdeki kesedir Bu bölgede, iltihaplanma, ülserasyon veya kanser görülebilir
Çenek: Tohum yaprağı Tohumun yapısındaki bitki taslağında bulunan yapraklardanherbiri
Çift çenekli bitki (Dikotiledon) :Embriyolarında iki çenek yaprak (kotiledon) bulunan bitkiler İletim demetleri gövdede belirli bir düzende yerleşmiştir
CDNA: Tamamlayıcı DNA Haberci RNA şablonundan sentezlenerek elde edilen DNA şeklinde de tanımlanabilir
Çıban: Çıbanlar, derideki ter bezleri veya kıl keselerinin enfeksiyonlarıdır
Çiçek: Akut, enfeksiyöz bir hastalıktır Her yaşta ve her cinsten kişiler bu hastalığa yakalanabilir İki tipi vardır: Variola major ve variola minor
Çil: Deride, güneşe maruz kalma sonucu beliren, ufak lekelerdir Bunlar, daha fazla, lokalize güneş yanıklarına benzetilebilir ve ekseriyetle sarışın veya kızıl saçlılarda görülen melanin pigmenti birikimidir
Delirium: Zehirlenmeler, ateşli hastalıklar, epilepsi, histeri ve akıl hastalıklarında görülebilen, titreme, hallüsinasyonlar ve saldırganlıkla birlikte bilincin kaybolması tablosuna verilen isim
Dejenerasyon: Dokuların normal yapılarının bozulup normal fonksiyonlarını yapamıyacak hale gelmeleri
Demoralizasyon: Moral çöküntü
Demiyelinizasyon: Sinir liflerinin etrafını saran myelin tabakasının kaybı
Dansimetre: Yoğunluk ölçen cihaz
Deontoloji: Aynı meslek grubunda olan insanların birbirleri ile olan ilişkilerinde uyulması öngörülen ahlaki, moral değerler
Depilasyon: Kılların çıkartılması işlemi
Depresyon: Ruhsal ve bedensel çöküntü, isteksizlik
Dermabrazyon: Deri üzerindeki benler veya yara izlerini ortadan kaldırma amacı ile yapılan kazıma işlemi
Dermatit: Cildin iltihabi durumu
Dermatoloji: Cildiye, cilt hastalıklarını inceleyen bilim dalı
Dermis: Ciltte en üst tabaka olan Epidermis'in altındaki tabakaya dermis adı verilir Bkz Lazerle Cilt Tedavisi
Dendrit: Sinir hücresinin kısa olan uzantısı
Deoksiribonukleik asit (DNA) : Canlılardaki yönetici molekül Genetik bilgileri içeren ve hücre çekirdeğinde yer alan ikili sarmal molekül
Deoksiribonukleotid: DNA'nın yapıtaşı olan molekül
Deoksiriboz: C5H10O4 bileşiminde olan ve DNA'nın yapı birimlerinden biri olan şeker Genel adı pentoz olan monosakkarit
Deplazmoliz: Plazmolize uğramış hücrenin tekrar su alarak eski haline dönmesi
Dermis: Hayvanlarda derinin alt tabakasına verilen ad
Difüzyon: Moleküllerin hareket enerjileriyle çok yoğun ortamdan az yoğun ortama hareket etmesi
Dihibrit: İki karakter bakımından melez olan bireylere verilen ad
Dikotiledon: Embriyosunda iki çenek yaprağı bulunan bitki
Diploid: 2n kromozom takımı taşıyan hücre
Disakkarit: İki mol monosakkaritin dehidrasyonu sonucu oluşan çift şeker Maltoz, sakkaroz, laktoz gibi
Diyabet: Şeker hastalığı
Doğalgaz: Yer kabuğunun içinde metan, etan gibi çeşitli hidrokarbonlardan oluşan yanıcı gaz
Doku: Belirli bir işi yapmak üzere özelleşmiş hücreler topluluğu
Dominant: Baskın gen
Döllenme: Yumurta ve spermin birleşmesi
Döllenme borusu: Spermlerin yumurtayla birleştiği ve zigotu oluşturduğu tüp
Döl yatağı: Uterus Dişi üreme sisteminde, fetusu doğuma kadar beslemek ve barındırmakla görevli kas yapısında bir organdır
Domain: Bir protein içerisinde bulunan ve kendine ait bir fonksiyona sahip bölüm Tek bir protein içindeki domain bölümleri, hep birlikte proteinin total fonksiyonunu belirler
Düşük: Fetusun, gebeliğin 28 haftasından önce ölümü, ve rahmin dışa atılmasıdır
Edema: Ödem, vücudun her hangi bir yerinde hücre dışında anormal su birikmesi
EEG: Elektroansefalografi kelimesi için kullanılan kısaltma
Efektör: Bir organizmanın uyarıya karşı reaksiyon gösteren vücut kısmı, örneğin kas
Effekt: Tesir, etki
Effektif: Etkili, tesirli
Efervesan: Suya atıldığı zaman küçük gaz kabarcıkları çıkartarak köpüren, eriyen
Effüzyon: Vücut boşluklarında veya doku içerisinde sıvı birikmesi "Plevral effüzyon" iki plevra yaprağı arasında sıvı birikmesidir
EKG: Elektrokardiogram kelimesi için kullanılan kısaltma
Ekinokok: Köpek ve kurtlar, nadiren kedilerde bulunan bir parazit olup larvaları memeli canlılarda büyüyerek hidatik kistleri yaparlar
Eklampsi: İlerlemiş gebeliklerde veya doğumdan hemen sonra yüksek kan basıncı, ödem ve idrarda protein yükselmesi ile karekterize nöbetler ve önlem alınmazsa bilincin kaybolması hali
Ekdoderm: Embriyo gelişimi sırasında meydana gelen dış tabaka
Eklem: İskelet sistemini oluşturan, iki yada daha fazla kemiğin birbirne eklendiği kısım
Eko: Yankı
Ekoloji: Canlıların birbirlriyle ve çevreleriyle olan ilişkilerini inceleyen bilim dalı
Ekokardiyografi: Kalp, damar sisteminin teşhisinde kullanılan ultrasonik bir yöntem
Ekokardiyogram: Ekokardiyografi yoluyla elde edilen çizelge
Ekoensefalogram: Beynin ekoensefalografi ile elde edilen çizelgesi
Ekolali: Hastanın kendisine söylenilen sözleri anlamsız şekilde aynen tekrarlaması
Ekosistem: Bir çevredeki canlı ve cansızların tümü
Eklampsi: Gebelerde plasentadan gelen toksinlerle oluşan bilinç kaybı ve konvulsiyonlarla birlikte seyreden tablo
Eksizyon: Bir dokunun çıkartılıp atılması
Ektazi: Genişleme Örn Bronşektazi
Ektoderm: Derinin en dış tabakası
Ektopi: Her hangi bir organın normal bulunması gereken yerde değilde, vücudun başka bir yerinde olması hali
Ektropion: Göz kapaklarının serbest kenarlarının dış tarafa kıvrılmaları
Ekzama: Deride kızarıklık, şişme, veziküller, kaşıntı gibi belirtilerle görülen daha çok psikosomatik nedenli cilt rahatsızlığı Akut ve Kronik diye ayrıldığı gibi Yaş ve Kuru ekzema cinsleri de vardır
Elektroansefalografi: Beynin elektriki faaliyetlerinin grafik olarak gösterilmesi
Elektrokardiografi: Kalp adelesinin faaliyetlerinin grafik olarak gösterilmesi
Embriyo: Yumurtanın döllenmesinden sonra, oluşan canlı taslağı
Emülgatör: Besinlere katılan ve onların kararlı emülsüyon haline gelmesini sağlayan katkı maddesi
Endokrinoloji: İç salgı bezlerinin fonksiyonlarını, normal dışı çalışma sonucu oluşan hastalıklarını ve bunların tedavilerini inceleyen tıp dalıdır
Endoderm: Embriyo gelişimi sırasında meydana gelen iç tabaka
Endokard: Kalbin içini örten bir sıra yassı epitel dokudan oluşan zar
Endokrinolog: Endokrin sistemin yapı, patolojileri ve tedavisi konusunda uzman kişi
Endokrin bez: İç salgı (hormon) bezi
Endosperm: 3n kromozomlu besi doku
Ensefalon: Beyin
Envazyon: Yayılma, örneğin kafatasındaki bir tümörün beyin dokusuna envazyonu denince tümörün beyine yayılması kastedilir
Enzim: Hücre içinde üretilen ve bütün hayat olatlarını başlatan, hızlandıran, protein yapısındaki Katalizör proteinlere verilen ad Biyokimyasal tepkimelerin gerçekleşme sürecini hızlandırır, ancak sürecin oluş biçimini etkilemezler
Epitel: Organ ve vücut yüzeylerini örten hücre tabakası
Erozyon: Deri veya mukozada görülen, sınırlı bir bölgede epitel kaybı, yüzeyel yaralar Örneğin; Cervical erozyon, halk arasında rahim ağzında yara olarak bilinir
Epididimis: Erkek üreme sisteminde, testislerin üzerinde bulunan spermlerin olgunlaştığı ve kısa bir süre depolandığı yer
Erepsin: Proteinlere etki eden ince bağırsak özsularında bulunan enzim
Ergotin: Çavdar mahmuzu özütü İlaç yapımında kullanılır
Eşey: Cinsiyet
Eşeyli üreme: Farklı iki eşey hücresinin birleşmesiyle bir canlı oluşması
Eşeysiz üreme: Bir canlının özelleşmiş üreme hücrelerini meydana getirmeden tıpatıp atasına benzer canlıların oluşmasını sağlayan üreme şeklidir
Etoloji: Canlıların davranışlarını inceleyen bilim dalı
Ecoli: Küçük boyutlu gen yapısı dolayısıyla genetik hastalık göstermeyen ve laboratuarda kolaylıkla üretilen bir cins bakteri Bu sebeplerden dolayı genetik çalışmalarda yaygın biçimde kullanılır
Elektroforesis: DNA parçacılkları ya da proteinler gibi iri molekülleri, benzeri moleküllerle birarada bulunduğu karışımlarından ayrıştırmakta kullanılan bir yöntem
Fab Fragmanı: Immünglobulin molekülünde bulunan, antijen bağlayan fragman
Fab sınıflaması: FAB terimi French-American-British sözcüklerinin baş harflerinden oluşur Akut lenfoblastik lösemi (ALL) ve akut myeloblastik lösemide (AML) neoplastik hücrelerin morfolojik özelliklerine göre yapılan bir sınıflama sistemidir FAB sınıflaması için wright boyaması, sitokimyasal boyalar ve bazı durumlarda (ör: AML - M7) elektron mikroskopla platelet peroksidaz pozitifliğinin gösterilmesinden de yararlanılır FAB'a göre ALL olguları 3, AML olguları 7 kategoriye ayrılır Hücre morfolojisine göre yapılmış bir sınıflama olmakla birlikte her grubun klinik davranışı, hatta tedaviye yanıtları farklıdır Bu sınıflamanın doğru yapılabilmesi için periferik kan örnekleri ile karar verilmesi yeterli değildir, mutlaka kemik iliği yayması incelenmelidir
Fagositoz: Yabancı bir partikülün nötrofil tarafından etkisi hale getirilmesindeki en öönemli aşamadır Sırasıyla partikülün nötrofile tutunması, hücre içine alınması, fagositik vakuol (fagozom) oluşması ve degranülasyon kademelerinden oluşur
Fallop Tüpleri: Her biri yaklaşık 10 ar cm uzunluğunda, uterusun üst köşelerinden yumurtalıklara kadar uzanan iki borudur Tuba uterina veya uterus tüpleri de denir
Fallot's Tetralogy: Kalbin doğumsal bir anomalisine verilen isim
Falks Serebri: Beynin sağ ve sol yarı kürelerini birbirinden ayıran, orağa benzediği için bu isim verilen kalın zar
Familya: Irsi, kalıtsal, herediter
Farinks: Yutak
Fasial Sinir: Yüz siniri, yedinci kafa çifti
Fasial Paralizi: Yüz siniri felci, bu sinirin felcinde yüzün yarısı kısmen hareketsiz ve ifadesiz kalır Santral ve Periferik olmak üzere iki türlü olur
Fat: Yağ
Fatal: Öldürücü, ölümle sonuçlanan
Favizm: G-6PD eksikliği olan bazı kişilerde bakla yenildiğinde ağır seyirli bir hemolitik kriz oluşur Sadece bir kısım hastada oluşması nedeniyle bakla ile oluşan hemolizin tek nedeninin enzim eksikliği olmadığı, genetik veya immünolojik başka faktörlerin de rolü olduğu düşünülmekte ise de kesin mekanizma açıklanamamıştır Favizm oluşumu G-6PD Akdeniz tipinde sık görülür
Faz Spesifik İlaçlar: G1 spesifik: L-Asparaginaze S spesifik: Antimetabolitler, hidroxyurea, procarbazine G2 spesifik: Bleomycine, bitki alkaloidleri M spesifik: Bitki alkaloidleri
Febril: Ateşli, hummalı
Fekalit: Barsakta bir kısım dışkının sertleşmesi sonucu oluşan dışkı taşı
Feçes: Dışkı
Femur: Uyluk kemiği
Ferment: Bazı organların salgılarında bulunup kimyasal değişikliklere etki eden maddeler
Fermentasyon: Mayalanma
Ferritin: Demir elementinin vücutta depo edilen şekli
Fertil: Gelişme yeteneği olan, doğurabilen
Fertilite: Doğurma yeteneği, verimlilik
Fetus: Üçüncü gebelik ayı başından doğuma kadarki devre içinde ana rahmindeki canlıya verilen isim
Fetal: Fetus'a ait
Fibrin: Kanın pıhtılaşmasına yarayan albumin cinsinden bir madde
Fibrinemi: Kanda fibrin bulunması
Fibninüri: İdrarda fidrin çıkması
Fibrom: İyi huylu bağ dokusu uru
Fibro-Sarkom: Bağ dokusunun kötü huylu tümörü
Fibröz: Lif dokusu
Fibula: Bacaktaki iki kemikten dış kısımda olanıdır Üstte Tibia ile eklem yapar diz eklemi yapısına girmez, altta ise ayak bileği eklemine iştirak eder
Filaria: Omurgalı canlıların kanında ve dokularında yaşayan kıl kurdu cinsi parazit Elefantiazis denilen rahatsızlığa neden olur
Frenik Sinir: Nervus Frenicus Göğüs boşluğu ile karın boşluğunu birbirinden ayıran diafragmanın sinirine verilen addır
Hamartom: Yeni oluşmuş kan damarlarında meydana gelen tümör
Hamartroz: Eklem boşluğuna kan dolması
Haşiş: Esrar, haşhaş
Hematom: Organ içerisinde veya aralarında kan birikmesi
Hemoraji: Kanama
Hemaglütinasyon: Kan yuvarlarının aglütinasyonu
Hemanjiektazi: Kan damarlarının genişlemesi
Hemanjiom: Kan damarlarından dogan urlar
Hematemez: Kan kusma
Hematosel: Testis torbalarında kan birikmesi
Hematolog: Kan hastalıkları uzmanı
Hematomiyeli: Omurilikte kanama
Herpes: Uçuk, içi sıvı dolu vezikül
Herpes Simpleks: Aynı adı taşıyan virüsün sebep olduğu çeşitli deri ve mukoza bölgelerinde yaygın, küçük, içi sıvı dolu oluşumlar ile belirgin virütik enfeksiyon
Hiler: Hilus'a ait Örneğin, Hiler Lenf Adenopati denildiği zaman Hilus'a komşu lenf bezlerinde büyüme anlaşılır
Hilus: Organlarda büyük damar ve sinirlerin, akciğerlerde solunum yollarının giriş kapısı
Hİiperkromazi: Pigment fazlalığı gösteren
Hipofiz: Beyin tabanında burun arkasının üst kısmına uyan bölgede hormon salgılayan bir bezdir
Hipospadias: Penisin doğumsal bir şekil bozukluğudur İdrar yolunun son kısmı olan üretra'nın dışa açılan deliğinin normal yerinde değil, penisin alt yüzünde herhangi bir yerde olması halidir
İhtiyozis: Cildin pul pul ve kuru oluşu ile kendini gösteren bir hastalık
İdiopatik: Oluşumunda bir sebeb gösterilemeyen
İdeopatik trombositopenik purpura: Deri ve mukozalarda yaygın kanama odakları yanında, hafif travma sonucu kolayca kanama görülmesi, trombosit sayısının azalması ve kanama zamanının uzaması ile belirgin, sebebi bilinmeyen purpura (deri ve mukozalardaki küçük kanama) şekli
İkter: Sarılık
İktus: İnme darbe
İdiot: Doğuştan aptal
İleitis: İnce barsak iltihabı
İleum: İnce barsağın son bölümü
İleus: Barsak tıkanması
İlluzyon: Dışarıdan gelen görsel uyarıların olduklarından faklı algılanması
İmbesil: Geri zekalı
İmitasyon: Taklit
İmmatür: Tam gelişmemiş
İmminent: Tehdit eden
İmminent Abortus: Düşük tehdidi altındaki gebelik
İmmobil: Hareketsiz
İmmün: Bağışık, bulaşıcı hastalıktan muaf
İmmünite: Bağışıklık,muafiyet
İmmünize: Bağışık kılmak
İmmünoloji: Bağışıklığı inceleyen bilim
İmmünolog: Bağışıklık uzmanı
İnflamasyon: Çeşitli mikrobik ajanlar veya toksinlerine karşı vücudun göstermiş olduğu; hararet artması, kızarıklık ile karakterize iltihabi reaksiyon