makam -şöhret sevdası

İslam dinimiz hakkında sormak istedikleriniz, merak ettikleriniz, paylaşmak istediklerinizi bu foruma yazabilirsiniz.
Cevapla
fahren55
Slow Friend
Slow Friend
Mesajlar: 15
Kayıt: 17-11-2008 00:27

makam -şöhret sevdası

Mesaj gönderen fahren55 »

Haset, riya, kibir, kendini beğenme, makam sevdası kötü ahlakın göstergesidir ve bu marazi huylar insanların sosyal ve manevi hayatını allak bullak eder.
Bu kimselere manevi hazlar tatsız ve zevksiz gelir. Öte yandan çirkinlikler, inkâra yönelik yaşam şekli gözlerine daha hoş görünür. Burada ilginç olan bu kötü huyların herhangi birinden etkilenen insanı diğer kötü huyların da çok rahat etkilemesidir. Bu insanlar çok hızlı bir şekilde olumsuzluğa sürüklenir. Aslında iyiliğin, güzelliğin kalesi olması gereken insan, kötülüğün ve çirkinliğin harabesi olur.
Bu gibi zararlı huyların en kötülerinden biri makam – şöhret – itibar – rütbe tutkusu, düşkünlüğüdür. Kendini beğenme, övünmeyi sevme, methedilmeyi bekleme gibi kötü huylarla birlikte gelişen itibar, makam sevdası insanların en zayıf yönlerinden biridir.
Zayıf karakterli kişiler makam sahibi olabilmek, sonra da yerlerini ve itibarlarını koruyabilmek için her türlü hileye başvurur, haksızlıklara sebep olur, bir sürü günah ve hata işlerler. Bundan dolayıdır ki, Allah Resulü şöyle buyurmuştur: “Şöhret ve makam sevgisinin insana verdiği zarar, koyun sürüsüne saldıran bir kurdun o sürüye verdiği zarardan daha çoktur!”
Dünya hayatına kapılan, bu hayatı bitmeyecek sanan insanlarda, yükselme hırsı, makam arzusu ve iltifat tutkusu had safhadadır. Bunlar göz koydukları makamı elde edebilmek için yapmadıklarını bırakmazlar, üst üste tavizler verirler. İstediklerine ulaşınca da, onu korumak için daha onursuz durumları kabullenebilirler.
Bu insanların çoğu inandıkları davaya hizmet için ve iyi niyetle yola çıkarlar. Fakat dünyanın, makamın, şöhretin getirdiği saltanat ve kibir onları kendine esir eder ve asıl gayelerinden uzaklaştırır. Üstelik bu insanlar genellikle belli bir görüşün temsilcisi oldukları için, inandıkları davaya da büyük zarar verirler.
Asıl davalarından uzaklaşan bu insanlar, yeni hayatlarının kölesi olmuşlardır. Öyle ki, makamı, şöhreti bir kere tadınca, artık onun tiryakisi olurlar ve onsuz bir hayat düşünemez hale gelirler. Böylece verilen tavizler gittikçe büyür ve koltuklarını korumak için, makamlarının büyüklüğüne aldırmadan soytarıya dönerler.
Nasıl dönmesinler ki; bu insanlar her yerde ve her şekilde takdir edilmeyi, beğenilmeyi, methedilmeyi beklerler. İşin bir acı tarafı da; makam, şöhret sevdalısı insanlar kendi inançlarına karşı olanların bile takdirini kazanmaya çabalarlar, kendi ülkülerine zarar verse bile, bu takdiri duyunca nerede hata yaptım diye kendilerini sorgulayacaklarına, mutlu olurlar.
Ülkesine, ülküsüne, inancına, milletine hizmet için yola çıkmış ve bu değerlerini, nefsinden üstün tutabilen insanlar ise şeytanın ve menfaatlerinin soytarısı olmadan, bu gibi makamların bir vasıta olduğunu bilirler. Bu şekilde yaşarlar ve yaşatırlar.
Hayatın istisnasız her alanında karşılaşabileceğimiz bu insanlar, menfaatleri uğruna düştükleri iğrenç ve onursuz durum sebebiyle bizlere örnek teşkil etmelidirler. Bu açıdan, inanan insanlar, kendilerinden önce yaşamış olan makam – şöhret sahiplerinin sonlarını, şu an ki durumlarını düşünmeli ve dünyada şaşaalı bir şekilde hayat süren insanların mezarlarını unutmamalıdır.
Cevapla
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

Kimler çevrimiçi

Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Bing [Bot] ve 6 misafir