Yazılar : Aşka Ve Terke Dair ...

Aşk ve sevgi sözleri, sevgiliye haykırışlar.
Kullanıcı avatarı
sevgi
Best of TurkiyeForum
Best of TurkiyeForum
Mesajlar: 2964
Kayıt: 08-01-2005 13:37
Konum: dünyanın en son caddesi
İletişim:

Mesaj gönderen sevgi »

akşam olmuş yine güneş batmak üzere
az sonra gecenin karanlığı sensizlikle birlikte saracak odamı
akıyor yaşlar gözlerimden
yine uzun bir gece geçireceyim yine sensizim yine yalnızım

hayatım nasıl geçiyor biliyormusun?
gündüzleri seni bekleyerek ve geceleri sabahın gelmesini
çünkü her gece yarın geleceksin diye bi his doluyor içime
bazen çıkıp kapıya bakıyorum belki çalmışsın da dalgın olduğum için duymamışım
akşama kadar kulağım kapıda kalıyor gözüm yolda
ama gelmiyorsun, dönmuyorsun
sonuna kadar böyle bekleyecekmiyim?
gelmeyecekmisin? dönmeyecekmisin?

bi bakıyorum gece olmuş
gelmedin yine bu seferde yanlış çıktı hislerim
ve ben yine mutsuz ve yalnız bi köşede oyuruyorum
yeşil gözlerini hatırlıyorum ağlıyorum
ve yarın geleceksin diye saatin sesini dinliyorum
ömrümün geçmesini dinliyorum
sensiz sensiz , yalnız yalnız...
Aşk caddesinde seninle yürürken, ayrılık yağmuru yağdı birden, şemsiyesiz kaldık ve ikimizde sırılsıklam olduk

[img]http://www.110bazar.com/sad.jpg[/img]
IcEman

Mesaj gönderen IcEman »

Bütün aşklar güzel başlar .Sevdiğinin bir gülüşü , ağzından çıkan her kelime ne kutsaldır.Defalarca tekrar edersin söylediklerini,gülüşünü hayal edersin bazen yatağa uzanmış,bazen ciddi bir düşünce içindeyken kaldırverir bakışlarını sana güler sevdiğin.

İlk başında çaresizlikler yoktur ,dilekler vardır .Birlikte olmamız önemli değil dersin. Yaşasın ,varolsun ,sağlıklı ve mutlu olsun.Rengi değişir aşkın birden ,uslu sakin tatlı bir göl olan aşkın birden bire çılgın bir denize dönüşür. Hep onu istersin, yanında istersin, kollarında olmayı istersin ,en kötüsü SENİN olmasını istersin.

Tam uyuyacakken, elleri gelir aklına, sıcaklığını hissetiğin elleri kimi tutuyor ?teni gelir aklına hangi değer bilmezin tırnakları incitiyor ?kıskançlık bititir seni.Oysa aşk kıskanmamaktır başında . dinlemezki yüreğin Ah büyük bir yumruk olsada üzerine indirsem bir an önce sussa .

İşte: bu fırtınalarda çıkar gerçekler, asla senin olmayacağını anladığında, kaybetme korkusu sindiğinde yüreğine içinde bir köşeye sinmiş kimsesiz bir çocuk çıkar avaz avaz ağlar. siyahtır artık aşkın rengi, ne büyük uyumsuzluktur yaşanan ,pembeden siyaha geçiş. Her aşkın bittiği yerde gözyaşı başlar. Bundan sonrası neyi değiştirir ?sevebilmeyi yaşadım dersin kendi kendini avutursun ,bir gülen kadındı sevdiğim.

Uzaktaydı ,doyamamıştım ,hiçbir zaman kıyamamıştım .Onu saklı cennetime ,en sevdiğim yerlere koymuştum . çıkarmadım,çıkaramadım .şimdi o yine orada .Çıkarmayacağım da bundan sonra ,ne güneşe göstereceğim,ne yağmura . kendimle başbaşa kaldığım zamanlarda onu avuçlarıma sığdıracağım ,kadınım diyeceğim çok özledim seni.

Zaten hayaldin benim için , olmaz bir hayal , beni sevilebilme ihtimalin:) aşk hata olamaz ,aşk yalan olamaz ,bir aldanış hiç değildir.seversin ;beklenti değildir aşk ama hep beklersin bir gün ansızın gelse ,geldiğinde yağmur yağıyor olsa ,ıslanmış olsa, kapıyı açtığımda karşımda görsem . Dudaklarından içsem yağmur sularını .Gülse bana tek kelime konuşmadan Alsam yine gizli bahçeme, ısıtsam onu tenime gömerek .Dizlerinin üzerine uzansam seyretsem ,seyretsem ,bir gülüş verse sonra bir daha... içimden fısıldasam kulağına ,seni hep seveceğim.
IcEman

Mesaj gönderen IcEman »

“Kal” deseydin, kalırdım. Demedin oysa… Kuru bir “bitmesin” den başka hiçbir şey demedin. Öyle kuru, öyle soğuk, öyle uzaktı ki ondaki anlam! Bu kadar kolay mıydı her şey, bu kadar yakın mıydık uçuruma? Savunmayacak mıydın sevgimizi? “Kal” diye haykırmayacak mıydın arkamdan?

Düşündüğüm bu değildi… Hayal ettiklerim, beklediklerim başkaydı senden. Mücadele beklemiştim oysa, yelkensiz olan gemimizi kıyıya ulaştırırız sanmıştım, kıyıya ulaştırırsın sanmıştım… Oysa O’nu denizin ortasında savunmasız bırakmama göz yumdun… Bu kadar yıpratıcı olamazsın… Oysa bir anlam olmalıydı yaşadıklarımızda!

Paylaşılan duyguların bir anlamı olmalıydı. Yüreğimdeki martıların bir anlamı olmalıydı. Beynimizdeki melodilerin, aramızdaki çekimin, geçen akşamki sohbetin bir anlamı olmalıydı. Duygularımızın bir anlamı olmalıydı. Yüreğimdeki tüm MARTILARI uçurdun şimdi… hangi yöne gittiler bilmiyorum, geri dönerler mi bilmiyorum.

Dünya boşaldı mı ne! Neden bu kadar sessizleşti birden yaşam, neden artık parlamıyor yakamozlar gözlerimde, neden artık rüzgar esmiyor… her şey seninle mi kaldı yoksa… Mantığım, mantığımı bana bırak lütfen, ona ihtiyacım var. Bazı şeyleri anlamak için ona ihtiyacım var. Evet! Ben istedim ayrılığı, Çıkmaz yollara yönelen bendim, Kucağında bir yığın noktayla karşına çıkan bendim… Kahretsin!

Bunu neden yaptığımı bilmiyorum Ve Senin buna nasıl göz yumduğunu… Tıpkı Balkondaki akasyaları sularken, fazla sudan dolayı sararacaklarını bilmediğim gibi… su onun için hayat olmalıydı oysa ve sende benim tutunacak dalım! Bazı şeyler vardı aramızda biliyorsun, olmaması gereken ama daima varolan. Farklı uçlardaydık seninle, farklı mevsimleri seviyorduk farklı zamanlarda… sen büyük fırtınalara vardın, bense lodostan bile ürküyordum.

Oysa başardığımız şeyler vardı her şeye rağmen, daha doğrusu öyle sanıyordum… Binlerce yıldız arasında, ayın güzelliğini gösterebilmekti tek amacım… yıldızları söndürmekti. . . sorunları yok etmekti. . . “bitti” deyişim “hayır” demeliydin! Hatta kıyametler koparmalıydın yüreğimde, Hendekler açmalıydın yoluma gidemeyeyim diye. Sahip çıkmalıydın gözlerimdeki ay’a sevgimiz diye… Beni yolumdan alıkoymalıydın… “kal” demeliydin… defalarca “kal” demeliydin… oysa demedin… Belki de senin çiçeklerin çoktan solmuştu ve ben akasyaları kışın yaşatmaya çalışmakla hata etmiştim… belki böylesi daha iyi oldu . . . “kal” deseydin kalırdım… hem de seve seve kalırdım Martılarla kalırdım Yakamozlarla kalırdım

Demedin Bilir misin Kaç çığlık olup yıkıldı yüreğim giderken… Bilir misin Nasıl bir cana hasretti yüreğim, yolumdan döndürecek… Bilir misin Nasıl zor oldu ardıma bakmadan çekip gitmek… “KAL” desen kalacaktım… DEMEDİN OYSA !
IcEman

Mesaj gönderen IcEman »

Seni Yüreğimde Taşıyorum

Seni Yüreğimde Taşıyorum Seni düşündüm dün gece yarısı. Gidişini, ayrılıklarımızı ve birlikte olduğumuz günleri...

Şimdi sen uzaklardasın belki ama ben hala ayrılık anındayım. Radyoda sevdiğimim türkü yüreğimi kanatıyor. Seninle birlikte bütün güzellikler yolcu olmuş. Bir tek ben bırakıp gidemiyorum anıları. Bir tek ben yapayalnız kalmışım. Bir tek ben kaçırmışım otobüsleri. Kent boşalmış gibi sokaklar bomboş...

Sevgiler hep yürekte taşınır ve hiç ağır gelmez. Ağır gelen, ayrılıkların verdiği acıdır. Ağır gelen ikiyüzlülüktür. Ağır gelen kötülerin iç dünyasıdır. Ağır gelen yalnızlıktır. Ağır gelen söyleyecek çok şeyi olup da konuşamamaktır. Ağır gelen, sözcüklerin boğazında düğümlenmesidir. Sessiz çığlıktır insanın içinde ki ağır gelen...

Balkondayım, biraz yorgun, biraz da durgun. Acı bir yalnızlık içimi kemiriyor ve hiçbir şey dört duvarın verdiği yükü hafifletemiyor. Çünkü sen uzaklardasın. Yokluğun bir yıldız kadar uzak, bir dokunuş kadar yakın. “Hiçbir şey istediğimiz gibi tam olmuyor”, demiştin bir gece. “Her şeyin bir sonu var. Uzak ya da yakın.” Doğruydu. Her şeyin bir sonu vardı. Kimbilir belki de Eylül gecelerinin o ılık rüzgarlarında bir daha birlikte olamayacağız.

Ben, hep seninle birlikte bir yaşamı dilerdim gökteki yıldızlardan. Sense uzaklara bakardın. Kısa bir sessizlik olurdu aramızda öylesi anlarda. Tebessüm dolu yüzüne sanki bütün yıldızlar gülümserdi.

Ve sen sevgili, gülümsediğinde çok daha tatlı olurdun. Gülümseyişinde yüreğim çiçek tarlasına dönüşür, gözlerim bahar şölenlerine tutulurdu sevinçten. Şimdi ellerinin sıcaklığını özledim. Şimdi sen de özlüyor musun geçmiş günlerini? Unutmak kolay değil bilirsin. Ayrılıklarda hep kavuşmanın umudu vardır şimdi seni beklediğim gibi. Kavuşma umudu olmayan ayrılıklar yok oluşu anımsatıyor. Ne kadar yoğun başlarsa başlaşın aşk, sevgi büyüsü bitti mi bitiyordu her şey. Her ayrılık, içinde onarılması mümkün olmayan yaralar açıyor insanın. Hiçbirimiz masum değildik. Ve bir çoğumuz da olması gereken yerde değildi.

Senin yanında olamadım. Oysa sen gökteki yıldızlardaki hayalimdin. Bulutlara tutunup günün güneşini göremedik birlikte. Sonsuzlukta sessizce kayıp gittin gecenin içine doğru. Bütün dileklerim silindi, kabul olmadı. Bu koca kentte, insan selinin içinde kimi zaman yalnız hissedersin kendini. En çok mezarlıklardan dönüşte akıllara düşer bir gün sonun geleceği. Uzun ağaçların rüzgar esintileri uzak diyarlara götürür insanı. Hoş, kendine özgü bir esintisi vardır mezarlık ağaçlarının. O mezarlıkların, o kalabalığın içinde, kimbilir ne kadar çok insan vardı birbirini seven, ne çok sevgililer vardı. Sevenlerin yanında birbirini istemeyen, hep kin güden akrabalar da vardı. Ama oralarda, o mezarlıklarda, o sessiz yolculukta her şeyden uzak bir sessizlik var, değil mi? Birbirini tanımayan, aynı kentten olmayan insanlar kardeşcesine aynı kaderi nasıl da paylaşıyorlar? Sevememek mutsuzluğa giden bir yolda ilk adımdı. Kötü sözlerin izleri yıllarca devam ediyordu kapanmayan bir yara misali.

Ailemden öğrenmiştim insanın tutamayaçağı sözleri vermemesi gerektiğini , “İnsan tutamayacağı sözleri vermemeli” Oysa söz verip de tutmadığımız o kadar çok şeyimiz var ki. Sen de uzaklara gitmeyeceğine, hep dost kalacağına, sevginin hep benimle olacağına söz vermiştin. Sen de sözünü tutmadın, bak yanımda yoksun.

Canım sıkıldığında, odalara sığamaz olduğumda sığınacak kimsem yok. Hüzünlerimi anlatabilecek, sarılıp ağlayabilecek, bütün sırlarımı paylaşabilecek, her şeyiyle güvenebileceğim hiç kimsem yok. İyi günlerde dost olan, kötü günde arayıp sormayan, dargınlığında bütün bildiklerini başkalarına anlatan, özel sırlarımı bir koz olarak kullanmak isteyen kötü insanlarla dolu dışarısı.

Kendine güven duyan, kendisine saygısı olan, iyi günde de, kötü günde de o güne kadar bildiklerini anlatmayacak, gözümde küçülmeyecek kaç insan var ki tanıdığım? Belki de hiç kimse yok. Olsa da çok az. Belki de hiç kimse sandığımız kadar büyük değil. Değer verdiklerimiz o kadar da değerli değil. Bu ilk değildi böyle aldanışım. Bu ilk değildi ağlatışın. Balkondayım. Vakit akşam. Biraz yorgun, birazda durgunum.

Yüzündeki o tatlı gülümseyişini anımsıyorum. dudaklarını, öpüştüğümüzü. Kanım hızlanıyor. O dudaklarınla başkasını öptün mü bilemiyorum? Bunu düşünmek bile istemiyorum. Bir çok şeyi erteledik yaşamımızda. Bir yanımız ertelenmiş düşlerin toplamı. Bilemedik ertelemeyi bırakmayı. Geçmişi unutup yeniden başlamayı ögrenemedik. Sıyrılamadık geçmişin izlerinden. Hatalarımızla, gururumuzla yeni yaşamlar kuramadık. Başaramadık çünkü geleceğin bilinmeziyle değil, geçmişimizle var olduk. Şimdi anımsamak da güzeldi. Anımsamak ve birbirimizi aramamız az şey değildi en dar vakitlerimizde. Telefon tellerinden sesini duymak bile çok güzeldi. Mutluydum.

Mutluluk, yıldızların parlamasıydı her gece. Yalnız tek başına olunca mutlu olamıyor insan. Çünkü mutlulukta bütün boşluklar doluyordu ama tek başına her şey anlamsızlaşıyordu. Gözlerinin içinde binlerce yıldız vardı o Eylül gecelerinde. Bütün günlerin gecelerinde yıldız var sanırdım gökyüzünde, yokmuş. Yanılmışım ben. Yanılmışım sen de yaşıyorsun bu dünyada. Hemde o yüreğinle. Seni düşününce gece gözlerim yaşardı ve ben ağladım sevgili.

Sevgiler yürekte taşınır ve hiç ağır gelmez. Ben seni yüreğimde taşıyorum. Ve sonsuz bir acının esiriyle. Tatlı rüyaları, iyi geceler dilekleri çalınmış geceler benim artık. Oysa ne çok isterdim, bir bebeğin ağlayan sesinde gece yarılarında seninle birlikte uyanmayı... İnsan tek başına kök salamıyor bu dünyada. Tek başına hayat paylaşılamıyor..
IcEman

Mesaj gönderen IcEman »

Evet Sevgili...

Evet sevgili, haklısın... Kumsalda derin dalgaların sileceği aşk izimiz bile olmadı bizim. Ne de ?bu bizim olsun? diyebileceğimiz ucuz bar türküleri. Sadece bir kuru sevdamız vardı elimizde ?bizim? diyebileceğimiz ve zaten o kara kuru sevdaydı bizi hayata bağlayan.

Yitik zamanların masum prensleri prensesleriydi ortak paydamız. Belki de başkalarına olan büyük özlemimizdi paylaştığımız. Kaçınılmaz ve aşılmaz duvarlarımızdı onlar. ?Onlar umutlarımızdı? itiraf edemesek de birbirimize Türkçe kelimelerle. Gözyaşımıza sebeptiler, güzyaşlarımıza mazerettiler. İçinde yokolduğumuz hırçın kentin kayıp adresleri seni-beni birleştiriyordu. Ütopyamız aynı arayışın gözyaşlarıydı. Bir sopranonun tiz çığlığı, küçük bir karanfilci kızın gözlerindeki ışıltı, bir martı kuşunun uzaklardan gelen seslenişi yüreğimizi yakamozlandıran basit kıvılcımlardı.

Hiç bizim ortak anımız olmadı yalnız sevişmelerimizden gayrı. Onursuz yaşamaklardan arındırdığımız bir hayatımız, üstüne küçük pembe panjurların kapandığı hayallerimiz de olmadı... Tenimizin tuzunu paylaştığımız anlarda dahi başka makamlardan çalıyordu gönlümüzün bamteli aşk şarkımızı...

Evet sevgili, haklısın... Hiç uzun yolculuklarda birbirimizin göğsüne başımızı dayayarak uyuyacağımız seyahatlerimiz olmadı bizim. Olamazdı da... Sen yunuslar ülkesi prensine, ben bir denizkızına aşıktım sırılsıklam. Seni düşündüğüm en yoğun vakitlerimde deniztuzu yaktı boğazımı, engelledi sevda sözlerimi. Beni düşündüğün en masum duygularda geçmişin labirentleri girdi aramıza umarsızca... Sen başka sevgilerde tutsak, ben başka ufuklara açılmış yelkenimle, ikimiz de sonu gelmez bir yolculuktaydık ayrı ayrı.

Haberler dünyanın kötülüğünü bildiriyordu manşetlerde bangır bangır ve bu bizim umurumuzda olmuyordu nedense. Kötülüğün ayak sesleri bile engel olamıyordu vurdumduymazlığımıza.

Sabah kahvaltılarında yumurtanın neden iyi pişmediğinden başlayan kavgalarımız da yoktu. Sabah kahvaltılarımız yoktu çünkü... Başkalarından çalıp birbirimize hediye ettiğimiz ?üç boyoz bir yumurta?lı kahve köşesi kaçamaklarımız vardı sadece. Acele giyinmelerimiz vardı sevişme sonraları orgazm sigarası yerine. Sevgiyi anlatan sözlerimiz de yoktu. Başka yüreklere kiralamıştık ?seni seviyorum?larımızı. Bakışlarımızdaki parıltılara anlam yükleyerek kapatmaya çalışıyorduk bu açığı. Bir de dokunuşlarımızdaki yumuşaklıkla.

Yağmurlu havalardan sonra ıslak toprak kokusunu içimize sindirerek dolaştığımız akşamüstü gezilerimiz de yoktu bizim, vapur motoruyla karışık martı seslerini dinlediğimiz kısa körfez turlarımız da... Ama ne zaman yumsak gözlerimizi, ne zaman dudağımızın kıyısına anlamsız bir gülümseme yapışsa hemen yağmur ormanlarının tropik iklimiyle kucaklaşıyorduk Tarzan?la Jayne misali tüm medeniyeti ve medenileri arkamızda bırakıp. Birahanede oturanlara zorla çiçek satmaya çalışan küçük karanfilci kızın gözlerinin maviliğinde çıkıyorduk denizaşırı seferlere. Kızın yalvaran yüreği martı kuşlarının çığlığı oluyordu kulağımıza gelene dek.
...
Evet sevgili... Bir yalnızlığımız vardı ortak yaşanan, akşamları uyurken yastık yapıp başımızın altına koyduğumuz. Başka hiçbir şeyimiz yoktu. Belki biz bile yoktuk gerçekte birbirimiz için. Ama, içimizde bu olmayan sevgili için yanıp kavrulan yürek yaşam kaynağımızdı. Dünyada böyle sevilebilecek bir ay parçasının var olabilme ihtimali percinliyordu hayatla bağımızı.

...Ve hayat, seni düşündükçe anlamını buluyordu.
IcEman

Mesaj gönderen IcEman »

Bu gün bendeki resimlerini ve mektuplarını yakıyorum.
Küllerini sana göndereceğim. İşte! Hepsi önümde
duruyor. Şu resim çekilirken karşında ben vardım,
hatırladın mı? Üzerini diyerek
imzalamışsın. Bu seni en çok anlatan resimdi
biliyorum. Bana en yakın olduğun resimdi... Karşında
ben vardım, gözlerin gözlerimdeydi... İçin benimle
doluydu, bakışların gibi. Önce bu resmini yakacağım,
bu en çok sen olan resmini. Sonra da diğerlerini
yakacağım. Hepsi birer birer kıvrılıp kül olacak
sonunda. Ya mektupların? Herbirini çok çok öptüğüm
mektupların...Satır satır içimde çakılı duran mektupların.
Onlarda yanacak. Senden madde olan hiçbir şey kalmasın
istemiyorum bende. İçimde bıraktığın eziklik yeter artık.

Artık seninle değil, verdiğin acılarla avunacağım. Seni bütün
arzuların üzerinde, bütün özlemlerin ötesinde
seveceğim artık. Sensiz bir dünya yaratacağım senden.
Dünya duracak ama sen durmayacaksın. Zaman bitecek,
ama sen bitmeyeceksin. Bir gün bütün çiçekleri solacak
bahçelerin, yıldızlar ışık vermeyecek, güneş
doğmayacak hiç. Ama sen solmayacaksın, sen
eksilmeyeceksin. Seni maddenin dışına çıkarıyorum.
Ölümsüzlüğün kapılarını açıyorum sana... Anlamıyor
musun?

Daha düne kadar her yerini ayrı ayrı seviyordum.
Ellerini tuttuğum zamanlar ürperirdim, başım dönerdi
gözlerine bakınca. Dudakların her öpüşte yeniden
dünyaya getirirdi beni. Al işte, hepsini sana
bırakıyorum. Güzelliğinde senin olsun dişiliğinde..

Göreceksin, bir gün her yerin şu mektuplar, şu
resimler gibi kül olup dağılacak.
Bir tel bile kalmayacak saçlarından. Niceleri gibi sen
de göçüp gideceksin bir gün... Önce güzeliğin terk
edecek seni. Ellerin buruşacak, belin bükülecek,
ak pak olacak saçların. Boş bir çuvala döneceksin.
Gözlerinde o vahşi pırıltı kalmayacak, bütün ateşi sönecek dudaklarının...

Ama ben o halinle bile seni terketmeyeceğim. Çünkü
benim içimde hep bugünkü gibi kalacaksın. Taptaze,
sımsıcak ve korkunç güzel! Yalnız benim gözlerimde
bir manası olacak bakışlarının. Ben yok olduğum zaman
da satırlarımda yaşayacaksın. Hiç ihtiyarlamadan,
hiç değişmeden, hiç tükenmeden... Adım adınla anılacak,
adın adımla...

Mektuplarınla resimlerini yakacak gücü kendimde
bulamasam, o zaman da kendimi yakardım. Şu herkeste
seni gören gözlerimi, şu her yerde sana koşan
ayaklarımı ve şu her zaman sana yazan ellerimi
yakardım. Tenimden yükselen alevler ta Allaha kadar
uzanır, ona çaresizliğimi anlatırdı.

Seni güçsüz, zayıf bir insan tarafından sevilmenin
hayal kırıklığına uğratmamak için, şimdi benim yerime,
senden kalanları yakacağım. Ben yaşadıkça, varlığım bütün çaresizliklere meydan okuyacak. Unutma; seni sevdiğim için ölebilirdim, seni sevdiğim için yaşayacağım.
Biraz sonra mektuplarınla resimlerni tutuşturacak bir
kibrit çöpü gibi çekiliyorum hayatından. Her şeyiyle
onu sana bırakıyorum. Hayatın senin olsun. İstersen
hayatım da.. Ama sen kendinin bile olamayacaksın
artık. Ben yaşadıkca, adım söylendikçe...
IcEman

Mesaj gönderen IcEman »

Olağan hiçbir şeyi sevemedim ben hayatım boyunca.
Herkesin, her an yaşadığı hiçbir şeyi benimsemedim... Ben yaşadığım hiçbir aşkı hayatın akışına bırakmadım. Bunu yapanlar her zaman kaybeder... Zaman denilen kavram düşmanıdır aşkın...

Eğer ortada aşk denen bir şey varsa, ne yapıp edip zamanı durdurmalı. Biz bunu başaramadık. Oysa bu o kadar zor bir şey değildi sevgili. Farklı bir dokunuş, ağızdan çıkan ve bugüne kadar kullanılmamış bir söz yeterdi zamanı durdurmaya. Ben, aşktan söz açıldığında zamanı durduramayan kimseyi sevemedim. Ondandır belki de varlığında sevemediğim insanları, yokluğunda düşlemek. Belki de ondandır, yanındayken yüreğinin gurbetine düştüğüm bir sevgiliyi, sılasında özlemek.

Yokluğun hiç de adil değil... Beni yok ediyor, seni var ediyor sevdiğim. Evet seviyorum seni varlığına rağmen. Kaç mevsim değişti bu şehirde ama ben varlığınla yokluğunun tezatını çözemedim. Seni yaşamak istemiyorum...! Öyle bir sen yarattım ki sen yokken, yaşanıldığı an yitirir anlamını. Sen yokken yarattığım sen, yasakladı sana dokunmamı... Sana düşman bir sen var içimde. Seni senle savaştırıyorum, olan bana oluyor. Tam olarak hatırlamıyorum ama uzun zaman önce bir yerden duymuştum bu sözü, 'HANİ RUHLARIMIZ ÖPÜŞÜR YA? BAŞKASINDAYKEN AĞZIMIZ...' şu an varlığınla yokluğunun tezatını bu şekilde tanımlıyorum, seni senle savaştırırken mağlup olan yüreğime... Birkaç ay geçtikten sonra, daha anlaşılır bir tanım bulabilirim elbet ama şimdi gerçek olan bu; RUHLARIMIZ ÖPÜŞÜYOR SEVGİLİM...Gidişin beni yaralamadı, aksine daha bir sevilir hale geldin. Varlığındaki seni, yokluğundaki sen kadar sevemezdim. 'Keşke sen yanımda olsaydın, keşke bir şeyler yapıp da seninle zamanı durdursaydık' diye hayıflanmıyorum artık. Her ne kadar adı konmasa da bir kopuşun, her ne kadar vazgeçmeyi beceremesek de, ayrılık ihtiyaçtandı bu hikayede. Yazık! son sözü zaman söyleyecek. Yazık! bu sefer hayatın acımasız akışına bıraktık aşkı... Ben senden kalan ayrılığa bile yas tutamıyorum adam gibi! Bunu engelleyen senin varlığın... Ben bunca zaman yokluğundaki senle hayatı paylaşsaydım ve böyle bir senle ayrılığı yaşasaydım, hiçbir şiir kolay kolay hayata döndüremezdi beni. İşte bu kadar güzeldir senin yokluğun. işte bu kadar ayrılığına üzülmemi engelliyor varlığın...
mihrace/ fi tarihli......




okan savcı
IcEman

Mesaj gönderen IcEman »

İçindeydim uzun yıllar... Sokaklarında, kuytularında arandım, dolandım durdum. Hep birşeyler eksik gibiydi, sanki bavulumu elime alıp, yollara düşsem tamamlanacaktı. Yeni zamanlar peşindeydim ben. Yeni evlere taşınmalı, yeni insanlarla tanışmalıydım. Eskimişti çünkü bana sunduğun, benim olan şeyler... Eksiliyordum üstelik gün gün, azalıyordum, yaşlanıyordum dünya zamanıyla. Gitmek kaçınılmaz olmuştu.

Soğuklar başlamadan, kara kış bastırmadan, yollar karla kapanmadan gitmeliydim, uzaklara....

Hayallerimi koydum bavula önce. Yolculuk için annemin hazırladığı yiyecekleri, kıyafetleri koydum sonra sırayla. Ellerini öptüm büyüklerin, cebime üç beş para sıkıştırdılar, sular döktüler arkamdan yollara. Böylelikle başladı masalsı bir göç....

İçim biraz sarardı senden ayrılırken. Sen geceyi giydin üzüntünden. Evlere sakladın tüm kalabalığını. Caddelerini susturup yol açtın geçmem için. Yürüdüm, her adımımda geri dönme isteği, her adımımda büyüyen bir yalnızlık....Yürüdüm yine de.

Gün olur dönerim diye, sen yine de aralık bırak kapıyı, ardımdan kilitleme. İçine bulutlu, yağmurlu, yetim bir çocukluk sakladım.Göğsüne sar,sakla, iyi koru onu. Benden aldıkların sana helal olsun, senin olsun. Sen de verdiklerini helal et bana.

Son olarak bilmeni isterim ki; seni unutmam mümkün değil.Kavafis'in 'Kent' şiiri nereye gidersem gideyim, hep aklımda......
Kullanıcı avatarı
PétéK
Fast Friend
Fast Friend
Mesajlar: 470
Kayıt: 16-11-2004 11:35
Konum: Hayattan,deyince;eLLerim yüzüme karantina...
İletişim:

Mesaj gönderen PétéK »

İstasyonLar can pazarı oLmus,
Her tren can doLu..
Kimi yitik,kimi öLü..
SaLLanan mendiLLer kan göLü..
Of..
SöyLenecek baska sözüm yok gibi..Ne acı..
Cevapla
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

Kimler çevrimiçi

Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 5 misafir