Başörtülü yarı çıplaklar

İslam dinimiz hakkında sormak istedikleriniz, merak ettikleriniz, paylaşmak istediklerinizi bu foruma yazabilirsiniz.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
beyazyele
Slow Friend
Slow Friend
Mesajlar: 22
Kayıt: 23-04-2008 12:01
Konum: Levh-i Mahfuz
İletişim:

Başörtülü yarı çıplaklar

Mesaj gönderen beyazyele »

Başörtülü yarı çıplaklar



Etraf başörtülü yarı çıplaklardan geçilmiyor.
Tesettürle başkaları değil ama başörtülüler fena halde dalga geçmekte.
Arkadaş zor geliyorsa çıkar kafandaki örtüyü.
Sana zorla taktıran mı var?
Bir salaşlık, bir derbederlik.
Sanki kafasındaki iki kılı kapatınca hatun kişi, bütün vazifelerini tamamlamış gibi vücudunu orta yere saçıveriyor.
Acaba Müslüman kadının sadece saçı kıymetli, en mahrem vücut azaları çok mu değersiz diye düşünmekte insanlar. Göbekler, göğüsler, kalçalar orta yerde.
Kadıncağız adeta amazon gibi sokağa fırlamış.
Önceki gün ziyaretime gelen üç bayan yazarla oturup konuştuk. Örtülerini bayağı modernleştirmişlerdi. Belli ki bana akıl vermeye gelmişlerdi. "Biz de zamanında bu tesettürü amma abartmışız" deyince bayağı şaşırdım. Arkadaşlarım iyi eğitimli ve sevilen kalem sahipleri idi ama değil pardösü, ceket bile giymeyerek incecik elbiselerle ne büyük devrim yaptıklarını anlatmaya uğramışlardı.
En baştakilerdeki bozulma bütün toplumu etkilemekte. VIP kadınlardan başlayan bir dezenformasyon.
"Özür dileriz cumhurbaşkanlığı sitesinde hanımefendinin bir düğünde çekilmiş resmi çıkmış, düzelteceğiz".
"E evladımın düğününde bile, şöyle etrafa endamlı bir kadın nasıl olurmuş göstermeyeyim mi? Hem bizi zevksizlikle, demodelikle suçlayan laiklere biraz zarafet dersi vermeyelim mi?" iyi niyetinizi yüzünüzden okuyorum da.
Düğünlere katılan binlerce erkeğin meraklı bakışlarını bir kalemde yok saymanız da size ilahi bir artı getiriyor mu acaba?
Ya da dinin şöyle bir kuralı mı var? Düğünlere katılan erkekler namahrem sayılmaz. Zaruret miktarıdır. Gecelik gibi elbiselerle göbeği göğsü etrafa dağıtıp salon sahibeliği yapmanız da bir mahzurat yok mudur?
Büyük başlarımız böyle yapınca; halk çocukları da nereden bulsunlar cici salonları, şık avizeleri, pahalı kostümleri; onlar da sokaklarda soyunmaya başladılar.
Tamam, bizim kızlar yeni örtünüyor biraz hoşgörü de, altmış yaşındaki büyük hanımlarda da mendil kadar başa yapışan örtüler ve göbek göğüs hatları olabildiğince belli eden dar kostümler.
Acaba Müslüman modacılar ellerindeki makasın hakkını nasıl verecekler? Pardösü değil de atletizm mayosu biçiyorlar sanki. Bütün vücut azaları ortada.
Tanıdığım pek çok başı açık laik bayan; bizim başı örtülü pek çok kadınımızdan daha kapalı giyinmekteler. Yaz sıcağında diz altı eteği üzerine ceketini ya da hırkasını giymeden dışarı çıkmayan, neneden atadan görgülü, terbiyeli çok insan tanıyorum.
Lakin bizim cephede bir amazonluk, bir yarı çıplaklık almış başını gidiyor. Arkadaşlar zor geliyorsa takmayıverirsiniz şu örtüyü olur biter.
Ama Rabbimizin Müslüman kadınlara hediye ettiği tesettür tacını, toza kire bulayıp ayağa düşürmeyin lütfen.
Allah sonumuzu hayreyleye ama durum hiç iç açıcı değil. Aşağılık kompleksleri ile acınacak durumdayız.
Hem bu konuda sadece kadını suçlamam da yersiz.
En büyük suçlu insanın erkek cinsi yine.
Geçen gün baktım anlı şanlı delikanlı, kolundaki eşi yarı çıplak. Dapdar bir pantolon, neredeyse bağırsaklarının başlangıç ve bitiş yeri ortada. Üzerinde uzun bir ceket yok. Derisine yapışmış bir mini bluz. Ve bu trajik tabloya arsızca bir de baş bağlamış. Bu görüntüyü veren kadından çok erkeğe baktım. Acaba oğlan kör mü diye. Aval aval ağzını açmış etrafı seyreden delikanlı, yanındaki kadının yarı çıplaklığını göremeyecek kadar aptaldı.
Tesettürün bozulmasında en büyük suçlu erkekler.
Onlar açık bayanlara, televizyonun edepsiz çıplaklarına hayranlıkla bakarken, hanımları da; o aptal beylerini ellerinde tutabilmek için açılma yarışına girdiler. Bizim pek çok kadınımız niçin kapanmıyor sanıyorsunuz, ya da böyle yarı çıplak dolaşıyor derseniz; kocaları yüzlerine bakmaz diye.
Rabbimiz setr olma hususunda cümlemizin kalbine güzel ilhamlar versin.


MİNE ALPAY GÜN - MİLLİ GAZETE
Allah, pisliği akıllarını kullanmayanların üzerine yağdırır.

10- Yunus Suresi 100
Kullanıcı avatarı
izleyici
Slow Friend
Slow Friend
Mesajlar: 29
Kayıt: 17-07-2008 23:31

Mesaj gönderen izleyici »

İslamiyette başı örtü diye birşey yoktur kurana inanmak istemeynler aşağıdaki yazıyı okuyabilirler.


ALINTIDIR

Mümin kadınlara da söyle: 'Gözlerini (harama çevirmekten) kaçındırsınlar ve ırzlarını korusunlar; süslerini açığa vurmasınlar, ancak kendiliğinden görüneni hariç.Örtülerini, yakalarının üstünü (kapatacak şekilde) koysunlar....'
Bu ayetteki “hımar” kelimesi geniş manalı bir kelime olup örtü manasına gelir.

Eski Arap yazılarına bakılırsa hımarın yere konulan, masaya örtülen veya herhangi bir örtüyü tarif edebileceğini görürüz. Hımar, başı örterse başörtüsü olur, masaya konursa masa örtüsü olur.

Allah eğer “hımar” kelimesi ile başın örtülmesini isteseydi “hımarürres” gibi bir vurgulama ile başörtüsü diyebilirdi: Böylece “res” kelimesi ile baş bölgesi vurgulanır ve örtü kelimesi olan “hımar” ile beraber başörtüsü net bir şekilde anlaşılırdı.

Nitekim abdest alınmasıyla ilgili ayette başın sıvazlanması söyenirken, baş kelimesi Arapça karşılığı ‘res’ ile vurgulanır.Üstelik ayette kapatılacak yerin yaka açığı olduğu geçer. Yani hımarın başı kapatması değil, ayette açıkça yaka dekoltesini örtmesi istenir. (Yaka açığı manasına gelen ‘cuub’ kelimesi hem bu ayette kapanılacak bölgeyi belirtmek için, hem Hz. Musa’nın yaka açığına elini soktuğunu belirten ayetlerde geçer.) “Hımar” kelimesi sırf başörtüsü manasına gelse bile bu ayetten başı örtmek değil, yine yaka dekoltesini kapatmak anlaşılacaktı.

Şimdi bütün alimler bi tarafa Allahın sözü kuran bi tarafa, kuranın anlamı ne ise o olarak mı anlayalım, yoksa kişinin kendisi ne olarak anlamak istiyorsa öyle mi anlasın?
Lokman
21. Onlara: "Allah'ın indirdiğine uyun!" denildiği zaman : "Hayır biz atalarımızı neyin üzerinde bulduksa onun ardınca gideriz." diyorlar. Ya şeytan onları kızgın alevli ateşin azabına çağırıyor idiyse de mi?
Kullanıcı avatarı
cRyStaLL
Best of TurkiyeForum
Best of TurkiyeForum
Mesajlar: 1791
Kayıt: 04-07-2008 15:31
Konum: dünyadan

Mesaj gönderen cRyStaLL »

:D Kuran ammice dilde yazılmış olup has, ammi araplar bile türkçeye tam manasını aksettiremezken yok efendim hımarürres dememişte bundan dolayı örtü yokmuş diyenlerin lafına bakamam ben. Arapçada atıf denilen birşey var. meful faile de gidebilir fiile de. Burda meful doğrudan başı göstermekte. 'yok kuranda başörtüsü yok bak baş dememiş örtü demiş' diyebilmek için önce araştırma yapın arapça felan öğrenin derim. (Yazının gerçek sahiplerine tabi :) ) Ayrıca hımar başka örtü anlamına gelemez imkansız çünkü arapça çok zengin bir dil. Bir 'deve' kelimesinin bile arapçada 64 tane karşılığı varken ve bu karşılıkların hepsi farklı çeşit bir deveyi gösterirken (mesela iki tane yavrusu olan deve, dişi deve, erkek deve, 7 yavrulu deve gibi) örtünün mü olmayacak, güldürmeyin :D Hımar dediğimiz şey basbaya kadınların başını örttüğü şeydir yalnız şöyle bir husus var 'günümüz' başörtüsüyle aynı değil. Hımar tek parça bir örtüdür ve başın üzerinden atıldığında omuzlar dahil neredeyse bel hizasına kadar kapatır. Hatta bu yüzden hımarı çarşaf kabul ederler bazı cemaatler.

Sadece SAÇI kapalı olupta, günümüz açıklarına taş çıkaracak şekilde giyinenleri Allah zaten 'kasiyatun ariyatun' (giyinikler ama çıplaklar) olarak sıfatlandırmış. Daha fazla konuşmaya gerek yok :)
I[b]t[/b]'s [b]a[/b] t[b]h[/b]i[b]n[/b] [b]l[/b]in[b]é[/b] b[b]é[/b]tw[b]é[/b]én [color=Red]l[b]ø[/b]v[b]é[/b][/color] [b]a[/b]n[b]d[/b] [color=red]h[b]a[/b]t[b]é[/b] [/color] [b]![/b]
Kullanıcı avatarı
izleyici
Slow Friend
Slow Friend
Mesajlar: 29
Kayıt: 17-07-2008 23:31

Mesaj gönderen izleyici »

cRyStaLL yazdı::D Kuran ammice dilde yazılmış olup has, ammi araplar bile türkçeye tam manasını aksettiremezken yok efendim hımarürres dememişte bundan dolayı örtü yokmuş diyenlerin lafına bakamam ben. Arapçada atıf denilen birşey var. meful faile de gidebilir fiile de. Burda meful doğrudan başı göstermekte. 'yok kuranda başörtüsü yok bak baş dememiş örtü demiş' diyebilmek için önce araştırma yapın arapça felan öğrenin derim. (Yazının gerçek sahiplerine tabi :) ) Ayrıca hımar başka örtü anlamına gelemez imkansız çünkü arapça çok zengin bir dil. Bir 'deve' kelimesinin bile arapçada 64 tane karşılığı varken ve bu karşılıkların hepsi farklı çeşit bir deveyi gösterirken (mesela iki tane yavrusu olan deve, dişi deve, erkek deve, 7 yavrulu deve gibi) örtünün mü olmayacak, güldürmeyin :D Hımar dediğimiz şey basbaya kadınların başını örttüğü şeydir yalnız şöyle bir husus var 'günümüz' başörtüsüyle aynı değil. Hımar tek parça bir örtüdür ve başın üzerinden atıldığında omuzlar dahil neredeyse bel hizasına kadar kapatır. Hatta bu yüzden hımarı çarşaf kabul ederler bazı cemaatler.

Sadece SAÇI kapalı olupta, günümüz açıklarına taş çıkaracak şekilde giyinenleri Allah zaten 'kasiyatun ariyatun' (giyinikler ama çıplaklar) olarak sıfatlandırmış. Daha fazla konuşmaya gerek yok :)

Kuranın açık ve seçik söylediğine değil, inanmak istediğine inanıyorsun,kimsenin etkisi altında kalmadan ön yargısız sadece Allahın sözü olan kurana tekrardan bakmanı ve düşünmeni isterim, yine böyle düşünğyorsan ve kuranın değilde insanların sölediğine inanıyorsan tek söleyebileceğim var Allah yardımcın olsun kardeşim.
Kullanıcı avatarı
cRyStaLL
Best of TurkiyeForum
Best of TurkiyeForum
Mesajlar: 1791
Kayıt: 04-07-2008 15:31
Konum: dünyadan

Mesaj gönderen cRyStaLL »

Sadece Kuran ın dediğine inanıyorum. Farkımız şu ben bir ayetin tamamen açıklamasını yapamasam da sarf ve nahif kurallarından yola çıkarak neye atıfta bulunduğunu anlayabilecek kadar arapça biliyorum. Sen ise ortalığı karıştırıp, insanların akıllarını bulandırmakla görevli kişilerin MANTIKLI TEMELLENDİRMELER yaparak, arapçayla ilgisi olmayan insanların aklını çelebilecek nitelikte yazdıkları yazılarını okuyorsun. Tabi herkesin ne olacağını Allah bilir lakin bir kez daha belirttiğim gibi mantığını tek bir yazıya bağlama. Tüm alimlerin yazılarını oku ki mutlak doğruya ulaşabilesin.

Ayrıca birşey daha: Kendi inanmak istediğime inanıyormuşum ya; neden DİNİMİN VECİBESİ olmayan birşeyi ben takayım ki ? Hayır, canım çok mu başörtü takmak istiyor yani? Hadi ama..
I[b]t[/b]'s [b]a[/b] t[b]h[/b]i[b]n[/b] [b]l[/b]in[b]é[/b] b[b]é[/b]tw[b]é[/b]én [color=Red]l[b]ø[/b]v[b]é[/b][/color] [b]a[/b]n[b]d[/b] [color=red]h[b]a[/b]t[b]é[/b] [/color] [b]![/b]
Kullanıcı avatarı
izleyici
Slow Friend
Slow Friend
Mesajlar: 29
Kayıt: 17-07-2008 23:31

Mesaj gönderen izleyici »

cRyStaLL yazdı:Sadece Kuran ın dediğine inanıyorum. Farkımız şu ben bir ayetin tamamen açıklamasını yapamasam da sarf ve nahif kurallarından yola çıkarak neye atıfta bulunduğunu anlayabilecek kadar arapça biliyorum. Sen ise ortalığı karıştırıp, insanların akıllarını bulandırmakla görevli kişilerin MANTIKLI TEMELLENDİRMELER yaparak, arapçayla ilgisi olmayan insanların aklını çelebilecek nitelikte yazdıkları yazılarını okuyorsun. Tabi herkesin ne olacağını Allah bilir lakin bir kez daha belirttiğim gibi mantığını tek bir yazıya bağlama. Tüm alimlerin yazılarını oku ki mutlak doğruya ulaşabilesin.

Ayrıca birşey daha: Kendi inanmak istediğime inanıyormuşum ya; neden DİNİMİN VECİBESİ olmayan birşeyi ben takayım ki ? Hayır, canım çok mu başörtü takmak istiyor yani? Hadi ama..

Başını örtmek veya açmak kişinin tercihine kalmıştır,kuranın kadınlardan istediği abdest uzuvlarının dışında kalan vücut bölgelerini kapatmasıdır,baş kapanma bölgesi dışındadır.Bunun aksini söyleyenler kendi tercihlerini dinleştirmiş olurlar.

Başı örtmek arap geleneğidir, bunu anlamak için alim bilgin olmaya gerek yoktur, ne deniyor ayette okuyalım, "Örtülerini/başörtülerini göğüs yırtmaçlarının üzerine vursunlar".Bu ayetten baş örtmek emri çıkmaz,göğüs örtmek emri çıkar.Kuranın dediğini kendi gözlerinle gördüğün halde hala inanmak istemiyorsan senin işin benimle değil kendinle kardeşim.
Kullanıcı avatarı
cRyStaLL
Best of TurkiyeForum
Best of TurkiyeForum
Mesajlar: 1791
Kayıt: 04-07-2008 15:31
Konum: dünyadan

Mesaj gönderen cRyStaLL »

:D canın nasıl düşünmek isterse.
I[b]t[/b]'s [b]a[/b] t[b]h[/b]i[b]n[/b] [b]l[/b]in[b]é[/b] b[b]é[/b]tw[b]é[/b]én [color=Red]l[b]ø[/b]v[b]é[/b][/color] [b]a[/b]n[b]d[/b] [color=red]h[b]a[/b]t[b]é[/b] [/color] [b]![/b]
Kullanıcı avatarı
mkekol34
Slow Friend
Slow Friend
Mesajlar: 25
Kayıt: 09-06-2008 23:14

Mesaj gönderen mkekol34 »

bence bu konuda peygamber efendimizin hadislerine bakmak lazım peygamber efendimiz ne demişse doğrusu odur
Kullanıcı avatarı
izleyici
Slow Friend
Slow Friend
Mesajlar: 29
Kayıt: 17-07-2008 23:31

Mesaj gönderen izleyici »

CUM‘A SÛRESİ’NDEN BİR ÖRNEK
KİTABINI BİLİP TATBİK ETMEK


5. Tevrat’ı bilip sonra onun öğretilerine uymayanlar, kitaplar taşıyan eşekler gibidirler. Allah’ın âyetlerini yalanlayan toplumun durumu ne kötüdür! Allah böyle zalim toplumu doğru yola iletmez.


Bu âyetler dinin iki önemli konusunu gündeme getirmektedir. Birisi Yüce Allah’ın gönderdiği kitabı öğrenip hayata tatbik etmeyenlerin durumunu, diğeri de kendini Allah’a daha yakın hissedip Allah’ın dostu olduğunu iddia edenlerin halini açıklamaktadır. Şimdi âyetlerin açıklamasına geçebiliriz.


“Tevrat’ı bilip sonra onun öğretilerine uymayanlar, kitaplar taşıyan eşekler gibidirler.”
Aslında âyete şu şekilde mana vermemiz de mümkündür: “Tevrat’ın yükü ile onurlandırılmış iken bu yükü taşıyamamış olanların durumu, sırtına kitaplar yüklenmiş, ama onlardan habersiz olan eşeğin durumuna benzer.”
Âyetin bu kısmından çıkaracağımız neticeler vardır:


hummilû’t-tevrâte ifadesi, “Tevrat’ı yüklendiler, ona inandılar, onu bildiler” anlamlarına gelmekte ve onunla tanışma onuruna ulaşmış kimseler demektir. Yüce Allah geçmişten örnek vermektedir, ama eğitmek istediği kitle mü’minlerdir. Mü’minlere diyor ki, “bir zamanlar yahudiler, Tevrat’ı taşıma onuruna sahip oldular, ona inandılar, onun kutsal kitap olduğunu bildiler, ama onu anlayıp hayatlarına uyarlamadılar. Onu bir sanat eseri gibi hayatlarının müzesine koydular.”


sümme lem yahmilûhâ ifadesi de, “onun onlara yülediği yükümlülükleri yerine getirmediler, öğretilerine uymadılar, onunla amel etmediler, onu hayatlarına sokmadılar, o yükü taşımadılar” demektir.

Hz. Muhammed’in inanırları da Kur’ân’a aynı muameleyi yapmamalı, onu hayatlarından dışlamamalı, öğretilerini bir tarafa atmamalı; tam tersine, Kur’ân’ı iyice anlayıp hayatlarına tatbik etmeli, ona değer verdiklerini hayatlarında tatbik ederek göstermelidirler. Onu mezarların başında ölüler için okunan kitap olmaktan çıkarmalı, dirilerin kitabı olduğunu mü’minlerin ruhuna sindirmelidirler. Kur’ân’ın güzel okunması ve ezberlenmesi için verilen önem, manasının ve yorumunun yapılması için de verilmelidir. Kur’ân’a olan iman, gönülden taşarak hayatın vadilerinde akmalı, hayatın kurumuş topraklarına hayat vermelidir. Akıl ve düşünceyi Kur’ân ile buluşturmalı, bu buluşma ile hem içsel, hem de sosyal hayata can verilmelidir.

Zamanımızda alimlerin yazdığı kitaplar Kur’ân’ın önüne geçirilmekte, Kur’ân gölgede bırakılmakta, görüşler, fetvalar ve düşünceler Kur’ân’dan ışık alamamakta, âlimlerin kitapları onun ışığına engel haline getirilmektedir. “Kur’ân’ı anlayamazsın”, “sen kimsin ki Kur’ân’dan hüküm çıkaracaksın”, “eski alimler onu anlamışlar, sen onların görüşelerini nakledebilirsin”, “sakın Kur’ân’ı anlamaya çalışma, onu anlayanların anlayışını anlamaya çalış” gibi çağdışı düşünceler, görüntüde Kur’ân’a saygı gereği yapılmaktadır. Bu anlayış Kur’ân düşmanı olan kâfirlerin veya başka din mensuplarının işine yarıyor; çünkü mü’minleri Kur’ân’dan uzak tutmayı sağlıyor. Bu durum, Yüce Allah’ın şu sorusuna ters düşmektedir;

“Onlar Kur’ân’ı düşünmüyorlar mı? Yoksa kalpleri kilitli mi?” (Muhammed 47/24). Mü’minleri Kur’ân’la irtibat kurdurmayan, onun üzerinde düşündürtmeyen, aslında onların gönüllerine kilit vurmaktadır. Mü’minlerin gönüllerine Kur’ân’a karşı kilit vuranlar, Kur’ân’a karşı çok büyük saygısızlık yapmışlardır. Onların gönül ve hayatlarını Kur’ân’ın rahmetinden mahrum bırakanların dünya ve âhirette yatacak yerleri yoktur ve olmayacaktır.

Mü’minleri Kur’ân ile buluşturmak, onunla sarmaş-dolaş olmalarını temin etmek bizlerin görevi olmalıdır. Belki bazen doğru sarılamayacaklardır ama, Kur’ân ona “şöyle sarıl, kollarını şuradan bağla, şöyle sık” diyecek, yani “şöyle düşün, bana şu açıdan bak, aklının kollarını bana şöyle dola” diyecek ve ona ruhunun kendisine nasıl sarılacağını öğretecektir; yeter ki biz onları buluşturup birbirine sardıralım. Din âlimleri ve eğitimcileri akıllarını ve hayatlarını Kur’ân ile buluşturmalı ve halka Kur’ân kaynaklı bilgiler ve fetvalar vermelidirler.

Onun için beşerî fıkhı öğrenmeden, Kur’ân fıkhını, ilâhî fıkhı öğrenmelidirler. Beşerî fıkhı sorgulayabilmeleri için, ilâhî yani Kur’ân fıkhını bilmelidirler. İlahiyat eğitimi Kur’ân merkezli, Kur’ân eksenli olmalıdır.

Bu Kur’ân merkezli, Kur’ân eksenli eğitim ve öğretimde DNA testleri yapılmalıdır. Bir çocuğun babasının, çocuğunun kendisinden olup olmadığını anlamak için DNA testi yaptırdığı gibi din alimleri de kucaklarına konan bir bilginin İslami olup olmadığının DNA testini yapmalıdırlar. Bu testlerini de Kur’ân laboratuvarında yapacaklardır. Başka hiçbir labaratuvar bu testi yapamaz. Bilgilerin DNA testini yapabilmek için de Kur’ân’ı iyi bilmek gerekiyor. İlahiyat Fakülteleri birer Kur’ân okulu ve Kur’ân labaratuvarı şekline büründürülmelidir. Büründürülmelidir ki, yetişen öğrenciler taşıdıkları Kur’ân’ın içinde neler olduğunu bilsin ve hayatlarına uyarlasınlar ve halka da uyarlamalarının nasılını öğretsinler. Peki bunu yapmazsak veya yapamazsak ne olur? Yorumunu yapmakta olduğumuz âyetin devamı bu soruyu cevaplandırmaktadır.

“Kitaplar taşıyan eşekler gibidirler.” Bunlar, insanlıktan çıkar eşeğe dönüşürler. Tevrat’ı taşıyanlar böyle oldu. Tevrat’ı yüklendiler, ama hayatlarına uyarlamadılar, tatbik etmediler. Böylece Yüce Allah onları kitapları taşıyıp içinde ne olduğunu bilmeyen eşeklere benzetti. Müslümanların bu duruma düşmemeleri için inandıkları ve taşıdıkları Kur’ân’ın ne dediğini ve hayata uyarlamalarını onlara öğretmeliyiz. Yüce Allah bizlere, “sizler de onlar gibi yaparsanız, benim katımda aynı duruma düşersiniz” uyarısında bulunmaktadır. Kur’ân’ı öğrenir ve hayatımıza tatbik edersek bu kötü sondan kurtuluruz.

“Allah’ın âyetlerini yalanlayan toplumun durumu ne kötüdür! Allah, böyle zâlim toplumu doğru yola iletmez.”
Âyetin bu kısmı bize şunu söylüyor: Tevrat’ı yüklenip, ona mensub olduğunu söyleyenler onun öğretilerini hayata geçirmezler, niçin? Çünkü onlar, onun âyetlerini yalanlayıp, inkâr ediyorlardı. Demek ki İsrailoğullarının, yahudilerin içinden öyle nesiller geldi ki, aslında Tevrat’ın yükümlülüğünün altına girdiklerini söylüyorlardı ama, onu öğrenip hayatlarına tatbik etmiyorlardı. Bunun sebebi de, onu inkâr etmeleri idi. Tevrat’ın âyetlerini, yani Allah’ın âyetlerini inkâr edenler de Allah’ın, doğru yolu gösterme lütfunu yitirmiş oldular.

İşte biz mü’minler, bir taraftan müslüman olduğumuzu söyler de, hayata tatbik etmek sırasında Kur’ân’ın âyetlerini inkâr edercesine bir tavır takınırsak zulmetmiş olur ve böylece Yüce Allah’ın doğru yolu gösterme lütfunu kaybederiz. Kendini müslüman deyip Kur’ân’ı çağdışı görüp inkâr edenler zalimdirler, Yüce Allah’ın hidâyet lütfunu kaybetmişlerdir ve kaybetmektedirler. Yüce Allah bu inkâr edenlere neden zâlim demektedir? Bilindiği gibi adalet, “bir şeyi yerli yerine koymak”, zülum de “bir şeyi yerli yerine koymamak”tır. Yüce Allah’ın âyetlerinin hakkı, onlara inanıp hayata geçirilmektir. Bu hakkı o âyetlere vermeyenler hakkı çiğnediklerinden dolayı zalimdirler. Yüce Allah buna, “toplumsal zulüm” diyor. Toplumsal inkâr, toplumsal zulümdür.

Netice olarak diyebiliriz ki, Hz. Peygamber’in “ümmetimin en şereflileri Kur’ân’ı taşıyanlardır” hadisini, “Kur’ân’ı anlayıp hayata geçirenler, onu ilâhiyat araştırmalarında hâkim kılanlardır” şeklinde anlamamız gerekiyor. İçinde ne olduğunu bilmeden kafasında taşmak, bu işin sadece çok küçük bir kısmını teşkil etmektedir. Onun için hafızlara Kur’ân’ın manasını öğretecek, hayata bakışını gösterecek bir şekilde ilâhiyat eğitimini düzenlememiz gerekiyor. (Tefsîr XIX, 276-280).


Kim Demiş
BAYRAKTAR BAYRAKLI
Cevapla
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

Kimler çevrimiçi

Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 10 misafir