Dünyada kadın, her an sevişebilen tek dişi

Aşk ve sevgi sözleri, sevgiliye haykırışlar.
Cevapla
mavizeybek
Quick Friend
Quick Friend
Mesajlar: 50
Kayıt: 27-08-2006 14:30
Konum: okimato
İletişim:

Dünyada kadın, her an sevişebilen tek dişi

Mesaj gönderen mavizeybek »

Dünyada kadın, her an sevişebilen tek dişi

Amerikalı antropolog Helene Fisher, "Cinsiyet Stratejisi" adlı yapıtında,
insanlığın gelişimini; kadının, yeryüzündeki yaratıklar arasında cinsel
ilişkiye en yatkın ve her zaman hazır bir varlık olmasına bağlayan yeni bir
teori geliştiriyor.
Bu teoriye göre insanlar, haftada ortalama 1 ile 4 arasında değişen ve
aslında az gibi görünen bir çiftleşme grafiği çizseler bile; çiftleşme
dışındaki zamanlarında da, hep onu arayan, hep onu bekleyen, hep onu
özleyen bir tavır ve eğilim içinde yaşıyorlarmış.

Birbirini etkilemek için alınan çekici giysilerin, hazırlanan güzel
yemeklerin, özenle düzenlenen evlerin derinliklerinde; gizli gizli titreşen
bir "sevişme" önerisi yatıyormuş.

Reklamcıların, yeni çıkmış diş macunlarından, son model arabalara kadar;
topluma sevdirmek istedikleri her yeniliği, aşk kokan yarı giyimli genç
kadın resimleriyle süslemeleri de, insanlığın sevişmeye olan tutkusundan
ustaca yararlanmak içinmiş.

Danslar, müzikler, filmler, romanlar, TV dizileri, hepsi hepsi, birer
sevişme hazırlığı, aşka çıkarılmış birer davetmiş.
İnsanoğlu, ne yaparsa yapar görünsün; yaşamındaki en değiştirilemeyen kilit
taşı sevişmeymiş.
Bunun da nedeni insan dişisinin; cinsel faaliyetteki gücü, sürekliliği ve
özelliğiymiş.
Kadın, buluğa erdikten sonra, fiziksel yapı olarak yaşamında her gün
sevişebilecek bir nitelik gösteriyormuş. Hamileyken ve çocuğunu doğurduktan
az zaman sonra; aklına ne zaman esse sevişebilecek bir yapıya sahipmiş
insanın dişisi. Üretimi cinsel ilişkiye bağlı tüm yaratıklar arasında,
böyle bir özellik gösteren başka bir dişi yokmuş.

Başka yaratıkların dişileri, mevsimlere göre ancak "kızışma" dönemlerinde
sevişebiliyorlarmış. Bu dönemlerde kokuları, bakışları, tavırları,
erkekleri çiftleşmeye tahrik ediyormuş. Ama bu dönemin bitimiyle hemen
donuklaşıyor ve sevişme dışı kalıyorlarmış. Erkekleri de, süklüm püklüm bir
sonraki mevsimi beklemeye başlıyorlarmış.

Gelişmiş maymunların dişileri dahi, hamile kalmayacakları günlerde ve
hamileyken, yanlarına erkek yaklaştırmazlarmış. Böyle zamanlarda
seviştiklerine çok az rastlanırmış onların.

Kadınlar ise, hamile kalmayacakları günlerde daha çok sevişiyorlarmış.
Hamile kalacakları günlerde zaten sevişiyorlarmış. Ayrıca hamileyken de
sevişiyorlarmış. Kuramsal olarak insanın dişisi, her gün, her gece, her ay,
her yıl aşka daima hazırmış. Ve böyle bir özelliğe sahip tek dişiymiş
dünyada.

1950'lerde bir başka özelliği daha keşfedilmiş kadının. O da kadın
orgazmının, üretime yani hamile kalmakla ilgisi bulunmadığıymış. Bu
bakımdan aldığı zevk, erkeğinkinden çok daha yoğunmuş.
Başka bir anlatımla, erkek yumurta çıkartmadan zevk alamıyor, kadın ise
yumurta çıkartmadan da zevk alabiliyormuş. Hatta teknik incelemeler, kadın
orgazmının bazen hamileliği engellediğini bile koymuş ortaya...
Bu da kadınların üreme ötesi bir olgu olduğunu kanıtlamış.

Doğa neden bu özellikleri vermiş kadına?
9 milyon yıl önce, en eski atamalarımız olan "Protohominide"ler, iki
ayakları üstünde yürümeye başladıkları zaman, vücutlarıyla iskeletlerinde
de bazı değişiklikler meydana gelmeye başlamış.
Önceleri dişiler, bunun acısını çok çekmişler. İki ayak üstünde dikey
olarak yürümekten ötürü, çekilip gerilen karın adaleleri; dişinin organını
da daraltmış ve doğumları çok zorlaştırmış.
Doğal bir elemeyle cılızlar ölmüş, güçlüler yaşamış.
Bu arada bir de yeni olay çıkmış ortaya, erken doğum yapmak...

Erken doğum yapanların çocukları, daha küçük doğduğu için; annelerini çok
zorlamıyor ve ölümlerine neden olmuyorlarmış.
Böylece iki ayak üstünde dikey olarak yürümenin getirdiği en büyük sakınca,
doğa tarafından erken doğumla kendiliğinden giderilmiş.

Ne var ki erken doğan bebeklere aylar ve hatta yıllarca çok uzun süre
bakmak gerekiyormuş. Bu nedenle de dişiler, bebeklerini bırakıp avlanmaya
çıkamaz olmuşlar.
Oysa dört ayak yürüdükleri dönemlerde, çok rahat ve zamanında doğdukları
için, fazla özen istemeyen bebekleriyle birlikte çıkıp avlanırlarmış.
Ama bebekler erken doğmaya başlayınca iş değişmiş. Ve onlara bakmak
yüzünden aç kalmaya başlayan dişiler de, kendilerine bakacak bir erkek
bulmak zorunda kalmışlar.

Önce ayağa kalkıp yürümek, ayağa kalkıp yürümenin zorlaştırdığı doğum; zor
doğumun erken doğumla çözümlenmesi; erken doğumun, dişiyi yavrusunun
bakımına uzun süre bağlaması; bu çaresizliğin yarattığı, erkekle işbirliği
yapma...

Erkekle işbirliği ise, sevişmek için kızışma mevsimlerini beklemekle
olmayacağından; insanın dişisi, erkeği yanında tutmak amacıyla kendini her
an sevişmeye hazır olmaya doğru yönlendirmiş.

Kadının iki ayak üstünde yürümesiyle daralan ve başka yaratıklarda
rastlanmayan bir biçimde öne doğru çekilen cinsiyet organı da, yüz yüze
sevişmeler dönemini başlatmış aynı zamanda.

Yüz yüze sevişmelerin getirdiği anlaşma, sıcaklık ve kaynaşma, kadın-erkek
ilişkilerini, doğada rastlanmayan boyutlara çıkarmış. Ve büyük nüfus
patlamaları olmuş.

Ancak bu arada, eşine ve çocuklarına bakma görevini yüklenen erkekte,
bilmeden başka birilerinin çocuğu için zamanını, enerjisini, hatta bazen
yaşamını harcayıp harcamadığı kuşkusu, yani kıskançlık duygusu başlamış
uyanmaya...

Şayet dört ayak yürümekte kalsaydık, ne bebeklik dönemi bu kadar sürecek,
ne kadınlar belirli dönemlerin dışında her zaman sevişmeye yatkın
duracaklar; ne sevişmeler bu kadar alengirli ve yüz yüze öpüşmeli sarılmalı
olacak; ne de kıskançlık kavgaları aşk ilişkilerini karmakarışık edecekti.
Evet dört ayak yürüseydik bunların hiçbiri olmayacaktı. Sevişme de yaşam
kubbemizin kilit taşı olmayacaktı.

Şükür ki, ayağa kalkıp, iki ayak üstünde yürümeye başlamışız. Ve tüm
yaratıklar arasında sadece biz, her an aşkı düşünüp, aşkı özler olmuşuz...
Dişilerimiz sayesinde...

Not: 20 yıl önce yazılmış bir yazı... "Kadın, Işık ve Ateş"ten...

>Çetin Altan (Milliyet 08.01.2007)
Cevapla
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

Kimler çevrimiçi

Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 8 misafir