"Bulan" değil, "arayan"ın sergüzeşti daha kıymetli görünüyor bana; "Düşünce şüpheyle başlar", "...ilân edilecek hazır bir formülüm yok", "Düşünce dünyasında hiçbir fetih nihai değildir" diyebilen bir adamı seviyorum ben. "Münakaşada zafer mağlup olanındır, yenilmek zenginleşmektir" sözleriyle tartışma ve düşünme edebini inşâ cehdine girişmiş bir adam. Yıllar boyunca aynı zihnî kooridantta sabitkadem olmakla iftihar etmeyi aklından bile geçirmeden sadece doğru düşünmeye gayret eden kaç komşumuz var; fikir çelişkilerini neredeyse namussuzluk sayan bir iklim, kaç yılda, kaç Cemil Meriç'le karşılaştırır bizi ve onlardan kaçını görür görmez tanıyabilecek gözlere sahibiz?
Düşünce adamının bir zümreye, merkeze, partiye değil de "tarihe ve kucağında yaşadığı topluma angaje" olması gerektiği fikrini ne kadar güç ve ne kadar geç keşfettik. Cehaletimizi, seviyemizi ve enâniyetimizi ibrâ ederken bizimle aynı irtifâ'da duran adamların cana yakınlığı ne kadar hoşumuza gidiyordu; başkalarının fikri ne kadar cazip ve kelepir, bizzat ve hakkıyle düşünmek ne kadar ızdırap verici ve müşkildi.