“Fransa’da yaşayan bir çift var. Kadın Alman ve Fransızca’yı da Almanca gibi iyi konuşabiliyor. Koca Fransız ve İngilizce bildiği halde Almanca bilmiyor. Adam bir gün iş seyahati için Almanya’ya gitmek zorunda kalıyor. Bir haftalık gezisini Almanca bilmese de İngilizcesi ile halledebileceğini düşünerek yola çıkıyor. Oraya gittiğinde ilk iş olarak bir otele yerleşiyor. Odasına eşyalarını yerleştirirken yan binalardan birinden bir kadının sesini duyuyor. Kadın balkonda ve çırıl çıplak bağıra çağıra bir şeyler anlatmaya çalışıyor. Adamın anlamadığını görünce (adam Almanca bilmiyor) bir kağıda bir şeyler yazıp, top yaptığı kağıdı adama atıyor. Adam kağıtta Almanca bir şeylerin yazdığını görünce kat görevlisini çağırıp durumu ona anlatıyor. (İngilizce konuşuyorlar). Çıplak ve bağıran kadından bahsedip kendisine bir kağıt attığını söylüyor ve kağıdı okuması için adama veriyor. Kat görevlisi kağıdı okuyunca derhal müdürün yanına gidip olanları anlatıyor ve kağıdı gösteriyor. Kağıdı okuyun müdür gözlerine inanamıyor ve müşterinin derhal otelden atılmasını emrediyor ve bizim olaya tamamen Fransız kalmış arkadaşımızı otelden atıyorlar. İlk gün için bir hayli kötü bir tecrübe yaşayan Fransız, yapacağı işi de bir kenara bırakıp evine dönmeye karar veriyor. Atlayıp bir taksiye tutuyor havaalanının yolunu. -Ama hala kağıtta ne yazdığını bilmiyor- merakına dayanamayıp, "ya birader" diyor taksiciye "şu kağıtta ne yazıyor söylesene." Taksicinin kağıdı okumasıyla, adamı yola atması bir oluyor. İkinci bir darbe yiyen Fransız başka bir taksiyle havaalanına geliyor ve uçağına biliyor. Uçaktan da atacak halleri yok ya diye düşünerek, kağıdı okuması için hostese veriyor. Hostes kağıdı okuyunca koşuyor kaptan pilota. Kaptan pilotta okuyunca, "Bağlayın bir paraşüt, atın aşağı!" diyor ve adam Almanya-Fransa sınırlarında bir yere düşüyor. (Farz edin ki Alsas Loren). Şans bu ya, o civarda çalışan arkadaşlarıyla karşılaşıyor biraz sonra ve onlara başından geçen tüm olayları anlatıyor. Şaşkına dönen arkadaşları da kağıtta ne yazdığını çok merak ediyorlar. Adam kağıdı çıkarıp arkadaşlarına verdiğinde adamlar ikinci bir şoka daha giriyorlar. "Bundan sonra" diyorlar "ne sen bizim arkadaşımızsın, ne de biz senin. Buraya da hiç gelmedin. Şimdi, geldiğin gibi arkana bakmadan git buradan." Dünyanın başına yıkıldığını düşünen adam zor da olsa evine ulaşıyor. Erken döndüğüne şaşıran karısına nasıl bir durumda olduğunu ve hala anlamını bilmediği kağıdı anlatıyor. "Allah aşkına, n’olursun, şu kağıtta ne yazıyor bana söyle." diyor karısına. Kadın kağıdı okuyunca gözlerine inanamıyor ve koşa koşa, boşanmak için, mahkemeye gidiyor. Mahkemeye kağıdı sunan kadını mahkeme tek celsede boşuyor ve adama da idam kararı veriyor. Temyizde de karar değişmeyince adam Yargıtay’a gidiyor ve Yargıtay alt mahkemenin verdiği kararı bozuyor ve adam serbest kalıyor.
Kağıtta ne yazıyordu?”
NOT:1.soruya aşağıdaki gibi bir cevap verilmiş bu sorunun da böyle bir cevabı var mı? Merak ediyorum sorunun cevabını bende bilmiyorum
1.sorunun cevabı
Kadın bir doktor ve reçete alfabesiyle kağıda şöyle yazıyor: "Benim adım Helga. tabi ki tanışabiliriz hatta ben sizi zaten tanıyorum. Çalıştığınız bankaya gidip geliyorum kapalı devre kameralardan bakın isterseniz"
Adam yıllardır bankada bilgisayar fontlarıyla yatıp kalktığından kağıdı okuyamıyor.
Arkadaşı ve ailesi adam bu yaştan sonra azıttığı için onu terk ediyorlar, karısıda haliyle boşuyor. Doktor kağıttaki ismin ve yazının karısına ait olduğunu görünce intihar ediyor. Hırsızlar ise kağıdı okuyunca izlendiklerini anlayıp ellerindekileri bırakıp ufak ufak tüyüyolar.
diğer sorunun cevabı benden gelmişti.bu soruda bir kaç bağıntı kurdum aslında ama.tatmin edici değil.örneğin mantıklı almamasına rağmen şöyle basit bir cevab olabilir.
bana almanca bilmeyen bir ingiliz tecavüz etti olabilir.
smacker09 yazdı:arkadaşlar soru yine benzer tipte bir soru
“Fransa’da yaşayan bir çift var. Kadın Alman ve Fransızca’yı da Almanca gibi iyi konuşabiliyor. Koca Fransız ve İngilizce bildiği halde Almanca bilmiyor. Adam bir gün iş seyahati için Almanya’ya gitmek zorunda kalıyor. Bir haftalık gezisini Almanca bilmese de İngilizcesi ile halledebileceğini düşünerek yola çıkıyor. Oraya gittiğinde ilk iş olarak bir otele yerleşiyor. Odasına eşyalarını yerleştirirken yan binalardan birinden bir kadının sesini duyuyor. Kadın balkonda ve çırıl çıplak bağıra çağıra bir şeyler anlatmaya çalışıyor. Adamın anlamadığını görünce (adam Almanca bilmiyor) bir kağıda bir şeyler yazıp, top yaptığı kağıdı adama atıyor. Adam kağıtta Almanca bir şeylerin yazdığını görünce kat görevlisini çağırıp durumu ona anlatıyor. (İngilizce konuşuyorlar). Çıplak ve bağıran kadından bahsedip kendisine bir kağıt attığını söylüyor ve kağıdı okuması için adama veriyor. Kat görevlisi kağıdı okuyunca derhal müdürün yanına gidip olanları anlatıyor ve kağıdı gösteriyor. Kağıdı okuyun müdür gözlerine inanamıyor ve müşterinin derhal otelden atılmasını emrediyor ve bizim olaya tamamen Fransız kalmış arkadaşımızı otelden atıyorlar. İlk gün için bir hayli kötü bir tecrübe yaşayan Fransız, yapacağı işi de bir kenara bırakıp evine dönmeye karar veriyor. Atlayıp bir taksiye tutuyor havaalanının yolunu. -Ama hala kağıtta ne yazdığını bilmiyor- merakına dayanamayıp, "ya birader" diyor taksiciye "şu kağıtta ne yazıyor söylesene." Taksicinin kağıdı okumasıyla, adamı yola atması bir oluyor. İkinci bir darbe yiyen Fransız başka bir taksiyle havaalanına geliyor ve uçağına biliyor. Uçaktan da atacak halleri yok ya diye düşünerek, kağıdı okuması için hostese veriyor. Hostes kağıdı okuyunca koşuyor kaptan pilota. Kaptan pilotta okuyunca, "Bağlayın bir paraşüt, atın aşağı!" diyor ve adam Almanya-Fransa sınırlarında bir yere düşüyor. (Farz edin ki Alsas Loren). Şans bu ya, o civarda çalışan arkadaşlarıyla karşılaşıyor biraz sonra ve onlara başından geçen tüm olayları anlatıyor. Şaşkına dönen arkadaşları da kağıtta ne yazdığını çok merak ediyorlar. Adam kağıdı çıkarıp arkadaşlarına verdiğinde adamlar ikinci bir şoka daha giriyorlar. "Bundan sonra" diyorlar "ne sen bizim arkadaşımızsın, ne de biz senin. Buraya da hiç gelmedin. Şimdi, geldiğin gibi arkana bakmadan git buradan." Dünyanın başına yıkıldığını düşünen adam zor da olsa evine ulaşıyor. Erken döndüğüne şaşıran karısına nasıl bir durumda olduğunu ve hala anlamını bilmediği kağıdı anlatıyor. "Allah aşkına, n’olursun, şu kağıtta ne yazıyor bana söyle." diyor karısına. Kadın kağıdı okuyunca gözlerine inanamıyor ve koşa koşa, boşanmak için, mahkemeye gidiyor. Mahkemeye kağıdı sunan kadını mahkeme tek celsede boşuyor ve adama da idam kararı veriyor. Temyizde de karar değişmeyince adam Yargıtay’a gidiyor ve Yargıtay alt mahkemenin verdiği kararı bozuyor ve adam serbest kalıyor.
Kağıtta ne yazıyordu?”
NOT:1.soruya aşağıdaki gibi bir cevap verilmiş bu sorunun da böyle bir cevabı var mı? Merak ediyorum sorunun cevabını bende bilmiyorum
1.sorunun cevabı
Kadın bir doktor ve reçete alfabesiyle kağıda şöyle yazıyor: "Benim adım Helga. tabi ki tanışabiliriz hatta ben sizi zaten tanıyorum. Çalıştığınız bankaya gidip geliyorum kapalı devre kameralardan bakın isterseniz"
Adam yıllardır bankada bilgisayar fontlarıyla yatıp kalktığından kağıdı okuyamıyor.
Arkadaşı ve ailesi adam bu yaştan sonra azıttığı için onu terk ediyorlar, karısıda haliyle boşuyor. Doktor kağıttaki ismin ve yazının karısına ait olduğunu görünce intihar ediyor. Hırsızlar ise kağıdı okuyunca izlendiklerini anlayıp ellerindekileri bırakıp ufak ufak tüyüyolar.
Arkadaşım önce bu soruyu nereden buldugunu sorabilirmiyim??
Buda o bilimsel cevabı olmayan yada bütün sölenenlerin doğru olabileceği göreceli bi soru BENCE....
ben aynı sorunun bi değişiğini başka bi forumda görmüştüm hurafeler atıldıda atıldı sorunun cevabı bulunamadı bence bunun da bulunamaz herşey doğru alabilir ve bu tür sorularında cevabı yoktur
[size=150][color=blue]rutin hayat bu en büyük girdap,
dikkat et sempatik başlar,
antipatik ama enteresan,
alakam yok bunlarlan...[/color][/size]