Hakikaten öyle oldu.. Ne yapayim, cok bilimle ugrasinca böyle mi oluyos ne...
Ehhem, öhhöm... Cocuklarin söyledikleri elbet * kendilerine göre adlandirdiklari bir gercekten ibarettir*..
Bazen öyle geliyor ki bana, gercek yoktur. Vardir, ama yoktur. Vardir, cünkü; gercek, ögretilerimiz ile sekillenip, normlastirilmis kaliplardir benim icin..
Yoktur cünkü.. Misal elim ile dokunabildigim, hissettigim bir dolap.. Evet cisim olarak algiliyorum. Gözlerim ile de görebiliyorum. Algiladigimi bu üc boyutlu dünyada görüyorum. En azindan bize üc boyutlu olarak tanimlattirilmis, ögretilmis sekli ile. Ögrenmek ve ögrendikce bunlari generationlara aktarmak mühim yani..
Gözlerim de öyle; bana bu dikdörtgen seklinde, acilip kapanir kapakli bir kutudur; adi da dolaptir, denildiginden beri ben bunu dolap olarak biliyor ve algiliyorum. Ya ben bunu baska ögrense idim? Ki gözlerin görüs dimensionu kisitlidir. Acaba farkli bir dimensionu görse idim ne olurdu? Cok daha farkli algilayabilirdim bu cismi belki de.
Ki kulaklarim da, buna yüzyillardir dolap denildiginden dolayi, onu öyle duyumsuyor.
Peki gercek ne? Gercekten ben onu bana ögretildigi sekilde mi algiliyor, görüyorum; yoksa * gercekte * böyle degil mi diyorum..
Insanoglunun ifade yöntemi, sözleri.. Birseyin toplum icin * gercek * oldugunu kaniksiyor, onu yasalara döküyorlar. Peki insanoglu o dogrultuda düsünmemis olsa / ki aklin siniri yok /, bu gercekler de degisebilirdi.
Sinavlarim yaklasiyor, anlasiliyor mu kine-kene