Nerde Yanlış Yaptık?

Eğitim hayatımıza dair her şey. Anılar, düşünceler..
BIRDUNYAUMUT
New Friend
New Friend
Mesajlar: 8
Kayıt: 08-04-2006 17:55

Nerde Yanlış Yaptık?

Mesaj gönderen BIRDUNYAUMUT »

Gençliğin Patlama Noktası.


Bundan 8, bilemediniz 10 sene önce bir lisede yada ortaokulda iki öğrenci kavga etse birbirlerini yaralasa Türkiye ayağa kalkardı. Okul önlerinde, çevresinde gençlere tek tek sigara satanlara kıyasıya karşı çıkan, emniyet güçlerini uyaran, gereğinde kendini ortaya atarak kavga eden büyüklerimiz vardı.
Eğitimi sabah sekiz akşam üstü on beş saatleri ile sınırlı görmeyen ve liseyi bitirinceye kadar ana babalarımızla birlikte bizleri kollayan, bizleri kardeşi, evladı, bacısı gibi gören öğretmenlerimiz vardı.
Öğrenci olmanın gerektirdiği sorumluluk, davranış ve etik kurallarını okuldan önce ailede, sokakta, sosyal çevrede öğrenen çocuklarımız vardı.Onları bu yaşam biçimini öğrenmeye ve yaşamaya zorlayan, bir nevi sözlü anayasa gibi dayatan bir toplumumuz vardı.
Okula giden çocuğun en ufak bir olumsuzluk teşebbüsü; “Bir de öğrenci olacaksın, öğrenci böyle mi davranır?” türü sözlerle bertaraf edilir, çocuk öğrenci olmayı, “ÖRNEK İNSAN OLMAKLA” bağdaştırarak gelişimini tamamlardı.Televizyon da hayatımıza bu günkü kadar damgasını vurmamıştı. Basınımız aynı değerler bütününü kucaklama ve çocuklarımızın geleceğini şekillendirici haber ve yazılara öncelik verme eğiliminde idi.
Bu gün, her gün gazetelerde, televizyonlarda çocuklarımızın çeteler kurduklarını, birbirlerini kıyasıya dövdüklerini, haraç topladıklarını, bıçakladıklarını, öldürdüklerini okuyoruz. Silah taşıyan gençleri duyuyoruz. Bırakın sigarayı, esrar, eroin, uçucu madde bağımlısı öğrencilerin yaş ortalamasının 9’lara kadar düştüğüne tanık oluyoruz.
Bu bir patlama noktasıdır.Gençliğin feryadıdır! her şeyi bir kenara bırakıp top yekun harekete geçmemizi gerektiren acil durum çağrısıdır.
Son günlerdeki olayların ardından herkes suçlu aramaya, sebep devşirmeye başladı. Herkes iyi bilmelidir ki bu işin suçlusu hepimiziz. Bu işe yol açan sebep’ de toplumsal duyarsızlığımız, vefasızlığımız ve bencilliğimizdir. Resmi yada sivil bütün unsurlarıyla…
Eğer bizler çok değil 10 yıl önceki duyarlılığımızı muhafaza edebilseydik, çocuklarımızı ve gençlerimizi duygusuz, ruhsuz, ayrıntılarla dolu, müfredatı ezberleme esasına dayalı bir eğitim sistemine mahkum etmeseydik, az da olsa çocuklarımızı, öğrenci olmakla “ÖRNEK İNSAN OLMAK” çizgisinde sabit kılabilseydik bu gün suçlu ve sebep arama makamında olmayacaktık.
Bu sebeple toplum olarak, suçlu ve sebep arama yerine; “Ne Yapabiliriz?” sorusuna cevap aramalıyız diye düşünüyorum. Aydınıyla, düşünürüyle, ilim çevreleriyle bir çok ülkeye nazaran hatırı sayılır bir kültür seviyesine sahip oluşumuzun avantajını kullanarak topyekun bir eğitim, kültür ve sevgi seferberliği başlatmak ve meseleyi kökünden halletmek için geç kalmış sayılmayız.
Değerli Dostlar. Son günlerde ülke gündemini sürekli meşgul eden bu en hassas sorunun çözümüne yönelik olarak birkaç gününüzü almak suretiyle bu konuyu bölümler halinde değerlendirmelerinize sunmak istiyorum. Bu vesile ile şimdiden kıymetli vakitlerinizden çalmak zorunda kaldığım için affınıza sığınıyorum.
Çözüm noktasında çok duyarlı, sistemli, planlı ve kalıcı uygulamalar başlatılmalıdır. Öteden beri uygulanagelmiş yöntemlerin irdelenmesi, masaya yatırılması ve yeni çözüm arayışlarına girişilmesi gerekmektedir. Bu durumu örneklendirecek olursak;
- Okul Önlerinde Güvenlik Güçlerinin Tedbir Alması.
Görünüşte caydırıcı bir unsur gibi görülmekle birlikte, iç bünyedeki şiddet unsurunun okul dışına, ara sokaklara kaymasına yol açar.Güvenlik güçlerinin, okul idareleri, psikolojik danışman öğretmenler, muhtarlar, sivil toplum kuruluşları, aileler ve gönüllü vatandaşlar ile birlikte birebir tespit yaparak her okul çevresinde veri tabanı oluşturmaları, öğrencilerle birebir irtibat kurmaları, olayların ardındaki kişi ve topluluklara ulaşıp onların öğrencilerle irtibatını kesmek için çaba sarfetmeleri kalıcı çözüm için bir başlangıç teşkil edecektir.
- Öğrencilere Konferanslar, Seminerler Verilmesi, Filmler İzletilmesi.
Bu tür konferanslar ve seminerler bu güne kadar, hatalı uygulamalar sonucu ya sıkıcı ve bir an önce bitmesi beklenen uzun sunumlar ya da izletilen yayınlarla farkında olmadan bilinç altında çocukları özendirici etkiye sebep olan materyallere dönüşmüştür. Geçici olarak olumlu gözükse de pratikte öğrenciye kazandıracakları oldukça sınırlıdır. Konferans ve seminerlerin, öğretmenlerin ve ilgili kişilerin gözetiminde öğrenciler tarafından hazırlanması, kendi sorunlarına çözümler üretme, sosyal hayata etkin olarak katılma açısından daha olumlu sonular alınmasını sağlayacaktır. Ayrıca çocukların kendi yaşıtlarının girişimleri ile güdülenmesi ve bir nevi rekabet halinde olumsuzdan olumluya doğru bir iletişim başlamasına vesile olacaktır.
- Ailelere Konferanslar Verilmesi, Eğitim Programları Düzenlenmesi.
Bir önceki maddedeki gibi, ailelerin %60’ ının yoğun iş ve gücünü bahane ederek öngörülen etkinliklere katılmaması, katılanlarında ilgisiz kalması sonucunu doğuracaktır. Bu süreçte ailelerin birebir evlerinde, işyerlerinde ziyaret edilmesi, çocukların eğitim, rehabilite ve yetişmesinde görev ve sorumluluk yüklenmesi çok daha verimli sonuçlar doğuracaktır. Çocukların ve gençlerin kendi derneklerini kurması, kurumlar nezdinde sorunlarına çözüm aramalarının sağlanması, özgüvenlerinin arttırılması, enerjilerinin yasal yollarla harcama eğilimlerinin gelişmesine katkı sağlayacaktır.
- Basın ve Yayın Organlarında Eğitime Yönelik Yayınlar Yapılması ve Kötü Alışkanlıklar, Zararlı Eğilimler Hakkında Bilgilendirme Yapılması.
Çocukların ve gençlerin eğitimi, rehabilitesi, kötü alışkanlıklara ve eğilimlerine karşı tedbir alınması noktasında; yapılan etkinliğin teşhirinden çok içeriğin yansıtılması basın mensuplarının vicdanında kural haline gelmelidir. Bu suretle bir takım istismarların önüne geçilmesi de sağlanmış olacaktır. Belki geçici bir süre günü birlik flaş haberlerin, eğitim, rehabilite ve tedbirler noktasında önü kesilmiş olacaktır.Ama bu kadarcık bir fedakarlık, toplum vicdanına geleceğimizin aynası, temeli olan çocuklarımızın ve gençlerimizle ilgili kalıcı çözümlerin yerleşmesine vesile olacaktır.
Örneğin bir okulda düzenlenen konferansın yayınlanması ve boy boy resimlerin çekilmesi kamu oyunda ne ifade eder? Zihinlerde ne kadar yer kaplar? Sıradan bir düğün ya da törenin uyandırdığı ilgiden ne farkı vardır? Ancak bir çocuğun hayatının kurtarılması için yapılan planlamalar ve rehabilite süreci, bütün katkı sahibi kişi ve kurumlarla birlikte yazılı ve görsel iletişim organlarında mercek altına alınsa ve uzmanlarca incelenip defaatle geri bildirimlere dönüştürülse ve bu şekilde kamuoyuna sunulsa; halkımızın sadece bu çalışmadan alacağı ders yıllar boyu unutulmaz.
- Üniversite Çevrelerinin Sorunun Çözümüne İlişkin Tezler Hazırlamaları, Lise ve Ortaokullarda Ders Kitaplarına Konu ile İlgili Dersler Konması.
Sorunun çözümünde bir nebze katkı sağlasa da bu girişime ek olarak, üniversite öğrencilerinin; gönüllülük esası, dönem ödevi, tez ödevi gibi vesilelerle sosyal sorunlara ve çözüm arayışlarına yönlendirilmeleri, üniversiteler arası iletişimin maksimum düzeye çıkarılması, gerek öğretim üyesi, gerekse öğrencilerin platformlar oluşturmaları kalıcı çözümler için hayati önem taşımaktadır. Tarafımızca Türkiye Eğitim ve Sevgi Seferberliği Projesinde “Her Üniversite Öğrencisine Bir Çocuk” projesinde öngörüldüğü gibi gençlik etkin bir şekilde araştırmaya yönlendirilmelidir.
Sonuç Olarak;
Kişisel benliklerimizden başlayarak, kurumsal benliklerimize kadar sorunun çözümü uğruna bir takım fedakarlıklarda bulunmadıkça ilerleme kaydedemeyiz.Sadece çözüme odaklanarak; yardan, anadan, serden geçmek ilk sınavımız olmalıdır.
Daha hayatının ilkbaharında toprağa düşen körpecik fidanların damarlarından akacak ilk damla yüreklerimizi delip geçmedikçe hepimiz koskoca birer yalancıyız!
Yine; yarınlara aday, geleceğe yürümekte olan küçücük ellere vurulan kelepçenin soğuk demirini kendi bileklerimizde hissetmedikçe hepimiz koskoca birer sahtekarız!
Ve en can alıcı nokta; bu milletin bir ferdi olarak,karanlık sokaklarda kaybolan her çocuğu kendi çocuğumuzmuş gibi hayal edip; “Evladına, ailesine kendini siper etmeyen ata, baba nağmerttir” düsturuyla dertlenmediğimiz müddetçe hepimiz suçluyuz!
Vatan tüm fertleriyle ana, bacı, kardeş olmuş insanların oluşturduğu devasa bir ailedir.Aile olmanın gereği bir vücudun organları gibi dertlere, acılara ortak olmak ve hep birlikte problemin çözümüne katkıda bulunmaktır.
Bizler de babayız, anayız; bizlerin de vatanı, evladı, kardeşi, bacısı bu ülkedir! Her karış toprağı şehit kanlarıyla sulanmış TÜRKİYEDİR.


Sevgilerimle…
Tolga Tigin Şengür

Sevgili Arkadaşlar
İrtibat adres ve telefonlarım:

http://cocukpolisi.sitemynet.com/Bengisu/index.htm

www.birdunyaumut.org

cocukpolisi@mynet.com
BIRGONULERI@MSN.COM

Tel:0532 393 50 76
0505 218 29 16
BIRDUNYAUMUT
New Friend
New Friend
Mesajlar: 8
Kayıt: 08-04-2006 17:55

Mesaj gönderen BIRDUNYAUMUT »

Nerde Yanlış Yaptık?

HEDEF KİTLELERİMİZ VE ÖZELLİKLERİ

Sosyal hayat bir bütündür. Çocuklar hakkında kitlesel çözüm arayışları bu bütünlüğü bozmaya yönelik çabalar olduğundan çalışmaları kısır döngüye sokar. Çocukların sosyal ihtiyaçları vardır. Çevrelerinde tanınmak, sevilmek, önemsenmek isterler. Fiziki ihtiyaçları vardır, en güzeli giymek, en güzeli yemek ve en güzel yerlerde yaşamak isterler. Hayalleri vardır, özlemleri vardır, hedefleri vardır. Yani her insan gibi! Onları rehabilite ederken bu özelliklerini göz ardı etmemeliyiz ve asla bir anda düzelmelerini beklememeliyiz. Bu mesele zamana karşı yarışan zorlu bir süreçtir. Sabır, sevgi ve kararlılık bu süreci olumsuzdan olumluya doğru iletecektir.Çocuklar ve gençler bir etkileşim içindedirler. Bu etkileşimi olumlu ya da olumsuz yöne çevirmek mümkündür. Problem; “Sokak Çocuğu” olgusuna dönüşünceye kadar süregelen bu etkileşimin içinde aile, toplum, devlet üçlüsü önemli bir rol oynar. Her çocuğun bir ailesi vardır. Çeşitli problemler, sosyal ya da maddi sebepler ailelerin parçalanmasına, ya da çocuğun evden kaçmayı ve sokak yaşamını seçmeyi kurtuluş olarak görmesine yol açan en büyük faktörlerdir.
- Sosyal hayat bir bütündür.Ayrılamaz.
- Sokak Çocuğu sınıflandırması, çocuklara kitle gözü ile bakılması, kitlesel çözümler aranması sosyal hayatı ayrıştırmaya yönelik bir girişimdir.
- İnsan da sosyal hayatı içinde toplamış bir bütündür.Bir yönüyle yaklaşmak her zaman yanlıştır.
- Her çocuğun bir aileye ya da aile yerini tutacak en az bir insana ihtiyacı vardır.
- Her çocuğun yeme, içme, giyinme ve barınma ihtiyaçlarının karşılanmasına ihtiyacı vardır.
- Her çocuğun yaşıtları ile bir tutulmaya, kişilik kazandırılmaya, önemsenmeye ihtiyacı vardır.
- Her çocuğun sevgi, ilgi, yönlendirme ile güven dolu bir ortamda geleceğe bakış açısının şekillendirilmesine ihtiyacı vardır.
- Her çocuğun yeteneklerinin ortaya çıkarılmasına, sorumluluk verilmesine ve kendisine güvenilmesine ihtiyacı vardır.
- Bütün bu ihtiyaçların karşılanarak çocuklara ve gençlere sokakların alternatifi sunulduğu zaman kesin ve kalıcı çözümden söz etmek mümkündür.

Günümüzde çocuklar ve gençler:
1. Sokakta Yaşayan, suç işleyen, madde bağımlılığı olan
2. Sokakta çalıştırılan, dilendirilen, aileleri ve akrabaları tarafından istismar edilen
3. Sık sık evden, okuldan, ait olduğu kurumdan kaçmayı alışkanlık haline getiren
4. Okula giden ve suç işleyen
5. Aile ve okul çevrelerinde risk grubunu teşkil eden
6. Hiç suç işlememiş ancak suç işlemeye meyilli
7. Sosyal ve ekonomik yönden tahsilini devam ettirebilmeyi imkânsız kılacak ölçüde yetersiz olan
8. Orta halli fakat herhangi bir sosyal aktivite imkânı bulamayan
9. Maddi durum haricinde ailesine karşı vahim derecede itaatsizlik içinde bulunan ve arkadaş çevrelerinin etkisine kapılan
10. Maddi durumu yeterli, sosyal aktivite imkânı bulabilen çocuklar olmak üzere on grupta irdelenebilir. Sokak Çocuğu kavramını yukarıdaki gruplardan sadece birinci grup karşılamakta olup, tamamen medyatik ve zararlı bir kavramdır. Sokakta yaşayan çocuk uzaydan gelmemiştir. Bizim çocuğumuzdur. Vefasızlığımızın, merhametsizliğimizin, duyarsızlığımızın bir göstergesidir. O da bizim gibi yiyip içmekte, hayal kurmakta, ağlayıp gülmektedir. Bizim çocuğumuz sokağa çıktığında yeri gelip onunla temasa geçmekte, belki acıyıp cebindeki harçlığını paylaşmakta, belki arkadaşlık edip, onunla oynamaktadır. O halde ona sokak çocuğu deyip hor görmek sosyal iletişim açısından bir fayda sağlamaz, aksine zarar verir. Modern toplumda kitlesel arayışlar, duyarsızlıklar bu çocukların günden güne sayılarının artmasına ve tehlike oluşturacak gruplaşmalara sebebiyet vermiştir.
Kullanıcı avatarı
Eternity
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 2877
Kayıt: 23-06-2003 22:52

Mesaj gönderen Eternity »

yazılar gayet güzel ve anlamlı. haklılık payı da var ama bir laf vardır 'hırsızın hiç mi suçu yok?' diye. günümüz gençlerinin de illa ki birilerinin ellerinden tutmalarını beklemeden bir adım atmaları lazım. bireysel olarak başalayacak bu süreç, kendi iç dinamiklerini harekete geçirip çok daha geniş kitlelerin harekete geçebileceği dev bir adıma dönüşebilir.

şu an çocuklar ve gençler çok şanslılar ki ellerinin altında dünyayı ayaklarına seren internet hizmeti bulunuyor. ama ne yazık ki, interneti salt olarak 'geyik, kakara kikiri' amaçlı görmeleri ve karşı cinsle etkileşim çabalarıyla sınırlamaları büyük eksiklik. halbuki, toplumların en büyük düşmanı bilgi edinmeyi reddeden, tartışma kültüründen uzak kalan, elindeki imkanların sunabileceği fırsatları araştırma çabasından yoksun olan kişiliklerin varoluşudur.

misal, peru'daki tarihi bir eser hakkında bilgi edinip, o eser hakkında fikir alışverişinde bulunmak yerine, karşı cinsin resmini görme talebinde bulunup, kişisel zevklerini sınırlandırmaları ve kendi kendileri eğitici ve öğretici kaynaklardan koşar adım uzaklaşmaları tam bir felaket...
Kullanıcı avatarı
vişne
Super Friend
Super Friend
Mesajlar: 575
Kayıt: 25-06-2003 01:25

Mesaj gönderen vişne »

Davranış bozukluğu sergileyenler için söylenen ve artık espri unsuru olan bir söz var; "Çocukluğa inmek gerek" diye.Masum dönemlere, bilincin oturmadığı, hayatı öğrenmeye yeni başladıkları dönemlere inmek gerek.Kim vardı o zamanlar? Neler yapıldı? Neler verildi? Nasıl yardım edildi?

Hırsız da olsa, -sözüm meclisten dışarı- başı bozuk gençler de olsa sorun temelde, en başta ailede, okulda ve belkide hepsinden çok halkına sahip çıkmayan, yönlendirmeyen, tam anlamıyla vurdumduymazlık içinde olan yöneticilerde.
Biri olmazsa diğeri eksik olan bu üç ayak öyle birbiri içine geçmiş ki,düzen bozulduğunda gençlerin patlama noktasına gelmesi kaçınılmaz oluyor.
Kullanıcı avatarı
Affedilmeyen
Best of TurkiyeForum
Best of TurkiyeForum
Mesajlar: 5943
Kayıt: 24-01-2006 01:40
Konum: Konya

Mesaj gönderen Affedilmeyen »

Burdan liseyi 8 veya 10 sene önce bitirenlere sözüm. Eğer bu yazılanlara "abartı" diyorsanız, fırsat bulup, bir günlüğüne bir lisede derslere girin, öğrencileri inceleyin, onlarla sohbet edin. Ayne şöyle diyeceksiniz: "Eyvah eyvah, bizim zamanımızdaki liseliler nerde, şimdikiler nerde?.."
Başına bir silah daya ve duvarları beyninle boya.
Kullanıcı avatarı
Eternity
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 2877
Kayıt: 23-06-2003 22:52

Mesaj gönderen Eternity »

heh hemen bütün sorun sistemde, ana babalarda, çevrede diyelim ve olsun bitsin, öyle mi?

sistemin ne denli çarpık olduğuna sözüm yok. kaldı ki bunu yeterince de eleştiririm, beni tanıyan bilir... ama bu şuna benziyor. birisi kapkaç yapıyor, sen ona diyorsun ki; 'sistem kötü, işsizlik var ve bu yüzden suç işledin' bunu demekle de karşındaki insanı bir daha bu suça teşvik ediyor ve başkalarına da bir şekilde cesaret veriyorsun. sistem kötü, şu bu sebepler var diyen de kapkaça girişiyor. ama ne yazık ki, suçlunun karşısına geçip 'evet sen şurda hatalısın, suçun da bu' demiyorsun.

bu ülke çok daha karmaşık günlerden geçti. düşüncelerini ifade etmek, ideolojilerini dile getirmek adına idam edilenler, vatandaşlıktan çıkarılanlar oldu... nazım hikmet'ler, denizler geçti... o zaman da sistem kötüydü, yanlışlar yine vardı... kişisel gelişim diye bir şey var. oturup sadece aile, okul ve çevrenin kattıklarıyla yetinmeyip birey olarak da kendini geliştirmek zorundadır bir insan. idealleri için uğraşmalıdır.

bugün ergenlik çağındaki gençlerin bir bölümü tikky dilini icat ederek, kendi dillerine ihanet etmekte, kendilerini uyaranlara ise 'aman be!' demekte... suçlu kim?

çocuk başını masaya vurur, masaya suçlu denilir...
çocuk yere düşer, yer kötü olur, kaka olur...

hata yapana hatan var demez, hatanın tamamını başka etkenlere bağlarsan, her yanlışta başka sebepler arayan nesiller yetiştirirsin, onlar da buna itiraz etmezler. çünkü işlerine gelir.

evet evet, inelim çocukluğa. geçmişi eleştirirken de bugünü ve yarını kaybedelim.
Kullanıcı avatarı
dJ4
Co-Admin
Co-Admin
Mesajlar: 4055
Kayıt: 24-06-2003 01:15
Konum: Real World

Mesaj gönderen dJ4 »

Bundan tam 10 yıl önce lisede adam dövülüyor, haraç alınıyor, bıçaklanıyor hatta, öldürülüyordu ki bende yolum kesilmiş haraç alınmış ve bazı olaylara öğrencisi olduğum okulda şahit olmuş birisiyim o zaman hiç kimsenin umrunda değildi bence artık media her işe bulaştığı gibi bunuda abartma peşinde iyi mi olur kötü mü olur bilemem ama bir önlem alınmayıp haber yapılarak bir yere varılamayacağı kanatındayım, eğitim şart diyorum ve süpekülasyonlara alet olmamak için de eğitim şart diyorum .... eternity'e de katılarakatan kişisel eğitim daha şart diyorum ;)
Kullanıcı avatarı
vişne
Super Friend
Super Friend
Mesajlar: 575
Kayıt: 25-06-2003 01:25

Mesaj gönderen vişne »

"Temel" olmadan "bina" nasıl dikilir çok merak ettim?
Kullanıcı avatarı
Eternity
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 2877
Kayıt: 23-06-2003 22:52

Mesaj gönderen Eternity »

temeli oluştururken katkın ne kadar varsa, eldeki malzemeden sağlam bir temel ortaya çıkması için karşındaki de kendisine düşen görevi yerine getirmek zorundadır. istediğin kadar harcı kar ve temel atmaya çalış ama o temelin üzerine oturmaya çalışacak kişi bunu anlamak istemiyor ve gecekondu gibi davranıyorsa elbet yıkılır.

gayet açık ve net, sistem sağlam olmalı ama kişisel olarak da çaba gösterilmeli diyorum ama hala aynı noktada ısrar ediliyor. kişisel gelişim diye bir mefhum var. bunu ben değil, bilim söylüyor.

madem temel yok, o halde boşuna okul sıraları dolduruluyor, insanlar da boşuna öğretmenlik yapıyor. öğretmenlik yapmayın, insanlar da okula gitmesin, ne de olsa temel yok ya...
Kullanıcı avatarı
dJ4
Co-Admin
Co-Admin
Mesajlar: 4055
Kayıt: 24-06-2003 01:15
Konum: Real World

Mesaj gönderen dJ4 »

Temel sağlam değilse, zemin sağlam değilse ve illaki oraya bina yapmak zorunluluğu varsa inşaat sektöründe böyle bir durumda, çelik konstruksyon ya da prefabrik tercih edilir ;)
Cevapla
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

Kimler çevrimiçi

Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 0 misafir