Bir rock efsanesi olan Uriah Heep, Rock’n Harley festivalinde sahne almak üzere ilk kez Türkiye’de.37 yıllık efsane grubun Parkorman’da vereceği konser 22 Mayıs’ta.
EFSANE GRUBUN DOĞUŞU
Kendi grubuyla şarkı söyleyen Mick Box’a, solistlerinin grubu terk etmesi üzerine davulcu Roger Penlington, kuzeni Dave’i Mick’e önerir. Bu kuzen efsanevi ‘David Byron’dır. Böylece Box/Byron birlikteliği doğar.
Spice ismini alan grup, davulcu Alex Napier’in katılımı ile kadroyu tamamlar ve 1969 sonlarında Gerry Bron ile tanışıncaya kadar çeşitli klüplerde konserler verirler, dönemin ünlü parçalarını çalarlar.
Bron, grubun sıradan bir rock’n roll band olmadığını farkeder ve daha çok dinleyiciye ulaşmaları için yenileme çalışmalarına başlar. İlk olarak grubun ismini Charles Dickens’ın David Copperfield romanındaki bir karakterden esinlenerek ‘Uriah Heep’ olarak değiştirir.
İlk albüm çalışmaları sırasında bir şeylerin eksikliğini hisseden grup üyeleri, yeni bir klavyeci aramaya başlarlar. Bunun için pek çok müzik aletini başarıyla çalabilen ve şarkı da söyleyen Ken Hensley’yi seçerler. Grubun zamanla herşeyi olan Ken Hensley’nin, en isabetli karar olduğu kısa sürede anlaşılır.
İlk albümün tamamlanma aşamasında davulcu Alex Napier gruptan ayrılır. 1970 yılında piyasaya çıkan albümün ismi ‘Very Eavy Very Umble’dır. Eleştirmenlerden pek olumlu tepki alamayan Uriah Heep, ikinci albüm ‘Salisbury’ ile yoluna devam eder. Değeri daha sonra anlaşılacak olan senfonik ögelerin kullanıldığı bu albüm, bir başyapıt olarak değerlendirilir.
ELEŞTİRMENDEN İLK OLUMLU TEPKİLER
1971’in Temmuz ayında piyasaya çıkan yeni albümlerinin adı ‘Look At Yourself’tir. Grup ilk defa eleştirmenlerden olumlu tepkiler alırken, satış listelerinde de başarılı bir grafik yakalayarak Avrupa ve Amerika’da da kendisini kanıtlar.
Çeşitli eleman değişiklikleriyle yollarına devam eden gruba, onları geniş kitlelerle tanıştıran ‘Demons And Wizards’ın kayıtları sırasında Box’tan sonraki en eski eleman olan Lee Kerslake katılır.
Daha sonra Uriah Heep, ‘The Magicians Birthday’, ‘Live 1973’, ‘Sweet Freedom’, ‘Wonderworld’ gibi albümlerle yoluna devam ederken Hensley bir yandan “Proud Words On A Dusty Shelf” gibi solo çalışmalar da yapar.
1975’teki Amerika turnesi sırasında bass’çı Gary Thain’i elektrik çarpar, bu şanssız olayın ardından gruptan ayrılan Thain 3 ay sonra evinde aşırı dozda eroinden ölü bulunur. Bu kayıpla sarsılan grup üyeleri, John Wetton’la yollarına devam ederler. ‘Return The Fantasy’yi takip eden ve Wetton’la birlikte kaydettikleri ‘High And Mighty’, aynı zamanda grubun 9. stüdyo albümüdür.
İspanya turnesi sırasında, alkol alışkanlığı sonucu çıkan sorunlar nedeniyle sonunda David Byron gruptan ayrılır. Heep sonrası iki solo albüm çıkaran sanatçı, pek ilgi görmez. 1985 yılında ise henüz 38 yaşındayken kalp krizi sonucu ölür.
Byron’ın gruptan ayrılışının ardından, Thain’in yerine gruba alınan Wetton da solo çalışmalar yapmak üzere Heep’ten ayrılır. Onun yerineyse David Bowie’yle çalışan Trevor Bolder gruba katılır. Byron’dan kalan boşluğu ise ‘Les Humpries Singers’ ve ‘Lucifer’s Friend’ gibi grupların solistliğini yapan John Lawton doldurur.
Yeni kadroyla birlikte kaydettikleri ve tüm parçaların Ken Hensley’e ait olduğu ‘Firefly’ 1977’de piyasaya çıkar. Onu, grubun en başarılı albümleri arasında kabul edilen ‘Innocent Victim’ ve ‘Fallen Angel’ takip eder.
HEEP’TE GENE AYRILIK
Ancak bu başarılı dönemlerin ardından Heep gene ayrılıklarla sarsılır. Önce vokalist Lawton gruptan ayrılır, yerine John Sloman gelir. Onun ardından Lee Kerslake gider ve davullar bu kez Chris Slade’e emanet edilir. Bron’un da bir kez daha grubu bırakmasıyla yeni albümün prodüktörlüğünü Heep kendisi yapar. Eleştirmenlerden olumlu tepkiler alan ‘Conquest’le gruptan ayrılıklar devam eder. Artık efsane kadrodan yalnızca Box kalmıştır. Bunun üzerine Box, Kerslake’i geri çağrır. Lee yanında basçı Bob Daisley’le birlikte geri döner. Klavyelerin başına John Sinclair geçer, vokalist olaraksa Peter Goalby seçilir.
Kadrodaki bunca değişikliğe rağmen piyasaya çıkardıkları ‘Abominog’ çok başarılı bir albümdür ve prodüktör Ashley Howe’un da katkısı inkar edilemez. Onu takip eden ‘Head First’ beğeniyle karşılanır. İki albüm boyunca aynı ekiple devam eden Heep, Daisley ve Bolder’ın tekrar eski gruplarına dönmesiyle gene değişikliğe uğrar.
‘Equator’ ve ‘Live in Moscow’ albümleriyle yollarına devam eden grup, 1989’da gene başarılı prodüktör Ashley Howe’un yardımlarıyla kaydettikleri ‘Raging Silence’ı piyasaya çıkarır. Yılın en başarılı hard rock albümü olarak seçilen ‘Raging Silence’ın ardından ilk albümlerinin çıkışının üstünden geçen 20 yılı kutlamak amacıyla ‘Live Legends’ adı altında üçlü bir albüm çıkarırlar.
1991’de ise yapımcılığını Trevor Bolder’ın üstlendiği, konuk sanatçıların katılımına da yer verilen ‘Different World’ yayınlanır. Tanıtımı yapılmadığı için pek dikkat çekmeyen bu albümün ardından Heep, zamanın çoğunu turnelerde geçirir.
‘TIME OF REVELATION’ EN İYİ ROCK PARÇASI
Dört yıllık bir aradan sonra 1995’te ‘Sea Of Light’ı tamamlarlar. Herkesin beğenisini kazanan albümdeki ‘Time Of Revelation’ parçası o zamana kadar yapılmış en iyi rock parçalarından biri olarak kabul edilir. Efsane artık geri dönümüştür, Uriah Heep eski performansına kavuşur, grup üyeleri ise artık uyum içindedir.
Yapımcılığını Pip Williams’ın üstlendiği son stüdyo albümleri ‘Sonic Origami’yi Eylül 1998’de piyasaya çıkarırlar. ‘Sonic Origami’ ülkemizde de Heep severler için ilk defa DMC tarafından piyasaya sürülmüştü. Grubun hayranları tarafından beğeniyle karşılanan bu albümden sonra Heep, başka stüdyo albümü yapmadı ama dünya turneleri ve çok özel projelerle yoluna devam etmekte.
