Bismillah daha first 50 dates oraya gelmedi mi?????????? Ben butun izlediklerimi buraya yaziyim ozaman kilahmet hepsini izledik valla. Dedigin film super bir film. COk eglenceli. Eger Filme neseli girirsen kesin daha cok neseli cikarsin. Bizlerin yani arkadaslarla filan baya hosumuza gitmisti. Hadi hayirlisi iyi seyirler.
[b][glow=red][color=yellow]Ah Keskem Keskem of keskem keskem [/color][/glow][/b]
Romulus şöyle birşey var Amerika'da oynadıktan 6 ay sonra gelen film bile var ama bir şekilde korsanı Amerika'da oynadığı günden 1-2 gün sonra piyasa çıkıyordu burada sinemaya gitme oranı baya düşmeye başlamıştı, fakat yeni kanunlar çıktı ve denetlemeler arttığından şuan korsan %90 gibi falan piyasadan kalkmış gibi denetimler devam ederse yakında bizde sizin gibi zamanında filmleri seyredebilecez sanırım anladın mı şimdi neden buraya geç geldiğini
Valla ozaman konuyu baska yere cekmek gibi olmasin ama Ozaman Sanli hukumetimiz Bu kalan issizlere bir is bulsunki Boyle islerle ugrasilmasin. Hukumete guvenimiz sonsuz kimsenin pesini birakmasin. Kilahmet kardes ben gorduklerimi nereye yaziyim? Buraya mi yoksa en son seyrettigimize mi? yani belki yardimci olabilir Iyi kriticimdir eheueueueue
[b][glow=red][color=yellow]Ah Keskem Keskem of keskem keskem [/color][/glow][/b]
neyse ben yeni gelen filmleri yazayim tartisma bitsin:)..
Hidalgo
Dünyanın en uzun ve de en zorlu uzun mesafe at yarışlarından olan 'Ateş Okyanusu' koşusu yıllardır Arap çöllerinde sadece Arap atlarının katılımıyla düzenlenmektedir ve zengin ailelerinin sahibi olduğu safkan atların ölüm kalım mücadelesine sahne olmaktadır. Eskiden Amerikan ordusunda süvari olan Frank T. Hopkins adlı Amerikalı binici 1890 yılındaki yarışlara atıyla birlikte katılmak için Riyad´ın en zengin şeyhi tarafından davet edilir. Böylece sadece Arap uyruklu binicilerin jokeylik yaptığı yarışa ilk kez bir Amerikalı katılmış olacaktır. Üstelik zengin şeyh, Hopkins ve ünlü atı Hidalgo için bahse de girmiştir. Hopkins için bu yarışı kazanmak, imkansızı başarmaktan farksızdır; çünkü kazanmaya yeminli rakipleri, nerden çıktığını anlamadıkları bu yabancının birinciliğini önlemek için kararlıdırlar.
[b][i][color=red]Everything that has a beginning has an end...[/color][/i][/b]
Nevrotik çizgi romancı Harvey Pekar'ın, oyuncuların yer aldığı kurmaca bölümlerin, gerçek kişilerle yapılan söyleşilerin ve animasyonun çok cazip ve başarılı bir birleşimi olarak sunulan hayatı ve yapıtları. Harvey yerel bir hastanede dosya memurudur. İş arkadaşlarıyla olan ilişkisi monoton yaşamında bir nebze olsun rahatlama sağlamaktadır. Konuşma konuları müzikten Amerikan kültürünün gerilemesine, bonbon şekerlerin yeni tadlarından, hayatın kendisine kadar geniş bir yelpazeyi kapsamaktadır. Evde Harvey günlerini okuyarak, yazarak ve caz müziği dinleyerek geçirir. Dairesi binlerce kitap ve plakla doludur. Harvey, bir ıvır zıvır satışında, tebrik kartı sanatçısı ve müzik meraklısı olan Robert Crumb'la tanışır. Yıllar sonra, Crumb'ın yeraltı çizgi romanlarıyla uluslararası bir başarı yakalaması üzerine, çizgi romanların yetişkinler için geçerli bir sanat formu olabileceği fikri, Harvey'e kendine has bir çizgi romanı kaleme alması için ilham kaynağı olur. American Splendor (Amerikan Görkemi) adını verdiği, işçi sınıfının ve tüm doğallığıyla kendisinin, duygusallıktan uzak, dürüst bir portresi olarak tasarladığı çizgi romanı, Harvey'e 80'ler boyunca kült seviyesine ulaşan bir ün kazandırır ve sonunda onu Delaware'de bir çizgi kitapevinin ortağı olan bunalımlı ve alaycı Joyce Brabner'e kadar götürür. Harvey, kült şöhretinin garip sonuçlarına, gerçek bir ruh ikizi olduğunu anladığı bu genç kadınla beraber katlanır.
[b][i][color=red]Everything that has a beginning has an end...[/color][/i][/b]
Oyuncu kadrosunda Mehmet Kurtuluş'un da yer aldığı "Tünel", gerçek bir olaydan yola çıkıyor ve 1961 Ağustos'unda Berlin Duvarı'nın henüz inşa edildiği günlerde, Doğu Almanya'dan Batı Almanya'ya doğru tarihin en büyük tünelle kaçış hikâyelerinden birini anlatıyor. Yurtdışında eleştirmenler, çok karakterli yapısına rağmen, filmin 60'ların bölünmüş Berlin atmosferini başarıyla yansıttığını söylüyor.
filmleri izleyen olursa yorumlarinizi bekliyoruz..
[b][i][color=red]Everything that has a beginning has an end...[/color][/i][/b]
Stephen Sommers'ın dev setler ve birbirinden gizemli mekân seçimleriyle hayat verdiği ürkütücü dünyada insanoğlunu kurtarma görevi , Bram Stoker'ın yazdığı "Dracula" kitabının sayfaları arasında doğan efsanevi vampir avcısı Van Helsing'e düşer. Vatikan'da faaliyet gösteren gizli bir kuruluş adına çalışan Van Helsing, bölgeye dehşet saçmakta olan Kont Dracula'yı alaşağı etmek amacıyla Transilvanya'ya gelir. Orada Anna Valerious adlı korkusuz bir kadınla tanışır. Anna'nın ailesi kuşaklardan beri vampirler yüzünden lanetlenmiştir. Bu uğursuz lanetten kurtulmasının tek yolunun vampirleri yenmek olduğunu öğrenince Van Helsing'le güçbirliği yapma yoluna gider.
[b][i][color=red]Everything that has a beginning has an end...[/color][/i][/b]