Kabakçı Mustafa

Yeni çıkan kitaplar ve severek okuduğumuz kitaplar hakkında yorumlar, paylaşımlar.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
dejavu_
Quick Friend
Quick Friend
Mesajlar: 63
Kayıt: 23-02-2006 16:41
Konum: Islamabad
İletişim:

Kabakçı Mustafa

Mesaj gönderen dejavu_ »

Baldırı çıplak avare

Genç Cumhuriyet'in benimsemediği tarihçi Ahmet Refik Altınay, Kabakçı Mustafa'yı Cumhuriyet'e uygun bir yaklaşımla anlatıyor


17/02/2006 (68 defa okundu)


NEDİM GÜNEBAKAN (E-mektup | Arşivi)

Ahmet Refik Altınay'ın Kabakçı Mustafa isimli kitabı, anlatım biçimi ve dili itibariyle tarihi-roman olarak sınıflandırılabilir. İlk basımlarında Arap harfleri kullanılmış olan kitabın ikinci baskısı ise 1915 yılında yapılmış. Kitap, şu günlerde yeni harflere aktarılarak yeniden yayımlandı. Bu baskısında da alfabesi dışında aslında değişen bir şey yok. Hâl böyle olunca kitabın sonuna eklenen sözlük kitabın anlaşılmasına pek yardımcı olamıyor. Çünkü kelimenin karşılığını bilmek yetmiyor, tamamlayıcı olarak dilbilgisinden de anlamak gerekiyor. Kitaba geçmeden önce yazarı hakkında kısa bir bilgi aktaralım...
Ahmet Refik Altınay, birçok kaynakta 'halka tarihi sevdiren adam' olarak geçiyor. 1880 İstanbul doğumlu yazarın tarihçi ve şair yönlerinin yanı sıra asker ve öğretim üyesi sıfatları da dikkat çekiyor. Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerinde askeri okullarda öğretmenlik, Tercüman-ı Hakikat ve Millet gazetelerinde başyazarlık, Askeri Mecmua yöneticiliği ve Balkan savaşında Askeri Sansür Müfettişliği gibi görevler yapmış. Cumhuriyetin ilanı ile birlikte İttihatçı karşıtı tutumu ve Türk Tarih Tezini desteklemediği için devlet kendisine mesafeli bir tutum takınmış. Ve 1933 Üniversite Reformu ile kadro dışı bırakılmış. 10 Ekim 1937 tarihinde İstanbul'da elli altı yaşında iken zatürreeden ölen Ahmet Refik Altınay'ın yüzden fazla eseri bulunuyor. Memalik-i Osmaniye'de Demirbaş Şarl (1916), İstanbul Hayatı (1917-1932, 4 cilt), Türkiye'de Mülteciler Meselesi (1926) bunlardan bazılarıdır.

III. Selim'i tahtından etti
Yazarın kaleme aldığı Kabakçı Mustafa olayı Selim-i Salis yani III. Selim'in padişahlığı döneminde meydana gelen ve III. Selim'i tahtından eden bir isyan. Yıl 1807, Osmanlı İmparatorluğu, Almanya ve Rusya ile savaş hâlinde. Sanayi Devrimi ve 1789 Fransız İhtilali ile başlayan yeni dalgadan Osmanlı da nasibini almıştır elbette ama biraz farklı bir biçimde. Yazara göre, Avrupa'da meydana gelen bu değişimleri, III. Selim ve yönetim kademelerindekiler idrak etmekte gecikmemiş ve değişen durumlara ayak uydurma çabası içine girmişler. Burada ilginç olan, Avrupa'da meydana gelen ihtilal ve reform hareketleri çoğunlukla tabandan yukarıya bir seyir izlediği hâlde, Osmanlı'da tepeden başlamasıdır. Bu reformlar kitapta, "Yeniçerileri ıslah etmek, memlekette ilim ve fennin terakkisini te'min ederek halkı ulema elinde baziçe (oyuncak) olmaktan kurtarmak" (s. 21) sözleriyle özetleniyor. Reformların önündeki en büyük engelin 'gerici' ulema ve zamanla kuruluş amacını yitirmiş yeniçeri ocakları, 'rezil ve ahlâksız alt sınıfa mensup serseriler' olduğu belirtilirken, buna ek olarak III. Selim'in bir padişahta bulunması gereken 'karakteristik' bazı niteliklerden yoksun oluşu da sebep gösteriliyor.
Peki kimdir bu kargaşayı yaratanlar? Yazarın bu kesimler hakkında bilgi aktarırken kullandığı tanımlamalar ve nitelendirmeler ilginç. Aslında hiç de yabancısı olmadığımız bir diskur bu: "Keza isyana iştirak eden eclafın (ayaktakımları, serseriler) kısm-ı azamı (önemli bir bölümü), cinai (cinayetle ilgili) dimağlara malik serseriler, hamal, esnaf, baldırı çıplak, işret (alkol) ve sefahatle kuvve-i zihniyeleri (zihinsel kuvvet) muhtel (bozulmuş) avarelerdi. Onların isyandan bekledikleri hiçbir hayır, hiçbir netice yoktu." (s. 20)
Yazara göre, bütün bunlara bir de III. Selim'in zamanında ve sert tedbirler almamış olması ya da etrafındaki devlet adamlarının padişahı yanlış bilgilendirmesi ekleniyor. Bu isyan netice itibariyle III. Selim'i tahtından ve bir yıl sonra da canından ediyor, Nizam-ı Cedid askerleri dağıtılıyor.
Yazarın Kabakçı Mustafa olayı ile ilgili birçok kaynağa dayanarak hazırladığı bu kitaba biraz yakından bakınca birçok soru sorulabilir: Kabakçı Mustafa isyanı acaba gerçekten böyle mi başlamıştır? Bir grup 'baldırı çıplak serserinin, ayaktakımının' koskoca Osmanlı padişahını devirmesi olası mıdır? Ya da bu 'ayak takımı zevatın' isyan etmesine yazarın bu kadar içerlemesinin nedeni nedir? Bu ve benzeri birçok soruya kitap yanıt vermekte yetersiz kalıyor. Fakat asıl değinmek istediğim nokta, bu ve benzeri tarihsel konuları işleyen kitapların belli bir tarih anlayışını yansıtan modernist ve pozitivist özelliklere sahip ortak bir dili olması.
Ahmet Refik Altınay, Kabakçı Mustafa isyanını anlatırken Batı yanlısı ve modernist bir yaklaşım sergiliyor. Fakat yazarın Kabakçı isyanından bir asır sonra kendisiyle aynı modernist diskuru kullanan İttihatçılar ile ters düşmesinin, Türk tarih tezini benimsememesinin, üniversite reformu ile kadro dışı bırakılmasının nedeni ne olabilir? Ya da nasıl oluyor da politik olarak uyuşmayan kişiler ve gruplar rahatlıkla aynı tarih anlayışını ve diskuru kullanabiliyor? Belki de kitabın böyle sorular sorulmasına neden olması bile onun okunması gerektiğini gösteriyor.


Koçu'nun 'serseri'si
Kabakçı Mustafa deyince Reşat Ekrem Koçu'nun Kabakçı Mustafa: Bir Serserinin Romanlaştırılmış Hayatı adlı kitabını anmadan olmaz. Koçu, masalsı dili ve engin tarih bilgisiyle, tarihi, akademinin soğuk duvarlarından çıkartıp sokaktaki adamın da ilgilendiği bir alan hâline getirmişti.
18. yüzyılın sonunda imparatorluk toprakları yavaş yavaş elden çıkmaktadır. I. Abdülhamid'in hükümdarlığının son yıllarında Kırım da Ruslara terk edilir. Batı'nın hemen her alanda kendisini gösteren üstünlüğünü hiç olmazsa dengelemek maksadıyla birtakım yenileştirme çalışmalarına girişilir. Sultan III. Selim tahta çıktığında Fransız İhtilali başlamıştı. Gelişmelerden ürken Avusturya ve Rusya, Osmanlı'yla barış imzalar. Bu durum, III. Selim'in, devleti askerî, malî, adlî, iktisadî ve idarî açıdan yenileştirme istek ve çabaları için bulunmaz fırsattı. Reformun en önemli kısmı, talim kabul etmeyen Yeniçeri Ocağı'nı ortadan kaldırıp eğitimli ordu kurmaya yönelikti. Direnişle karşılaşacağını tahmin eden Sultan, Fransa ve İsveç'ten getirttiği öğretmenlerle Nizam-ı Cedid askerlerini eğitme işine hız verdi. Nizam-ı Cedid askerinin sayısı kısa sürede on iki bine çıkartıldı. Bu askerler, yeniçerilerin taşımayı reddettiği süngülü tüfek kullanıyordu.
Gelişmeleri sessizce izleyen reform karşıtları bir süre sonra yeniçerileri de yanlarına çekmeyi başardı. "Müslümanların şahbaz dilaver evlatlarının Frenk kamçısı altında talimi ne revadır!.. Talim gâvur işidir" diyerek bir sokak serserisi olan Kabakçı Mustafa'nın önderliğinde ayaklandılar. Yüzlerce insanın öldürüldüğü ayaklanma, sonuçta yine kanla bastırılmış olsa dahi, devlet yapısında onarılmaz tahribata neden oldu. Koçu'nun eseri, bu olayı müthiş zengin ayrıntılarıyla anlatır.



KABAKÇI MUSTAFA
Ahmet Refik Altınay, Heyamola Yayınları, 2005, 160 sayfa, 7 YTL.
`There is no good and bad. It's just a thought that makes the things good and bad.`
-Shakespeare-
Iyi ve kotu yoktur. Yalnizca dusunceler vardir ki seyleri iyi yada kotu yapar.
Cevapla
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

Kimler çevrimiçi

Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 0 misafir