Kullanamadığımız güç

İslam dinimiz hakkında sormak istedikleriniz, merak ettikleriniz, paylaşmak istediklerinizi bu foruma yazabilirsiniz.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
Sonsuz_Nur
Fast Friend
Fast Friend
Mesajlar: 414
Kayıt: 22-08-2005 12:03

Kullanamadığımız güç

Mesaj gönderen Sonsuz_Nur »

Kullanamadığımız güç
Metin Karabaşoğlu



ZAMANE MܒMİNLERİNİN ZİHNİNDE, kapitalizmin gücüne dair imgeler uçuşur durur. Küresel şirketler, on milyarlarca doları aşan cirolar, milyar dolarlarla ifade edilen kârlar ve yüzbinlerce çalışan derken, ‘kale gibi’ şirketleri olan aşılmaz bir kapitalizm portresi canlanır muhayyilemizde.

Kapitalizmin güçsüzlüğü ve aşılabilirliği ve de aşılması gerektiği şeklinde bir söylem ise, kapitalizmin sadık kulları nezdinde bir istihzayla karşılandığı gibi, mü’minler nezdinde dahi şüpheyle,‘acaba’larla, ‘olabilir mi ki?’lerle karşılanır.

Oysa o çok güçlü kurumlar, o milyar dolarların peynir-ekmek gibi uçuştuğu bilanço, ciro, kâr, yatırım rakamları, hepsi hepsi bir ‘karton kule’nin haberini taşır bize.

Kapitalizmin devâsâ şirketleri, ‘kale gibi’ değildir gerçekte; kale görünümlü karton kulelerdir.

Kapitalizm, aşılamaz bir sistem değildir; bilakis çok zayıftır, ama bizim zayıflığımız onu güçlü kılmaktadır.

Evet, bizim zayıflığımız...

‘Bizim zayıflığımız’dan murad ise, ‘oyunu kuralına göre oynama’ söylemiyle kapitalistleşen müslüman dimağların oluşturduğu küresel şirketlerin yokluğu filan değildir. (Tam aksine, bizim nazarımızda, kapitalizmin kurallarına göre davranan kişi, kendi müslüman ahlâkını işine yansıtamayan kişi, namazında niyazında bir dindar olduğu halde bile kapitalisttir. Meselâ faize bulaşmayacağı yerde ‘bu zamanda böyle’ kolaycılığı ardından faizle hemhal olan, meselâ eşinin saçının telinin görülmemesi konusunda hassas iken ürününü satmak için yarı çıplak mankenler istihdam eden bir kişi, ‘işadamı’ kimliğinin yanına bir sıfat eklenmesi gerekirse ‘kapitalist işadamı’dır.)

‘Bizim zayıflığımız’dan murad, tüketmeden edemeyen, satın almadan varoluşunu hissedemeyen, madde-bağımlısı vaziyetimizdir.

En güçlü bir firmayı dahi çökertmek çok kolaydır. Hatta, çok güçlü firmaları çökertmek daha bile kolaydır.

Mü’minlerin ‘madde-bağımlısı’ olmaktan kendilerini kurtarmaları, böyle birşey için yeter de artar bile...

Görmüyor musunuz?

Başörtülü bir hanıma ‘iş’ imkânını kapatan nice büyük firma, aynı başörtülü hanıma ‘tüketici’ olarak kapılarını ardına kadar açıyor.

Namaz kılıyor olması muhtemel bir mühendisi işe uygun bulmayan bir firma, aynı ehl-i namazı sattığı mamulün müşterisi olarak karşısına geldiğinde bağrına basıyor.

Ve alın, en son örnek olarak Danimarka dolayımında yaşananları...

Hz. Peygambere hakaret eden bir karikatürü misafir Müslüman ülke başbakanının yanında aslanlar gibi savunan Danimarka başbakanı, iş gelip de mü’minlerin Danimarka mallarını boykota niyetlenmesi noktasına gelince kuzu kuzu ‘kişisel özür’ diliyor; ve aynı özür, o vakte dek kaplan kesilen gazete yönetimine de sirayet ediyor.

Hayatın akışı içerisinde belli şeyleri kullanma, belli şeyleri alma durumunda oluşumuz, bir yere kadar ‘ihtiyaç,’ bir yerden sonra ‘bağımlılık’ halidir; ve şu hâzır medeniyetin en büyük silahı, hevesâtı tahrik ederek, arzuyu ihtiyaç gibi hissettirmek ve böylece ‘hâcât-ı gayr-i zaruriye’yi ‘hâcât-ı zaruriye’ye dönüştürmektir.

Bu, hâzır medeniyetin ve onun merkezi, beyni, dinamosu olarak kapitalizmin en temel özelliğidir, bütün gücünü buradan almaktadır, dolayısıyla güçsüzlüğünün formülü de buradadır.

Mü’minler nefislerine, ellerine, gözlerine ve midelerine hâkim olabildiklerinde, kapitalizmin en güçlü şirketlerinin veya ülkelerinin dahi nefesi tıkanmaktadır.

Bugüne dek genelde naif bir surette uygulandığını gördüğüm halde bu vaziyetiyle bile tesir icra ettiğini gördüğüm ‘boykot’ olgusunu çok önemsiyorum.

Kapitalist ‘inanca saygı’dan anlamaz; ama inançlının ürettiği malı almama tepkisinden anlar.

Kapitalist bir tepki görmeyeceğinden emin olduğu sürece reklamında en büyük fuhşiyattan içtinab etmez, en küfranî kelimeleri kullanmaktan geri durmaz, meselâ bir mamuller ‘yaratır’ durur, ‘Allah aşkına’nın yerine ‘otomobil aşkına’yı koyar, faizin ya da içkinin reklamını en göz alıcı şekilde yapar; ama şu ülkede şu kadar mü’min, yeryüzünde bu kadar mü’min bundan dolayı bu ürünü boykot edecek diye duyduğunda etekleri zil çalmaya başlar.

Bir başörtülü hanıma bilek kontrolü sırasında sergilediği davranıştan dolayı yanılmıyorsam American Airways’in yönetim kurulu başkanı adıyla dilediği özrü biliyorum; ‘Lâilaheillallah’ı çağrıştıran bir kaligrafiyi ayakkabılarında kullandıktan sonra tepkiler üzerine özür dileyerek bunu geri çektiği gibi Amerikan-İslâm İlişkileri Merkezi’ne üç milyon dolar bağışta bulunan Nike’ı biliyorum; önünde kola kasaları olduğu halde dar bir depoda namaz kılan bir mü’minin resmini reklam malzemesine dönüştüren Coca Cola’nın apar topar dilediği özrü biliyorum; ve son olarak, Danimarka başbakanı Rasmussen’in işte Türkiye başbakanı resmî misafiri iken ‘ifade özgürlüğü’ adına savunması ve işte şimdiki özür dileyici tavrı...

Birileri bilmeli ki, bira da üretiyor iseler onların meyve sularını tercih etmeyeceğiz. Şarap da üretiyor iseler, meyve sularından almayacağız. Başörtülü olmayı işe almaya engel görüyorlarsa, ‘başörtülü tüketici’ olarak mağazalarına girmeyeceğiz. Allah’ın peygamberine hakaret ediyorlarsa, ihraç ettikleri ürüne karşı nefsimizi terbiye edeceğiz. Mü’minlerin üzerine bomba yağdırmayı savunuyorlarsa, yaptıkları filmi seyretmeyeceğiz...

Bir bilebilseler bunu...

Bir bildirebilsek bunu...

Bunu bildirebilecek kadar nefsimize hâkim olabilsek, kapitalizmin küresel güçleri topsuz tüfeksiz boyun eğip ya dize, ya yola gelecektir.

Bir kullanabilsek kullanamadığımız gücü...

Bir yapabilsek...



© 2005 karakalem.net / Metin Karabaşoğlu
ACIDA OLSA DOGRUYU SÖYLEYİNİZ HZ.MUHAMMED (SAV)
لا إله إلا الله محمد رسول الله
Kullanıcı avatarı
dJ4
Co-Admin
Co-Admin
Mesajlar: 4055
Kayıt: 24-06-2003 01:15
Konum: Real World

Mesaj gönderen dJ4 »

Bir mü'minin en büyük silahı en büyük gücü sabırdır hocam haksız mıyım, sabreden iradesine hakim olabilen adam, her koşulda her güçlükle mücadele edebilen, her türlü gücü büyük tevazu ile yönetebilen insandır ki onun davası başkadır zaten ;)
Kullanıcı avatarı
HUNTERWOLF
New Friend
New Friend
Mesajlar: 2
Kayıt: 07-02-2006 17:42
Konum: mersinden
İletişim:

Mesaj gönderen HUNTERWOLF »

Zaten meselede bu ya bir zamanlar bunu kullanarak üç kıtaya hükmetmedikmi ? Bizim için bizans tekfurunun başındaki altın tacına, osmanlının sarığını tercih ederiz dememişlermiydi. Yine bu gücü kullanarak kağnılarımızla tüm avrupa kamyonlarını yenmedik mi ? Şimdi bu nasıl bir gaflettir ki bir zamanlar topraklarımızı çiğneyen, ırzımıza geçen avrupaya bu kadar minnet duymaktayız. Nasıl bir soysuzluktur ki zamanında bize etmediğini bırakmayan avrupanın birliğine girmek için şerefimizi haysiyetimizi satıyoruz ben bunu anlamıyorum. Ayrıca biliyorlar ki Türk-İslam' la birleşti ve yenilmez hale geldi. Eğer bunlar bi daha bu gücünü hatırlarsa ve sahip olduğunun farkına varırsa o zaman suyumuz ısınır. Ama ne var ki bize onlardan daha da zararlı olanlar var ya neyse...
HNTRWLF
Cevapla
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

Kimler çevrimiçi

Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Ahrefs [Bot] ve 9 misafir