• Dur güzel an kal biraz
Bin yıl silemez
Yaşantımda bıraktığın izleri
Önceden görüyorum her şeyi büyük bir saadetle
Ve tadına varıyorum şimdi bu büyük anın.
(Goethe – “Faust”)
• İnsanların en son en yalnızıyım , aşktan , dosttan yoksunum , en aşağılık hayvandan daha da aşağılığım . Oysa ben de ölümsüz güzelliği anlamak ve duyumsamak için yaratılmışım ! Hüznüme çılgın halime sen acı , oy! Tanrıça.
(Charles Baudelaire – “Paris Sıkıntısı” S:35/36-Bir delinin Tanrıça Venüs’e yakarışı)
Her sevda
kendisine haklıdır,
en çok konuşulandır,
en çok saklanan.
Ve en çok okunan öykülerin
olmazsa olmazıdır aşk.
O dönemdir ki,
milliyet, din, dil, ırk tanımaz.
Yer yüzünde yaşayan
her canlının karşılıklı ya da karşılıksız
sesli ya da sessiz yaşadığı
o anlaşılmaz, o tanımlanamaz, o anlatılamaz
duygudur aşk.
Aklın bittiği yerdir kimine göre,
kimine göre
başlangıcı üretmenin, hoşgörünün
ve nedeni çoğu kez savaşların.
Bildiğimiz kadarı kadar yorumladığımız
kendimiz dışında
pek de insaflı bakmadığımız
ama çoğu kez bunu sakladığımız
ve hep başkaları nasıl yaşıyor diye
merak ettiğimiz aşk.
Ne zaman, nasıl, nereden geleceği
hiç belli olmaz.
Bir gerçek var ki,
uzun süre saklanamaz.
Yaşamak kadar
yaşadığını da anlatmak ister
insanoğlu.
Bilinsin ister
ne kadar tutulduğu.
Uzun süre iki kişi arasında kaldığı
pek görülmez.
Birileri bilir
ya da söylenir.
Paylaşıldıkça görülür ki,
tek değildir aşık.
Herhangi bir zaman diliminde
ya da coğrafyanın
en inanılmaz yerinde
göklerde denizlerde
ansızın çıkagelir.
Ve o geldiği andır ki,
göz aynı gözdür de
bir başka bakar dünyaya,
aynı ayaktır da
bir başka yürür yollarda,
yürek aynı yürektir de,
yeniden doğmak gibi gelir
her atışında.
Panzehiri kavuşmak,
besleyeni özlemdir aşkın.
Yollar o andan itibaren
uzadıkça uzar.
Yaşanmamışları ya da eksik kalanları
kimi içine atıp
söndürdüğünü sanırken alevleri
dillendirmek de çare olmamışsa eğer
yaşam yolunun
sathına bakmadan
ortaya çıkacağı günü bekler.
Dedik ya tarifi yok
herkes kendi bildiği
duyduğu kadarını yaşar.
Ama günlük olmadığı aşikar.
Öyle bile geçse
bazen bir saç telinde, gözde, kaşta, kirpikte,
bazen bir şarkının sözünde
bazen bir şiirde
ortaya çıkacağı günü bekler.
İnanılmazları vardır
en çok da masallardadır onlar.
Sonu bilinmediğinden olsa gerek
özlenen ve beklenen
ya da olması gereken
onlar gibiymiş gelir hep.
Aslında öykülerdeki aşıklar kadar
yürekli olamamaktandır hep şikayet.
Tayfun Talipoğlu
Başkaları gitmiş olur, gidince;
Bir sen yakınsın, uzakta kalınca..
Kağıt,kalem ve ellerim buluştular yine.
Bu buluşmanın kahramanı sen,yanıtlayamadığım soruların sahibi ben
Şimdi ben içimdeki "sen" le sensizliği ve yanlızlığı yaşıyorum ....