Kissa'dan Hİsse

İslam dinimiz hakkında sormak istedikleriniz, merak ettikleriniz, paylaşmak istediklerinizi bu foruma yazabilirsiniz.
Kullanıcı avatarı
commando
R.Ö.Y. 1. Etap Şampiyonu
R.Ö.Y. 1. Etap Şampiyonu
Mesajlar: 2119
Kayıt: 14-04-2005 13:18

Mesaj gönderen commando »

Bir Çuval Toprak Ve Arsa

Eski Endülüs Hükümdarlarından biri fakir bir kadının arsasına yeni bir
saray yapılmasını emretti. Arsa hükümdarın sarayına alındı ve hükümdar
arsanın bedelini de ödemiyordu. Müşkül durumda kalan kadın, çareyi,
hükümdarı, kadıya şikâyet etmekle buldu.

Zamanın Şeyhü'l îslâmı, kadını dinleyip haklı olduğuna hükmettikten
sonra, hükümdara hiç bir şey söylemeden bir çuval ve bir de kazma kürek
alıp kadının arsasından toprak doldurmaya başladı. Padişah sarayından
Şeyhü'l îslâmı seyrediyor kendi kendine:

— Herhalde Şeyhü'l İslâm aklını oynatmış olsa gerek, diyordu. Şeyhü'l
İslâm çuvala bir miktar toprak doldurdu ve sırtına alıp götürmek istedi.
Fakat ihtiyar olduğundan ve toprak da ağır olduğundan kaldıramamıştı.
Biraz daha toprak koyup çuvalı ağzına kadar doldurdu. Tekrar kaldırmak
istediğinde tabi ki, kaldıramaz! Şeyhü'l İslâmın bu acaip halini seyreden
hükümdar daha fazla sabredemeyip huzuruna çağırdı ve:

— Hocam, sen bu zayıf halinle bu çuvalı nasıl kaldıracaksın? Bir de
çuvalı boşaltacağına habire dolduruyorsun. Bunu kaldıramayacağını nasıl
düşünemiyorsun? diye sordu.

Şeyhü'l îslâmın istediği olmuştu:

— Peki Sultanım, siz benim omuzlarımın o çuvalı' kaldıramayacağını
biliyorsunuz da yarın huzur-u İlâhîde o arsayı kaldıracak güce sahip
olamayacağınızı neye düşünemiyorsunuz? Sizin omuzunuz benim omuzlarımdan
çok mu kuvvetli? diye konuşmaya başlayınca hükümdar hata ettiğini, hocanın
kendisini ikaz için böyle yaptığını anladı ve kadının arsasını
gasbetmekten vazgeçti.
[b] Biri Ecdadima Küfrettimi boğarim.
Boğamasamda yanımdan kovarım..
Yumuşak başlıysam kim dedi uysal koyunum..
Kesilir ama çekmeye gelmez boynum..
Mehmed Akif Ersoy [/b]
Kullanıcı avatarı
commando
R.Ö.Y. 1. Etap Şampiyonu
R.Ö.Y. 1. Etap Şampiyonu
Mesajlar: 2119
Kayıt: 14-04-2005 13:18

Mesaj gönderen commando »

Ebu Hureyre (r.a.) şöyle anlatır:

Bir gün Allah Resulü (a.s.) aramızda ayağa kalkarak devlet malına hıyanetten bahsetti. Bunun günahının çok ağır olduğunu anlattı. Sonra şöyle buyurdu: "Sakın hiçbirinizi Kıyamet gününde boynunda böğüren bir deve ile gelerek bana: "Ey Allah'ın Resulü! Bana yardım et" derken bulup da ona: "Senin için hiç bir şey yapamam. Sana bunu haber vermiştim" demeyeyim. Sakın hiçbirinizi Kıyamet gününde boynunda kişneyen bir at ile gelerek bana: "Ey Allah'ın Resulü! Bana yardım et" derken bulup da ona: "Senin için hiç bir şey yapamam. Sana bunu haber vermiştim" demeyeyim. Sakın hiçbirinizi Kıyamet gününde boynunda meleyen bir koyun ile gelerek bana: "Ey Allah'ın Resulü! Bana yardım et" derken bulup da ona: "Senin için hiç bir şey yapamam. Sana bunu haber vermiştim" demeyeyim. Sakın hiçbirinizi Kıyamet gününde boynunda çığlık atan bir kimse ile gelerek bana: "Ey Allah'ın Resulü! Bana yardım et" derken bulup da ona: "Senin için hiç bir şey yapamam. Sana bunu haber vermiştim" demeyeyim. Sakın hiçbirinizi Kıyamet gününde boynunda dalgalanan bir elbise ile gelerek bana: "Ey Allah'ın Resulü! Bana yardım et" derken bulup da ona: "Senin için hiç bir şey yapamam. Sana bunu haber vermiştim" demeyeyim. Sakın hiçbirinizi Kıyamet gününde boynunda altın ve gümüş ile gelerek bana: "Ey Allah'ın Resulü! Bana yardım et" derken bulup da ona: "Senin için hiç bir şey yapamam. Sana bunu haber vermiştim" demeyeyim."
[b] Biri Ecdadima Küfrettimi boğarim.
Boğamasamda yanımdan kovarım..
Yumuşak başlıysam kim dedi uysal koyunum..
Kesilir ama çekmeye gelmez boynum..
Mehmed Akif Ersoy [/b]
Kullanıcı avatarı
commando
R.Ö.Y. 1. Etap Şampiyonu
R.Ö.Y. 1. Etap Şampiyonu
Mesajlar: 2119
Kayıt: 14-04-2005 13:18

Mesaj gönderen commando »

Hz. MUHAMMED 'in (S.A.V) vefatindan sonraki yillardir.Bir akrabasi Hz.Aise'yi ziyaret eder.
Hz Aise onun için bir sofra kurdurtur.
Ve sonra dayanamayip aglamaya baslar.
Akraba sebebini sorar.Hz Aise :

- "Ben doyuncaya kadar her yemek yiyisim de aglarim " der.

Akraba daha da meraklanip sorar:

-"Niçin?"

-" Çünkü Allah'in elçisi bütün ömrü boyunca doyuncaya kadar hiç yemek yemedi.Sıkıntı içerisindeydi.

Bir günde iki ögün yemedi.Ekmek yedigi zaman hurma yemedi, hurma yedigi zaman ekmek yemedi.
Sürekli baskalarini kendine tercih ettigi için hep böyle yasadi.
[b] Biri Ecdadima Küfrettimi boğarim.
Boğamasamda yanımdan kovarım..
Yumuşak başlıysam kim dedi uysal koyunum..
Kesilir ama çekmeye gelmez boynum..
Mehmed Akif Ersoy [/b]
Kullanıcı avatarı
commando
R.Ö.Y. 1. Etap Şampiyonu
R.Ö.Y. 1. Etap Şampiyonu
Mesajlar: 2119
Kayıt: 14-04-2005 13:18

Mesaj gönderen commando »

İMAM-I ÂZAM VE KADILIK

Zamanında İmam-ı Azam ile herhangi bir konuda tartışmaya girip de galip çıkan görülmemiştir. Hem derya gibi ilmi, hem de herkese nasip olmayan zeka ve mantığı sayesinde hepsinden kendisi galip çıkıyordu.

Abbasi Halifesi Me'mun İmam-ı Azam'ı Kufe'ye kadı yapmak istiyordu. İmamı çağırdı ve bu niyetini açıkladı. İmam-ı Azam yönetimin yanlışlıklarına alet olmamak için bu teklifi kabul etmedi.

- Ben kadılık yapamam, dedi.

Halife de herkes de kabul ederdi ki ondan iyi kadılık yapacak bulunamazdı. Bu nedenle Halife sert çıktı:

- Yalan söylüyorsun, sen kadılık yaparsın!

İmam-ı Azam akan suları durduracak şu cevabı verdi:

- Eğer ben yalan söylüyorsam, yalan söylediğim için kadılık yapamam, çünkü yalancıdan kadı olmaz. Eğer "yapamam" dediğim zaman doğru söylüyorsam, sözümün gereği olarak kadılık yapamam. O halde her iki halde de kadılık yapamam
[b] Biri Ecdadima Küfrettimi boğarim.
Boğamasamda yanımdan kovarım..
Yumuşak başlıysam kim dedi uysal koyunum..
Kesilir ama çekmeye gelmez boynum..
Mehmed Akif Ersoy [/b]
Kullanıcı avatarı
Sonsuz_Nur
Fast Friend
Fast Friend
Mesajlar: 414
Kayıt: 22-08-2005 12:03

Mesaj gönderen Sonsuz_Nur »

HAFIZ TALEBE

Küçük bir çocuk hafızlığını ikmal etmiştir. Sabaha kadar Kur'an-ı Kerim'i hatmediyor, namazını kılıyor, ertesi gün de hocasının karşına çıkıyor; çıkıyor ama biraz da rengi-benzi sararmış olarak çıkıyor. Hocası maddi-manevi mürşit olabilecek durumda bir Üstattır. Talebesinin bu halini diğer talebelerine soruyor. Onlar da:

"Üstadım, bu talebeniz sabaha kadar Kur'an-ı Kerim'i hatmedip duruyor ve tabii sabaha kadar gözüne uyku girmiyor, sabah olunca da kalkıp derse geliyor." diyorlar.

Üstad talebesinin Kur'an-ı Kerim'i böyle okumasını arzu etmediği için onu karşısına alır ve ona:

"Kur'an, indiği gibi okunmalıdır evladım" der, "Bugünden itibaren sen Kur'an'ı, şu ana kadar okuduğun gibi değil, onu okurken beni karşında farz et ve üstadına dersini iade ediyorsun gibi oku" tavsiyesinde bulunur.Çocuk gider, O gece Kur'an-I Kerim'i okur ve sabah üstadının huzuruna geldiğinde:

"Efendim, bu gece ancak Kur'an-ı Kerim'i yarısına kadar okuyabildim" der. Üstad:

"Pekala, sen bu gece de Kur'an-ı Kerim'i, doğrudan doğruya Resulü Ekrem(s.a.s.)'in huzurunda okuyor gibi oku" der.

Talebe, "Ben, kendisine Kur'an nazil olan zatin huzurundayım; doğru okumalıyım" heyecanıyla daha bir dikkatlice tilavet eder...ve o gün üstadına, ancak Kur'an-ı Kerimin dörtte birini okuyabildiğini belirtir. Üstadı da terakkiyi görünce, bir mürşidin, müridinin dersini arttırması gibi:

"Sen simdi de emin melek Cibril'in, Resulü Ekrem(s.a.s.)'e tebliğ ettiği anda dinliyor gibi Kur'an-ı Kerim'i oku" der. Talebe gelir:

"Vallahi üstadım, bugün ancak bir sure okuyabildim" der. Üstadı da:

"Evladım simdi de onu, binlerce hicabın verasında bulunan Mevla-ı Muteal'in huzurunda okuyor gibi oku. Düşün ki, okuduğunu Allah (c.c) dinliyor, senin için indirdiği kelamını seninle mukabele ediyor."

Talebesi ertesi gün ağlayarak üstadının karşısına gelir:

"Üstadım, 'elhamdu lillahi rabbi'l-alemin'de idim, 'maliki yevmi'd-din'e kadar geldim, 'iyyake na'budu' demeye bir türlü dilim varmadı. Çünkü bunun manası, 'SADECE SANA KULLUK YAPARIM', halbuki ben o kadar çok şeye kulluk yapıyorum ve o kadar çok şey karşısında serfuri ediyorum ki (baş eğme, itaat etme), Onu karşımda hazır ve nazır mülahazaya alınca 'iyyake na'budu'yu aşamadım" der.

Bu menkıbeyi nakletmekle, "Böyle düşünmezseniz, Kur'an okumayınız." demek istemiyoruz; istemiyoruz ama, kelimat-i Kur'an bize ne anlatıyor, ruhumuzda ne gibi bir değişiklik hasıl ediyor vb. hususlar üzerinde durmamızın, ona muhatap seçilmemizin gereği olduğunu düşünüyorum. Ruhlarımız da inkılaplar meydana getirmeyen Kur'an'ın, ferdi ve ictimai hayatımızda müessir olacağı düşünülemez. Biz Kuran’la değişebilmeli, onun ufkuna yönelmeli, onu kendi derinlikleriyle duymalıyız ki, o da esrarını gönül gözlerimizin önüne seriversin... (F.GüLEN)



Bizim en büyük sorunumuz, okuduğumuz Kur'an'ın gırtlaktan aşağıya inmemesidir. Kur'an, günümüzde, sevinçlerimizi paylaşmak ve ölülerimizi anmak adına okunan bir kitap haline getirildi. Tüm bunların dışında da yaldızlı kabında, evlerimizin en yüksek ve kapalı yerlerinde, değer vermek adına hapsettiğimiz bir kitap...

"Onlar, kendilerine Rablerinin ayetleri hatırlatıldığı zaman, onun üstünde sağır ve körler olarak kapanıp kalmayanlardır." (Furkan-73)
En son Sonsuz_Nur tarafından 07-01-2006 00:02 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
ACIDA OLSA DOGRUYU SÖYLEYİNİZ HZ.MUHAMMED (SAV)
لا إله إلا الله محمد رسول الله
Kullanıcı avatarı
Sonsuz_Nur
Fast Friend
Fast Friend
Mesajlar: 414
Kayıt: 22-08-2005 12:03

Mesaj gönderen Sonsuz_Nur »

Yolda karşılastığımızda ezan okunuyordu.
-"Gel seni camiye götureyim" dedim. "Bugün cuma biliyorsun."
-"Sende benim camiye gitmedigimi biliyorsun."dedi.
-"Biliyorum ama sebebini gerçekten merak ediyorum."
-"Ne bileyim,olmuyor işte. Hem pantolonumun ütüsü bozulup,dizleri cıkar diye endişe ediyorum."dedi.
Gayri ihtiyari gülmeye başladım.
-"Herhalde şaka yapıyorsun. Bunun icin cami terk edilir mi?
-"Ciddi söylüyorum. Giyimime ve özellikle yeşile düşkün olduğumu bilirsin."dedi.
Gerçekten de öyleydi. Giydiği birbirinden güzel elbiseleri; mutlaka yeşilin bir başka tonundan seçer ve her zaman ütülü tutardı.
-"Peki" dedim. "Hayatında hiç camiye gitmedin mi?"
-"Çocukken dedemle birkaç kere gitmiştim. Hem o yaşlarda dizlerimin aşınacak diye herhalde endişe etmiyordum. Fakat artık camiye gidebileceğimi zannetmiyorum."
Söyledikleri beni son derece şaşırtmış ve bu konuyu açtığıma pişman etmisti. Daha sonra tokalaşıp ayrıldık. Onunla konuşmamızdan iki ay sonra; kendisinin camide olduğunu söylediler.Hemen gittim. Bahcedeki namaz saflarının en önünde duruyordu ve yine yeşiller vardı üzerinde . Yavasca yanına yaklaştım ve Kısık bir sesle:
"Hani camiye gelmiyecektin ?" dedim
Hiç sesini çıkartmadı. Çünkü musalla taşının üzerinde, yeşil örtülü bir tabut içinde yatıyordu...
ACIDA OLSA DOGRUYU SÖYLEYİNİZ HZ.MUHAMMED (SAV)
لا إله إلا الله محمد رسول الله
Kullanıcı avatarı
Sonsuz_Nur
Fast Friend
Fast Friend
Mesajlar: 414
Kayıt: 22-08-2005 12:03

Mesaj gönderen Sonsuz_Nur »

BAL ŞERBETİ



Bir Ramazan'da Medineli bir müslüman Halife Hz. Ömer'i iftar yemeğine davet etti. Yemek sırasında yalnız Hz. Ömer'e bir kab içinde bir içecek

sunuldu. Hz. Ömer sordu: "Bu nedir?" Ev sahibi cevab verdi: "Bal şerbetidir efendim, sizin için ayırmıştık da..." Hz. Ömer onu içmeyi reddederek şöyle dedi: "Benim yönetimini üstlendiğim halkın çoğu içmek için henüz kuyu suyunu bile bulamazken ben burada bal şerbeti içemem."
ACIDA OLSA DOGRUYU SÖYLEYİNİZ HZ.MUHAMMED (SAV)
لا إله إلا الله محمد رسول الله
Kullanıcı avatarı
commando
R.Ö.Y. 1. Etap Şampiyonu
R.Ö.Y. 1. Etap Şampiyonu
Mesajlar: 2119
Kayıt: 14-04-2005 13:18

Mesaj gönderen commando »

Kibir

Kibir sonu küfre dayanan bir hastalıktır. Dînimiz, her hayrın ve fazîletin Hz. Allah’dan olduğunu öğretir. O halde kişinin sâhip olduğu fazîletlerden dolayı başkalarına karşı büyüklenmesi, bu nimetlere karşı nankörlük ve onu veren Cenâb-ı Hakk’dan gâfil olmak demektir.

Kibrin sebep olacağı hatâların affı dahi zordur. Bu husus da Süfyân-ı Sevri hazretleri: “Her bir mâsiyet ki, sebebi, kaynağı şehvetten ise affı ümîd olunur. Bir mâsiyet ki kaynağı kibirden ise affı ümîd olunmaz. Çünkü İblîsin mâsiyetinin aslı kibirden, Âdem (a.s.)’ınki şehvettendi.”, buyurmuşlardır. (İbn-i Hacer, Münebbihat 3)

Kibir sâhibi insanlar Allah’ın sevmediği ve hakkı dinlemeye karşı kalpleri mühürlenmiş kişilerdir. Hz. Allah meâlen: “Yer yüzünde haksızlıkla kibirlenenleri âyetlerimden çevireceğim” (Sûre-i Âraf 146)

“Allah, büyüklük taslayan her zorbanın kalbini mühürler.” (Sûre-i Mümin 35)

“Allah o büyüklük taslayanları sevmez” buyururlar. (Sûre-i Nahl 23)

“İnsanları küçümseyip yüz çevirme, yer yüzünde böbürlenerek yürüme. Allah kendini beğenip övünen hiçbir kimseyi sevmez.” (Sûre-i Lokman 18 ) buyurmaktadır.

İnsanın kibirlenmesine bir çok sebep vardır. Bunlardan biri de insanın kendisindeki ilim ile kibirlenmesidir.

Buna sebep de ilmin sâhibinin hakîkî âlim olmamasıdır. Çünkü “Allah’tan hakkiyle ancak âlimler korkar.” (Sûre-i Fatır 28 ) âyetinin mucebince hakiki âlimler, Allah’tan korkarlar da kibir illetine bulaşmazlar.

Veya İlminin kendisine fayda vermemesinden kaynaklanmıştır. İlim nisan yağmuruna benzer, tatlı meyvelerde meyvenin tadını artırdığı gibi acı meyvelerin de acılığını artırır. İlim dahi, kötü âlimde kibir ve gururu, iyi âlimde de tevâzuu artırır.

Ucûb: kendi amellerini beğenmek kendine aşırı güvenmektir. Yani bir kimse bir mertebeye müstahak değil iken, müstahak olmayı tasavvur etmesi ve ona lâyık olduğunu düşünerek muvaffakiyetin Allâhü Teâlâ’dan olduğunu bilmeyip kendinden zannetmesidir.

Eshâb-ı Kirâm Huneyn gazasında kendilerine çok güvendiklerinden, sayıca fazla olmalarına rağmen harpte epeyce zorlandılar. Müminleri ikaz ve her şeyin Allah’ın yardımıyla olduğunu ifâde etmek için Cenâb-ı Hak, meâlen: “Muhakkak Allah pek çok yerde ve Huneyn gününde size yardım etmişti. O gün çokluğunuza güvenmiştiniz. Fakat bu size fayda vermedi. Yer yüzü o kadar genişliğiyle beraber size dar geldi ve arkanızı dönüp gittiniz.”(Sûre-i Tevbe 25) buyurmuştur.
[b] Biri Ecdadima Küfrettimi boğarim.
Boğamasamda yanımdan kovarım..
Yumuşak başlıysam kim dedi uysal koyunum..
Kesilir ama çekmeye gelmez boynum..
Mehmed Akif Ersoy [/b]
Kullanıcı avatarı
grace
Best of TurkiyeForum
Best of TurkiyeForum
Mesajlar: 3676
Kayıt: 13-02-2006 13:55

Mesaj gönderen grace »

Bir Çuval Toprak ve Arsa

'yarın huzur-u İlâhîde o arsayı kaldıracak güce sahip
olamayacağınızı niye düşünemiyorsunuz'
Acaba toplumda kaç kişi bu bilince sahip? Kaçımız attığı adımdan bu denli korkuyor bir gün bunun hesabını verememekten...Varsa böyle insanlar ki bence evet ve her geçen gün de artıyor, ne mutlu onlara..
Yaşamak ne güzel şey;
Anlayarak usta bir kitap gibi
Bir sevda şarkısı duyup
Bir çocuk gibi şaşırarak yaşamak..

Nazım Hikmet
Kullanıcı avatarı
Sonsuz_Nur
Fast Friend
Fast Friend
Mesajlar: 414
Kayıt: 22-08-2005 12:03

Mesaj gönderen Sonsuz_Nur »

Bir savaş sonrasıydı. Esirler gelmişti her taraftan. Çoluk çocuk, kadın erkek herkes yakınını arıyordu. Yanık yanık dolaşanlar, kırık kırık dolaşanlar, dökük dökük dolaşanlar hep göze çarpıyordu. Allah Rasûlü bu yakıcı sahneyi seyrediyorlardı.
Bir kadın da yana yakıla dolaşıyordu. Muhakkak bir yitiği vardı. Esir edilen kadının ne yitiği olabilir? Ya kardeşiydi, ya babasıydı, ya da canından bir parçası olan evladıydı. O, kendi evladının hatırı için gözüne çarpan her çocuğu sinesine basıyordu. Gözlerine bakıyor, sonra tekrar aramaya koyuluyordu. Karşısına çıkan bir başka yavruyu görüyor, bağrına basıyor, sonra yeniden aramaya koyuluyordu. Allah Rasûlü gözleri yaşlı, ona bakıyordu. Derken kadın, bir çocuğu yakaladı, bağrına bastı. Kokluyor, öpüyor, bir türlü kucağından bırakmıyordu. Ve o zaman “Ufuk İnsan”ın, Allah Rasûlü�nün parmağı kalktı o tarafa doğru. Etrafındaki sahabelere o noktayı işaret etti: “Görüyor musunuz şu manzarayı? Kadın, kucağındaki o çocuğu cehenneme atar mı? hepsi birden “Hayır ya Rasûlallah” dediler. “Allah o kadından daha merhametlidir, buyurdu. Merhametli olun ki, merhamete mazhar olasınız. Çocuklarınıza merhametli olun ki, Allah da size merhamet etsin.
ACIDA OLSA DOGRUYU SÖYLEYİNİZ HZ.MUHAMMED (SAV)
لا إله إلا الله محمد رسول الله
Cevapla
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

Kimler çevrimiçi

Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 1 misafir