küresel ısınma

Paylaşmak istediğiniz aklınıza gelen konular, olaylar..
Kullanıcı avatarı
tush
Best of TurkiyeForum
Best of TurkiyeForum
Mesajlar: 2679
Kayıt: 18-01-2006 01:20
İletişim:

Mesaj gönderen tush »

DiLeMmA yazdı:O zaman çocuklar haydi derse : )

Son nokta :)
http://www.tushsnk.com

http://www.myspace.com/tushsnk
Kullanıcı avatarı
barbar
Best of TurkiyeForum
Best of TurkiyeForum
Mesajlar: 2770
Kayıt: 05-11-2006 21:23
Konum: Ordan Burdan

Mesaj gönderen barbar »

Küresel ısınma inkar edilemez’

Küresel ısınmanın ilk somut getirilerinin gelecek 10 yıl içinde görülmeye başlayacak. İlk etapta bazı hayvan türleri yeryüzünden silinecek.
MAMMOTH LAKES - NASA’nın önde gelen uzmanlarından James E. Hansen, meteorologları bir araya getiren Operation Sierra Storm toplantısında yaptığı bir konuşmada, küresel ısınmanın sonuçlarına dair uyarılar yaptı. Hansen, konuşmasında “Küresel ısınma şimdiden başladı ve artarak devam edecek. Küresel ısınmayla mücadele etmek için hala zamanımız var, ancak çabuk hareket etmeliyiz” ifadesini kullandı.
Hansen, Dünya’nın son 30 yılda 1 santigrat derece’ye yakın ısındığını belirterek bugünkü sıcaklığı son 400.000 yılın en üst seviyesi olduğuna vurgu yapıyor. Hansen, yeryüzünün bu yüzyılda 3 santigrat derece daha ısınmasının felaket olacağını düşünüyor. Hansen, atmosfere salınan karbondioksidin kontrolünün tamamiyle insanların elinde olduğunu belirterek, “İnsanlar yeryüzünden silinmedikçe bir daha Buz Çağı olmayacak” diye konuştu.
Hansen’in vurgu yaptı bir konu da, son verilere göre Grönland buzullarının tahminlerden daha hızlı eridiği. Bu doğruysa, denizler her yıl 3.5 millimetre yükselecek. Bu senaryo gerçekleşirse, buzullar eriyecek, yeryüzündeki canlıların yarısına yakını yok olacak. Yükselen su seviyesi birçok kıyı kentini yutacak.

‘ALTERNATİF ENERJİLERE YÖNELMELİYİZ’
Hansen de diğer bilim insanları gibi, küresel ısınmayla mücadele için fozil bazlı yakıtların terkedilmesi gerektiğini düşünüyor. Uluslararası işbirliğinin önemine dikkat çeken Hansen, halen bu konuda gerekli liderliğin eksik olduğunu belirtiyor. Hansen yenilenebilir enerji kaynaklarından yararlanılması için daha fazla yatırım yapılması gerektiğini de sözlerine ekledi.

NASA için çalışan Hansen, Aralık 2005’te küresel ısınma nedeni sera gazlarının azaltılması gerektiğini söylediğinde Beyaz Saray’ın eleştiri oklarına hedef olmuştu. Bu konuşmasında da Bush hükümetinin politikalarına değinen Hansen, ABD’nin küresel ısınmayla mücadelede geri kaldığını söyledi
Never let me alone !!
Kullanıcı avatarı
barbar
Best of TurkiyeForum
Best of TurkiyeForum
Mesajlar: 2770
Kayıt: 05-11-2006 21:23
Konum: Ordan Burdan

Mesaj gönderen barbar »

Sık sık küresel ısınmaya karşı önlem almakta yetersiz kalmakla eleştirilen Birleşmiş Milletler'in (BM) 41 sanayileşmiş ülke arasında hazırladığı rapora göre,
Türkiye yüzde 72.6 ile 1990 ve 2004 yılları arasında atmosfere yaydığı CO2 (karbondioksit) en çok artan ülke oldu. Küresel ısınmanın en önemli nedeni olarak gösterilen CO2'nin artış sıralamasında Türkiye'yi yüzde 49'luk artışla İspanya, yüzde 41 ile Portekiz takip etti.
Küresel ısınmayı en çok tetikleyen ülke olan ABD'de bu oran yüzde 15.8 olarak belirlendi. Raporun en büyük açığı ise Çin, Hindistan gibi yeni sanayileşen Asya ülkelerinin sıralamaya katılmaması. BM, 2050 yılına kadar CO2 oranlarının yüzde 60-80 oranında azaltılması gerektiğini belirtti.
BM'ye göre, önümüzdeki yüzyıl petrola savaşları yerine su savaşları yaşanma ihtimali yüksek. Dünyada 263 nehir havzasının en az 2 ulus tarafından paylaşıldığına dikkat çeken BM, bu nedenle dünya nüfusunun yüzde 40'ının su nedeniyle çatışma yaşama olasılığına dikkat çekti.
BM ayrıca, iklim değişiminin önümüzdeki 10 yılda yaratacağı hasarın sigorta şirketlerine maliyetini 150 milyar dolar olarak hesapladığını açıkladı ve ekledi: "Küresel ısınmaya karşı hemen önlem alınmalı, aksi halde sonuçları çok pahalıya patlayacak!"
AB Komisyonu: Avrupa'da her yıl 90 bin kişi ölecek
Avrupa Birliği Komisyonu'nun hazırladığı Küresel Isınma Raporu'na göre, Avrupa'da küresel ısınmanın etkileri açıkça görülmeye başlandı.
Tarihin en sıcak 10 yılının 1990'lı yıllardan günümüze kadar olan dönemde yaşandığına dikkat çekilen raporda, küresel ısınma önlenemezse hayvan ve bitki türlerinin doğal yaşam alanlarını değiştireceğini, tarımsal alanların kuruyacağı ve doğal felaketlerin yaşanacağı belirtildi.
Rapora göre, eğer 2071 yılında ortalama hava sıcaklıkları, küresel ısınma nedeniyle 1990 yılındaki seviyenin 3 derece üzerine çıkarsa, Avrupa genelinde her yıl 90 bin kişi can verecek, eğer 2071'te ortalama hava sıcaklığı 2.2 derece artış olursa, yıllık ölüm artışı 36 bin seviyesinde olacak.
Endüstriyel ülkelerde gaz emisyonlarının 2020 yılına kadar yüzde 15 ile 30 oranında aşağı çekilmesi gerektiğine dikkat çekilen raporda ayrıca, gerekli önlemlerin alınmaması halinde turistik ülke tanımının değişebileceği ve aşırı sıcak hale gelecek olan Akdeniz sahillerinin yerine Kuzey ve Baltık sahillerinin tercih edileceği vurgulandı.
Raporda, turist kaybının Akdeniz ülkelerine maliyetinin 100 milyar Euro'nun üzerinde olacağı ifade edildi. Rapor, Akdeniz bölgesinde orman yangınlarının artacağının altını çizdi. Rapor, küresel ısınmanın yıllık maliyetinin de 2020'de 4.5 milyar Euro, 2071'de ise 42 milyar Euro'ya kadar çıkacağını vurgluladı.
Amerika Karbondioksit Emisyonunun Dörtte birini Üretiyor
ÜLKELER.......KARBONDİOKSİT EMİSYONU
AMERİKA..........5,762,750
ÇİN.................3,473,600
RUSYA.............1,540,360
JAPONYA..........1,224,740
HİNDİSTAN.......1,007,980
ALMANYA............837,425
İNGİLTERE...........558,255
KANADA..............521,404
İTALYA...............446,596
MEKSİKA.............385,075
FRANSA..............363,484
UKRAYNA............348,357
G.AFRİKA............344,590
AVUSTURYA........332,377
BREZİLYA............327,858
İSPANYA.............304,882
POLONYA.............303,778
ENDONEZYA..........286,027
S.ARABİSTAN........266,083
TÜRKİYE...............223,862
Never let me alone !!
Kullanıcı avatarı
fetza
Best of TurkiyeForum
Best of TurkiyeForum
Mesajlar: 2795
Kayıt: 24-07-2006 19:19
Konum: : : :yüreğimi kaybettiğim yerden: : :

Mesaj gönderen fetza »

ya zaten inkar eden yok kii barbar 16 ... :) bilinçleniyoruz da senin sayende ....eksiklerimiz tamamlanıyor ....
...
Kullanıcı avatarı
barbar
Best of TurkiyeForum
Best of TurkiyeForum
Mesajlar: 2770
Kayıt: 05-11-2006 21:23
Konum: Ordan Burdan

Mesaj gönderen barbar »

teşekkür ederim feyza bilinçlendiğin için keşke herkes duyarlı olsa bu konuda.
Never let me alone !!
Kullanıcı avatarı
barbar
Best of TurkiyeForum
Best of TurkiyeForum
Mesajlar: 2770
Kayıt: 05-11-2006 21:23
Konum: Ordan Burdan

Mesaj gönderen barbar »

Küresel ısınmaya acı reçete

Küresel ısınma tartışmaları, sera gazı emisyonu olmayan nükleer santralları yeniden gündeme getirdi. Bu, bir çaresizlik göstergesi olarak algılanabilir, ölümcül hastaya en riskli tedaviyi önermek gibi
Küresel iklim değişikliğinin gerçek olup olmadığı artık tartışılmıyor. Bilimsel göstergeler, sera gazlarına bağlı iklim değişikliği nedeniyle dünyamızın ciddi bir tehlikeyle karşı karşıya olduğu yönünde. Bilim adamlarına göre bu süreçte iklim felaketleri sayı/şiddet olarak katlanarak artacak.

Kyoto Protokolü'nün 2005'te yürürlüğe girmesiyle çözüm yolunda bir adım atıldı. En büyük sera gazı üreticisi ABD imzalamadığı için ölü doğduğu sanılan protokole, ABD'de eyalet ve şehir yönetimleri yasalar çıkararak uymayı vaat ediyor. Fakat insanlığın geleceğini kurtarmak için çok daha radikal değişiklikler gerekecek. Dünya, 'meta tüketimine dayalı kalkınma' modeline alternatifler bulmak zorunda ve bunu ekonomik krizler/bunalımlar yaratmadan gerçekleştirmek çok zor. Çin, Hindistan gibi kalabalık ülkeler bu modelle kalkınırken, küresel tüketim hızı geometrik olarak artıyor. Çin 2009'da ABD'yi sollayarak, atmosfere en fazla karbondioksit salan ülke olacak.

Küresel ısınma belirtileri, sera gazı emisyonu olmayan nükleer santralları da yeniden gündeme getirdi. Bu bir çaresizlik göstergesi olarak da algılanabilir; ölümcül hastaya en riskli tedaviyi önermek gibi. Bu noktada, temiz enerji olduğu öne sürülen nükleere çevrecilerin neden karşı çıktığını, atık meselesinin niçin bu kadar önemsendiğini, niçin 'sürdürülebilir kaynak' olarak kabul edilmediğini sormak gerekiyor. Ülkemiz, nükleer silahlanma yarışına bulaşmamış olması sayesinde radyasyon 'tecrübesi' pek olmayan 'şanslı' bir ülke. Beyaz Rusya'da Çernobil'den yedi yıl sonra ölüm oranının doğum oranını aştığını, anormal doğumların beş katına çıktığını çoğumuz duymuşuzdur ama, örneğin ABD'de halen tazminat ödenmekte olan topluluklar olduğunu pek bilmeyiz. Acısını çekmiş toplumlar bu teknolojiye karşı çıkıyor.
Nükleer atıklar için hâlâ nihai bertaraf yöntemi yok. Dünyanın ilk bertaraf tesisi olarak, ABD'nin Nevada Çölü'ndeki Yucca Dağı'nda 300 metre derinliğe planlanan yer, onlarca yıldır, milyarlarca dolar harcanmasına rağmen gerçekleşemedi ve eyalet halkı orada bir 'yanardağ' yaratılmasına, taşıma yolu üzerindeki eyaletler de dökülme riskleri yüzünden şiddetle direniyor. Kömürü (doğalgaz/petrolü de) olmadığı için nükleer santrallara ağırlık vermiş olan Fransa da, diğerleri gibi bu atıkları biriktirip duruyor.

Kaza risklerini değerlendirirken büyük kazalar olması şart değil, söz konusu radyasyon olduğunda, dünya sanılandan çok daha küçük. Birkaç yıl önce Tokai, Japonya'da işcilerin bir torbaya fazla uranyum koyarak "kritik kütleyi" aştığı küçük kaza, Kaliforniya San Ofre istasyonunda, Çernobil'den sonraki en yüksek beta ölçümüyle fark edildi. Kazalar genellikle insan ihmalinden kaynaklanıyor. Biz, kaynak yapan işçisine koruma gözlüğünü zorla taktıran, anayol inşaatında doğalgaz borusunu delen, doktorları en çok sigara içen bir toplumuz. Kendi canını düşünmeyi bilmeyenlere, başkalarının güvenliğini düşünmeyi öğretmek kolay değil.

Özetle, nükleer santrallar sera gazı salmasa da, mali/çevresel maliyeti örneğin rüzgâr enerjisinin çok çok üzerinde. Gelecekte, özellikle atık sorununu çözebilirse, 'sürdürülebilir' bir alternatif olabilecek. Bütün sorunlarına karşın, nükleer teknolojide geri kalmamak, enerji güvenliği veya askeri stratejiler gibi gerekçeler öne sürülebilir. Bu durumda fayda/zarar analizleri yapılırken bütün riskler, maliyetler ve alternatifler göz önüne alınmalı. Örneğin, nihai bertaraf tesisi kurmak, birkaç santral kurmak kadar pahalı ama bu maliyetler devlete yüklendiği için santral maliyetine eklenmiyor. Oysa, yeni santral kurmanın çok altındaki maliyetlerle enerji fazlası yaratılabiliyor: endüstride/elektrikli aletlerde verimi artırarak, iletim kayıplarını önleyerek, aşırı (peak) talebi zamana yayacak teşvikler getirerek.

Bu arada, temiz enerji için umut veren füzyon enerjisi konusunda çalışmalar hızlanıyor. Fakat, elektrik üretimi için kullanılmasına daha onlarca yıl var. Yani küresel ısınmanın 'mucize ilacı' yok, rehavete kapılma şansımız yok. Hepimize büyük sorumluluk düşüyor. Ülkemizle ilgili olumlu bir gelişme, 2005'te 'Yenilenebilir enerji' ile ilgili yasanın çıkmış olması. Güneş ve rüzgâr zengini ülkemiz, şüphesiz bu teknolojilerin gelişmesiyle en fazla kazanç sağlayacak ülkelerden biri olacak
Never let me alone !!
Kullanıcı avatarı
barbar
Best of TurkiyeForum
Best of TurkiyeForum
Mesajlar: 2770
Kayıt: 05-11-2006 21:23
Konum: Ordan Burdan

Mesaj gönderen barbar »

Küresel ısınmaya karşı 'Ayşe Teyze'ye sığındık
Küresel ısınma ve kuraklıkla mücadele için bir araya gelerek bir rapor hazırlayan Tarım, Çevre ve Enerji bakanları en somut adım olarak " duyarlılık" çağrısında bulundu. Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe, küresel ısınma ve kuraklıkla mücadelede sorumluluğun "Ev hanımı Ayşe Teyze'ye" düştüğünü söyledi.


Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker, Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler "Küresel Isınma Eylem Planı" için bir araya geldi. Yapılan toplantıda, küresel ısınmanın Türkiye'ye etkileri, çevre, tarım ve enerji politikalarına nasıl yansıyacağı ve bunların dışında kuraklık ile su yönetimi, suyun etkili kullanımı konuları ele alındı. Eylem planıyla ilgili rapor en geç hafta sonu Bakanlar Kurulu'na sunulacak.

Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe, su, hava ve toprak üçgeninde Türkiye'nin geleceğini son derece yakından ilgilendiren bir toplantı yapıldığını kaydetti. "Toplantı aslında dünyayla eş zamanlı yürüdüğümüzün bir göstergesidir" diye konuşan Pepe, küresel ısınma ve iklim değişikliğinin dünyanın değişmeyen gündemi olduğuna işaret etti. Pepe, konunun uluslar üstü bir sorun olduğunu belirterek, Türkiye'nin bu gerçeği yakından takip ederek kendi projeksiyonlarını hesaplarını buna göre yapmak zorunda olduğunu vurguladı. Konuyla ilgili üç bakanlığın mevcut durumun "fotoğrafını çektiğini" ifade eden Pepe, öncelikli olarak suyun etkin kullanılması, sulak alanların ve su kaynakların iyi kullanılması, yönetilmesiyle ilgili ortak bir sorumluluk olduğunu söyledi.

Pepe, iklim değişikliklerinden en çok etkilenecek bölgelerden birisinin Akdeniz Havzası olduğuna işaret ederek, tarımsal faaliyetlerin bölgede daha aşağıya geleceğinin, Kuzey Avrupa'da ise artacağının öngörüldüğünü vurguladı. Son 100 yılda atmosfer sıcaklığının 0.74 santigrat derece arttığını belirten Pepe, bu ısınmanın da insan unsurundan kaynaklandığını anlattı.

Üzerinde en fazla durulması gereken konulardan birinin de yer altı sularıyla ilgili olarak "kaçak kuyuların" olduğunu belirten Pepe, suyun arz ve yönetimiyle ilgili sıkıntılarda olduğunu kaydetti. Başta Ankara olmak üzere bazı şehirlerde içme suyu açısından barajların alarm verdiğini anlatan Pepe, konuyla ilgili herkese sorumluluk düştüğünü vurguladı. Pepe, "Sorumluluk evdeki ev hanımı Ayşe Teyze'ye düşüyor. Kime düşüyor? İlkokul 5'inci sınıfa giden Hasan'a düşüyor. Kamyon şoförü Mehmet'e düşüyor. Köylü Ali Amca'ya düşüyor. Yani herkesin sorumlulukları var" dedi.

Evlerde daha az enerji kullanan buzdolabı, çamaşır makinesi, ütü ve ampullerin kullanılması gerektiğini söyleyen Pepe, "Çünkü fazla enerji demek daha fazla emisyon demek, daha fazla küresel ısınma demektir" dedi. Buzdolaplarının evin en soğuk noktasına konması gerektiğini belirten Pepe, çamaşır ve bulaşık makinelerinin tam dolu olarak çalıştırılması, TSE'ye uygun ürünler kullanılması gerektiğini anlattı. Yiyeceklerin düz tabanlı tava, tencerelerde pişirilmesi, düdüklü tencerelerin daha fazla kullanılması gerektiğini de söyleyen Pepe, güneş enerjisinden daha fazla yararlanılması gerektiğine de işaret etti. Lokanta ve işyerlerindeki patetes kızartma yağlarının ve araçların atık yağlarının kanalizasyonlara dökülmemesi gerektiğini belirten Pepe, bu yağların 1 milyon litre suyu kullanılamaz hale getirdiğini vurguladı. Pepe, diş fırçalarken, traş olurken musluğun açık bırakılmaması gerektiğini de hatırlatan Pepe, damlama olan sadece bir tek çeşmeden ayda 1.5 metreküplük su kaybı olduğunu söyledi. Radyatörlerin arkasına alüminyum folyo kaplı izopanlar konulması gerektiğini böylece de yüzde 5 enerji tasarrufu yapılacağını kaydeden Pepe, binalarında izolasyonlarının iyi yapılması "iyi giydirilmesi" gerektiğini ifade etti.

Araçların rölantide fazla çalıştırılmaması gerektiğini de söyleyen Pepe, çünkü daha fazla enerji harcayarak emisyonun artırıldığını kaydetti. Türkiye'nin yıllık enerji israfının yaklaşık olarak 5-7 milyar dolar olduğunu belirten Pepe, araçların ayrıca hız limitlerinin üzerinde de kullanılmaması gerektiğini söyledi.

Gazetecilerin üç bakana da "siz ne tip tasarruflar yapıyorsunuz" sorusuna karşılık olarak Tarım Bakanı Mehdi Eker, "Çevre Bakanımızın tavsiyelerini uyuyorum" diye karşılık verirken, Enerji Bakanı Hilmi Güler "ısı yalıtımına" önem verdiğini kaydetti. Güler, tasarrufun karanlıkta oturmak anlamına gelemediğini söyleyerek, enerjinin ekonomik bir şekilde kullanmaya çalıştığını belirtti.
Never let me alone !!
Kullanıcı avatarı
barbar
Best of TurkiyeForum
Best of TurkiyeForum
Mesajlar: 2770
Kayıt: 05-11-2006 21:23
Konum: Ordan Burdan

Mesaj gönderen barbar »

Hollanda, küresel ısınmanın yan etkilerine önlem alacak

Ülke topraklarının önemli bir bölümü deniz seviyesinin altında olan Hollanda, küresel ısınma nedeniyle deniz seviyesinin daha da yükselecek olmasına karşı önlem alacak.

Hollanda Özel Planlama Genel Müdürü İneke Bakker, deniz seviyesinin bir yüzyıl içerisinde yükselecek olmasını dikkate alarak, kıyı açıklarında, dalgakıran suni adalar yaratmayı planladıklarını söyledi.

Sellerle mücadeleye ilişkin Amsterdam'da düzenlenen ve ABD, Çin, Meksika ve diğer bir çok ülkeden uzmanın katıldığı bir forumda konuşan Bakker'ın açıkladığı stratejiye göre, denize belirli noktalardan kum pompalanıp, bu kumun, Kuzey Denizindeki akıntılarla açığa taşınması ve varolan adacıkların yükseltilmesi sağlanacak. Bakker, doğal yollarla açıkta bir dizi ada da oluşturulabileceğini ve bu adaların, fırtına dalgalarının kıyıya ulaşana kadar etkisini kaybetmesini sağlayacağını belirtti.

Fırtına sırasında oluşan dalgalarının yüksekliği 1953'te 4 metreyi aşmış, dalgaların kıyıdaki bentleri geçmesinden ötürü yaşanan felakette 1800'den fazla insan ölmüştü.

Nüfusu 16 milyon olan Hollanda'da halkın üçte ikisinden fazlası, deniz seviyesinin altındaki bölgelerde yaşıyor. Küresel ısınmadan ötürü deniz seviyesinin gelecek bir yüzyıl içerisinde 80 santimetre yükseleceği ve bu dönemde etkili fırtınaların oluşacağı hesaplanıyor.

Ulaştırma Bakanı Melanie Schultz da toplantıda yaptığı konuşmada, ABD'deki Katrina kasırgasının kendileri açısından bir uyarı olduğunu ve Katrina'nın, ”Hollanda'nın deniz suyuna karşı 40 yılı geçen savaşında aslında işin önemli bölümünün yapılmış olmadığını gösterdiğini” belirtti.

Hollanda hükümeti, denizle mücadele projelerine, gelecek 20 yıl için 18,5 milyar dolar ayırdı.

hürriyet
Never let me alone !!
Kullanıcı avatarı
barbar
Best of TurkiyeForum
Best of TurkiyeForum
Mesajlar: 2770
Kayıt: 05-11-2006 21:23
Konum: Ordan Burdan

Mesaj gönderen barbar »

nsanlar tarafından atmosfere salınan gazların sera etkisi yaratması sonucunda dünya yüzeyinde sıcaklığın artmasına küresel ısınma deniyor.Daha ayrıntılı açıklamak gerekirse dünyanın yüzeyi güneş ışınları tarafından ısıtılıyor. Dünya bu ışınları tekrar atmosfere yansıtıyor ama bazı ışınlar su buharı, karbondioksit ve metan gazının dünyanın üzerinde oluşturduğu doğal bir örtü tarafından tutuluyor. Bu da yeryüzünün yeterince sıcak kalmasını sağlıyor.Ama son dönemlerde fosil yakıtların yakılması, ormansızlaşma, hızlı nüfus artışı ve toplumlardaki tüketim eğiliminin artması gibi nedenlerle karbondioksit, metan ve diazot monoksit gazların atmosferdeki yığılması artış gösterdi.
Bilimadamlarına göre işte bu artış küresel ısınmaya neden oluyor. 1860’tan günümüze kadar tutulan kayıtlar, ortalama küresel sıcaklığın 0.5 ila 0.8 derece kadar artığını gösteriyor.

Bilimadamları son 50 yıldaki sıcaklık artışının insan hayatı üzerinde farkedilebilir etkileri olduğu görüşünde.

Üstelik artık geri dönüşü olmayan bir noktaya yaklaşılıyor.
Hiçbir önlem alınmazsa bu yüzyıl sonunda küresel sıcaklığın ortalama 2 derece artacağı tahmin ediliyor.

2007’nin de dünya genelinde kayıtların tutulmaya başlandığı son 150 yıllık dönem içinde en sıcak yıl olabileceği öngörüsü var.


Peki bu sıcaklık artışı yani küresel ısınma nelere yol açıyor, hayatımızı nasıl etkiliyor?

Dünya iklim sisteminde değişikliklere neden olan küresel ısınmanın etkileri en yüksek zirvelerden, okyanus derinliklerine, ekvatordan kutuplara kadar dünyanın her yerinde hissediliyor.

Kutuplardaki buzullar eriyor, deniz suyu seviyesi yükseliyor ve kıyı kesimlerde toprak kayıpları artıyor.Örneğin 1960’ların sonlarından bu yana Kuzey Yarıküre’de kar örtüsünde yüzde 10’luk bir azalma oldu. 20’inci yüzyıl boyunca deniz seviyelerinde de 10-25 cm arasında bir artış olduğu saptandı.

Küresel ısınmaya bağlı olarak dünyanın bazı bölgelerinde kasırgalar, seller ve taşkınların şiddeti ve sıklığı artarken bazı bölgelerde uzun süreli, şiddetli kuraklıklar ve çölleşme etkili oluyor.

Kışın sıcaklıklar artıyor, ilk bahar erken geliyor, sonbahar gecikiyor, hayvanların göç dönemleri değişiyor. Yani iklimler değişiyor.

İşte bu değişikliklere dayanamayan bitki ve hayvan türleri de ya azalıyor ya da tamamen yok oluyor.

Küresel ısınma insan sağlını da doğrudan etkiliyor
Bilimadamları, iklim değişikliklerinin kalp, solunum yolu, bulaşıcı, alerjik ve bazı diğer hastalıkları tetikleyebileceği görüşünde
Never let me alone !!
Kullanıcı avatarı
barbar
Best of TurkiyeForum
Best of TurkiyeForum
Mesajlar: 2770
Kayıt: 05-11-2006 21:23
Konum: Ordan Burdan

Mesaj gönderen barbar »

Neler yapabiliriz?
Pek çok ülke, çevreye son derece zararlı olmasına karşın, özellikle kömür gibi fosil yakıtları kullanmaktadır.Kyoto protokolü sera gazı emisyonlarını azaltmaları için OECD ülkelerine çağrıda bulunmaktadır. Kyoto'da 2008-12 yılları arasında toplam sera gazı emisyonlarının 1990 yılı seviyesinin %5.4 altına çekilmesi hedeflenmiştir. ürünleri seçin.WF, dünya çapında yürüttüğü Powerswitch! kampanyasıyla, hükümetler ve iş dünyasını WF, dünya çapında yürüttüğü Powerswitch! kampanyasıyla, hükümetler ve iş dünyasını yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı konusunda sorumluluk almaya davet ediyor. Kampanya kapsamında, kömür, petrol, doğal gaz gibi fosil yakıtlar ve nükleer enerji yerine su, jeotermal, biyokütle ve güneş enerjisinin kullanılması teşvik ediliyor.

Ulusal enerji stratejileri en az 30 yıllık bir süreyi öngörür şekilde hazırlanmalıdır. Diğer enerji kaynaklarının geliştirilmesine ve güvenli kullanımına yönelik politikalar belirlenilmelidir. Ulusal enerji politikasının oluşumuna sivil toplum kuruluşlarının ve yerel halkın katılması sağlanmalıdır.

Çevresel Etki Değerlendirmesi yapılmak koşuluyla, yerel ölçekte rüzgar ve güneş gibi alternatif enerji kaynaklarından yararlanılmalıdır.

Tarım, amonyak ve metan gibi değişik emisyonların atmosfere karışmasına neden olmaktadır. Avrupa amonyak emisyonunun %90'ı çiftlik hayvanları ve kimyasal gübrelerden kaynaklanmaktadır. Kimyasal gübre kullanımı, bir sera gazı olan azotdioksit emisyonunu da artırır. Azot ve fosfor içeren gübrelerin kullanımı azaltılmalıdır.

Biz neler yapabiliriz?
Enerji dostu ampuller kullanılmalı.
Televizyonlar bekleme konumunda bırakılmamalı.
Doğru ışıklandırma kullanılmalı.
Klima yerine vantilatör kullanılmalı.
Evler ısı kaybına karşı yalıtılmalı.
Eşyalar, radyatörleri kapatmayacak şekilde yerleştirilmeli.

Su kaynaklarının kıtlığı da bir başka önemli sorun. Ancak, alınabilecek önlemler de yok değil.
Diş fırçalama, bulaşık yıkama, traş esnasında musluk açık bırakılmamalı.
Daha az su tüketen yeni teknoloji klozetler kullanılmalı.
Klozetlere asılan temizleme maddeleri kullanılmamalı.
Çamaşır suyu tüketimi en aza indirilmeli.
Akan tesisatlar onarılmalı.
Hortumla sulama ve yıkama yapılmamalı.
Suyu, kireç ve bakterilerden arındıran filtreler kullanılmalı.

Çevre örgütleri, tüketicileri ulaşım sektörü konusunda da uyarıyor.
Bu sektör, yenilenemeyen enerji kaynaklarının baş tüketicisi ve sektörde kullanılan gazların emisyonları, hava kirliliğine, iklim değişikliklerine neden oluyor.

Toplu taşıma araçları tercih edilmeli.
Kısa mesafelere arabayla gitmek yerine, yürümeli.
Kurşunsuz benzin tüketen araçlar tercih edilmeli.
Aracın taşıma kapasitesi aşılmamalı.
Uzun duraklamalarda aracın kontağı kapatılmalı.

Çevre örgütleri, tüketicilere geri dönüşümü bir yaşam tarzı olarak benimsemelerini, alışveriş sırasında aşırı tüketimden kaçmalarını öğütlüyor.
Tüketicilerin özenli davranması gereken en önemli konuların başındaysa ambalaj tüketimi geliyor. Zira plastik ambalajların doğada kaybolma süresi bin yılı buluyor.
Tüketiciler, uzun ömürlü ürünlere yönelmeli.
Geri dönüştürülemeyen ambalajlarda satılan ürünler alınmamalı.
Başta PVC olmak üzere, plastik ambalajlardan kaçınmalı.
Şişe ve kavanoz gibi cam ürünler tercih edilmeli.
Plastik poşet ve yiyecek kapları gibi ürünler yeniden kullanılmalı.
Alışverişlerde plastik poşet kullanılmamalı.
Cam malzemeler, organik çöplerle birlikte atılmamalı.

Gündelik hayatın ayrılmaz bir parçası haline gelen bilgisayarların yarattığı kirlilik de azımsanacak gibi değil.
Elektrik tüketimi daha düşük modeller alınmalı.
Yazıcıdan kağıt çıktısı alınması asgariye indirilmeli.
Bilgisayarlar bekleme konumunda bırakılmamalı.
Kullanılmayan bilgisayarlar atılmamalı.
Never let me alone !!
Cevapla
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

Kimler çevrimiçi

Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 0 misafir