Bir hadis-i kudsîde Allah şöyle buyurmuştur: “Muhakkak ki İslam Dini benim hoşnut olduğum bir dindir. O dine ancak cömertlik ve güzel ahlâklı olmak yakışır. Dindarlığınızı, bu iki nitelik ile güzelleştirip yüceltin.” (Taberani)
İslâmiyet, Allah’ın insanlara gönderdiği son dindir. Hitabı evrensel, hüküleri cihan şumüldür. Kudsi bir hadiste, Allah, İslam dininin özellik ve güzelliğini gösterecek 2 temel vasıf üzerinde durmaktadır. Onlar da müslüman olan herkesin cömert ve güzel ahlaklı olmalarıdır. Müslümanlar, güzel ahlak ile cömertliği hayatlarının temel ilkesi olarak benimsemeli; bu yüksek vasıflara sahip olmak için gerekli ahlakî eğitime ve nefis terbiyesine önem vermelidirler.
[b] Biri Ecdadima Küfrettimi boğarim.
Boğamasamda yanımdan kovarım..
Yumuşak başlıysam kim dedi uysal koyunum..
Kesilir ama çekmeye gelmez boynum..
Mehmed Akif Ersoy [/b]
Ebû Hüreyre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Cehennemliklerden kendilerini dünyada henüz görmediğim iki grup vardır: Biri, sığır kuyrukları gibi kırbaçlarla insanları döven bir topluluk. Diğeri, giyinmiş oldukları halde çıplak görünen ve öteki kadınları kendileri gibi giyinmeye zorlayan ve başları deve hörgücüne benzeyen kadınlardır. İşte bu kadınlar cennete giremedikleri gibi, şu kadar uzak mesafeden hissedilen kokusunu bile alamazlar."
Müslim, Cennet 52
Hadis-i Şeriften Öğrendiklerimiz
1. Kadın tavırlı olmaya çalışan erkekler ve erkeklere benzemeye çalışan kadınlar Peygamber Efendimiz tarafından lânetlenmişlerdir.
2. Tavır ve davranışlarında olduğu gibi giyim-kuşamlarında da karşı cinse özenen ve benzemeye çalışan erkek ve kadınlar lânetlenmiştir.
3. Zamanımızda hemen tüm çeşitleriyle görülen bu cinsler arası yozlaşan tavır ve ilişkilerin düzeltilmesi, toplumun yeterli ve sağlıklı bir İslâmî eğitimden geçirilmesi, nesillere canlı bir dinî kişilik kazandırılmasıyla mümkündür.
[b] Biri Ecdadima Küfrettimi boğarim.
Boğamasamda yanımdan kovarım..
Yumuşak başlıysam kim dedi uysal koyunum..
Kesilir ama çekmeye gelmez boynum..
Mehmed Akif Ersoy [/b]
Ebü Hüreyre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Kendisini (doğrudan) ilgilendirmeyen şeyi terketmesi, kişinin iyi müslüman oluşundandır."
Açıklamalar
Dünyada lüzumsuz, boş ve faydasız hiçbir şey yoktur. Allah Teala her yarattığını bir hikmete dayalı ve bir hizmete uygun yaratmıştır. Ancak herşeyin herkes için her zaman gerekli olması da hiç şüphesiz düşünülemez. İşte hadiste işaret buyurulan malayanî, "kişinin dinine ve dünyasına faydası olmayan şey" anlamındadır.
İnsanı doğrudan ilgilendirmeyen şeylere bu anlamda "lüzumsuz" veya "gereksiz" denilebilir. Halkımız "üstüne elzem olmayan işe karışma" derken, işte bu manayı dile getirmektedir.
Sahabeden bir tanesi Peygamberimize (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem) geliyor ve soruyor.
-Ya Resulallah! Kıyamet ne zaman kopacak?
-Kıyamet için ne hazırladın?
-Ya Resulallah! Ben öyle çok fazla namaz, oruç ve sadaka hazırlayamadım.
Lakin Allah (Celle Celalühû)ı ve Rasülûnü (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem) çok seviyorum.
-El meru mea ehabbe Kişi sevdiğiyle beraberdir.
Kıyamet günü sevdiğinle haşr olunacaksın. O nereye Sen de oraya artık kimi seviyorsan, kimin peşinden, izinden, yolundan gidiyorsan ahirettede O nun arkasındasın hiç şüphen olmasın.
Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem)in bir kölesi vardı. İsmi Sevban (Radıyallahu Anh) idi bir gün rengi sararmış solmuş, bet beniz kalmamış adeta...
Rasulallah Aleyhissalatü Vesselam sordu:
-Ey Sevban ne oldu Sana hastamısın?
-Ya Rasulallah! nasıl anlatayım bilmiyorum. Sizi o kadar seviyorum, o kadar seviyorumki bir an görmesem dayanamıyorum. Sensiz bir hayat düşünemiyorum. Şimdi burada yani dünyada beraberiz istediğim an Sizi görme imkânım var. Elhamdülillah. Lakin ahirette ne yapacağım Siz cennette çook Yüce makamlarda olacaksınız.
Oysa Ben?
Cennete giremezsem zaten yanmışım, eğer cennete girersem diye aklıma geldi.
Onun için korkuyorum bu hicrana asla tahammül edemem ve Sizi görmeden ne yaparım düşüncesiyle elim ayağımdan dermanım kesildi yüzümün rengi kaçtı.
Bunun üzerine ayet indi.
Ve her kim Allah (Celle Celalühû)a ve Peygamberlere itaat ederse işte onlar, Allah (Celle Celalühû)ın kendilerine inam (lütuf) buyurmuş olduğu Nebiler, Sıddıklar, Şehitler ve Salih kişilerle beraberdirler Onlar ne güzel arkadaştırlarlar. (Nisa, 69)
Sahabenin sevgisi, muhabbeti öylesine şedid ve kuvvetli ki Ayet nazil olmasına sebep oluyor. Sonradan gelen ve kıyamete kadar gelecek olan ne kadar Peygamber Aşığı varsa ahirette Peygamber (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem) Efendimizle beraber olabileceği de bu ayetle müjdeleniyor.
Hz. Enes (Radıyallahu Anh) diyor ki: Sahabe-i Kiram bu söze (Kişi sevdiğiyle beraberdir) sevindikleri kadar hiçbir şeye sevinmemişlerdi. Çünkü Rasulallahın (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem) sevgisi onların damarlarına kadar işlemişti.
Hz. Zeydi Şehit edecekleri sırada dediler ki:
-Ey Zeyd! Allah (Celle Celalühû) adına doğru söyle, Senin yerine Muhammedin (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem) boynunun vurulmasını, sende serbest bırakılarak çoluk, çocuğunun arasında huzur ve mutluluk içinde yaşamayı istermisin? Zeyd çok uzaklarda bitkin vaziyette halsiz bir durum da iken bu soruyu duyunca irkildi ve Aslan gibi kükredi:
-Allah(Celle Celalühû)a yemin ederim ki. Ben evde rahatça oturmamama karşılık, Rasulallah (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem)ın bulunduğu yerde, Ona bir dikenin bile, batmasına tahammül edemem. Bu cevabı işiten Kureyşliler şaşırıp kaldılar.
Orada Ebu Süfyanda bulunuyordu Muhammedin (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem) arkadaşlarının, Onu sevmelerinin benzerini hiçbir yerde görmedim. dedi. Bundan sonra Zeydi Şehid ettiler.
Sahabenin aşkı ve sevgisi böyleydi. Canımız feda olsun diyorlardı. Anam babam Sana feda olsun diyorlardı. Ve feda ediyorlardı da...
Şimdi ise birçoklarımız canımızı veririz diyoruz, lakin tüyümüzü dahi veremiyoruz. Olmaz! olmamalı...
Ciddi ve şuurlu müslüman olmalıyız, fedakar olmalıyız. Zamanımızdan fedakârlık yapacağız, malımızdan fedakârlık yapacağız, gerekirse canımızdan fedakârlık yapacağız.
Hz. Enes (Radıyallahu Anh) rivayet ediyor: Rasulallah (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem) buyurdu ki:
-Sizden hiç biriniz Beni kendi babasından, evladından ve bütün insanlardan daha çok sevmedikçe kamil mümin olamaz...
Hz. Bilal-i Habeşi (Radıyallahu Anh) vefat edeceği zaman hanımının başucundan ayrılmasından dolayı üzüntüye kapılarak dedi ki:
-Eyvahhh! ayrılık ne acı! Bilali Habeşi (Radıyallahu Anh):
-Sübhanallah...
Ne tatlı ne güzel şey yarın Muhammed Mustafayı (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem) göreceğim. Sahabeleri ile buluşacağım. diyordu.
Hudeybiye anlaşmasında;
Urve elçi olarak gelmişti. Sahabe-i Kiramı göz ucuyla takip ediyordu. Gördü ki; Onun Ashabı, faraza o aksırsa da ağzından bir damla tükürük birinin eline düşse, hemen onu teberrüken yüzüne gözüne sürerdi. O, Ashabına bir iş teklif etse, hepsi birden koşuşur, abdest almaya kalksa, onun suyunu dökmek için birbiriyle savaşırlardı adeta. O konuşurken, herkes sesini kısar huzurunda Onun aşırı saygılarından dolayı yüzüne dikkatle bakamıyorlardı bile...
Urve dostlarının yanına dönünce dedi ki:
-Ben nice meliklere elçi gitmişimdir. Ben Kayserin, Necaşinin ve Kisranın huzurunda bulundum, ama yemin ederim; Muhammede (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem) Ashabının gösterdiği tazim ve itaatin hiçbir melike yapıldığına şahid olmadım.Sahabe-i Kiramın hali budur. Rasulallah (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem)a böylesine bir bağlılık ve itaat içinde idiler. Mevla (Celle Celalühû) Habibini, Sevgilisini, zamanlar içerisinden kendi zamanlarında gönderiyor, bu ne devlet, bu ne bahtiyarlık efendim. Sahabe-i Kiram bu fırsatı hiç kaçırır mı? Nasıl istifade etmeleri gerekiyorsa öyle istifade ettiler.
Neyi getirdiyse aldılar, neden nehyettiyse kaçtılar.
Oysa bizler Sevgili Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem)i hakkıyla tanıyamadık, bilemedik, sevemedik...
Bir futbol takımı için destanlar yazıldı, Hatta bir şarkıcı yurda gelmediği için intihar edenler oldu. Acaip ve garaip kılıklı, cinsiyeti tartışma konusu olan bir popçuyu dinlerken kendinden geçen ve ona dokunmayı en büyük şeref sayan bir gençlik var...
ACIDA OLSA DOGRUYU SÖYLEYİNİZ HZ.MUHAMMED (SAV)
لا إله إلا الله محمد رسول الله
“Ya Eba Zer! Ne tedbirli olmak gibi bir akıllılık, Ne haramdan kaçınmak gibi bir Allah’a bağlılık, Ne de güzel ahlak sahibi olmak gibi bir dindarlık söz konusu olabilir.”
(İbn-i Hibban)
Bu hadiste, mü’mine 3 önemli tavsiye yapılmaktadır. Birincisi, her konuda tedbiri elden bırakmamaktır. Tedbirli hareket eden kimseden daha akıllı bir insan düşünülemez. Tedbir, aklı kullanmanın zirvesidir. İkincisi, haramdan kaçınmaktan daha üstün Allah’a bağlılık tasavvur edilemez. İnsan nefsi haramlara meyillidir. Haramdan korunmak nefisle ciddi bir mücadeleyi ve sabrı gerektirir. Bunu ise Allah’a tam bağlı takva sahipleri yapabilirler. Üçüncüsü de, güzel ahlak sahibi olmaktan daha üstün bir dindarlık söz konusu olamaz. Bilinçli dindarlık, ancak güzel ahlâk sahibi olmakla tamamlanır.
[b] Biri Ecdadima Küfrettimi boğarim.
Boğamasamda yanımdan kovarım..
Yumuşak başlıysam kim dedi uysal koyunum..
Kesilir ama çekmeye gelmez boynum..
Mehmed Akif Ersoy [/b]