Bir zamanlar yazılarını yazmak üzere okyanus sahiline giden aydın bir adam varmış.
Çalışmaya başlamadan önce sahilde bir yürüyüş yaparmış. Bir gün sahilde yürürken plaja doğru baktığında danseder gibi hareketler yapan bir insan görüntüsü görmüş.
Başlayan güne danseden biri olabilecegini düşünerek gülümsemiş ve ona yetişebilmek için adımlarını hızlandırmış.
Yaklaştıkça bunun bir genç adam olduğunu ve dans etmediğini görmüş.
Bir kaç adım koşuyor, yerden bir şey alıyor ve yumuşak bir hareketle okyanusa fırlatıyormuş. Biraz daha yaklaşınca seslenmiş:
'' Günaydın. Ne yapıyorsun böyle? ''
Genç adam durmuş, başını kaldırmış ve cevap vermiş:
'' Okyanusa deniz yıldızı atıyorum.''
'' Sanırım söyle sormalıydım demiş Bilge adam...
'' Neden okyanusa deniz yıldızı atıyorsun? ''
'' Güneş çoktan yükseldi ve sular çekiliyor. Eğer onları suya atmazsam ölecekler.''
'' Ama delikanlı görmuyormusun ki kilometrelerce sahil var ve baştan aşağı deniz yıldızıyla dolu. Hiç bir şey fark etmez! ''
Genç adam kibarca dinlemiş, eğilerek yerden bir deniz yıldızı daha almış ve dalgalanan denize doğru fırlatmış.
'' Bunun için farketti. ''
Bu cevap bilgeyi şaşırtmış, ne söyleyeceğini bilememiş. Geriye dönmüş, yazısının başına geçmek üzere kulübesine gitmiş.
Gün boyunca birşeyler yazmaya çalışırken genç adamın görüntüsü gözünün önünden gitmemiş. Aklından çıkarmaya çalışmış, bir türlü olmamış.
Nihayet akşama doğru farketmiş ki, bu gencin davranışının özünü kavrayamamış.
Çünkü bu gencin asıl yaptığının; Evrende bir gözlemci olmayı ve olup biteni gözlemeyi değil, evrende bir oyuncu olmayı ve fark yaratmayı seçmek oldugunu anlamış ve utanmış.
O gece sıkıntı içinde yatmış. Sabah olduğunda bir şey yapması gerektiğini bilerek uyanmış. Yataktan kalkmış, giyinmiş, sahile inmiş ve o genci bulmuş. Ve bütün sabahı onunla okyanusa deniz yıldızı atarak geçirmiş.
alıntı
Bu öykü beni çok etkilemişti.okuduğum günden bu yana sürekli bir fırsat kolluyordum.bir deniz yıldızı da bana denk gelsede onu suya kavuştursam,hayata tutunmasına vesile olsam diye..
İşte tam bu sıralar bir gün ada’ya gittim.can dostum ,çocukluk arkadaşım ercan beyi görmeye..beni bir matbaacı arkadaşının yanına götürdü.
Daha önce benim işyerime birlikte geldikleri için kendisini tanıyordum.küçük bir matbaa idi burası ve ayrıca ada’nın yerel de bir gazetesini çıkartıyorlardı.
Açıkçası kırık dökük küçük bir matbaa atölyesi..
Biz sohbete dalmıştık ki aşağıdan bir kız çıktı gözlerini ovuşturarak..17veya 18 yaşlarında bir kız çocuğu..üstü başı dağınık uykulu gözlerle baktı ve:
Ne gürültü ediyonuz be,bi uyutmadınız !
diye çıkıştı bize..
Ben şaşkın ve soran bakışlarla arkadaşlara bakınca ercan açıkladı.
Yahu sana cansu’ yu tanıştıralım dedi.cansu bu da benim çocukluk arkadaşım Alim bey..
cansu şöyle bir süzdü beni yav Ercan hoca bu senin baban gibi duruyo be benle dalga mı geçiyon dedi.
Tabi bu ercanın hoşuna gitmişti bi kahkaha patlattı.gerçekten de hiç yaşını göstermezdi bizim Ercan..
Böyle şeyler herhalde biraz ırsi,biraz kendine bakmakla ilgili ve biraz da gamsızlıkla hele sonuncusunun faydası olduğuna kesin eminim çünkü dünya yansa ercanın kılı kıpırdamaz,umrunda olmaz.)).
Neyse uzatmayalım ordan çıktık dostumla başa başa sohbet ediyoruz.bu kızı sordum .Anlattıklarını hayretle dinledim ve çığlık atmamak için kendimi zor tuttum.
işte benim deniz yıldızım karşıma çıkmıştı.içimde kopan fırtınaların farkında olmayan arkadaşım anlatmaya devam ediyordu.
//Bu kız çok sağlam pabuç değil,okurken bunu biri kandırmış, okulu bırakıp onunla birlikte olmuş,meğer adam evliymiş kızı karnında çocukla ortada bırakmış vs..
Bu gün yarın orta malı olarak piyasaya düşer.şimdiye kadar düşmediyse matbaacı neco(Necmettin) ve Bahattin (Neconun patronu)in yardımları sayesinde diye bitirdi konuşmasını..\\
Sen dedim bu kızla beni tanıştırsana..
şaşırdı arkadaşım.yahu hoca hayrola kırkından sonra huy mu değiştirdin.sen namazında abdesinde bi adamsın biliyosun değil mi o atasözünü..
(‘’kırkından sonra azanı teneşir paklar’’ atasözünü kastediyordu.)
sen tanıştır gerisine karışma dedim.pek anlam veremese de tamam dedi.
Gİttik kızı matbaadan aldık.bi dolaşalım birlikte yemek yiyelim dedik.hiç itiraz etmedi .
Yemekleri söyledik ,beklerken arkadaşım dalga geçiyordu.ben sizi yalnız bıraksaydım konuşacaklarınız vardır..
Bense karşımdaki’’Deniz yıldızı’’na bakıyordum.ufak tefek bir hanım..yaşadıklarının etkisi yüzüne acı bir ifade katmışsa da yüzündeki masumiyet öylece duruyor..ürkek bir ceylan gibi bize bakıyor.
Bu babası yaşındaki adamın niyetini anlamaya çalışıyor..niyeti ne acaba..
Yoksa yaşına başına bakmadan ve utanmadan kendisiyle beraber mi olmak istiyor ??
Gözlerinden anlıyorum adeta düşünce ve endişelerini ve,
Bak kızım diyorum,kızım demem onu ve arkadaşım ercanı şaşırıtıyor.
senin yaşında kızım var benim,senden 3 -4 yaş büyük de oğlum..
,seninle cinsel anlamda birlikte olmayı düşünecek kadar şerefsiz bir insan değilim,gönlünü ferah tut..
kızın gözlerindeki endişe bulutlarının az da olsa dağıldını görüyorum.
yüzünü buruk bir gülümseme kaplıyor ve biraz rahatlıyor.
Dostum ise tam tersine söylediklerimden hiç hoşnut olmamışa benziyor yüzü asılıyor.
cansu ayağa kalktı ve lavaboya gideceğini söyledi.bunu fırsat bilen Ercan:
-Yav hoca noluyoruz ?
-Yok biş şey ne oldu ki ?
-Daha ne olsun ben senle azcık eğleneyim dedim yaptığına bak.
-Ne yapmışım ki?
-Ya bunlar tehlikelidir,benden söylemesi..seni kaz gibi yolar haberin olsun,bunlara iyilik yaramaz..
-Ne yani düşmüşse bi tekme de biz mi vuralım?
-Aynen öyle,bize ne biz mi düşürdük!!
-Neyse boşver dostum sen kafanı yorma böyle şeylere ben çocuk değilim.
Ercanın tadı kaçmıştı.o benimle dalga geçme fırsatı bulduğunu zannedip keyiflenmişti.
Yıllardır onun arada yaptığı kaçamakları eleştirir dururdum.
Beni de aynı duruma düşmüş görüp eğlenecekken işin bu boyuta gelmesi onu endişelendirmişti.tabi beni düşündüğü için endişeleniyordu.
Bu arada cansu geldi yemekleri yedik.ercanın yüzü asılmıştı.hiç konuşmadık .
Arabaya bindik yolda Ercan cansuya dönüp bak kızım dedi uzatma istersen..seni bırakalım git nereye gideceksen..
yok dedim bir yere gitmiyor,konuşacağız.gittik deniz kenarında bir çay bahçesine oturduk.ben cansuya bakıp:
Ne istiyorsun kızım neye ihtiyacın var,sana nasıl yardımcı olabilirim dedim.
Gözleri parladı.ev dedi sıkılarak,kalacak yerim yok,sabaha kadar uykusuz dolaşıyorum,gündüzleri de ya bi kuytuda veya neco’nun matbasında uyumaya çalışıyorum.
En acil ihtiyacım kalacak yer..başımı sokacak bi evim olsun yeter..bunları söylerken de ercandan bakışlarını kaçırıyordu.
Ercan ise öfke kusuyordu adeta..uzatma istersen cansu diye homurdandı.sana arkadaşımı yedirtmem.git başkalarını söğüşle..kız korkmuş nerdeyse ağlıyacaktı.hemen müdahale ettim.
-Yahu Ercan dur,sakin ol.
-Ne sakin olacam sen bunları tanımazsın.hepsi aynıdır bunların,saf birini bulmasınlar,kanını emerler..
-Burda saf ben mi oluyorum
-Evet hem de alası !..
Birden yüzümün asıldığını görünce’’afedersin öyle demek istemedim .
yani amacım hakaret etmek değil..ama sen bunları tanımıyorsun.
Görüyordum ki dostum benim için endişeleniyordu.bu da çok doğaldı.neredeyse 30-35 yıldır tanışıyorduk.
sonra bizimki sıradan arkadaşlık değildi.biz ‘’can dost’’tuk.et tırnaktık.kilometreler bile bu dostluğu bitirememiş aksine sağlamlaştırmıştı.
Ama ne gariptir ki çok farklı iki insandık.işte bu yüzden onun beni anlamasını bekleyemezdim.
çok samimi dost olmamız ve birbirimizi çok sevmemiz aynı hayat görüşünü paylaşacağımız anl***** gelmiyordu.
Tanıştığımızdan bu yana onca yıl hep zıtlıklarımız olmuş ama birbirimize saygıyla yaklaşmış bunları aşmıştık.yine öyle olacağından emindim.
Sana bunu saatlerce anlatırım ama anlamayacağından eminim dedim.
Evet,bazen unutuyorum ne kadar farklı olduğumuzu, o zaman ben sizi yalnız bırakayım dedi.
Cansuya dönüp bak dedi eğer arkadaşımı üzersen seni yok ederim ona göre..
Kız çok korkmuştu ercandan..başı önde ağladı ağlayacak..
Sen ona bakma dedim benim için endişeleniyor.
Neden dedi ağlamaklı bi sesle ben ona veya size ne yaptım ki ?
Neyse boşver hadi ev bakmaya gidelim dedim .birden yüzünü bir sevinç kapladı,bir umut yeşerdi hüzünlü gözlerinde..
Hadi gidelim dedi utanarak..
devam edecek..