Solmayan Karanfİller...

Şiir, roman, öykü, deneme, eleştiri, inceleme.
Cevapla
muharrir_17
New Friend
New Friend
Mesajlar: 13
Kayıt: 12-01-2008 23:27

Solmayan Karanfİller...

Mesaj gönderen muharrir_17 »

SOLMAYAN KARANFİLLER …

İşte yine elimde kalemim, karalıyorum hayatımın sahife-yi hâliyyelerini. Önce müsveddesini yazıyorum hatalarımın. Sonra bir yalnızlık çöküyor içime; ağlıyorum…
Yeniden başlıyorum yazmaya; vuslatımı anlatmaya. Öyle çok istiyordum ki nokta koymayı; önce hayatıma, sonra yazdıklarıma. Oysa nasıl da anlatacaktım içimdekileri. Atacaktım kağıdımdan noktaları, virgülleri. Deniyorum, sonra bir yalnızlık çöküyor içime ağlıyorum…
Köşedeki çiçekçiden “ KARANFİL “ kokuları geliyor burnuma. Belki de bu, başında beklediğim kabrin, bir aydır solmayan çocuklarıydı/çiçekleriydi. Öyle sevmişlerdi ki yerlerini, öyle gülümsüyorlardı ki. Sanki yanlarına gelip ağlayanlara inat nârâ atıyorlar ve sabr-ımızı tezleştiren şeyler fısıldıyorlardı kulaklarımıza. Dinliyorum, sonra bir yalnızlık çöküyor içime; ağlıyorum…
Düşünmesi bile güç olan bu vak’aları tek tek irdelemeye başlıyorum. Sonuca epeyce yaklaştığımı düşünüyorum. Aradaki ince perdeyi kaldırıyorum. Karşıma “4 acı harf” çıkıyor: ÖLÜM! İdrak edemiyorum, sonra bir yalnızlık çöküyor içime; ağlıyorum…
Bazı sesler işitiyorum, epeyce derinden. Beni çağırıyor olmalılar tâ uzaklardan. Kulak veriyorum ve kendimi acıklı bir şarkının sözleri olarak buluyorum. Yazdıklarım bir işe yaramıyor artık. Bir şeyler eksik olmalı. Hayatımdan tüm çıkardıklarımı tek tek toplamaya başlıyorum. Tam sonuna gelmişken, son raddede iken olmuyor; çıkaramıyorum O’nu oradan. Kaldırıp koyamıyorum toplama işlemime. Uğraşıyorum, sonra bir yalnızlık çöküyor içime; ağlıyorum…
Şöyle bir düşünüyorum da yaşadıklarımı. Hani diyorlar ya, hayatımı bir film şeridi gibi geçiriyorum gözlerimin önünden. Gülmek istiyorum, uzaklarda –aslında çok yakınımda- olan birileri izin vermiyor. Bakıyorum hayatımın bir sahnesine, yakın bir zaman olmalı bu. Öyle çok ihtiyacım olan o eli omzumda buluyorum. “Sen bir dağdın.” diyor bana “Yıkıldın!”. Anımsıyorum, sonra bir yalnızlık çöküyor içime; ağlıyorum…
Yapılacak bir şey yoktu artık. Mukavemet edemiyor idim yaşananlara. Kum saati o kadar yavaş ilerliyordu ki, sanki tüm acıları bana iniltiler ile yaşamak istiyordu. Oysa daha çok küçüktüm/küçüğüm. Büyümeye başlıyorum, sonra bir yalnızlık çöküyor içime; ağlıyorum…



Her şeyi alenen yaşıyorum. Karşımdakinin gözlerine dalıp gidiyorum. Kendi dünyamı kuruyorum orada. Bir baksa ya da ne bileyim işte gözlerini kapasa, yıkılacak bütün dünyam. Sadece konuşsun istiyorum, ‘diğeri’ne inat; toprağın altında kalmasın, insanları ağlatmasın. Arz ediyorum, sonra bir yalnızlık çöküyor içime; ağlıyorum…
Bir teşbih yapıyorum sonra. Daha doğrusu rol değişikliği. ‘Ben’im bu kez “musalla taşında” yatan, toprağına sarılan, yağmurlarla ağlayan. Üstüme birkaç “ KARANFİL” bırakıyor sevdiklerim (!). Lakin ertesi gün soluyorlar. İşte o zaman anlıyorum ki; o, sevgisiyle/sevabıyla büyütüyormuş çiçekleri. Oysa ben…
İşte ben bu müsveddeleri sadece kendim okuyabiliyorum. Duyacak kimse yok. Anlamayacak kimse. Kederimi değil; “ben”liğimi…
Yırtıyorum kağıdımı, sonra mütemadiyen ağlıyorum…


“ SOLMAYAN KARANFİLLER” Altında Yatan O İnsana Dua Ediyorum, Sonra Kahretsin İşte, Yine AĞ-LI-YORUM !!!...

YATAĞINDA RAHAT UYU AMCAM…MEKANIN “CENNET” OLSUN..
TAHRİR ediyorum hayatı/yaşanmazlığı küçücük bir MUHARRİRliğim ile....
Cevapla

Kimler çevrimiçi

Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 0 misafir