Nazım Hikmet Ran

Şiir, roman, öykü, deneme, eleştiri, inceleme.
Kullanıcı avatarı
Alamut
Best of TurkiyeForum
Best of TurkiyeForum
Mesajlar: 1694
Kayıt: 16-09-2003 17:07
Konum: İstanbul
İletişim:

Mesaj gönderen Alamut »

Fakir Bir Şimal Kilisesinde Şeytan İle Rahibin Macerası


İlkönce yağmurla

sonra birdenbire açan güneşle başlamıştı sabah.

Henüz ıslaktı asfaltın solundaki tarla.

Harp esirleri çoktan iş başındaydılar.

Topraktan nefret duyarak

-halbuki köylüydü birçoğu-

tıraşlı ve korkak

çapalıyorlardı patatesleri

Suluboya solgun resimleri hatırlatıyordu insana

köy kilisesinden gelen çan sesleri.



Pazardı.

Kilisede erkeklerin hepsi ihtiyardı

Kadınların değil,

İçlerinde büyük memeli kızlar,

Ve saçlarına ak düşmemiş anneler vardı.

Maviydi gözleri.

Başları önde,

kalın, kırmızı ve harap parmaklarına bakıyorlardı.

Terliydiler.

Haşlanmış lahanayla günlük kokuyordu...

Kürsüde muhterem peder

beyannameyi okuyordu,

-gözlerini gizleyerek-



Renkliydi pencere camlarından biri.

Bu camdan içeri giren güneş

duruyordu genç bir kadının bembeyaz ensesinde

eski bir kan lekesi gibi.



Ve hiçbir zaman

doğurmamış olan

göğüssüz ve kalçasız bir Meryem’in kucağında bir çocuk:

başı öyle büyük

o kadar inceydi ki kıvrılmış bacakları

hazin ve korkunçtu.

Önlerinde kandil yanıyordu

eski

sert

ve boyalı tahtayı aydınlatıp...



İki adam boyundaydı tahta heykel.

Şeytan saklanmıştı arkasına

-kaşları çekik, sakalı sivri,

mefistofeles olması muhtemel-

Ve alim bir tebessümle dinliyordu muhterem pederi.

“Avrupa’nın bekası,

(okuyordu beyannameyi muhterem peder)

Avrupa’nın bekası için harbediyoruz”

Dinliyordu şeytan

sivri sakalında keder

Ve asi ve selim aklına

dayanılmaz bir ağrı vermekteydi yalan.

Okuyordu rahip:

“Avrupa milletleri el ele verip

harbediyoruz

ve mutlak imha edeceğiz

medeniyet için tahripçi bir unsuru.”



Şeytan bir parça yana itti Meryem’in heykelini

ve havada sihirli efsun alametleri daireler çevirip

kaldırdı elini

rahibe doğru

-etsizdi, uzundu bu el,

hakikat gibi kemikli ve kuru-

ve ne olduysa o anda oldu işte.

Renkli camın altındaki kadın

çırılçıplak göründü kıpkırmızı güneşte.

Memeleri ağırdı

ve sarı ipek gibi parlıyordu karnının altındaki tüyler.



Düşürdü kaadı muhterem peder

ve şeytanın iğvasıyla hakikati bağırdı:

“Karşı koymak günü geldi en büyük tehlikeye.

Harbediyoruz

fuhşun bekası için,

kerhane kapıları kapanmasın diye.

Ve sen orda arkada

içinde beyaz entarisinin

bir erkek çocuğu gibi duran

sen <b>[yasaklı kelime]</b> olacaksın kızım.

Sana frengi ve belsoğukluğu verecekler

büyükşehirlerimizden birinde.

Baban dönmeyecek

yatıyor şimdi yüzükoyun

çok uzak bir toprağın üzerinde.

Şimdi kan içindedir

etli kalın kulaklar

ve ince kollarının dolandığı boyun.

Yattığı yerde yalnız değil.

hareketsiz duran tanklarla, terk edilmiş toplar sahada.”



Kendi sesinden ürkerek

sustu rahip.

Orda arkada beyazlı kız ağlıyordu.

Kadife ceketli bir erkek

-ihtiyar orman bekçisi civar çiftliğin-

birşeyler söylemek istedi.

Sivri sakalını kaşıdı şeytan,

Rahibe : “Devam et” dedi

Ve muhterem peder

başladı tekrar konuşmaya:

“Harbediyoruz:

Pazar ve mal nizamının bekası için.

Kömür, lastik ve kereste,

ve kendi değerinden fazla yaratan iş kuvveti satılmalıdır.

Patiska, benzin

buğday, patates ve domuz eti

ve taze gümrah bir sesin içindeki cennet satılmalıdır.

Güneşli bahçesi ve resimli kitapları çocukluğun

ve ihtiyarlığın emniyeti

satılmalıdır.

Şan, şeref ve saadet,

ve

kuru kahve

Topyekun pazar malı olup

tartılıp, ölçülüp, biçilip satılmalıdır.

Harbediyoruz:

Harbi bitirdiğimiz zaman

aç, işsiz ve sakat

- - - - - harp madalyasıyla fakat –

köprü altlarında yatılmalıdır...”



yine sustu muhterem peder

şeytan emretti yine:

“naklet onun macerasını,

o ne idi, ne oldu, anlat...”



ve anlattı rahip:

“onu hepiniz hatırlarsınız,

toprağın içindeki bir patates tohumu gibi

fakir

çalışkan

ve neşesiz geçti çocukluğu.

Sonra uyandı birdenbire

On yedi yaşına doğru.

Yine fakirdi, çalışkandı.

Fakat aylarca gidip

bulutsuz bir denizde

altında sönük yelkenlerin

sanki çok sıcak bir sabah ufukta apansızın

yeni bir dünya keşfeder gibi buldu neşeyi...

Mahallede sesi en güzel olan insandı

ve en güzel mandolin çalan.

Hatırlıyorsunuz değil mi

Size doğru gelen dostluğunu kocaman kırmızı elinin

ve mavi kurdelesini mandolininin?

İçinizde kimin kalbini kırdı,

Kime yalan söyledi,

Sarhoş olduğu vaki midir,

Ve kiminle dövüştü?

Çocuklara saygısını

ve ihtiyarlara şefkatini inkar edebilir miyiz?

Belki biraz kalın kafalı

fakat kalbi bir balık yavrusu gibi temiz.

Onu geçen sene harbe gönderdik.

Şimdi gerilerinde cephenin

işgal altındaki bir köyün odasındadır.

Baygın bir kadının ırzına geçmekle meşgul

bir tahta masanın üzerinde.

Beli çıplak

pantolonu dizlerinde

başında miğfer

ve ayaklarında kısa, kalın çizmeler.

Yerde iki çocuk ölüsü yatıyordu

direkte bağlı bir erkek.

Dışarıda yağmur yağıyor

ve uzaktan uzağa motor sesleri

Kadını masadan yere iterek

Doğrulup çekti pantolonunu...

Halbuki hatırlarsınız onu,

hatırlıyorsunuz değil mi

Size doğru gelen dostluğunu kocaman kırmızı elinin

Ve mavi kurdelesini mandolininin?”



Yine birdenbire sustu muhterem peder.

(susabilmek bir hünerdir

insanın ağzından çıkan sözler

kendine ait olmazsa.)

fakat tahta Meryem’in arkasından

yine emretti şeytan:

“Rahip, devam et,” dedi.



Ve devam etti rahip

“harbediyoruz

çalıştırılan insan yığınları

birbirine devrederek zinciri,

karanlık ve ağır

beton künklerin içinde akmalıdır.

Ve sen kocakarı

- - - - - ön safta, solda, diz çöküp

yüzü eski bir kaat gibi buruşuk olan-

seni temin ederim ki

kilise kapısında oynayan torunun

- - - - - beş yaşında,

başı altın bir top gibi yuvarlak –

dedesi,

senin kocan,

babası,

senin oğlun

ve komşuların gibi

kömür ocaklarında çalışacak.

Hiçbir şeyi

ümit etmemeyi

öğrensin.

Bu maksatla

uçuyor bombardıman birliklerimiz

tasavvur edilmeyecek kadar çok ölüm taşıyıp

iki gergin kanatla.

Ve motorlarına benzinle beraber

belki bir parça keder dolarak

(öldürülenlerde tevehhüm edilen keder gibi bir şey )

uçuyor av kuvvetleri himayesinde olarak

bombardıman birliklerimiz

birbiri ardında giden dalgalar halinde...

Harbediyoruz:

öldürdüklerimizin sayısı

- - - - - bizden ve onlardan

aralarında meme çocukları da var –

şimdilik

beş altı milyon kadar.,

Harbediyoruz:

Parlasın ebediyen diye sabah güneşlerinde

Hapishane demirleri...”



Hakikat çok taraflıdır.

Fakir bir şimal kilisesinde

- - - - - şeytanın iğvasıyla da olsa –

fakir bir papaz

onu o kadar uzun anlatamaz

inzibat kuvvetleri aldı haberi

- - - - - kadife ceketli orman bekçisinden –

gelip indirdiler kürsüden muhterem pederi.

Ve asfalt yolun üzerinde

Arasında silahlı iki adamın

Giderken muhterem peder

Şeytan baktı arkasından :

Çekik kaşlarında ümit

Ve sivri sakalında keder.



Nazım Hikmet
Hani kurşun sıksan geçmez ya geceden...
Kullanıcı avatarı
Melancholy
New Friend
New Friend
Mesajlar: 8
Kayıt: 08-06-2004 22:46

Nazım Hikmet Ran

Mesaj gönderen Melancholy »

O mavi gözlü bir devdi.
Minnacık bir kadın sevdi.
Kadının hayali minnacık bir evdi,
bahçesinde ebruliii
hanımeli
açan bir ev.

Bir dev gibi seviyordu dev.
Ve elleri öyle büyük işler için
hazırlanmıştı ki devin,
yapamazdı yapısını,
çalamazdı kapısını
bahçesinde ebruliiii
hanımeli
açan evin.

O mavi gözlü bir devdi.
Minnacık bir kadın sevdi.
Mini minnacıktı kadın.
Rahata acıktı kadın
yoruldu devin büyük yolunda.
Ve elveda! deyip mavi gözlü deve,
girdi zengin bir cücenin kolunda
bahçesinde ebruliiii
hanımeli
açan eve.

Şimdi anlıyor ki mavi gözlü dev,
dev gibi sevgilere mezar bile olamaz:
bahçesinde ebruliiiii
hanımeli
açan ev..
Kullanıcı avatarı
dJ4
Co-Admin
Co-Admin
Mesajlar: 4055
Kayıt: 24-06-2003 01:15
Konum: Real World

Mesaj gönderen dJ4 »

daha önceki topic'le birleştirilmiştir ...
Kullanıcı avatarı
IWAS
Best of TurkiyeForum
Best of TurkiyeForum
Mesajlar: 1961
Kayıt: 27-07-2004 15:27
Konum: Tekirdağ

Mesaj gönderen IWAS »

CEVİZ AĞACI

Başım köpük köpük bulut, içim dışım deniz,
ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı'nda,
budak budak, şerham şerham ihtiyar bir ceviz.
Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında.

Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı'nda.
Yapraklarım suda balık gibi kıvıl kıvıl.
Yapraklarım ipek mendil gibi tiril tiril,
koparıver, gözlerinin, gülüm, yaşını sil.
Yapraklarım ellerimdir, tam yüz bin elim var,
Yüz bin elle dokunurum sana, İstanbul'a.
Yapraklarım gözlerimdir, şaşarak bakarım.
Yüz bin gözle seyrederim seni, İstanbul'u.
Yüz bin yürek gibi çarpar, çarpar yapraklarım.

Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı'nda.
Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında.
Eşit olmasın diyorsanız, kadınla erkek...
Kara çarşafa girsin diyorsanız,
Yobazın gazabından ürkerek...
Diyorsanız ki, okumasın
Kadınımız, kızımız;
Budur bizim alın yazımız...
Unutun tüm dediklerimi.
Yıkın, diktiğiniz heykellerimi...
Kullanıcı avatarı
SaVioR
Fast Friend
Fast Friend
Mesajlar: 237
Kayıt: 18-08-2004 23:35
Konum: Çanakkale
İletişim:

Mesaj gönderen SaVioR »

sevmediğim için birşey demicem :D
Kullanıcı avatarı
IWAS
Best of TurkiyeForum
Best of TurkiyeForum
Mesajlar: 1961
Kayıt: 27-07-2004 15:27
Konum: Tekirdağ

Mesaj gönderen IWAS »

sevmediğim için birşey demicem
Ben nasıl yaa Nazım Hikmet sevilmez mi dicem. Ama tabi senin görüşün.
Eşit olmasın diyorsanız, kadınla erkek...
Kara çarşafa girsin diyorsanız,
Yobazın gazabından ürkerek...
Diyorsanız ki, okumasın
Kadınımız, kızımız;
Budur bizim alın yazımız...
Unutun tüm dediklerimi.
Yıkın, diktiğiniz heykellerimi...
Kullanıcı avatarı
SaVioR
Fast Friend
Fast Friend
Mesajlar: 237
Kayıt: 18-08-2004 23:35
Konum: Çanakkale
İletişim:

Mesaj gönderen SaVioR »

sevilmiyor :D ben sevmiyorum en azından :P
Kullanıcı avatarı
Eternity
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 2877
Kayıt: 23-06-2003 22:52

Mesaj gönderen Eternity »

belki

belki ben sana sevmeyi öğretemem.
ama… sen de bana, unutmayı öğretemezsin.
bu mevsim ki... yollarda zakkumların açtığı
çok yakınlarda… sabahlardan bir sabah…
seni gerçekten insanca kucaklasam sımsıkı…
ve yüreğimi avuçlarına koysam … ne dersin ?
belki ben sana kavuşmayı öğretemem.
ama…. sen de bana, ayrılığı öğretemezsin.
Cevapla
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

Kimler çevrimiçi

Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 0 misafir